Meşk İçin Kim Kaldı ki? [B. Ziya Çamlıbel]

Biz, yurt dışında yaşayan Türkiye sevdalılarının; ülkemizle en büyük bağı, televizyon kanalları üstünden kurulur.
Güzel bir dizi, ülkemizin zenginliklerini yansıtan belgeseller, özellikle de sanat müziği programları….
O müziği duyduğunuz an içiniz kabarır, yurt içindeymiş gibi olursunuz.
Hele bir de icra edilen eserler güzelse, o gece evinizde yabancı konuklarınız varsa, o konukların da içtenlikle ilgilendiğini görmüşseniz gurbet ellerde keyiflerin en büyüğünü yaşarsınız.

Yabancı ülkelerde işe başlama saatleri genelde erken olduğundan, evinize hafta arası pek konuk gelmez. Aynı şekilde siz de kimseye gitmezsiniz. Filmlere falan aldanmayın, hafta sonlarında birbirine gelip gidenleri tespit için ortalama bir sayı bulmak isterseniz , sonucun "sıfır virgül"le başlayacağını baştan bilmelisiniz.
Hele yanlış tanınan Türkiye gibi bir ülkedenseniz, kapınızı çalanların sayısı da yok denecek kadar azdır.

Son bir yıldır cumartesi geceleri dolup taşıyor evimiz.
Artık bizim sokağın, hatta ve hatta semtimizin popülerleri arasındayız.
Nasıl mı oldu bu iş?
Hiç tanımadığım bir televizyon programının ve o programdaki insanların sayesinde…

Türk müziği hastası bir dostum var. Geçen yıl ailece ziyarete geldiler. Yanlarında da bir CD çantası DVD…
Hepsi TRT konserlerinden birinin görüntüleriyle doluydu...

Geldiklerinin ikinci günü akşamı cumartesiydi. Yemek sırasında yerel radyodaki bir müzik programını dinliyor bir yandan da sohbet ediyorduk. Dostumun İsveç asıllı eşi, sanki dinlediğimiz müzik, "müzikten sayılmazmış" gibi "Biraz da müzik dinleyelim!" diyerek ayağa kalktı. Yemeğin başından beri kucağında tuttuğu anlaşılan CD çantasından, bir DVD çıkardı. Oğluma verdi. "Bunu bize izlettir" dedi.
Oğlumun DVD'yi oynatıcıya takması ve sesi de birazcık açmasıyla ev gazinoya dönüverdi.
Kalabalık bir saz heyeti büyük bir coşkuyla çalıyor, o güne kadar görmediğim bir bey şarkı söylüyor, sahnedeki iki ayrı koro da aynı coşku içinde onlara eşlik ediyordu.
O coşku bir anda herkese sirayet ediverdi.
Kargadan beter sesimle ben bile bildiğim şarkılara katılır oldum.

Kapı çalmış, hem de defalarca… Duymamışız.
Neyse eşim açıp geldi ve "Üsttekiler seninle görüşmek istiyor." dedi.
Öyle aksi tiplerdi ki selam verirsin almaz, bir de kötü kötü bakarlardı insana…
Aklıma ilk gelen şu oldu: "Eyvah! Gürültü var diye polisi aramıştır bunlar."

Fırladım, koştum; diyeceğim ama yalan olur bu… Sürünerek gittim kapıya.
Baktım, kapımıza dayanırken eşiyle büyük kızını da takviye güç olarak getirmişti.
İnanın, geçirdiğim şoktan ağzımı bile açamadım.
Yok yok, öyle suratımın ortasına bir yumruk oturtmadılar.
Tam tersi, hepsi neşe içinde cıvıldıyor, üstelik gülümseyerek beni selamlıyorlardı. İşte geçirdiğim şokun nedeni de alışılmadık bu hâllerdi.

