Karpuz Yemekten Korkan Sahabi [Vedat Kuşaklı]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Ramazanda; hanımefendiler, genç kızlar, hafız bir bayanın veya bir hocanın verdiği hatime katılıyorlar. Olumlu bir şey ama "Kur'an"ın sadece Arapçasının değil, Türkçesinin de açıklanması hatta sadece Türkçe hatim yapılması uygun ve makbul olabilir ve sanırım bu önerime kimse din düşmanlığı demez.

Bu sene bu hatmi uygulatan hafız bayan, şunu anlatmış hatim arasında.
Sahabilerden birisi, (adını da söylediler ama unuttum ben), hayatı boyunca karpuz yememiş. Çünkü İslam peygamberine müthiş bir sadakati olduğu için ve peygamberin karpuzu ikiye bölerek kaşıkla oyarak mı yediğini veya bıçakla kesip dilimleyerek mi yediğini bilmediğinden onun sünnetini uygulayamadığı için karpuz yemeyi kendisine hak görmemiş. 

Hafız bayan peygamber sevgisine örnek vermek  için bunu  anlatmış, iyi niyetine sözümüz yok ancak bilinçsiz iyi niyetler, insanlara olumlu değil olumsuz katkılar sağlar. Herhangi bir sahabinin böyle kendisini ömrü boyunca karpuz yememe cezası ile cezalandırdığına zerre kadar inanmıyorum.
Bunların hepsi uydurma şeyler.
İnanmak mümkün mü?

Bilinçli bir Allah kulu, karpuz gibi bir nimeti, peygamberin nasıl yediğini bilemediğinden ve onun gibi yiyemeyeceğinden dolayı ömrünce reddedebilir mi?
Bu hem karpuza hakarettir, hem o karpuzu yaratan yegâne, tek, bir yaratıcıya saygısızlıktır hem de peygambere gıyabında, farkında olmadan vebal yüklemeye çalışmaktır. Peygamberin sağlığında olsaydı bu olay, peygamber bu adamı karşısına alır ve ‘’Kardeşim karpuzu nasıl istersen öyle ye! Yeter ki ye ama israf etmeden ye ve karpuzu olmayanla paylaşarak ye!’’ derdi.

Diğer bir konu; düşünür, filozof bir beyefendi muhterem, televizyonlara çıkıyor ve hamile kadınların sokağa çıkmasının terbiyesizlik olduğunu söylüyor ve bu ülkenin hanımefendileri de tepkilerini bir hafta sonra ve zayıf olarak ancak duyurabiliyorlar, jeton ancak düşüyor yani. Hamile kadının eve kapatılması bize göre terbiyesizliktir.
Ancak hekimin ileri süreceği tehlikeli gerekçeler nedeniyle anne adayı hamile kadın evinde, hatta hastanede hekimler kontrolünde bulunabilir. Bu konu hekimleri ilgilendirir.

Hamile veya değil, genç veya yaşlı, erkek veya kadın, bir insanın herhangi bir gerekçe bahane edilerek evlere, kapalı mekânlara hapsedilmeleri (hâkimlerin, hukukun, adaletin verdikleri cezalar hariç) ve bu bahanenin din, iman ileri sürülerek yapılması bize göre insana yapılacak en büyük saygısızlık, hakaret, aşağılama ve terbiyesizliktir.

Sokakta, caddede, trafikte, herhangi bir mekânda biz hamile bir hanımefendi gördüğümüz zaman sadece saygı duyarız ve yakında dünyaya getireceği insanın kim bilir bu dünyada nasıl bir rolü olacağını düşünürüz ve o anneye, doğacak yavrusuna hayır, uğur, şans, sağlık, bereket, kolay bir doğum ve kolay bir büyüme, büyütme dileriz içimizden.
Yol verilecekse yol veririz, yer verilecekse yer veririz, yükü, sepeti varsa taşımak isteriz. Hatta hamile bir kedi, bir köpek, bir inek, yumurtasının üstüne kuluçkaya yatan bir kuş gördüğümüz zaman bile o hayvana, o kuşa saygı duyarız. Hele bu hamile varlık insansa bizim için en kutlu en onurlu en cesur en asil bir varlıktır ve saygıya, hürmete layıktır.

Kuran ‘’Oku!’’ emriyle başlar. Ama Muhammed Mustafa peygamberin okuyacağı bir kitap, dergi, mektup elbette yoktu. Yani Cebrail onu sarsarak, "Hayatı Oku! Vicdanını oku! Aklını oku! Ruhunu Oku! Allah’ın programında, yazılımında, genetik şifrelerinde her şey yazılıdır." demek istiyordu. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü aklını ciddi olarak işleten bunun böyle olduğunu anlayacaktır.

Kuran; namazın, orucun, haccın üzerinde pek fazla durmuyor.
Kuran sürekli olarak ‘’Aklınızı işletin!’’ diyor ve adaletli olun diyor, cana kıymayın diyor, sevgi, dostluk ve barış yanlısı olun diyor. Düşmanlığın, kinin, nefretin, kan dökmenin, bölücülüğün, terörün, insanları kutuplara ayrıştırmanın, intikamcı olmanın, fitne ve fesat peşinde koşmanın kötü olduğunu söylüyor. Allaha şirk koşmayın diyor.
Yani sakın kula kulluk etmeyin, yağcılık ve yalakalık yapmayın  diyor.

Aklımızı, hayatımızı, vicdanımızı, ruhumuzu okumak nasıl olur?
Düşünerek! Derin düşünerek!
Her birimizin ruhunda, beyninde; galaksiler, yıldızlar, âlemler, evren içinde evrenler var ama onlara ulaşmak için Yunus Emre’nin ‘’Cennet cennet  dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri, bana seni gerek seni gerek seni’’ mısralarının derinliğini bilmek ve o mısralardan korkarak onları sansürlememek gerekir. O mısraların harflerinde kaybolmak gerekir.
Hallacı Mansur’u anlamak gerekir.

Mustafa Kemal Atatürk; kendi maaşından masraflarını karşılayarak, Kur'an'ın neden Türkçeye çevirisi veya mealini yaptırdı? Bunu idrak etmek gerekir.

Akıl kardeşim akıl!
Akıl herkeste var, zekâ da herkeste var ama hiç kullanılmadığı için maalesef paslanıyor.
Allah'ın, kullarını; eziyet çeksinler ve erkek kulları kadın, kız kullarına mahkûm hayatı yaşatsınlar, şiddet uygulasınlar diye yaratmadığını bilmek için akıllı olmak lazım.
Sen kimsin ki Allah’ın yarattığı hamile kadına ev hapsi uygulanması gerektiğini ileri sürüyorsun! Sen kimsin ki ona günah, buna haram, buna yasak diyorsun?
Git işine kardeşim!
Sen kendi işine bak!
Ahkâm kesme!

Allah ile kul arasına başka bir kul giremez!
Önce bunu öğrenelim!
Peygamberlerin bile sadece tebliğ sorumluluğu ve yetkisi olduğunu "Kur'an"dan öğrenelim. Müdahale, hesap sorma, kafa tutma yetkisinin peygamberlere de verilmediğini öğrenelim. Peygamberlere Allah ile kul arasına girme yetkisi, sorumluluğu verilmediğini öğrenelim.
Yeter artık! Din, iman diyerek, insanları germeyelim! Korkutmayalım! Morallerini çürütmeyelim! Ruhlarını karartmayalım! Güçsüzlerin tepesine  binmeyelim! Bırakın herkes nasıl inanıyorsa, nasıl doğru biliyorsa öyle yaşasın. Allah hepimize akıl, fikir versin. Açalım şu beyin çakralarımızı artık! Allah aşkına açalım! (Sözümüz meclisten dışarı!)

Televizyon, gazete sahipleri, medya patronları artık Allah aşkına böyle abuk subuk, çürük, akıllara, mantıklara sığmayan saçma sapan konuşmacılara, iddia ve ahkâm sahiplerine yer vermesinler, çünkü bu değerli halka, millete, din ehline, Allah kullarına  saygısızlık oluyor. Elin gâvuru dediğiniz insanlar başka gezegenlerdeki değerli elementleri, taşları, dünyamızda olmayan madenleri buldular ve dünyaya transferini sağlamak için nakliye trafiğini bile düzenlediler. Bence aklımızı işletmemekte diretirsek asıl gâvurluk yapan durumuna biz gireriz!

Gâvur kelimesini de sözlüklerimizden silip atalım artık!
Dini, ibadet şekli her nasıl olursa olsun, kimsenin kimseyi gâvur diye tanımlamaya hakkı yoktur! Gâvur olup olmadığını merak etmeden tüm insanlara saygı duyalım!
Asıl gâvurluğun; terör, uyuşturucu ve kadın satma mafyalığı, millete veya halka ihanet, yaşadığın toplumuna nankörlük, yetkilerini ve makamını kişisel menfaatler ve egolar için kullanmak, masum suçsuzları ezmek, aşağılamak, onlara zulmetmek olduğunu artık anlayalım!

Dini bütün, çok dindar geçinen yüz binlerce Müslüman'ın, Hıristiyan'ın, Yahudi'nin; bu kalleş dünyaya ve üç günlük yalan hayatını yaşamaya çalışan savunmasız, kendi hâlindeki insanlara, ellerinden gelen tüm gâvurlukları bilerek ve isteyerek yaparak bu âlemden göçüp gittiklerini biraz okuyarak bilelim.




Vedat KUŞAKLI 

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN