ÇARKIFELEK DOĞRU YERDE DURMUŞ AMA FARKINDA OLAN KİM?
Geçmiş günlerden birinde, Marmara Denizi’ne ait bir harita masamın üstüne kadar gelmiş; ille de “beni al, koru” demişti. O sırada, kendimce önemli bir işle uğraştığımdan anı değerlendirememiş, önüme kadar gelen fırsatın büyüklüğünü kestiremeden, zamanımı çaldığını düşündüğüm o nesneden hızlı bir şekilde kurtulmaya çalışmıştım.
Harita açılırken, farklı bir maddeden yapıldığını anlatırcasına çok değişik bir sesle hışırdamıştı. Bu farklılığı değerlendirmek, ne benim ne de orada bulunan diğer insanların aklına geldi.
Haritaya baştan savarcasına baktığımızdan hiçbirimiz bir şey anlamamış, getiren kişiyi alaya almaya başlayan konukların bu hareketlerini örtbas etmeye kalkmak da bana düşmüştü. Haritada, Kınalıada’nın genişliği Heybeliada’dan fazlaydı sanki. Marmara’ya “Beyaz Deniz” diyor, “Kızıladalar”ın dokuz adasının dışında iki ayrı ada daha gösteriyordu. Bunlar, Maltepe sahillerine çok yakındı. Sahile bakanın çizimi daha büyüktü. Küçüğüyse ona yapışık gibi, ama ondan kesinlikle ayrı ve hemen onunla Kınalı, Burgaz, Heybeli arasındaki bir noktada yer alıyordu. Odada, sık sık yelken bastığını bildiğim biri de vardı. Konunun acemisi bizlere göre, bilgin mertebesindeydi o. Özellikle iki adayı görünce haritayı katlamış ve getiren kişinin koltuk altına sokup “Haydi başka kapıya…” dercesine, sırtına şöyle iki kez dokunmuştu.
Hiçbirimiz neler kaçırdığımızı anlamamıştık. Eğer o zamanlar, haritayı okumayı başarabilmiş olsaydık, bugün bu yazıya çok farklı ifadelerle başlardım mutlaka… Haritaya gelince; bugün kim bilir hangi bencil koleksiyoncunun hazinesinde, gözlerden uzak kalması için hapis tutulmaktadır hasisçe…
YILLAR SONRA
Vordonisi’nin öyküsü her yerde duyulmaya başladıktan sonra, anlattığım bu haritaya benzer iki harita gördüm. İkisi de gönderilen internet mektupları arasındaydı. Önceleri hiçbir çağrışım yapmadı. Neden sonra aklım başıma geldi. İşte o zaman, geçmişte yaptığımız hatanın büyüklüğünü anladım.
Tabii ki geçmişe geçmiş ola…
Gönderilen haritalara çıplak gözle bakıldığında, Maltepe sahillerindeki adaya neredeyse yapışmış izlenimini veren başka bir ada eşlik ediyordu. Kullandığım programlar teknik açıdan yetersiz olduğundan, adaların su üstünde mi yoksa suyun altında mı olduğuna dair gönlümce bir analiz yaptıramadım. Yardım almayı denedim, ama onlar da farklı bir sonuç ortaya koyamadı.
Hem adını daha önce hiç duymadığım J. Lodge’un 1770 tarihinde çizdiği ya da bir yerlerden bulup da kopyaladığı rivayet edilen haritada hem de diğerinde açıkça görülen iki ada vardı. Rahmetli Özal’ın dediği gibi: “Aççık, seççik, net!”
KAYALIK ÜSTÜ ÇAKARLARI
Bugün, Yıldız Kayalıkları ve Dilek Kayalıkları olarak anılan bu iki coğrafi şeklin üzerinde birer deniz çakarı bulunmakta…
Buraların batık olduğunda mutabık kalan, yıllar önce yazılmış bir kitapla bir ansiklopedi aklımı karıştırdı.Birisi sahile yakın olan kayalıklar büyüktür derken, diğeri uzak olan diyordu. Endoğrusu; önce adaların tek mi çift mi olduğunu bugünün bilim araçlarını kullanarak kesinkes saptamayı başarmak, sonra da kapladıkları alanları ölçerek hangisinin daha büyük olduğunu görmek…
“Vordonisi Serisi”nin üçüncüsü olan bu yazı, “Şimdilik bu kadar!” dedirtmek zorunda bıraktı beni.
Oysa bu bölümde, adaların su altı görünümleriyle birlikte, tarihten gelen bazı bilgileri ve batık manastırı da anlatmaktı amacım. Evdeki hesap çarşıya uymaz derler ya benimki de o hesap.
Gönderileceği vaat edilen su altı fotoğraf ve video kayıtları hâlâ elime geçmedi. Onları bekleyip bir yazıyla birlikte sunabilmek istiyordum sizlere. Görüntülerde problemler oluşmuş. Halledene kadar bir süre daha geçecekmiş. Olmazsa “Uygun bir zamanda yeniden çekeceğiz!” demişlerdi. “Bekliyorum.”
Bu arada ilgi duyup özel mesaj gönderen dostlardan da bir ricam var:“Konuya araştırıcı bakışla sizler de eğilin. Hatta irdeleyip aranızda tartışın. Böylece, derlenecek bilgileri bir potada harmanlayıp paylaşıma açma imkânımız genişleyecektir.”
“Vortonos Oratoryosu”nu birlikte dinlemek için bir sonraki sayfayı çevirmeniz gerekecek.
Günay Tulun