Afyon ve Karahisar [Mete Esin]
Yeni bir medya haberi: Afyonlular şehirlerinin adından rahatsızlık duyuyorlarmış. Çünkü, afyon, uyuşturucu bir bitkinin adıymış! Bu yüzden de Afyon adı değişmeliymiş. Bunu diyen, iktidar kanadından İl milletvekilleri aynı yöndeki bir kânun teklifi vermişler.
Afyon, Anadolu’da kurulmuş dünyânın en eski şehirlerinden biridir. Bugüne kadar yapılan arkeoloji kazılarının verdiği sonuca göre, burası, taş ve mâden devirlerinden beri üstünde yaşanmış bir yerdir. Şehir, geçmişinde Akroenos, Akronum, Nikopolis adlarıyla karşımıza çıkar. Bunlar sırasıyla Yunan, Roma (Latin) ve gene Yunan (Rum) dillerinin ürünleridirler. Akr kökünden ilk ismin ise, Anadolu’nun yerli halkları olan Hitit ve Luviler’den gelmiş olması kuşkusuzdur. Adın kökenindeki akr, akra, akro… (Bunlardan biri Ağrı dağı adının kökünde yatar.) bu dillerde baş, başkan, dağ, doruk, önder, tepe, uç, yüksek yer v.b. anlamlarını taşımışlardır. Selçuklular Anadolu’ya girdiklerinde, bugünün Afyon’unu yukardaki ikinci ve üçüncü (ikisi de geçerli olabilir) adlarıyla bulmuş olmalıdırlar. Afyon’un ortasında, üzerinde bir de kalesi bulunan kara ve yüksek bir kaya kitlesi (Sivritepe) vardır. İşte burası, Afyon’un antik Akroenos ve Akronum ile sonraki Karahisar adlarıyla doğrudan ilgilidir ve hem de Şehr’in sembolüdür. Selçuklular ve Osmanlılar, sonuç îtibârıyla buraya Karahisar demiş olmakla birlikte, başka Karahisar’lardan ayırmak için bâzı ekler koymuşlardır. Meselâ dersek: Alâattin Keykûbat devlet hazînesini burada sakladığı için, Karahisar-ı Devlet (Devlet Karahisarı) demiştir. Moğollar devrinde Şehr’e yerleşen Selçuklu Veziri Fahrettin Sâhip Ata’dan sonra, Afyon’u Karahisar-ı Sâhip adıyla görürüz ki, Cumhuriyet’e kadar böyle sürüp gelmiştir. Diğer yandan, yörede yüzyıllardan bu yana haşhaş bitkisi yetiştirilmektedir. Aslında bitkinin kendisi değil sütü ve sakızı olan afyon (afiun, aphion), öteden beri Şehr’in adıyla birlikte söylene gelmiştir. O kadar ki, 16.yy.da bile Şehir ve yöresine -gayri resmî dahî olsa- Afyon Karahisarı dendiği bilinmektedir.
Afyona gelince. Aslında bir nîmet olan maddenin tüketimi niyete bağlıdır! Besin de olur, ilâç da, uyuşturucu da… Afyonluyu, bu besinden alakoymak mümkün müdür? Afyon yöresinin bundan başka; dericilik, kaymakçılık, keçecilik, peynircilik, sucukçulukla şimdilerde çok anılan mermercilik gibi meslek ve ticâret dalları vardır. Vardır da, Şehr’in kendisi ve yöresiyle özdeş olan dâimâ afyonudur.
Meclis’ten nasıl bir karar çıkacaktır? Bunu bilemeyiz. Muhtemelen eskiye dönülecektir. Ama şu bilinsin ki, böyle bir karar kâğıt üstünde kalacaktır! Bizzat Afyon’lunun kendisi, Şehr’in ve İl’in adına gene kısaca Afyon diyecektir. Çünkü… Dünyânın her yanında, insan eğilimi bir şeyi kısa yoldan söylemekten yanadır. Bizdeki İbo, Sülo gibi… Biz bunun istisnâsını yalnız Maraş’ta ve Maraşlılar’da görmüşüzdür! Onlar, Maraş adını söylemeden önce kahramanlıklarını zorla hatırlatmakta, tevâzu göstermemektedirler!
Bundan yedi yıl öncesi, Antep’e misâfir olmuştuk. Ev sâhiplerimiz iki fabrikaları olan üç erkek kardeştiler. Bizim asıl yakınımız bunların en küçükleriydi ve bize tam anlamıyla ev sâhipliği yapmıştı. Bu arada bir gün Maraş ve bir gün de Urfa’ya geziye götürmüştü. Biz daha önce Antep’i iki, Maraş ve Urfa’yı birer kez görmüştük. Aradan geçen uzun yılların sonunda ise, her üçünde önemli değişimler bulduk. Kendi içinde en çok gelişen Maraş’tı. Ama Antep, Maraş’ı nüfusuyla ikiye, ekonomisiyle daha fazlasına katlıyordu. Kardeşlerin büyüğünde yemekte olduğumuz bir gece, yediklerimizin tadından âdetâ heyecana kapılmıştık. Bunu samimiyetle anlatmaya çalıştık. Ev sâhibi, ağabey dedi, bizim bu yemeklerin en iyisini Halep ve sonra Hatay yaparlar; Antep üçüncü gelir. Bu belki gerçeği yansıtıyordu ama, o sırada söylenmesi Antepli’nin alçak gönlünü gösteriyordu. Durun, Antepli’nin tevâzuu henüz bitmedi. Evin sâhibi, iltifatlarımız üstüne bir de şunu ekledi: Bu tür yemeklerin hizmeti çoktur; bütün bir gün sürer. Bu yüzden biz bunları her gün yiyemeyiz! Allah râzı olsun, siz geldiniz de biz de sizinle birlikte yedik! Dikkatimizi çeken bir husus da şuydu ki, Antepli’ler gâzi unvanlarını öyle ulu-orta kullanmıyorlar, Antep’i de a’yı e’yle karıştırıp ama bir çırpıda söylüyorlardı. Aentep gibi bir şey yâni. “Gâzi unvanınız?..” diyerek gözlerine baktık. Önemli olan o unvandır, kullanmak değil! gibisinden bir cevap aldık. Maraşlılar’ı hatırlattık, gülümsediler!
Öncelikle Anadolu ve sonra Trakya insanlığın en eski yurtları arasındadırlar. Buralardaki yerleşimler de hâliyle o kadar eskidirler. Şimdi, ülke coğrafyamızdaki bâzı yerleşim birimlerinin geçmişlerine bir göz atalım, bakalım neler göreceğiz:
Adanuva, Atanuva, Atanva, Atana, Atenay, Adanos, Adanus, Azana, Uru Adaniya, Adaniya, Ataniya, Erdene, Edene, Ezene, Adana; Ankuruva, Ankura, Ankira, Anküra, Angara, Engürü, Ankara; Ayntab, Ayıntab, Antab, Hantap, Hamptan, Anthapt, Anteb (Gâzianteb), Antep, (Gâziantep); Proussa, Prousa, Prusa, Brusa, Bursa; Hadrianopolis, Hadrianupolis, Hadrianopl, Adrianopl, Adrianopel, Adrianople, Adrianopel, Adrianopl, Edrinus, Edrune, Edrinabolu, Endriye, Edrene, Edirne. (Daha onlarca çeşitleme vardır; biz kısa kestik.); Arze, Arz-i Rum, Erze, Erzen, Erz-i Rum, Erzenir Rum, Erzen er Rum, Erzen ur Rum, Erzen Rum, Erzurum; Mrina, Stinmirina, Stinmiyrne, Smirne, İzmir; Nikomedeya, Nikomedya, Stinnikomedya, Stinmedya, Smedya, İznikimid, İzmit; Kerasos, Kerasunda, Keraion, Kerason, Kireson, Kiresun, Giresun; İkonion, İkonium, Klodikonium, Tokonyan, Konyum, Konye, Konyeh, Stakona, Konya; Maldiya, Melid, Melidi, Meliddu, Melitene, Melita, Milidya, Malatya; Trabezusya, Trabezus, Trapezus, Trapezyon, Trapezon, Trabzon; Kaesareya, Kaysaraya, Kayseriyye, Kayseriye, Kayseri; Sebasteya, Sebastos, Sebastopolis, Sebas, Sivas; Maride, Marde, Mardia, Maridin, Merde, Merdi, Merdo, Mardin. Marassa?, Markasi, Markisa, Marasion, Marasin, Maraş; Nahita, Nakida, Nekide, Nîkde, Nikte, Niğde...
Ülkemiz coğrafyasının hâlen kullandığımız adları, yukarıda görüldüğü üzere, geçmişten günümüze gelirlerken yüz yılların imbiğinden geçmişlerdir. Kısalıp değişerek (güzelleşerek) ağzımıza uygun şimdiki söylenişlerine varmışlardır. Şuna kuşku yoktur ki, gelecek zamanda daha da kısalacaklardır. Hem bunun için, hem de târihe gösterilmesi gereken saygıyla, yer adları üstünde fazla oynanmamalıdır. Haklı bir gerekçesi yoksa da değiştirilmemelidirler.
Pekiyi haklı gerekçe ne olabilir? Bâzı yer adları altındaki komik veya çirkin anlamlar, orada sinsice yatmaktadırlar. Şu var ki, bunlar hâlen bilinmezler. Ankara’nın kökünde gemi çapası, Çankırı’nın kökünde dişi keçi, Denizli’nin kökünde üstelik de Türkçe olarak domuzlu (!), Maraş’ta titreme yeri, Samsun’da köpek, Keşan’da işeme yeri gibi. Ama dediğimiz üzere, bunlar bugün bilinmediklerinden mesele de yoktur.
Yâni.. O Afyonluların -kaç kişilerse- kaygıları gerekçesi bunların yanında çoook hafif kalır!
Yine de kendileri bilirler!
.
.
.
Mete Esin
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.