Pes Kere Pes, El İnsaf! [Günay Tulun]

Bir grup Ermeni, elini kolunu sallayarak Türkiye'ye girmiş ve Türkiye'den kiraladığı rehberlerle Ağrı Dağı'na tırmanmış. İşin uluslararası hukuku ilgilendiren, ahlâk ve insanlık dışı yanları çok fazla... 

İlişkileri iyiden iyiye gerdirecek ve asla geçiştirilemeyecek bir olay bu...

Tırmanmışlar da iş orada mı kalmış? 
Hayır! Artık tüm Ermenilerde huy hâline gelmiş bir kışkırtmayla her zaman yaptıkları çirkinliklere yeni bir boyut kazandırmışlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait Ağrı Dağı'nın taşına toprağına, Ermenistan bayrağı dikmişler.

Trafiği yöneten polisler gibi adamlara geç demişiz. 
Gümrüklerden güle oynaya geçirmişiz. 
Olay ortaya çıkınca da kustukları kinin dalgalanmasını yutkunarak izliyoruz.

Ülkemizde pek çok yönetici var ama, yetkili yöneticimiz nedense her şeyi bilen tek, bir adem. 
O da ona buna laf atmaktan, yapmadığı işleri yaptım diye övünmekten, kuklalarının ipini boşaltıp germekten vakit bulup da ülkenin hiçbir meselesine, Türkiye'nin hakları çerçevesinde müdahale edemiyor. Edemiyor dedim ya aslında etmiyor demem gerekir. Adam, ABD ve AB'nin çıkarlarına "He" demekten Türkiye'de yaşadığını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu unutmuş gibi... 

Ülkesinin çıkarlarını her şeyden, özellikle kendi çıkarlarından üstün tutan bir görevli bulamayacak mıyız biz?
Yoksa var da araziye uymuş, kamuflaj yapıp kendinden bile gizlenmiş hâlde bir yerlerde mi saklanıyor? 
Yok yok! Belli ki yok! 
Kurtuluş Savaşı'mızdan sonra da maalesef olmadı... Kurtuluşumuzu sağlayan o güzel nesil de 1950'li yıllardan itibaren tükenmeye başladı.
ABD, AB Ülkeleri, Ermenistan, Yunanistan ve Kürtlerin kışkırtıcı unsurları bizleri iyi çözmüşler. 
Bir söz edeceğim şimdi. Kendisini Türk milliyetçisi sanan bir dolu varlık; "Cart curt edip, tehditler savuracak" sonra... 
Varsın saldırsınlar. 
Yine de edeceğim o sözü. Yoksa uyarıcı vatandaşlık görevimi yapmamış olurum.

Bizler, dışarıdan bakıldığında; aptal, cahil, ülkesine sırt dönmüş, yalnız çıkarını düşünen, vatana ihanet edenlerin bile ardına takılıp tam bir koyun teslimiyetiyle gidebilen, millet olma vasfını kaybetmiş, başkaları tarafından belli bir fasit daire içinde döndürülüp duran yaratıklar gibi görünüyormuşuz. İnanmayan yabancı gazeteleri alsın, okusun.

Sanki bu korkunç boş vermişliğin ardındaki bizler değilmiş gibi; bir de uyduruk kahramanlık masalları yazıyor, sonra kendi yazdığımıza kendimiz de inanıyoruz. Hele bu bu masallar destansı ögelerle süslenip geri gelirse üreticisi olduğumuzu unutup bir de fanatiği oluyoruz.
Örnek mi? Televizyonlarda, gazetelerde hatta Facebook'ta hergün izliyorsunuz.
Dilemeseniz de birkaç basit örnekle tarihin dibine düşüreceğim onları...
Hükûmet; 2002'den bu yana 87 yıldır yapılmayanı yapmış da dünya devletlerini dize getirmiş de herkes Türkiye'ye hayranlık duyuyormuş da komşularımızla sıfır problemimiz varmış da millî servetimiz çok artmış da...

Bir de Ermeniler konusu var. 
Adamlar her yerde aleyhimizdeler. Hiç utanmadan hiç sıkılmadan, sövüp duruyorlar bize. Bizse onlara "A guçuk!" yapmayı, hava koridorumuzu açmayı sürdürüyor, üstüne üstlük sınırlarımızı açmayı düşünüyoruz. 
Biz neyiz Allahaşkına?
Kendi sorununu kendi çözen bağımsız bir devletin vatandaşları mı yoksa bir dolu boş kafalıya kul köle olmuş, bir o yana bir bu yana itilen zavallı yaratıklar mı? 

Bitmedi, bir de milliyetçilik oyunumuz var. 
Bütün gün Asala'yı şu bitirdi, bu bitirdi diye efsaneye dönüştürülmüş bir yalanın ardına takılan çocuklarımızın bir hayalden ibaret kahramanlarının ardından döktürdükleri övgüleri okuyorum. Kalemlerine doladıkları ağıtları dinliyorum. "Reis!", "Koca Reis", "Türkiye seninle gurur duyuyor", "Yerin dolmuyor"...
 "Yanlış!" diyerek gerçeği söyleyenlereyse en ahlaksız sövgüler, mistik bir söylemmiş gibi gürül gürül" gönderiliyor. 

Okullarda biraz da kafayı çalıştırmayı, milli şuur sahibi olmayı öğretseler. 
Bu kadar çok sayıda çoluk çocuğu, bu denli saf olarak yetiştiren eğitim sistemimizi oluşturanları, bizim bilmediğimiz birileri kutluyordur muhakkak...

Küçük bir notla gerçeği anlatayım size.
Bire bir yaşayanlardanım çünkü...
Asala'yı bitiren Fransa'dır. Başka hiç kimse değil.
Her fırsatta destekledikleri Asala, Paris'in ünlü Orly Havaalanı'nda katliama kalkışınca hemen bitiriliverdi. Çünkü terör anasını da vurmuş, köpekler kilise duvarına pislemişlerdi. Anlayacağınız, ecelleri gelmişti katiller güruhunun...
Fransa, Ermenilerin ve onların yarattığı terörün yancısı Amerika'yı da uyarıp verdikleri desteğin dondurulmasını sağlamıştı.
Asala'nın barındığı yerlerden bir diğeri de Lübnan'dı.
Başkenti Beyrut'un, "Orta Doğu'nun Paris'i" olarak tanındığı Lübnan'ın namıysa "Küçük Fransa"...
Yani onları frenlemek, ABD'den de kolay olmuştu.
Fransa'nın ayılmasını takip eden bir saat içinde Lübnan, Asala yuvalarına baskınlar yaparak, aslında terörü bitirmenin ne kadar kolay olduğunu göstermişti birilerine...

Ermenilere akıl sır erdirmenin imkânı yok.
Bir yalanın, bir iftiranın ardına takılarak yaratılmış en büyük kini yaşıyorlar sürekli. Her şeyden önce kendi vatandaşlarına eziyet... 
Ne bitmez ne tükenmez bir alçaklıktır bu! 

Grubumuza ait "Haberciden Gazetesi"nin, "Kent Haber"den alarak 9 Ağustos günü yayınladığı bu habere anlı şanlı basınımızın yaklaşımı da ilginçti. Önce, 11 Ağustos'a kadar görmezden geldiler. Baktılar olmuyor, 11 Ağustos günü birkaç tanesi yayınlamak zorunda hissetti kendini... 

Bizi her daim oyalayan, kaostan medet uman içimizdeki vatansevmezlere gelince... 
Kutlarım sizleri! Bizi hâlâ, "Açılım"la "Kapanalım"la; "Kapatalım"la "Evet"le; "Atatürk ve Cumhuriyet'i aşağılama gayretiyle", "87 yıldır yapılmayan her şeyin kat be kat fazlasını yaptık masalı"yla ve "Ülkenin değerlerini özelleştiriyorum diyerek satıp savmak"la oyalayın.
Bakın eloğlu neler yapıyor. Elini kolunu sallaya sallaya ülkemize girip bizimle eğleniyor. Yabancı bir ülkenin insanları bunları yapabiliyorsa teröristler ne yapmaz!

Onlar da yapacaklarını yapıyorlar zaten... 




Günay Tulun





ÖZEL NOT: "87 yıldır yapılmayan her şeyin kat be kat fazlasını yaptık." aslında tam bir "Zübüktrük Aydıncıvık" işi... Yapılmayan şeyin kat be kat fazlasını yapmak; "Onlar bir şey yapmamış, biz onlardan da beteriz. Hiçbir şey yapmadık, yapmıyoruz." demekten başka nedir ki! Bu uyanık geçinen aklıboş demagoglara önerim: Bu basit matematik kuralını, yani sıfırın çarpımının neye eşit olduğunu, bir ilköğretim çocuğuna sorarak öğrensinler hemen...  














  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN