Arnavutlar Konusu [Mete Esin]

Kosova'nın dramı, Avrupa'nın en eski uluslarından biri olan Arnavutları dünyâ gündemine oturtmuş bulunuyor. Rumeli’yi konu alan yazılarımıza, biz bu defâ ve bu sebeple Arnavutları alıyoruz.

Bugünkü Arnavutluk ile eski Yugoslavya haritası üstünde yer almış olup, bilinen en eski devlet İllirya'dır. İllirya... Yâni, İllir halkı ülkesi. Geçmişte bir zaman, neredeyse bütün bir Avrupa'ya yayılan Keltler (Galatlar), bir sıra İllirya'dan da geçmişlerdir. MÖ 168'de, İllirya'ya Roma egemen olunca, bu ülkeye Latin diliyle İllirikum demiştir. Ülke, MS 395'e kadar böylece gelecektir. MS 395'te Roma ülkesi ikiye bölününce, bugünkü Arnavutluk'la Kosova, Ortodoks Doğu Roma (Bizans) toprağında kalmışlardır. Arnavutlar, bunun sonucunda yeni devletin dini olan Hristiyanlığın Ortodoks mezhebi etkisinde kalacaklar ve büyük bir ölçekle bu dine katılacaklardır. Taa ki Türkler gelene kadar. Türklerle birlikte İslâm’la da tanışan Arnavutlar, bu defâ da yeni dine meyledeceklerdir. Nitekim, günümüz Arnavutlarının yüzde yetmişi İslâm dini mensuplarıdırlar.

Roma'nın egemenliğine girdikten sonra, İllirya devleti tabiatıyla ortadan kalkacaktır fakat, İllirya adı coğrafî ve siyî olarak kullanılmaya devam olunacaktır. Zaman zaman bugün bile kullanılmakta olduğu üzere. İllirya, Doğu Roma eline kaldığı yıllarda geçici bazı istilâlar görecektir. Alanlar, Avrupa Hunları, Ostrogotlar, Vizigotlar gibi toplumlar, kalıcı olmasalar bile, İllirya'dan gelip geçeceklerdir. İllir ülkesi, VI. yy'da Türk Avarların kurdukları imparatorluğa arsa olmakla birlikte, bu durum uzun süreli ve kalıcı olmayacaktır. Günümüzün; Sırp, Hırvat, Sloven, Karadağlı, Bulgar ve Makedon toplumları bünyesinde varlığını sürdüren Güney Slavları, yöreye VI. yy'da gelmişlerdir. X. yy dolaylarındaysa İllirya ve bütün Balkanlara bu defa Türk Peçenekler inmişlerdir. Üç yüz yıl kadar süren Peçeneklerin Balkan mâcerâsı, İllirya ve özellikle de Bosna'da genetik izler bırakacaktır.

Yazımızın akışından anlaşılacağı üzere, İllir halkı, günümüz Arnavutlarının ataları olmaktadırlar. Arnavutların Anadolu Türkleriyle ilk tanışmaları, 1336'da Aydınoğlu Umur Bey zamanında, Osmanlı’ya bağlanmalarıysa Fatih'in döneminde gerçekleşmiştir. Günümüzde yüzde yetmişi Müslüman olan ve büyük bir nüfusu da Türkiye'de yaşayıp artık çoktaaan Türkleşmiş Arnavutlar, Türkler kapılarına dayandığında, doğrusu şudur ki, "Buyrun, gelin, alın!" dememişlerdir! Bu iki toplum arasında, önce çok çetin çatışmalar geçmiştir. Konu buraya gelince İskender Bey hatırlanmamak mümkün değildir. Asıl adı Gergi Kastriyota olan İskender Bey, 1404-1468 yılları arasında yaşamış bir Arnavut asılzâdesidir. Kendisi henüz bir çocukken devşirilip, Osmanlı’nın saray içi okulu "Enderun"da yetiştirilmiştir. Çok zekî ve yetenekli bir kişi olduğu anlaşılan Adı geçen, yeterli olgunluğa erişince, devşirildiği ülkesine bu defa Osmanlı Tîmarbeyi sıfat ve göreviyle gönderilecektir. İskender Bey, Osmanlı ordusu saflarında savaşlara da katılmakla birlikte, bir gün bu hizmetten ayrılarak, bu defa ülkesinin Osmanlı’dan bağımsızlığını kazanmak için mücâdele etmiştir. Arnavutların bütün târihleri boyunca, çıkardıkları en büyük kahraman da gene İskender Bey olmuştur. Hâlen de millî bir kahraman olarak görülen İskender Bey, günümüzün Arnavut ülkesini hemen her köşede görülebilen heykelleriyle süslemektedir. Osmanlı’nın son dönem komutan ve devlet adamlarından Esat Paşa (Toptânî) da bu konudaki diğer bir örnek olmaktadır. Arnavut asıllı bu Paşa, önce yararlı hizmetlerinde bulunduğu Osmanlılara, Birinci Dünyâ Savaşı sırasında karşı tavır almış ve savaşmıştır. Osmanlılar çekildikten sonraki bir süre de Arnavutluk devletini yönetmiştir.

Arnavutlar kendilerine Şkip, devlet ve ülkelerine Şkipniya veyâ Şkipriya diyorlar. Arnavutluk dışında en yoğun olarak bitişik Kosova'da yaşıyorlar. Bunlardan başka, çevre ülkelerin hepsinde Arnavutlar bulunmaktadırlar. Kuzey Arnavutlarına Geg (Gega), güneydekilereyse Tosk (Toska) deniyor ve böylece iki ana öbeğe ayrılıyorlar. Güneyli Toskların, geçmiş devirlerde Makedonlar ve Traklarla karıştıkları kabûl edilmektedir. Bunun yanında, iki öbeğin dillerinde dahi bâzı ayrılıklar görülebilmektedir. Ama, bu önemsiz ayrılıklar Arnavut ulusunu bölüp parçalamamıştır. Nitekim, bugünkü Arnavutluk ile Kosova arasındaki duygu, düşünce ve ülkü birliği bunun en açık göstergesidir. Fransız ihtilâliyle başlayarak, oradan dünyâya yayılan milliyetçilik rüzgârından, doğal olarak Arnavutlar da etkilenmişlerdir.

Arnavutluk'un dünyaca bilinen adı Albanya'dır. Bu adın kökeninde, ülkenin Alban dağı ile târihî Albanon kentinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bölgenin en eski târihini yazan zamânın Yunanlıları, Arnavutlara önce Albanit sonra da Arbanit demişlerdir. Bu ise, Alban dağından mülhem Albanlı demek olsa gerektir. Ancak, XV. yy'dan başlayarak, Yunan dili bir ses değişimine uğramıştır. Bu değişim uyarınca, "B"sesleri "V"ye dönüşeceklerdir. Basil-Vasil, Bizans-Vizans ve Byzia-Vyzia (Vize) gibi. İşte bu değişimin uygulandığı Arbanit sözü de Arvanit'e dönüşmüştür. Rumeli'ye geldiklerinde, sözü Yunanca (Rumca)'dan alan Türkler de bir değişiklik yaparak ağızlarına uydurmuşlar, Arnavut deyip-geçmişlerdir. Hâlâ daha kullandığımız “Arnavut' adının öyküsü kısaca böyledir.

Kosova'ya gelmek gerekirse... Adının “kos” denen başlangıcı Bulgarca'da karatavuk kuşunun adıdır. Balkanlarda “Kosovo” denilen Kosova, Türkçe-Bulgarca karışımı tamlamayla "karatavuk kuşu ovası" anlamına gelmektedir.

Osmanlı devrinde bir çok etnik kökenden sadrazamlar (başbakan) görülmüşlerdir. Bunlar arasında Arnavutlar sayıca birinci sıradadırlar. Sözün gelişi Gedik Ahmet Paşa, Köprülü Mehmet Paşa, Fâzıl Ahmet Paşa, Alemdar Mustafa Paşa, Sait Halim Paşa gibi ünlüler hep Arnavut sınıfındandırlar. GS'lı Ali Sâmi Yen'in babası Kâmus-u Türkî yazarı Şemsettin Sâmi; İstiklâl Marşımızı yazan Mehmet Âkif Ersoy; ünlü devlet adamı, hatip ve yazar, hepsinden önemlisi ise Türkçülüğüyle öne çıkmış Hamdullah Suphi Tanrıöver; yine ünlü Fenerbahçeli eski futbolcu Lefter Arnavut kökenlidirler. (Lefter, Ülkemizde aslen Yunan asıllı bir Rum sanılırsa da bu doğru değildir. Kendisi, diğer bütün Arnavutların yüzde yirmi, yirmi beşi gibi Ortodoks-Hristiyan bir Arnavut’tur.) Edebiyat târihçisi, fikir ve siyâset adamımız Mehmet Fuat Köprülü de, yukarıki Köprülü Paşaların yeğenleri olarak sonuçta o dahi bir Arnavut kökenlidir.

Ülkemizin, özellikle Marmara ve Ege bölgelerinde bugün o kadar çok sayıda Arnavut kökenli vatandaşımız vardır ki, bunun sonucu olarak bir arkadaşımız, komşumuz ve hattâ eşimizin Arnavut kökenli olması hiç de zayıf ihtimâl değildir. Arnavutlar, geride kalan beş yüz yılda Türklerle işte bu derecede karışıp kaynaşmışlardır. Arnavutluk'la Kosova ülkelerinin, Türkiye açısından artık Orta Asya Türk ülkelerinden pek bir farkı kalmamaktadır. Nitekim, anılan iki ülkeyle münâsebetlerimiz de aynı anlayış ve mantık üzerine kuruludur.





Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN