Şakkadak Cukkadak Lüppedek [Günay Tulun]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Aloooooooo!
Sesim geliyor mu?
Geliyorsa mesele yok.
Demek ki siz duyacaksınız ben de boşa nefes tüketmemiş olacağım.

Malumunuzdur: Geçen günlerde, “Gezi Olayları”nı belgesel yapan “Yönetmen Serkan Koç”; Başbakan'a hakaret ile halkı tahrik ederek kin ve düşmanlığa yöneltme suçlarından, şüpheli sıfatıyla savcılıkta ifade verdi.

Belgeselin, “Belgelere, gerçek olaylara dayanan; belge niteliği taşıyan yapıt” demek olduğunu hepimiz biliriz. Yani belgeselin özelliği; gerçeklere dayanması, belge niteliğinde olmasıdır.

Şimdi, o savcıları yönlendiren “Tak derler emri alırım, şak der uygularım!” felsefesinin emredicisine sormalı: Gerçekler seni bu kadar çok mu korkutuyor? Madem korkuyorsun; “zulmetmek, devlet hazinesini talan etmek, halkın malını ona buna peşkeş çekmek, insanları yokluk içinde inim inim inletmek, bir tiran edasıyla aklına esen her şeyi yapmak, terör örgütleriyle halay çekmek” niye?

Şunu bildiğine eminim de inandığından şüphem var: Korkunun eceli, ecelinde “Hesap Günü”nü erteleme şansı yok. İnsan, ölüm yardımıyla olsa olsa bu dünyadaki hesaptan kaçabilir. Kaçabilir de tüm hesabın öte tarafa kalması daha korkunç değil mi? 
Sen ve zalimliklerine ortak olup sana yaranmak için her türlü haksızlığı hak nimet bilip yapmaya devam eden yardakçıların... Hepiniz dikkat edin! İnsanın nefesi ummadığı anda tükenir. Allah, o ana hazırlıksız yakalanmaktan; hayır ve iyilik hanesi, kötülük hanesinin altındayken can vermekten korusun bizleri… O andan sonra başlayan yolculuğun dönüşü olmuyor.

Hüküm tabii ki Yüce Allah’ındır.

Merak ettiğim, ülkemin bekası için dikkatle takip ettiğim bir konu var.
Birileri ortaya çıksa da açıklasa…
4,5 milyon avroyu ayakkabı kutusuna saklayan biri, Recep Bey'in gördüğü her mikrofona söylediği gibi "saf"; yani sözlüklerdeki tarifle “Kolayca aldatılabilir” bir adam mıdır?
Cin de olsa, saf da olsa bu tür yöneticilerin varlığı ülkemin geleceği için büyük tehlike değil midir?
Eğer bu adam, gerçekten de saflık edebilecek yapıda biriyse Türkiye'nin en büyük bankalarından birinin başına nasıl ve kimler tarafından, hangi amaç güdülerek atanmıştır? Bu tür atamaları yapan siyasetçilerin varlığı, vatanın bekası için büyük tehlike değil midir?

Avroları gözden kaçırmak için ayakkabı kutularında saklamaya kalkan biri saf olabilir mi?
Birisi, Türkiye’de yaşayanların tümünün; çıkarcı, yardakçı, yağcı, yandaş, koldaş, yoldaş olduğunu sanıp, her türlü ahlaksızlığına her türlü yasa dışı eylemine olur vereceğimizi mi sanıyor? Bu yazıma dahil etmediğim, bu yazımda konu etmediğim diğer yolsuzluk oyunlarıyla kimler, kimlerin yardımıyla nasıl, ne kadar servet edindi? Birisi ya da birileri, peşine taktığı gönüllü kullarıyla egemen gruplar kurup bizlerle dalga mı geçiyor?

Doğruyu yazıp söyleyenler, bu iktidar döneminde fitnecilikle suçlanıp akla hayale gelmedik işkencelere maruz kaldılar. Oysa bence, asıl fitne onlardan değil; bizi her fırsatta bölmeye çalışan zihniyetten geldi. Önce etnik kökenlerimizle oynayarak böldüler bizi. Sonra dinimizle…
Yetmedi; yandaş, koldaş, yoldaş, çıkardaş, yağdaş olanlarla olmayanlar olarak parçaladılar milleti. İktidara yakın olup nimetlerinden yararlananlarla mesafeli olanlar da fena hâlde parçalara ayrılıverdi.

Aslında, bölünme örnekleri çok daha fazla…
Okulda, sokakta, gezinti yerlerinde, dinlenme tesislerinde, lokanta ve kafelerde böldüler bizi... Hatta hatta camilerimizde bile böldüler "Beyefendi"nin sayesinde… Bunları bütün gün gazete ve televizyonlarda, zırt pırt düzenlenen mitinglerde, zekâmın pek parlak olmaması sebebiyle nelerin açılışı olduğunu bir türlü anlayamadığım toplu açılışlarda görüp duyduğumuz için fazla uzatmak istemiyorum.

Yazarken bile bunalıyorum.
Neredeyse yirmi dört saat fitne füzeleriyle bombalanıyoruz.
İkide bir dinin arkasına sığınmak istemem.
Ülkemizin yöneticileri en büyük Müslüman biziz rolüne kendilerini pek fazla kaptırdıklarından, bolca dinsel alıntı yapıp yerli yersiz kullanıyorlar. Bu nedenle bizlerin de dönem dönem dinsel referanslar verme zorunluğumuz doğuyor. Şu an olduğu gibi… 
A Ka Pelilerin neredeyse tamamı İmam Hatip mezunu olduklarına göre mutlaka okumuşlardır.
Fitne ve fitne fücur olma hâli tehlikeli bir eylemdir. Hem de çok! 
Kur’an-ı Kerim, Bakara suresi 191. ayette; fitnenin, “öldürmekten daha ağır ve daha kötü olduğu” yazar. Elmalılı Hamdi Yazır, fitnenin; "Allah’a eş koşma, küfrü yayma, dinden döndürme, özgürlüğü yok etme, kamu düzenini bozma” gibi anlamlar içerdiğini söyler. Türk Dil Kurumu ise karışıklık, kargaşa, ara bozma olduğunu yazar.
İlahî sonucu korkunç olan bu eylem hakkında; Yazır’da, Türk Dil Kurumu da yeterli uyarıyı yapmış. Yapmış ama bunu dünya nimetlerine dört elle yapışanlara anlatmak ne mümkün!

Yapılacak iş nedir derseniz…
Hiçbir ikbal gözetmeden yaşamak; egemenin ne kadar güçlü olduğuna bakmadan, ondan ve avanesinden korkmadan, ondan ve onun koruyucularından çekinmeden doğruları yazmak, doğruları konuşmak, doğru olmak…

Hepsinin özeti şu: İnsan olmayı becerebilmek.
Yoksa Nazlı Ilıcak’la Nagehan Alçı’ya döner hâlimiz.
Başbakan’a methiyeler dizmek uğruna birbirimize düşer, birbirimizi gammazlarız.
Bu hâlin özeti de kula kulluktur.
Bu kısacık hayatta kula kulluk etmek ağır gelmez mi size?
Hem de kula köle olmanın insanı insanlıktan uzaklaştırdığını göre göre, bile bile...



Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN