NE
OLDU BANA BÖYLE?
Bazı şeyleri ara sıra kafam almıyor.
Bunu son günlerde o kadar sık yaşadım ki sonunda o sonuca vardım.
Evet, dönem dönem yaşananlara kafam basmıyor.
Örneğin şu kentsel dönüşüm projesi sırasında yaşananlar.
- Başkent Ankara dahil tam 14 il varken Başbakan'ın İstanbul'u seçmesi;
- İstanbul'un içinde tam 4 ilçe ve bu ilçeler içinde yalnız Sarıgazi'de, Türkiye'de ilk kez uygulanacağı söylenen ve üst düzey bir devlet temsilcisine yakışacak patlayıcılı yıkım için düğmeye basmak varken, Başbakan'ın bu tür gösterişli işleri çok sevmesine rağmen bunun es geçilmesi;
- Yıkımın iş makineleriyle yapılacağı Esenler'in seçilmesi,
- Esenler'de başka binalar varken, yıkımın simgesi hâline büründürülen, hatta dış duvarlarından birinde duvara işlenmiş "Türk Bayrağı" da olan "Türk Apartmanı"nın seçilmesi…
Anlayamadım işte…
Anlamamış olmak suç mu?
İŞSİZLER İÇİN NÜFUS SAYIMI
En yoğun çalışıldığını bildiğim iş günlerinden birinde, erken saatlerde tören alanına gelen o koca kalabalığın; Başbakan'ın duyurulan saatten bir küsur saat sonra alana gelmesine rağmen, hiç kıpırdamadan beklemesini de anlayamadım.
Kendi kıt aklımla vardığım sonuç şu oldu: En yoğun iş gününde bu kadar büyük kalabalık toplanmış ve diğer 14 ilin ilçelerinde de benzer durumlar yaşanmışsa ya bu insanlar bir şeylerin karşılığında oradaydılar ya bir yerlerden toparlanıp getirilmişler ya da Türkiye'deki işsiz nüfus, ilan edilen rakamların üstünde…
DIŞ POLİTİKA NASIL PATLAR?
Çok cahil kaldığımı itiraf ediyorum.
Gerçekten de bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyorum.
Örneğin, o açılış sırasında, Başbakan'ın dış politika nutuklarından birini daha patlatmasını ve Türkiye'nin ana muhalefet partisini yerden yere vurmasını da anlayamadım.
Ülkemiz için hayati konuların, yani dış politikaya ait taktiklerimizin, bir yıkım alanından tüm dünyaya duyurulması ve yine o yıkım alanından ana muhalefet partimize taş üstüne taş fırlatılması, ne derece doğru bir yaklaşım, nasıl bir devlet adamlığı ki?
ÜLKEMİZDE BİNA YIKMAKTAN DAHA ÖNEMLİ İŞ YOK GALİBA?
Dedim ya anlamakta güçlük çekiyorum.
Bu yıkım işlemi, aslında tüm uygar ülkelerde çok sıradan bir olay olarak haber bile olmazken, bizde tüm gazete ve televizyonların yıkım işlemini günler öncesinden sık sık gündeme getirmesi, yıkım günü de neredeyse tüm televizyon kanallarının bu olayı naklen vermesi garip değil mi?
ACABA ATAN KİM?
"Suriye bir top attı boş araziye düştü, aldırmadık. Bir top daha attı, yine boş araziye düştü, yine aldırmadık. Bir daha, yine aldırmadık. Bir top daha, yine boş arazi, yine aldırmadık. Ardından bir daha, yine boş arazi, yine bir şey yapmadık. Bir top daha attı, bu kez beş vatandaşımız öldü. Biz de karşılık verdik. Yoksa yine vermeyecektik."
Yok yok! Okula yeniden başlamam gerek!
Başbakan'ın bu sözlerini de anlayamadım.
Kıt aklımla tüm anlayabildiğimse şu: Demek ki görevlerini yapmamışlar. İlk top atışında cevabını verebilselermiş o beş vatandaşımız ölmeyecek, yaralananlar da bugün hayatta kalma mücadelesi yapar durumda olmayacaklardı.
Bu bana bir suç itirafı gibi geldi.
Hatta gibisi fazla… Neyse ki Suriye'nin önce özür, sonra da şehitlerimize Allah'tan rahmet dilediği haberleri yayıldı da biraz huzur buldu içimiz.
DIŞ POLİTİKA BÖYLE PATLAR!
Bütün bunlar olurken, "Suriye'nin, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi" olduğu söylenen Beşar Caferi diye biri çıkıp da "Türkiye'den özür dilemedik." demez mi!
Dedi bile…
Bu deyiş de yukarıda sorduğum "Dış Politika Nasıl Patlar?" sorusuna verilmiş bir cevaptı sanki…
TEZKERE Mİ TEZ KEFE Mİ?
Anlamadığım o kadar çok şey var ki!
Örneğin tezkere…
Ana muhalefet partisini milletin gözünden düşürelim derken, Başbakan ve bakanları; tüm dünyaya şunu ilan ettiler: "Biz tezkereyi kullanmayacağız. Caydırıcı olsun diye çıkarttık."
İyi de bu sözlerin "Biz bu tezkereyi laf olsun, çeşniyle dolsun, taraftar doysun diye çıkarttık! Suriye, seninle ilgisi yok!" demekten ne farkı var ki?
Suriye'de istihbarat teşkilatı yok mu?
Suriyelilerde duyduğunu anlayabilecek kapasite yok mu?
Var tabii ki!
Tepemize yeniden bomba yağdırmaya başlamazlarsa şaşarım.
Eğer bombalar yeniden yağmaya başlarsa sorumlusu, "Mor Çizmeli Şebelebettin Ağa" mı olacak?
TEZKEREYLE TESKERE
Bu arada tezkereyle teskereyi karıştırmanın doğuracağı sonuçlar, yalnız beni mi güldürür bilmem ama cehalet tespiti açısından trajikomik olduğu şüphesiz.
Tezkere, Arapça “tezkire” sözcüğünden gelir ve “bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt, askerlik görevinin bittiğini bildiren belge veya pusula” anlamını taşır.
“Teskere”yse Farsça bir sözcüktür ve yapılarda taş, tuğla, kiremit, harç benzeri malzemeleri el kol gücüyle taşımak için kullanılan, iki kişilik dört kollu tahta araç; sedye, küçük tahta sepet anlamındadır.
AMAN KAYITLAR KAPANMADAN…
Yok yok!
Eğer kayıtlar kapanmamışsa yeniden okula başlamam gerek!
Artık, yüksek mi orta mı ilk öğretim mi olur; bilemem!
Hangisi denk gelir hangisi kabul ederse…
Kefe: Anlamlarından biri de "Atların tüylerini parlatmak için kullanılan bir semerci gereci"
Günay Tulun