Çocuk aklımla, uzun süre "Acaba hangisini daha değerli buluyor?" diye düşünür, karar veremezdim bir türlü. Bu soru bir süre kafamı kurcaladı, ta ki bir gün annemle babamın yaptığı bir konuşmaya tanık olana kadar.
Babam bunları anneme anlatınca annem, "Tek çocuğu olur mu hiç onun, 3 tane de kızı var." dedi. Bunun üzerine babamın, "Desene adam bize acıyor hiç çocuğu yok diye!" dediğini ve ardından kocaman bir kahkaha attığını hatırlıyorum. Bu arada benim kafamdaki soru da böylece cevabını bulmuş oluyordu.
Tabii bu arada kendileri ilkokulu zar zor bitirmiş ancak kızları okusun diye her türlü fedakârlığı yapan anne babaların sayısı da az değildi. Bugün bu kızlar hepsi okuyup eczacı, öğretmen, mimar, mühendis oldular ve çok önemli kuruluşlarda etkin görevlere geldiler.
Onun sayesindedir ki "soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen" Türk kadını bugün erkeklerle eşit haklara sahip bir birey hâline gelmiş, seçme ve seçilme hakkına bir çok Avrupa ülkesindeki hemcinslerinden önce kavuşmuş, okuyarak ülke yönetiminde en etkin makamlarda görev alma şansını bulmuştur.
Ancak ne yazık ki bugün, Türk kadınının uğrunda mücadele vermeden elde ettiği bu kazanımların geri alınması da dâhil olmak üzere, onu ve devrimlerini yok etme yönünde; içerde ve dışarıda yoğun çabalar olduğunu görüyor ve buna çok üzülüyorum.
Bu duruma, belki de farkında olmayarak, katkıda bulunan hemcinslerimizin olması bu üzüntümü daha da arttırıyor.
Bunun için, bugün kadınlarımızın Atatürk'e, onun ilke ve devrimlerine; herkesten ve her zamankinden daha fazla sahip çıkması gerektiğini altını çizerek belirtiyor, bu yüce insanı buradan bir kez daha saygı, sevgi, rahmet ve minnetle anıyorum.
Anı dizisi, gelecek yazı olan, "Annem"le devam edecek.