Son birkaç yıldır, AB (Avrupa Birliği)’ne girmek için ülke olarak büyük bir istek gösterip, uğraş vermekteyiz. İnsanımızın düşünce ve hayâli, istediğinde Avrupa’ya gitmek ve hattâ oraya göçmek, orada yaşamak şeklinde teşekkül etmektedir! Aynı konudaki olumsuz gelişmeler karşısındaysa bir şeylere kızıp küserek “lânet olsun, istemezük!” desek de genel ve ortalama isteğimiz budur!
Bizim insanımız, Avrupa’yı elbette ki öncelikle iş imkânları için istemektedir. Buna paralel diğer istekler, sonraki bir otomatiğe bağlı olarak kendiliğinden gelmektedirler. Peki, neredeyse dünyâdaki her bir şeyi icat etmiş ve yapmış, bu en gelişmiş ve bir anlamda bütün yer küreyi yöneten kıtada hayat tarzı nasıldır? Rüyâlarımıza giren Avrupa sevdâmızdan öteye, bura hakkındaki bilgilerimiz nedir? Avrupa’nın toplum hayâtı, insanlarının mantalitesi, inancı ve zevkleri nedir? Tanıdığımızı sandığımız Avrupa’yı, acaba gerçekten tanıyor muyuz? [Avrupalılar “dünyâyı yönetiyor” derken; ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika gibi gelişmiş ülkelerin de aslen Avrupalı olduklarını hatırlayalım ki, İsrail’i bile aynı sınıfa koymak mümkündür.]
Bir yerin toplum hayâtı denince, oranın ilk akla gelecek yanı, din dediğimiz inanç sistemi olmalıdır. Nitekim de böyledir. Avrupa kıtası, Balkanlarda yaşayan sınırlı sayıda Türk, Arnavut, Boşnak, Pomak, Torbeş hattâ Çingene varlığı dışında, âdeta Hristiyanlık denizidir. [Yaşadıkları yerin misâfirleri sayılan yabancı işçileri, biz de misâfir diye değerlendirip, bu tasnife koymamaktayız.] Hristiyanlık da diğer iki semâvî din gibi Orta Doğu’da doğmuş olmasına rağmen, daha sonra Avrupa’ya uzanmış ve yerleşerek kökleşmiştir. Kendisinden sonra gelen İslâm karşısında ise, yeni taraftar kazanamamıştır ama, gerilememiştir de. Avrupa’ya Türklerle giren İslâmiyet, bir zamandan sonra gene Türklerle geriye dönmüştür. İslâm’ın karşısında gerilemeyen Hristiyanlık, diğer yandan kendi içinde mütemâdiyen gerilemektedir. İşte bu da dar anlamda AB ve geniş olarak Avrupa’nın inanç gerçeğidir.
Din, insanlığı bilinmeyen bir başlangıçtan beri sarıp sarmalayan inanç sistemidir. Ama, her şeyden önce bir duygu ve ruhsal bir ihtiyaç olarak görünmektedir. İnsanlar, Tanrı diye yaratıcı bir güce inanmaktan başka, onun kurduğu kabûl edilen bir din sistemine de inanmak istidâdında bulunmaktadırlar. İbâdet, günah ve sevap, cennet ve cehennem hep bu çerçevede mütâlaa edilmektedirler. Gerçi, Uzak Doğu dinlerindeki tanrı anlayışları ve ibâdetler, semâvî dediğimiz peygamberli dinlerden biraz farklıdırlar. Ne var ki temel espri aynıdır.
Dini, kendi dünyâ görüşü ve toplum düzeninin dışında tutan komünist ülkeleri dikkate almazsak -ki bunlar da bugün Çin, Kuzey Kore ve Küba’yla birlikte üçe inmişlerdir- özgür ülkelerde yaşayan insanlığın eğilimi budur. Şu var ki, bu duygu ve ihtiyaç kişinin eğitim, kültür ve refahıyla da doğrudan ilgili ve ters orantılıdır. Kişiler, bilgi ve para kazandıkça, yâni kültürü ve refahı arttıkça din duygusu zayıflamakta veyâ gerilemektedir. Buna, hemen her gün ortaya çıkan yeni buluşların da katkısını inkâr etmek mümkün değildir. İnsanlık, önceden, olmasının mûcize sayılacağı şeylerin gerçekleştiğini gördükçe eski inancı sarsılmakta, bir boşluğa doğru kaymaktadır.
Sayılacak kadar az istisnâ dışında, bütün bulgu ve istatistikler bunu böyle göstermektedirler. Dünyânın ileri ülkelerinde, zaman zaman bir tür anket ve araştırmalara baş vurulmakta, her defâsında da farklı ve fakat yakın sonuçlara varılmaktadır. Meselâ, dünyâda üst düzeyde eğitim ve refahın sembolleri Avrupa Birliği ülkelerinde, 19 Aralık 2006 târihi itibarıyla bu konudaki yeni bir kamuoyu araştırması yapılmıştır. Araştırma sonucunda, dine önem verenler ortalama olarak yüzde kırk altı (% 46) gibi yarının altındaki bir oranda görülmüşlerdir. Bunlar da, öyle softa derecesinde koyu dindarlar değildirler. Önce inanmakta, zaman zaman herhâlde kendilerince ibâdet etmektedirler.
Bu ülkeler, ayrıca kendi içlerinde de çeşitlilik göstermişlerdir. Şöyle: Din duygusu bir de güneyden kuzeye doğru zâfiyet göstermekte, bu da gene eğitim ve refahla paralel gitmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri içinde, en dindar olanlar yüzde seksen bir (% 81) oranıyla Ortodoks Kıbrıs Rumlarıdırlar. Onları, yüzde yetmişle (% 70) Maltalı Katolik Maltızlar tâkip etmektedirler. Üçüncü sırayıysa yüzde altmış üçle (% 63) gene Vatikan’ın Katolik mezhebinden olan İtalyanlar almışlardır.
Bu konudaki en düşük orantı Baltık ülkelerinde görülmüştür. Estonya’da, din unsuruna önem verenlerin oranı yüzde yirmi (% 20), Finlandiya’da yüzde yirmi üç (% 23), Letonya ve Çek Cumhuriyeti’nde yüzde yirmi yedi (% 27), Hollanda ve Danimarka’da yüzde otuz bir (% 31), Macaristan ve Almanya’da yüzde otuz üç (% 33),Yunanistan’da yüzde otuz altı (%36) olarak saptanmıştır.
Burada, Yunanistan’ın durumu ilgi çekici olup, yukarıdaki kurala tam uymamaktadır. Yâni, Yunanistan güneyde, Ortodoks ve refah düzeyi de kuzeyden geri olmasına rağmen, dindarlıkta da geriye düşmektedir! Dikkati çeken diğer bir husus ise, Protestan mezhebindekilerin diğer iki mezhep olan Ortodoks ve Katolikler karşısında, din konusunda daha duyarsız olduklarıdır.
Mete Esin
AB İnanç Gerçeği [Mete Esin]
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.