2013 İstanbul'unda Bir Marmara Adası Daha Kayboldu da Haberimiz Olmadı [Günay Tulun]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
İyi saatte olsunlara mı karıştı, gulyabaniler mi götürdü, anlamak mümkün değil.
Kafamız; “Darbeci, Gezici, Ergenekoncu, Balyozcu; AVM’ci, rantçı, şakşakçı, satıcı; yalancı, iftiracı, bölücü ve bilumum cı, ci, cu, cü”lerle meşgulken, İstanbul’un bir adası daha kayıplara karıştı.
Gel de çık işin içinden.

Geçen gün, İstanbul’un ünlü “Kızıl Adaları”nı anlatan “Vordonisi Yazıları”yla ilgili bir soruyu cevaplarken, adaları saymak gerekti. Başladım tabii…
Yanımdaki arkadaş kolumu dürttü:
- Ne ada dedin, ne ada?
Sayımı yeniledim:
- Tavşan Adası, Sivriada, Yassıada…
- Anlamadım!
Yine baştan aldım:
- Tavşan Adası, Sivriada, Yassıada…
- Yanlış, dedi.
Güldüm:
- Haklısın, öyledir.
- Dalga geçmeye kalkma. Gerçekten yanlış...
Sonra, benim sıralamama uygun şekilde saymaya girişti.
- Tavşan Adası, Sivriada, Demokrasi ve Özgürlük Adası…
- …
- Evet, Demokrasi ve Özgürlük Adası…
- O da nereden çıktı?
- Dur! Hemen söylenme, anlatacağım.

Anlattı da…
Bilmem kaçıncı kez, zekâmın ne kadar yetersiz kaldığını fark edip, acıdım hâlime...

İstanbul İl Genel Meclisi üyelerinin canları istemiş, toplanmış; Yassıada’nın adını değiştirmişler. Hem de oy birliğiyle…
Gözlerimin önünden, “Evet!” hatta “Evvettt!” diyen esmer, kumral, sarışın; normal, zayıf, şişman insan siluetleri geçti. 
İktidarı da muhalefeti de evetlemiş olayı…
Böylece, eski dönemler içinde Plati ve Hayırsızada, tüm hayatım boyunca da Yassıada olarak bildiğim yer; sonu bilinir bir yolculuğun ilk adımlarını attı.

Hem de ne zaman?
Anadolu’daki bazı yerlere, Türkçe ve Osmanlıca adların silinip Kürtçedir zannıyla Ermenice isimler verildiği dönemde...
Hem de ne zaman?
Topraktan rant, havadan nema, sudan çıkar sağlamanın doruğa tırmandığı bugünlerde…

- Vatandaş      : “Hayır, yapmayın!”
- Ünlü Dayı Abi: “Sen kimsin be!”
- Vatandaş      : “Ülkenin gerçek sahibi, yurttaşım ben! Karar alırken bana da sor.”
- Ünlü Dayı Abi: “Sizi gidi bozguncu, din dışı, kadın erkek oturan, ahlaksızlar. Ne yurttaşıymış o? Yurttaş’ın daniskası benim. Eser, yaparım; esmez, yapmam! Ben çoğunluğum, iktidarım, aslanım, kaplanım… Ben bilirim, ben yaparım, ben satarım!.."

Yassıada’nın bende ayrı bir anısı var.
Ünlü Yassıada mahkemelerinin sürdüğü günlerden birinde, akşam karanlığı basar basmaz hava aniden patlamış, bizler de yolcusu olduğumuz “Ülev Vapuru”yla bu fırtınanın içinde kalmıştık. 
Yaşlı Ülev’den gelen her çatırtıya yolcuların çığlıkları eşlik ederken, dalga boyu zaman zaman bacanın üzerini aşıyor, vapur bir o yana bir bu yana yatıp yatıp kalkıyordu. Dümeni, dalgaları baştan alabilmek için çevirmenin mümkünü yoktu. Üst kattaki kapılardan biri iyi zincirlenmemiş olacak ki, açılmış; hemen önüne istiflenmiş olan tüm su ve gazoz kasaları içeri giren dalgayla önce karşı tarafa savrulmuş, sonra geri dönüp denize uçmuştu. 
Gençlik ya, bizler de birkaç arkadaşla birlikte kaptan köşküne çıkmış, itiraz yerine teşekkürle karşılaşmanın keyfiyle yardıma çalışıyorduk. 
Vapur, hedefimiz Yassıada’ymışçasına süratle o yöne sürükleniyordu.
Birden, hemen yanıbaşımızda, Yassıada’dan kalktığı söylenen iki askerî bot belirdi. Bize mi öyle geldi, yoksa gerçekten de olay öyle mi yaşandı, bilmiyorum ama, onlar yanımızda görünür görünmez deniz bir an durulur gibi oldu. Hep birlikte dümeni çevirebilmemiz için, o birkaç saniyelik an yetmiş, ardından da selamete çıkmıştık. 

Bugün ne o adadan kalkan hücumbotlar kaldı ne de Ülev...
Hepsi tarihin ders alınası sayfalarına göçüp gitti.
Tıpkı, şimdi, Yassıada'nın da gönderilmeye çalışıldığı gibi...

Yukarıda “İl Genel Meclisi üyelerinin canları istemiş, toplanmış; Yassıada’nın adını değiştirmişler. Hem de oy birliğiyle” demiştim ya, siz o söze bakmayın. Başbakan’dan emir gelmeden bir şey yapılamayacağını, hele hele “bu kadar rant hesabı yapılan, üzerine oteller dikilmesi planlanan bir yerin tek kum tanesine bile dokunulamayacağını” herkes gibi ben de gördüm, öğrendim, ezberledim.

Doğal güzellikleriyle ünlenmiş “Adalar”ın tümü, korunması gereken değerlerimiz arasındadır. Tarihsel ve arkeolojik özellikleriyle de tanınırlar. Ağaç fakiri Yassıada’nın, kendine özgü fauna ve florası vardır. Pek bilinmez ama adanın altındaki su altı kaya mağaralarında zaman zaman, nesli gittikçe tükenen foklar barınır. 

Ada, tescil edilmiş bir sit alanıyken başdöndürücü bir hızla ve amiyane tabirle iyot gibi açığa çıkarılmış, hakkındaki söylemlerle sanki "Demokrat Parti"ye karşı o ihtilal yapmış gibi itibarsızlaştırılarak, aç gözlü rantiyelerin kolayca yutabileceği lokma hâline itilmiştir. 

Bu cebelletik rantiye öyküsünü özetlersek; İstanbul Valiliği İl İdare Kurulu, 2 Ekim günü, Yassıada'nın adının değiştirilmesine karar verir. Yassıada, 10 Ekim 2012 günü, Sivriada’yla birlikte, sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı olarak yaftalanır. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, isim değiştirme konusunu 5 Kasım'da İl Genel Meclisi'ne teklif eder. 7 Kasım günü gündem dışı olarak İl Genel Meclis'ine sunulan isim değişikliği oy birliğiyle kabul edilir. 8 Kasım 2012’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı az önce sözünü ettiğim yaftaya tasdik mührünü çakar, bundan tam sekiz gün sonra da takvim yaprakları 16 Kasım 2012’yi gösterirken, adanın tarihî sit özelliği kaldırılır

Bu ne hız? 
Gökler Hâkimi Flaş Gordon bile yetişemez bu hıza… 

Bir zamanların istihbarat gurusu Necdet Coşkunmeriç ağabeyimizin sık sık söylediği; “Hey amico, C'é Sabata*; avanta, lavanta!” tekerlemesine, “kokanta”yı eklemenin zamanı gelmiş de geçmekteymiş gibi...
O koku etrafı sarmadı mı?
Ne dersiniz?


Günay Tulun


*1969 yapımı Sabata filminin şarkısı:

Hey Amico, C'é Sabata Hai Chiuso...

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN