Kayıp Kıtalar Aryası [Günay Tulun]

Kayıp Kıtalar Aryası... 
Eski yazılarımı okuyanlar bilir; bu isim bir müzik eserini değil, korkutucu bir gerçeği, Dünya'mızın yaşadığı ve yaşamakta olduğu korkunç olayları simgeler. 

Bugünden itibaren; o eski yazılarımı belki biraz değiştirip, genişleterek belki hiç dokunmadan bu sayfalara taşıyacağım. Tabii ki dönem dönem... Çünkü siyasi yazılarıma da devam etmeyi düşünüyorum. 

Bugünkü bu yazıma Pangea'dan söz ettiğim ve çok kişinin ilgisini çeken o yazıyla başlıyorum. Hayırlı olması ve bu sitede de okurunun çok olması dileğiyle... 

* * * * *

BUGÜN "KAYIP KITALAR ARYASI"NA DÂHİL 
AMA BİR ZAMANLAR PANGEA DENEN DEV BİR KITA VARDI

Batmış kıtalar yalnız Atlantis ve Mu değil ki! Dünyanın geçmişinde; batan, yok olan ya da parçalanan birçok kıta var. Bunları da yazmış, karşılıklı tartışmıştık sizlerle...

Şimdi şu cümleyle onları hatırlayıp kadim geçmişe geçelim. "Bir zamanlar; Pangea, Gondwana, Lavrasya, Pasifika ve başkaları da vardı."

Kaybolan kıtalar konusu açıldı ya, şimdiden söyleyeyim; benim için en acıklısı, Mu’dur. Hadi gelin, Pangea’yla başlayalım. 

Uzun yıllar önce; tellal olacak deveyle berber olacak pire daha dünya yüzüne gelmemişken; su üstündeki tüm karalar, Pangea adıyla bir araya toplanıp, dans ederlermiş. Bugün, Triasik dönem olarak adlandırdığımız o günün dünyasında "İç kısımları tümüyle çöl olan bu tek kıta yani Pangea'yla o kıtada zırt pırt patlayan volkanlardan, Panthalassa denen tek bir okyanusla onun sularında yaşayan sürüngenlerden, okyanusun kıyılarındaki devasa ormanlardan ve bu ormanlarda cirit atan dinozorlardan başka pek az şey varmış.". 

İşte o karalardan bazıları ekip başı olamadık diye kızmış, kimisi de bir sevdanın peşine düşüp diğerlerinden ayrılmış. Zaman zamanı kovalamış, sular da karaları... O ayrılıkçı karalar, uzun bir yolculuktan sonra, dünyanın çeşitli yerlerinde demir atmışlar. Böylece, "Triasik Dönem"den kurtulmaya çalışan dünya; Pangea yerine, birçok kıtanın sahibi olmuş.

Konumuz, parçalanmış olsa da öyle ya da böyle yaşadığını bildiğimiz kıtalar değil. Kaybolanları soruşturacağız.

Pangea’nın bireyleri olarak kabul edilebilecek tüm kıtalar, daha da eski zamanlarda, birbirlerine iyiden iyiye yapışıkmış. “Triasik Dönem”in belli bir bölümü içinde; aykırı yönlere doğru yüzmeye başlamışlar. Güney Amerika, Hind Yarımadası, Okyanusya, Antarktika, Afrika gibi kıtalar bu yüzmenin sonuçlarından bir kısmı. Battığı söylenen efsanevi kıtaların tamamı da Pangea'nın parçalarından olan Gondwana'dan doğmuş. 

Bu görüşe, bazıları şunları da ekler:
“Mu kıtasının, batışından önce de kıtalar battı.
Gondwana’nın; Güney Amerika, Hind Yarımadası, Avustralya, Antarktika, Afrika, Atlantis ve Eski Atina dışında kalan diğer parçaları da ebedi istirahatgâh olarak, deniz dibini seçti.”

Bu cümlede kurtulmuş gibi görünen Atlantis’le Eski Atina, yıllar sonra da olsa diğer batıklarla aynı sonu paylaştı. Atlantis’le Eski Atina, bugün, yer üstündeki hiçbir yerde yok.

Yaşayan kıtalardan hangilerini biliriz?
Say deseler, başlarız; "Afrika, Antartika (!), Asya, Avrupa, Arktika, Amerika, Okyanusya"... Oh! Ne âlâ dünya...
Yaşayan 7 kıtayı bir çırpıda tutturduk.
Tutturduk ama yanlış! Günümüz bilgilerine göre Arktika diye bir kıta yok. Antartika denen kıtanın adıysa Antarktika... 

Bazıları da şöyle sayar:
"Afrika, Antarktika, Asya, Avrupa, Amerika, Okyanusya...
İyi ama bu da eksik, hani yaşayan 7. kıta... 

Hadi, gelin doğruyu sayalım: "Afrika, Antarktika, Asya, Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Okyanusya"... Eğer Amerika'yı neden ikiye böldün derseniz, bu işi ben yapmadım. Doğanın işi... Çünkü Kuzey Amerika, Asya ve Avrupa'yla aynı grupta yani Lavrasya'da yaşarken Güney Amerika'ya sevdalanmış. Gondwana dediğimiz dev kıtada Afrika'yla nikâhsız oturan bizimkiyse dünden razıymış. Kaçıp evlenmişler. "Orta" adlı bir çocukları olmuş. Ara sıra aile içi kavgalar oluyor ama evlilikleri sürüp gidiyor. Yanisi şu: Kuzey ve Güney Amerika iki ayrı kıta...

Okyanusya'yı, bazen yalnızca Avustralya bazen de "Avustralya artı Yeni Zelanda" olarak sayarlar. Oysa Yeni Zelanda, kendisi gibi birçok kardeşiyle birlikte, neredeyse tamamı su altında olan ve bu yazının, bu sayfalarda yayına hazırlandığı tarihten tam 6 yıl önce keşfedilen ve Zelandiya adı verilen bir başka kıtanın oğlu... Avustralya ya da Okyanusya denen kıtayla ilgisi yok! İleride ondan da biraz söz ederim. Öyle ya da böyle, bugünkü bilgiler altında yaşayan kıtalarımız bu saydıklarımla sınırlı.

Oysa, parçalanma sonrası oluşan dev kara parçaları arasında, Pasifik Okyanusu'nda; bugün bazılarının, Pasifika dediği bir kıta vardı. O bazı dediklerimin arasında olan başka bazılarının "Mu", daha başkalarının da "Pan"dır dedikleri bir kıtadır Pasifika...

Kayboluş tarihleri birbiriyle uyumlu olsaydı, belki inanırdık Mu tezine...
Niye inanmayalım ki?
Zaten parçalanıp bölünmüş, büyük bir kısmı yok olmuştu Pasifika'nın.
Neyi, kim, nasıl ispatlayacaktı ki? Meğer ispatlanabiliyormuş.
Bunu son yıllarda biz sıradan insanlar dahi öğrendik.  

Pasifika kimine göre bütün Pasifik bölgesini kaplayan kimine göre de Avustralya'ya yakın büyüklükte bir kıtaymış. Sonra parçalanarak bir kısmı ada olmuş bir kısmı da karalara yapışıp ana kara rolü oynamaya başlamış.

Sahtesi, egemenler ne derse onu yapıp ülkemizdekiler gibi uydulaşsa da gerçek bilimcinin aklı emirle yönlendirilemiyor. İşte bundan dolayı tek tip bilimci üretilemiyor. Bu yüzden bilim dünyasında, Pasifika konusunda olduğu gibi yüzüp gezen çok tez var.

Neyse, Pasifika'yı gittiği yerde rahat bırakalım ki, onunla denize karışan ruhlar rahatsız olmasın. Gelecek bölüme başlarken; "Hint Okyanusu'ndan Pasifik Okyanusu'na kadar yayılan iki kıta daha vardı." diyebilirim. O sayfada buluşmak üzere... Tabii ki siyasi yaşamımız izin verdikçe... 

Şu bilgiyi de vermem gerek; "Amerika Keşfedilmedi, Hatırlamak Keşifse, Efsanenin İçindeki Efsaneler, Thera Olayı, Derinlerdeki İzler, Chéri Europe, We Love America, İr Ak Koca, Traklardan Tiwanaku’ya, Bir Başka Ergenekon, Basamaklı Piramitler, Piramitle Piramit, Ve Huzurlarınızda Tiwanaku, Kon-Tici Vira Cocha, On İki Bin Yıllık Kent, Antarktik, Sonsuz Bir Aşktır Mu, Mu, Ya Atlantis’se, Atlantis Değilse, Thera ve Kadim Bilgiler, Karyenler ve İlk Atina, Lemurya, Muraya, Mu, Bir Zamanlar Pangea" gibi "Kayıp Kıtalar Aryası"ndaki tüm makaleler aynen ya da genişletilerek burada da yer alacak...

Gelecek yazılarda görüşmek üzere...



Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN