MHP Kastamonu'yu Neden Kaybetti, Erzurum'u Neden Kazanamadı? [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
30 Mart yerel seçimleri gösterdi ki; oy oranlarının artışı
noktasında en başarılı parti MHP'dir. Bu konu, tartışmaya bile değmez. Eğer
genel seçim olsaydı, almış olduğu oy oranına göre MHP'nin meclise sokacağı
milletvekili sayısının en az %50 oranında artacağı kabul edilebilir. Ancak
gelin görün ki; Türkiye'de sembol şehirlerden bazılarının kazanılamaması,
bazılarının da kaybedilmiş olması, MHP'nin oy tabanında ve MHP'den beklentisi
olan toplum kesimlerinde az çok bir üzüntü ve hayal kırıklığı yaratmış
bulunmaktadır.
Bu sembol şehirlerden birisi hiç şüphesiz Kastamonu'dur.
1999 yılından beri üç dönemdir MHP tarafından yönetilen Kastamonu'nun
kaybedilmiş olması, gerçekten de üzüntü vericidir. Çünkü Kastamonu, Türklüğün
nabzının en güçlü şekilde attığı bir kenttir. Hüseyin Nihal Atsız'a göre; Çankırı-Taşköprü
ve Kastamonu yöresinde yaşayan Türkler, saf, katışıksız ve Orta Asya'dan
geldikleri gibi özlerini muhafaza eden insanlardır. Onun için de savaşlarda en
çok ölenler, bu yörenin insanları olmuşlardır. H.Nihal Atsız'ın konuya ilişkin
sözleri şöyledir:
"Türk ordusunda en seçme ve kahraman unsuru daima
Kastamonu, Çankırı, Taşköprü, Tosya ve havalisinde yetişen neferlerdir. Niçin?
Çünkü buradaki Türkler Orta Asya’dan nasıl geldilerse öyle kalmışlar, hiç
karışmamışlardır. Savaş meydanlarında yüzde hesabıyla en çok şehit düşenler de
bunlardır. Halbuki Kastamonu ve civarı köylüsü ne gösterişsiz mahluktur. Demek
ki Türk vatanı için kendisini harcıyan hep Türkler olduğu gibi en sakınmadan
harcıyanlar da en karışmamış Türkler oluyor..."(1).
Ayrıca bazı kaynaklarda, 1853 yılında patlak veren Kırım
harbinde savaştırılmak üzere; Kayseri-Kırşehir-Çankırı ve Kastamonu
yörelerinden özel olarak asker toplandığı kayıtlıdır. Yine vaktiyle, okumuş
olduğum ve şimdi ismini hatırlayamadığım yazarı yabancı bir eserde, Kırım Harbi
sırasında Osmanlı Ordularına kumanda eden Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa'nın, sonraki
dönemde gözden düştükten sonra İç Anadolu'da bir yerlerde izini kaybettirdiği,
arkasından da unutulup gittiği şeklinde bir bilgiye rastlamıştım. Anlaşılan
Osmanlı Orduları Serdar-ı Ekrem-i Ömer Paşa bile, hayatının son demlerini Kırım
Harbi sırasında yakından tanıma fırsatı bulduğu bu yiğit ve asil insanların
arasında yaşamış, canını onlara emanet etmiştir!
Bunun yanında Kastamonu, Çandaroğulları'nın merkezi olarak,
vaktiyle İstanbul Boğazı'nın doğu yakasından itibaren tekmil Anadolu'nun
merkezi kabul edilmiştir. Fatih dönemine kadar Osmanlı'ya sadrazam olarak
hizmet eden Çandarlı ailesinin de Kastamonulu olduklarını unutmayalım. Bunun
yanında Kastamonu ve Çankırı havalisi, son büyük zaferimiz olan Çanakkale'de en
çok şehit veren illerimizden sadece ikisidir ki; sadece küçücük Çankırı bile
Çanakkale'de vermiş olduğu yaklaşık 1000 (976) şehit ile, nüfus ve coğrafi alan
itibarıyla kendisinden kat be kat illerden daha çok şehit vermiştir
Çanakkale'de. Hatta Doğu ve Güneydoğu'nun pek çok ilini yan yana getirseniz
bile, Çankırı kadar şehit vermediğini görürsünüz Çanakkale'de! Bu sebeple "Çanakkale'de Türkler ve
Kürtler omuza omza birlikte savaşmıştır" lafı, büyük ölçüde bir laf-ı güzaftır. AKP'li Hüseyin Çelik, işte
bunun için "Çanakkale'de bal gibi yenildik" demiştir 2006
yılında(2).
Çünkü Vanlı Hüseyin Çelik'in geçmişinde ve ataları
arasında kendisiyle övünebileceği hiç kimse yoktur. Onun dedeleri 1915
yılındaki tehcirde, Ermenilere ait göç kervanlarına saldırıp devletin başına
gaileler açarken, Kastamonu, Çankırı, Balıkesir, Bursa, Konya. Afyon ve Kütahya
halkı Çanakkale'de ve Filistin'de kahramanlık destanları yazıyorlardı!
Öte yandan Kastamonu, Milli Mücadele yıllarında
İnebolu'dan karaya çıkarılıp batı cephesine ulaştırılan silah ve mühimmat
yolunun başlangıç noktasıdır. Kadınlı-erkekli bu zor işi başaranlar, Kastamonu
ve civar illerin insanlarıdır. Ilgaz dağlarında sırtındaki küçük yavrusu
soğuktan donup ölürken, "ıslanmasınlar" diyerek
yanındaki yorganı kağnısındaki mühimmatın üstüne örtenlerin sembol ismi Şehit
Şerife Bacı da Kastamonuludur. Zaten İnebolu-Kastamonu-Çankırı-Ankara-Afyon
yoluna "İstiklal Yolu" denilmesinin bir sebebi de budur.
Dolayısıyla; İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı-Ankara-Polatlı-Afyon-Kütahya
ve Uşak gibi merkezlerin, Türk
Milliyetçiliğini temsil eden MHP tarafından yönetilmesi, tarihin akışına da
uygundur. Gelin görün ki; 30 Mart yerel seçimlerinde MHP, bu merkezlerden
sadece İnebolu, Ilgaz ve Polatlı'yı alabilmiştir. İşin sevindirici tarafı ise,
İnebolu, Ilgaz ve Polatlı dışında İstiklal Yolu üzerinde bulunan diğer
merkezlerin hemen tamamında MHP'nin ikinci parti oluşudur ki; bana göre
Ankara'da buna dahildir. Zira CHP'nin Ankara adayı Mansur Yavaş, hala Ülkücü
olduğunu haykırmaktadır. Hem de yüksek sesle. Kanaatimizce MHP için bu da bir
başarıdır ki; en azından bize göre CHP ve MHP, aynı siyasi görüşün, yani
İttihat ve Terakki'nin bugünkü temsilcisidirler! AKP ise Damat Feritlerin ve Ali
Kemallerin Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın bugünkü uzantısıdır!
Peki MHP "İstiklal Yolu" Güzergahında Neden Daha
Başarılı Olamadı?
Elbette başka sebepler ve özellikle mahalli etkenler de
vardır ama bence MHP'nin bahsetmiş olduğumuz güzergah başta olmak üzere
Anadolu'da pek çok merkezde belediye başkanlıklarını kazanamamasını en büyük
sebebi göstermiş olduğu adaylardır. Kastamonu, buna en güzel örnektir. Zira
Kastamonu, 1999 yılından beri 3 dönemdir MHP'li Turhan Topçuoğlu tarafından
yönetiliyordu ve Turhan Bey, Kastamonu'da gerçekten de sevilen bir isimdi.
Bilemediğim bir sebeple Turhan Bey aday olmadı ve yerine Hayati Hamzaoğlu aday
gösterildi. Yanlış bilmiyorsam Hayati Hamzaoğlu ANAP kökenli bir siyasidir.
O Hayati Hamzaoğlu ki; propaganda konuşmalarında MHP'nin
15 yılda Kastamonu'da yapmış olduğu hizmetleri anlatıp, kazandığı takdirde
kendi yapacağı işleri anlatmak yerine, ANAP döneminde yapılan hizmetleri
anlatmıştır seçmenlerine. Şu sözler kendisine aittir: " ...1995 yıllarında hükümet
ortağı olan Anavatan Partisinin İl Başkanı olarak Kastamonu'ya verilenlere razı olan değil,
halkının alabilmesi gerekenleri Söke söke
alması gereken bir siyasetçiyim. Bu konuda hiç mütevazılık etmiyorum... Anavatan
Partisi döneminde, iki tane baraj yapıldı. Saka Kağıt Fabrikası kuruldu.
Rahmetli Turgut
Özal'ın döneminde Kastamonu'nun
köylerine kadar elektrik ve telefonlar çekildi. Devrekani'de iki tane baraj yapıldı. Ak Parti iktidarında ise, telefonu ve
elektriği özelleştirdiniz. Saka Kağıt Fabrikasını ve Küre Eti Bakır Fabrikasını sattınız..."(3).
Anlaşılan odur ki; Kastamonu halkı, hâlâ ANAP dönemini sayıklayan Hayati
Hamzaoğlu'nun anlattıklarına yeterince itibar etmemiştir!
İstiklal Yolu güzergahında bulunan Çankırı'nın ise büyük
ölçüde Melih Gökçek'in göz boyayıcı ve popülist siyaset anlayışının uygulama
alanı olduğu ve bu sebeple birkaç dönemdir AKP'ye destek verdiği bilinmektedir.
Zira Melih Gökçek'in, Ankara Büyükşehir Belediyesi imkanlarıyla Çankırı'da park
ve yeşil alan yaptırdığı, ayrıca Çankırı Belediyesi'ne asfalt desteği verdiği
bilinmektedir ki; bu sebeple Ankara'da kurulu bulunan Çankırı dernekleri ve bu
derneklerin şemsiye kurulu olan Çankırı Dernekler Federasyonu, AKP'ye açık
destek vermiştir bu seçimlerde. Tıpkı önceki seçimlerde olduğu gibi...
MHP Erzurum'u Neden Kazanamadı?
Türk Milliyetçiliği için sembol şehirlerden birisi de hiç
şüphesiz Erzurum'dur ve Erzurum, tıpkı
Kastamonu gibi öteden beri MHP'nin kalelerinden birisi olarak bilenmektedir.
Milli Mücadele'nin başlangıç noktasıdır. Milli Mücadele'nin kaderini tayin eden
15. Kolordu Erzurum'da kurulu bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa'yı, Milli Mücadele
konusunda yüreklendirenlerden ve onu bu konuda teşvik edenlerden birisi de
Erzurum halkıdır. Eğer Erzurum halkı, Mustafa Kemal Paşa'ya karşı olsaydı ve
15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa, sarayın emirlerini dinleyip Mustafa
Kemal Paşa'yı tutuklasaydı belki de Milli Mücadele başlamadan biterdi. Bu
bakımdan Türklüğün nabzının attığı bir diğer nokta olan Erzurum'un Türk
Milliyetçiliği'nin temsilcisi olan MHP tarafından kazanılamamış olması,
gerçekten de üzücüdür. Oysa Mart ayı başında MHP'nin Erzurum'u açık ara
kazanacağı söyleniyor, buna dair grafikler yayınlanıyordu. Ancak MHP, Erzurum'u
da kazanamamıştır!
İslamcı medyaya bakılırsa; MHP Erzurum'u AKP-BDP ittifakı
yüzünden kaybetmiştir. Habervaktim.com isimli internet sitesinde bulunan konuya
ilişkin haber yorum şöyle:
"Fethullah Gülen’in memleketi Erzurum’da
Büyükşehir’i AK Parti açık ara kazanırken, 4 ilçede de BDP kazandı. MHP yüzde
29 oya rağmen tek bir ilçe bile kazanamadı. Erzurum büyükşehirde AK Parti adayı
yüzde 59, MHP adayı ise yüzde 29 oy aldı. BDP’nin oyu ise yüzde 4’te kaldı.
Sonuçlar ilçelerde ise farklı oldu. 14 ilçede AK Parti kazanırken, MHP tek bir
ilçe bile kazanamadı. Buna karşı, büyükşehirde MHP’nin çok ama çok gerisinde oy
alan BDP ise 4 ilçede birinci oldu. Erzurum’da 1 ilçeyi SP, 1 ilçeyi de CHP
kazandı. Bu tablo, BDP’lilerin önemli bir bölümünün Erzurum Büyükşehir’de AK
Parti adayını desteklediğini ortaya koydu"(4).
Habervaktim.com'un haber yorumunu hiç de yabana atmıyorum
ben. Hele hele Tekman ve Hınıs gibi iki ilçede BDP adına Şeyh Said'in iki
torununun seçimleri kazanmış olması ve İmralı seferlerinin değişmeyen tek ismi
olan Pervin Buldan'ın, Cumhurbaşkanlığı için Tayyip Erdoğan'a destek
vereceklerini açıklaması, Erzurum'da MHP'ye karşı, AKP ve BDP'nin işbirliği
yaptıklarının en bariz göstergeleridir.
MHP'nin Erzurum ve benzeri merkezleri kaybetmesinin bir
başka önemli sebebi de, seçimlerden önce, yani propaganda döneminde MHP'yi önde
gösterecek şekilde yayınlanan haber ve anket sonuçlarıdır. Bu tür haber ve
anketler, MHP'li siyasetçiler ve MHP tabanı üzerinde gevşekliğe sebep olmuştur
ki; bunun en güzel örneği Iğdır'dır. Iğdırlı bir dostum, CHP'li Muharrem
İnce'nin Yalova'da sergilemiş olduğu fedakarlığı, MHP'li Sinan Oğan'ın Iğdır'da
sergilemediğini ve Iğdır halkının buna tepki duyduğunu söylemiş
bulunmaktadır...
Ömer Sağlam
_____________
1-H.Nihal Atsız, "Türk Irkı : Türk Milleti" başlıklı
bilimsel makalesi, Atsız
Mecmua, 1931, Sayı: 6'dan naklen http://www.nihal-atsiz.com/page/284,
2- http://www.haberturk.com/gundem/haber/4241-canakkalede-bal-gibi-yenildik,
3-http://www.haberler.com/mhp-kastamonu-belediye-baskan-adayi-hayati-5485022-haberi/,
4-
http://www.habervaktim.com/haber/366379/erzurumda-ak-partibdp-ittifaki.html,
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.