Neyse uzatmayayım, müziğin sesi öylesine ilginç ve güzel gelmiş ki gelip bizlere katılmak istemişler.
Buyur ettik tabii. Ardından alt komşu ve yan apartmandaki, kimseyi beğenmeyen o küçümser bakışlı fizik profesörü de gelmez mi! Haberleşmişler meğer. Başkasının evine başkalarını davet. İlginç bir şey!
Yeni gelenler önce tek başlarına, daha sonra da çağrımız üzerine, eş ve çocuklarını da alarak katıldılar aramıza…

Uzatmayayım dedim ama bilemiyorum artık; bizim mi yoksa çaldığımız müziğin mi etkisi, ünümüz yayılıverdi çevreye…
Artık dosttan geçilmiyor etraf. Üstelik öyle bir şey oldu ki insanlar birbirleriyle de kaynaştılar. Yaban ellerde Türkiye'deki âdetleri öğretiyoruz onlara. Son öğrettiğimiz de Uzunköprülülerin ünlü "Dallık"larıyla Edirnelilerin "Kakava"sı oldu…
Bu yılki Erovizyonu da hep birlikte bizim evde izleyeceğiz. Tabii ki oylar Can'a ve tabii ki Türkiye'ye...

İlk kez o gece DVD'de izlediğimiz o programın kısa sürede tiryakisi olduk hepimiz. Öylesine bir havası vardı ki izleyene de bulaşıveriyor, insanda alışkanlık yapıyordu.
Salgının iyisi olur mu bilmem ama bu iyi bir salgındı.
Şu satıra kadar atlamış, insana coşku veren o programın adını yazmamışım.
"Arif Özgülüş'le Meşk Zamanı"…

Bizim ancak, hafta sonları, DVD kayıtlarından izleyebildiğimiz "Arif Özgülüş"le Meşk Zamanı" Türkiye'de Çarşamba geceleri canlı olarak yayınlanıyormuş. İşim gereği, Afrika ve Avrupa arasında gidip gelmem nedeniyle birkaç kez canlı televizyon yayınlarını da izleme olanağı buldum. Coşku aynen sürüyordu.

Yabancı komşularımız daha bilmiyor ama geçen gün programın kalktığı haberini verdiler Türkiye'den.
Üzüldük, inanın çok çok üzüldük.
Arif Özgülüş "Kültür Bakanlığı"na bağlı bir devlet memuruymuş. İzin süresi dolmuş dediler.
Şimdi Kültür Bakanlığımızın izin süresini uzatmasını bekliyoruz.
İnşallah kısa zamanda hallolur bu sorun.
Değerli bakanımız ve bakanlığın Güzel Sanatlar Genel Müdürü ünlü maestro Erol Erdinç'ten bekliyoruz bunu…
Gurbette geçen sanat yılları ve üstün sanat anlayışıyla biz gurbete düşmüş Türk müziği sevdalılarını, en iyi anlayacaklardan biridir Erol Bey…

"Meşk" ilginç bir sözcük. Anlamlarının tamamı eğitim ve öğrenim üzerine...
Müzik ya da yazı dersi, alıştırma ve bunlara benzeyen birkaç anlamı daha var.
Anlamların hepsi programın adına yakışıyor ama bence en yakışanı; öğretmenin, yapmaları için öğrencilerine verdiği örnek...
Öğrenci dedim de Arif Özgülüş'ün öğrenci yetiştirdiğini yeni öğrendim. Onun çalışmalarına gözlem amacıyla katılan bir yazar arkadaşım, eğitimcilik vasfını övüp durdu. İki kez tekrarladığı sözse; "Arif Bey, Türk müziğine yeni isimler katmak için yırtınan, iyi niyetli bir eğitim gönüllüsüdür."
Bilmiyordum!
Öğrenince üzüntüm katlanarak arttı.

İtiraf ediyorum. Bir kısmı egoistçe, kendi adıma...
Bir kısmı da yaban ellerde ülkeme kazandırdığımız o sempatinin devamı için... Ama inanın, üzüntülerimin çoğu, TRT ekranlarında coşkulu bir fırtına gibi eseceklerini şimdiden belli eden o değerli gençler, onları şevkle yetiştiren Arif Bey ve geleceğin yeni Arifleri adına...




Bedrettin Ziya Çamlıbel

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN