Sevgili Okurlarımız
Sizlerden gelen mektupları okumaya, gönderici sayısına ya da gündemde oluş sırasına göre öncelik vererek, yanıtlamaya devam ediyoruz.
-"Gönderilen mektuplardan söz ediyorsunuz. Bu devirde, kâğıt kalem kullanarak mektup yazanlar kaldı mı ki mektup kelimesini kullanıyorsunuz. Yazı ve sergilerinize internet üzerinden ulaşanların, sıra soru sormaya geldiğinde, önlerinde internet dururken, kâğıt kaleme sarılması sizce de saçma değil mi? Bunları mail kullanmaya yönlendirmeyi düşünmez misiniz?"
şeklinde özetleyeceğimiz, biraz şakacı ama bir hüküm ifade ettiği anlaşılan değerlendirmelerini, soru hâline getirip adresimize göndermişler.
Haklılar: İnternet kullanan internetle haberleşir. Zaten bizim okurlarımızın yaptığı da bu...
Türkçemizi çok sevdiğimizi ve ona gereken saygıyı gösterebilme anlayışıyla hareket ettiğimizi mutlaka biliyorsunuzdur. Yüzlerce yıl içinde dilimize yerleşen; name, mektup ve öz Türkçemizden betik, yazı gibi sözcükleri İngilizcesine tercih etmekteyiz. Kiminin meyıl yazıp okuduğu kiminin de mail yazıp meyil olarak okuduğu o sözcük bizleri rahatsız ediyor.
Bu neye benziyor biliyor musunuz: Türkçesi varken ısrarla dilimize sokulmaya çalışılan "ekşın"a... Bizler asla "ekşın" demeyiz. Zorunluluk hâlinde, yani yabancı bir sözcük kullanmamızın şart olduğu hâllerde onun bir başka kardeşi olan "aksiyon"u tercih ederiz. Sakın "İkisi aynı değil mi?" demeyin. Çünkü dilimize Fransızcadan aktarılan bu sözcük, yüz yıldan fazladır bizlerle iç içe... Üstelik yazılışıyla da aksansız telaffuzuyla da tüm Türkçe sözlüklerde kendine yer bulmuş. Üzülerek söylüyorum ki artık bizden biri. Ekşın ise daha yolun başında ve kovmayı başarırsak Türkçeyi teğet geçecek.
Şu işe bakın: Aksiyon yetmezmiş gibi birde zor kullanılarak çağırılan "ekşın"...
Aksiyonun kullanımıyla ilgili olarak, "zorunluluk doğduğunda" diye kayıt düştüğümüz unutulmamalı. Yoksa onun yerine, ifade ettiği anlama göre bir başka Türkçe sözcüğü tercih ederiz. İfade ettiği anlam diyerek, aksiyon kelimesinin birden fazla anlam içerdiğini vurgulamak istedik.
Yeniden işin özüne dönersek...
Binde bir olan ve genelde kitaplarımızla ilgili özel soru veya bilgiler içeren mektuplar dışında okurlarımızla haberleşmemiz, çeşitli internet adreslerimiz üzerinden yapılmaktadır. Bu adreslere gönderilen ve ne yazık ki geniş bir çoğunluğun "mail" dediği bu yazışmalar; bizler için betim, name, mektup ve yazıdır.
İşte, sıkça kullandığımız o "mektup" sözcüğü; "mail" garabetini, İngilizce kökenli "ekşın"da olduğu gibi gereksiz bulmamız ve bu tür sözcüklerle yakınlık kurmaktan hoşlanmamamızın alametifarikalarından biridir.
Bugüne dek hizmet aldığımız kuruluşlar, taleplerimize uygun bir eser ortaya çıkaramadı. Bir gün, yine hoşnutsuzluk içinde, iyi hizmet alabileceğimiz yerleri ararken, şöyle bir yazıyla karşılaştık: -->"Türkiye‘deki amatör hostinglerle uğraşarak saçlarınızı ağartmak, sağlığınızı berbat edip sinir hastasına dönmek zorunda değilsiniz. Kendinize, blog hizmeti veren bir blogcu bulun ve sizi hasta eden hostinglerden kurtulun."
Yazı oraya, sanki bizler için konmuştu ve durumumuza tıpa tıp uyuyordu. Meğer tüm "Sessizliğin Sesi Grubu" o yazıyla aynı paralelde düşünüyormuş. Büyük şirketlerden tavsiye mektupları getiren ve profesyonelliklerinin ne muhteşem boyutlarda olduğunu anlata anlata bitiremeyen firmaların, basit isteklerimizi karşılayamamasından ya da işi aldıktan sonra savsaklamaya başlamasından bıkmıştık. Bu yazı, bizleri sinir krizlerinden kurtardı. Rotamızı hemen, bloglara doğru çiziverdik.
Yazanın elleri dert görmesin.
"Neden Blogger?" sorusunun cevabı öncekinden de basit.
"Bizce en güzel çalışma 'Blogger' tarafından yürütülmekte, en güzel bloglama sistemi de 'Blogger'da" desek, şevki kırılanlar olabilir.
Kimseyi darıltmamak ve şevklerini kırmamak için, sözleri şöyle bağlayalım:
- "Mevcut donanımlarına bakarak, çalışma durum ve beğenilerimize en uygun sistemi 'Blogger'da bulduk.
Bu nedenle Google'a ve tüm Blogger çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimizi gönderiyoruz."
.Saygılarımızla
Sessizliğin Sesi Grubu
Yayın Kurulu