Olur Böyle Vakalar [Mete Esin]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den bu
yana da redakte edilmediğinden, doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Ülke’nin siyâsal ve ekonomik sorunlarına, bir de kültürel sorun eklendi. Medyamız, birkaç gündür Devlet Sanatçısı konusunu görüşüyor. Kamu oyunda, unvan dağıtımında haksızlıklar yapıldığı söyleniyor. Konu, diğerleri yanında hafif kalıyor da olsa, tartışmalar haklı, eleştiriler yerinde ve doğrudur. Devlet sanatçısı gibi bir onura, bu kadar kolay yoldan ve hak etmeden varılmamalıdır.

Devlet Sanatçısı unvânı alanlara ayrıca yeşil pasaport veriliyor ya, bâzı sanatçılarımız da buna takmışlar. Neyse... Legion d’honneur, bir Fransız devlet nişanıdır. “Lejyon donör” okunan bu nişan, 19 Mayıs 1802’de Napolyon tarafından konulmuştur. Biz de Devlet olarak bunu örnek almış, bir benzerini uygulamaya koymuşuz. İyi de, konuyu ciddî tutup sulandırmasaydık bâri!

Yukarıdakine benzer bir olay da 1983’te Edirne’de yaşanmıştır. Bizim de içinde olduğumuz olay şöyle gelişmiştir: Türk Kooperatifçilik Kurumu, her ilin başarılı kooperatifçileri için, hizmetinin derecesine göre şilt veyâ şeref belgesi vermeyi düşünmüştür. Bunun gerekçesi illere yazılmış ve birer komite kurulması istenmiştir. Edirne’de kurulan komite, başında bir vâli yardımcısı olduğu hâlde, bâzı çalışmalar yapmıştır. Kooperatifçi olup, başarılı da olanlar veyâ öyle sayılanlar saptanmış, durum kendilerine bildirilmiştir.

Biz de o sırada, Binevler denen yapı kooperatifinin yedinci dönem başkanıydık. Doğrusu, bu konuda ciddî işler yapmakta, eserler ortaya koymaktaydık. Kooperatif denince, hiç şüphesiz Edirne’deki birinci kişiydik. Diğerleri her kim iseler bizden sonra gelirlerdi. Buna rağmen ve sonradan öğrendiğimize göre… Komite’deki bir arkadaşımızın son andaki uyarısıyla ancak listeye alınmıştık. Törene de son anda böyle çağrılmışız meğer. Nasıl mı çağırmıştılar? Bu ayıbı geçelim! Geçelim de, dâvete icâbet husûsunda çok düşünmüşüzdür. İşin içinde, çok saydığımız Edirne Vâlisi Enver Hızlan olmasaydı, herhâlde gitmeyecektik.

Tören yeri Edirne Halk Evi salonuydu. Konuklar arasında Vâli gibi, Tümen Komutanı Paşa gibi üst düzey kişiler de vardılar. Tören şöyle yapılıyordu: Belge alacak kişinin adı okunuyor, kendisi salona tanıtılıyor ve kooperatifçilik adına yaptıkları anlatılıyordu. Sonra da, seçilen biri eliyle şilt veyâ belgesi veriliyordu. Şiltler, genellikle İstanbul Tahtakale’de pazarlanan bildiğimiz türdendiler. Belgelerse, iri bir “Şeref Belgesi” yazısı dışında aynen diploma gibiydiler.

Önce, hepsi de köy kooperatifi başkanları olan on-oniki kişi şiltlerini aldılar. Bunu hepsi de hak etmiş olmalıydılar. Bir ara kısa bir durgunluk yaşandı. Komite kendi içinde fis-kos ediyordu. Belliydi ki, özel bir durum vardı. Sonra, Edirne Vâlisi Enver Hızlan Beyin adı okunup başarıları dizildi. Bulunduğumuz yerden Vâli Bey ve çevresini görebiliyorduk. Vâli Bey, durdu ve duraksadı. Herkes suskun ve merakla bekliyordu. Karışık bir çehreyle yerinden kalktı. Kürsüye çıktı, şiltini aldı ve teşekkür ederek yerine geçip oturdu. Salondakiler, doğrusu duruma şaşırmıştılar. Bu şaşkınlık henüz dağılmamıştı ki, bu defâ Tümen komutanının adı okundu. Paşa, acaba önceden haberdar mıydı? Bunu bilmiyoruz. Kendisi, meğer Kapıkule’de bir kooperatif meselesine müdâhalede bulunmuşmuş! Adını okuyan bunu demişti. Bundan dolayı da belge alıyormuş! Paşa’nın durumu Vâli Beyden farklı olmadı. Durdu, düşündü, kalktı, gitti, aldı, geldi ve o da oturdu. Bundan sonra, Vâli Beyle Paşa’nın baş-başa ve sessiz uzun bir konuşmaları oldu! Bunu görmüştük.

İşin aslı… Vâli Bey Edirne için iyi hizmetler vermiş olsa bile, hizmetleri aslî ve genel anlamdaydı. Arada özellikle kooperatifçilik yoktu. Vâli Bey, çok daha fazla bir hizmet ödülüne lâyık olsaydı bile böyleydi. Nitekim adının okunmasına şaşırmıştı. Gösterdiği tereddüt de buradan gelmekteydi. Paşa’yıysa hiç yazmayalım!

Ama tören de sürüyordu. Paşa yerine oturduktan sonra, Vâli Yardımcısı ve Komite üyesi Necâti Baba (Vâlilik muhitinde ona böyle denirdi, ama ödül hak ettiğini katiyen söyleyemeyiz!), bu defâ kendisini takdim etti. Hizmetleri ve başarılarını anlattı! Arkasından da bir güzel şiltini aldı. Sonra… Vâlilik Kooperatifler Müdürlüğünde memur olup, Müdire İlknur Ilıcalı’nın (ünlü TV programcısı Acun Ilıcalı’nın annesi) yokluğunda ona vekâlet eden kişiydi ki ayrıca Komite üyesiydi, kendi adını okuyup takdim ederek bu uğurdaki hizmet ve başarılarını sıraladı! Hizmetleri, önem ve yatırım rakamı olarak öte-beri şeylerdi. Ayrıca, kendi adına abartarak anlattıkları, esâsen onun Dâire’deki görevleriydi, ama olsundu! Şiltini aldı ve mutlu bir şekilde yerine oturdu. Mutlu, dedik ama hayır. Bayram harçlığı almış çocuk gibi, dersek daha uygun olacaktır!

Artık şiltler bitmiş, birer kurdeleye sarılı olup masa üstüne yatırılmış belgelere sıra gelmiş, onlar da azalmıştı. Acaba bir tâne bize kaldı mı? diye düşünürken adımız okunmuştu. Tanıtıldık, başarılarımız anlatıldı, belgemiz de verildi. Oh be, belgemizi almış, rahatlamıştık! Burası tabiî ki işin şaka yanı. Gerçek durum şöyleydi: Komite’deki iki kişi, kendilerine uygun gördükleri belgeleri almaktan doğacak sıkıntı ve tepkileri, yatıştırmak için, Vâli Beyle Paşa’yı araya koymuşlar, onları kendi emellerine âlet etmişlerdi.

O gün lütfedilen Şeref Belgesi’ni biz hiçbir zaman ciddîye almamışızdır. Yırtıp atmamış ama, öyle çerçeveleyip duvarımıza da asmamışızdır. Belgemiz, gene de bir anı olarak özel arşivimizdeki klasörün içinde durmaktadır. Bizim asıl belgemiz, dimdik ayaktaki Binevler Sitesi’nin kendisidir. O günkü olayın bu yanıdır.

Aslında çoktan hatırdan çıkmış olayı, ancak böyle bir vesileyle hatırlamış oluyoruz. 


Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN