Mitoloji ve Modern Zamanlar Üzerine Bir Deneme [Korhan Gencay]

-->Mitler (Mitos), her zaman insanlığın önemli ihtiyaçlarından biri olagelmiştir. Mitoslar, kurgusal - doğaüstü varlıkları ve olayları içeren geleneksel öykülerdir.
Bir “mecazi ya da temsili anlam” çağrıştıran konularıyla
alegorik (*) ve simgesel anlatılardır.

Mitlerin, medeniyetlerin kurulmasından çok önce, belki de insanlar konuşma dilini geliştirmeden de önce korku ve içgüdülerinin –temelde yatan bilinçaltı ve hayal gücünü– etkisiyle çıktığını düşünürsek,
mitosların en temel ve derin ihtiyaçlardan biri olduğu savını öne sürebiliriz.

Sözlü iletişimin ilerlemesi ile mitoslar da çeşitlenmeye ve yayılmaya başlamış, mitler toplumların merkezi sistemindeki yelerini almışlardır. İnsanların en çok merak ettiği ve hayatı anlamlandırma çabalarını içeren birçok mit, toplumların ve toplulukların hayatında her zaman için önemli bir yere sahip olmuştur. Hâlâ da olmaya devam etmektedir.

Ayrıca mitos, Walter Burkert tarafından “ortaklaşa önemi olan bir olguya, tikel göndermelerde bulunan geleneksel öykü” olarak tanımlanmıştır. Bu ortak olguların merkezine, her bireyin bilinçaltında kendi yaşamı ile bağdaştırdığı kahramanın inanılmaz gözüken görev ve olayların üstesinden geldiği mit çeşidi koyulabilir. ‘Kahraman miti’ olarak adlandırabileceğimiz bu mit, bireylerin yaşam evrelerinde toplumsal ve sosyolojik durum ve hisleri doğrultusunda şekillenmiş gibi gözükmektedir.

Kahraman mitine uyan mitos – ve masallara - Gılgamış, İsis, Thor, Odyesseus, Horus, Hz.İsa, Hz.Musa, İason, Zeus, Hz.Nuh, Perseus, Alice (Alice in Wonderland), Frodo (The Lord Of The Rings), Kırmızı Şapkalı Kız, Alaaddin (Alaaddin’in Sihirli Lambası), Keloğlan gibi daha birçok örnek gösterilebilir. Bu tüm mitlerin tek bir kaynaktan çıkmış olma olasılığı (Joseph Campbell’in ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ kitabında bahsettiği
Monomitos*), Campbell’in keşfettiği şablon (Monomitos’un senaryo ve olay örgüsü) ile birlikte düşünüldüğünde, gerçekten de herkes üzerinde benzer etkiler uyandırıyor gibi gözükmektedir.

Mitolojik (ve dinî) hikâyelerdeki kahramanların yaşadıkları olaylar farklı gibi gözükse de sonuçlar ve ana hatlar aynıdır. Onların yaşadıkları maceralar aslında bizlerin hayatta yaşadığımız olayların, aldığımız kararların ve elde ettiğimiz (ya da etmeyi umduğumuz) sonuçların idealize adilmiş ve abartılı bir dikkat çekicilikle anlatılan hâlinden başka bir şey değildir.

Joseph Campbell, mitosların doğru yorumlandıkları takdirde günümüzde de etkin birer yaşam rehberi olabileceklerini öne sürmüştür. Çünkü Gilbert Durand’ın dediği gibi: “Mitos, bir gerçeğe varma yolu ve aynı zamanda gerçeği aşarak topluluğu bir arada tutan anlamlar, değerler ve kurallar evrenine ulaşma girişimidir.”


Mitlerin hayatlarımızda yer alma şekli elbette ki değişmiştir ama mitler, bu değişime ayak uydurmuş âdeta kendilerine modern hayatın içinde yine önemli bir yer bulmayı başarmıştır. Dini söylence ve hikâyelerin yanı sıra, gündemsel olaylara göre (Katil-tecavüzcü, vs. gibi kişilerle ilgili anlatılanların abartılması), insanların yine bilemediği, korktuğu olayların mitleri (yakın geçmişte Meksikalılar arasında korku saçan “El Chupacabra” gibi) üremeye ve yayılmaya devam etmektedir.

Değişen ekonomik ve sosyal düzen de insanların mit üretme ve paylaşma ihtiyacını farklı şekillerde etkilemiş ve geliştirmiştir. Örneğin modern dünyanın en yaygın buluşlarından biri olan sinema sektörü bunun en iyi örneklerden biri olarak incelenebilir. Köklerini teorik olarak dramadan (tiyatro), pratik olarak da fotoğraf ve yine dramanın tekniklerinden alan sinema; gerek imgesel anlatım dili, gerek de insanların hayal gücünü körükleyen ve inandırıcılık katan yapısıyla mitolojilere referans ve göndermelerle doludur. Sinemanın mitolojik atmosferi sadece kurgusal yapısı ile kendi içinde oluşan bir sübjektif durum değil, seyircilerin de sinema salonlarında (ya da evlerinde) konsantre olarak bunu desteklediği bir tür ritüeldir. Mitos ve Ritus’un** birbirlerini tamamlamaları gibi sinema izleyicisi de izleyeceği sinema filmini bu hâl ve hareketleri ile tamamlar, adeta özdeşleşir.

