Sarkozy adını ne zaman duysam içim bulanır.
"İçi bulanmak da neyin nesiymiş?" diye başlamayın hemen.
Beyzadem dış ilişkilere konu olduğundan, diplomatça davrandım. Hepsi bu!
Yoksa "Midemi bulandırıyor!" demeyi ben de bilirdim.
Hem, gerçekten de tiksiniyorum bu adamdan!..
Yaşı bana yakınlar bilir; geçmişte kafanızın basmadığı, hoşlanmadığınız birini kötülemek, kötülerken de karşınızdakine korku salmak için kullanılan ünlü bir sözcük vardı: "Müptezel".
Korku nedendi, biliyor musunuz? Hiç kimse o sözcüğün kendisine yönelmesini istemez, o yüzden dinlerken bile korkar, pür dikkat kesilirdi.*
Kötülemekte olduğunuz kişiye; benimsediğiniz ideolojiye uygun söylemlerle "Komünist ya da faşist, ırkçı ya da beynelmilelci, milliyetçi ya da Amerikancı, sağcı ya da solcu, ilerici ya da gerici, yobaz ya da din düşmanı" demeniz yetmezdi de başına illaki o kelimeyi de yapıştırmalıydınız.
Müptezel komünist! Müptezel faşist! Müptezel yobaz!
İşte bu Sarkozy var ya Sarkozy; tam bu kelime için yaratılmış biri...
Adam, dört dörtlük "Müptezel bir Türk düşmanı!".
Yalnız kendisi mi? Sülalesi de...
Sarkozyler; köyleri Allatyan'daki bir bataklıkta, kendilerini gizlemek amacıyla çamur ve çürümüş bataklık bitkileri arasında yatar, civardan gelip geçen Osmanlı sivillerini öldürürlermiş.
Bu müthiş kahramanlıklar onlara unvan da getirmiş. Macar Kralı Ferdinand II, "Sizi soylu kıldım!" dedi diye, kanları da bir anda şekil değiştirerek "Soylu RH pozitif"e dönüşmüş.
Mutlaka bilirsiniz. Avrupa'nın o günkü düzeninde, soyluluk safsatasının en alt düzeyi şövalyeliktir. Bu unvan da genelde devamlı olarak kullanılmak istenen it-kopuk takımının en azgınlarına verilmektedir. En alt basamaktan da olsa köylülükten soyluluğa terfi, Sarkozyleri sülalece öylesine sarsmış ki bugün Fransa'ya Cumhurbaşkanlığı yapan torun Nicolas; parmağında hâlâ bu unvanın yüzüğünü taşıyor ve bu yüzük de ona her an, atalarından miras kalan Türk düşmanlığını hatırlatıyormuş.
Şu kinin büyüklüğüne bakın!
Kin denince deveye bile fark atar bu adam!
Sarkozy'nin* anlamına gelince...
Nico'nun davranışlarına biraz dikkatle baktınız mı Macarca bilmeseniz de çamurla ilgili bir şey olduğunu anlarsınız.
Her yerde Türk düşmanlığı yapan bu seviyesi belli adamın, ülkemde ne aradığını bir Türk vatandaşı olarak merak ediyorum.
Geliş tarzı bile hakaretlerle dolu. Üstelik bir de el altından öyle bel altı açıklama yaptırmış ki!
Bizim Cumhurbaşkanı ve Başbakan gelmesi için ısrar üstüne ısrar ediyorlarmış. O da bundan sıkılmış, "Bari birkaç saatliğine gidip şunların bir daha benimle muhatap olmaya kalkmalarını önleyeyim. Fransa'nın adını kullanmadan başka bir bahane yaratayım ki tek taşla iki tuş yapayım." demiş.
Hiç tereddüt etmez, inanırım bu anlatılana...
Bizimkilerin, gereksiz yere yaptıkları Fransa ziyaretlerindeki terbiyesizlikleri unutmadık daha...
İyi de Türkiye'ye karşı soykırım dahil her türlü düşmanlığı yapmış Fransa'da bizimkilerin ne işi vardı ki?
Papa Ratzinger'in gelişi kadar gereksiz bir davet de Sarkozy'nin ziyareti...
Şu kadarını biliyorum: İkisi de ABD çıkarlarının gönüllü hizmetlisi.
İşin içinde mutlaka bir şeyler vardır ama ne kadar düşünürsem düşüneyim, akılsız başımı ağrıdan başka hiçbir şey sarmıyor.
Ülkemin başına da aynı ağrılar sardırılmaz inşallah!
Günay Tulun
*Sözcüğün gerçek anlamının üzerinde sanki büyük tehlike ve
kötülükler yüklüymüşçesine yaratılan havayla hiç ilgisi yok.
Anlamı: "Değersiz; çokluğundan dolayı değerini, saygınlığını yitiren.
**Sár: Macarca çamur demektir.