Ömer Tecimer’in “Sinema: Modern Mitoloji” kitabında sunduğu görüş tam da bu konuya değinmektedir: “Öyle görünüyor ki günümüzde sinema salonlarında film izleme deneyimi, kabile ateşinin etrafında toplanarak anlatıcıyı dinleme ritüelinin yerini almıştır.
Sinema izleyicisi, karanlık salonda oturur ve projeksiyonun yansıttığı imgelerin titrek ışığına bakar. Tıpkı ateşin çevresinde oturup oynaşan alevleri izlerken kendilerini yansıtan, tanımlayan, belirleyen ve böylece yeniden yaratan öyküleri birbirlerine anlatan atalarımız gibi...

Sinema salonları, insanların mitolojik öyküleri, masalları, çeşitli klasik anlatıları öğrendikleri modern çağ tapınakları haline gelmiştir. Kültürel mirası mitoslar biçiminde aktarmak artık Şaman’ın ya da kabile ihtiyarlarının görevi değildir.
Film yönetmenleri yeni mitos yaratıcıları ve öykü anlatıcıları olmuşlardır. Bu bağlamda mitoloji ve sinemanın benzerlikleri ve işleyişleri alegorik bir dilde buluşur, kullandıkları simgeler ile gerçeklerden yola çıkan olayları aktarır, önermeler sunarlar. "Her zaman bir şeyin bir yüzeyi vardır, bir de yüzeyin altında olan tümüyle bambaşka bir şey vardır. Tıpkı dönüp duran, bizim göremediğimiz elektronlar gibi.
Filmlerin yaptığı şeylerden biri de size bu çelişkiyi göstermektir
."

Sinema, temellerini oluşturan mitos ile bağlarını her zaman güçlü tutmuş, ondan beslenmekten hiçbir zaman kaçınmamıştır. Sinemanın en büyük yapıtlarından biri olan Star Wars, neredeyse tümüyle Joseph Campbell’in “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” kitabında bahsettiği Monomitos’u temel almıştır. Monomitos, sadece olaylar dizgisi ve sonuçları ile değil, hikâyelerdeki karakterlerin de ortaklığıyla C.G.Jung’un "arketip" *** olarak formüle ettiği genel karakter kavramları ile örtüşmektedir.

Yine Joseph Campbell’in "Yaratıcı Mitoloji" kitabından öğrendiğimiz üzere; C.G.Jung, Adolf Bastian adlı antropologun kuramsal yaklaşımını izlemiş ve arketiplerin, kolektif bilinçdışının (bilinçaltının) yapı taşları oldukları yorumunda bulunmuştur. Bu bilgiyi, Campbell’in incelemeleri ve edindiği sonuçlarla birlikte değerlendirdiğimizde, "kahraman" karakterinin de hikâyesindeki karakterler gibi bir arketipe dönüştüğü kanısına varabiliriz. Monomitos’un karakterleri gibi olay örgüsü de benzer şekilde gelişir. Bu kahraman arketipi bir arayışa çıkar ve bu macerada kişiliğini değiştirecek bir dizi belirgin aşamadan geçer. Bu aslında herkesin hikâyesidir; zira Otto Rank’in deyişiyle: “Doğarken herkes kahramandır. Amniotik sıvının içinde yaşayan küçük bir su yaratığından, ilerde ayakta durmayı başaracak olan ve hava soluyan bir memeli durumuna gelirken muazzam bir psikolojik ve fiziksel değişim geçiririz.” Üstelik önce bu hakkı diğer binlerce sperm ile yarışarak, belki de savaşarak, elde etmek zorundayız.


David Leeming, Mythologie: the Voyage of the Hero adlı incelemesinde kahraman mitosunun herkes için ifade ettiği anlam hakkında şöyle söylemektedir: “Yaşam yolculuğu, insanın kendini arayışıdır; kişisel mitosumuz, yerel olanın, hemen ulaşılır olan, el altındaki anlık olguların peçesiyle örtülüdür ama daha derinlerde yatan evrensel mitosun bir ifadesinden ibarettir. James Joyce, Joseph Campbell ve diğerleri bunu Monomitos olarak adlandırdılar. Monomitos’u anlamak, bir mitsel bilinç yaratmak ve böyle modern teknolojinin ve akıl çağının bizi uzaklaştırdığı gerçek güçlerle yeniden birleşmek demektir.” Leeming’in de vurguladığı bu son cümle söz konusu mitlerin en kuvvetli ortak mesajlarındandır ve bir vaat içermektedir: İnsan, içsel –ve bu yolla dışsal- dünyasının sırrını çözebilir ve ona hâkim olabilir. Böylece, gerçek huzur ve denge düzeyine ulaşır, kendisiyle barışık ve mutlu bir hayat sürer.



Korhan Gencay


(*) Alegorik: Alegoriyle ilgili
....Alegori:
Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz ................önünde canlandırıp dile getirme; yerine... Örnek: Adaleti sembolize eden; gözü kapalı, ................terazi ve kılıçlı kadın figür


..* Monomitos: Tüm kahraman mitoslarına örnek teşkil eden mitos
.** Ritus: Seremoni, ritüel. Mitosun eylemsel temsili
*** Arketip:
İlk örnek, numune teşkil eden tip ....................................................
.................
Psikolog Carl Gustav Jung tarafından literatüre kazandırılmıştır.

KAYNAKÇALAR

1. Ömer Tecimer, “Sinema: Modern Mitoloji”, Plan B, 2005
2. Walter Burkert, “İlkçağ gizem ve tapıları”, İmge, 1999
3. “Joseph Campbell and The Power Of The Myth”, televizyon röportajı, 1988
4. Gilbert Durant, “Structures Anthropologiques de l’Imaginaire”, Dunod, 1988
5. David Lynch, “Lynch on Lynch”, 1997
6. Otto Rank, “The Trauma of Birth”, 1957





  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN