Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türk Milleti zekidir.
Türk Milleti çalışkandır.
Türk Milleti’nin karakteri yüksektir.
Evet, aynen katılıyorum. Ama başka şeyler de var.
Alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz mesela. Biraz da korkağız. Türk Halkı’nın
aşırı iyimser, sıcakkanlı ve misafirperver olduğu kanaatindeyim ben de.
Ama bir
şey daha var:
Takıntılı ve korkak.
Pardon, iki şey varmış.
Bundan yıllar yıllar önce, pirelerin berber, develerin
tellal olduğunu sandığım zamanlarda bir soru sordular bana. Zaten insanların o
yaşlardaki çocuklara sorduğu tek bir soru vardır. ‘’Büyüyünce ne olacaksın?’’
Bir de bu sorunun cevabına göre çocuğun zeki olup olmadığı tartılır.
Çocuk;
doktor, mühendis, mimar vs. derse eğer, oh, süper zekâdır o.
Bense hep şu
cevabı verirdim: ‘’Uzaylı.’’
Sonra büyüklerim bana ‘’uzaylı’’ olamayacağımı
söylediler. O gün yaşadığım hayal kırıklığını hiç unutmuyorum. Üstelik süper
zekâ falan da değilmişim.
Neyse, sonraları çok düşündüm ve astronot olmaya
karar verdim. Böylece uzaya gidip uzaylılarla tanışabilirdim. Zamanla anladım
ki, o da imkânsız.
İşte o günden beri hâlâ şunu düşünüyorum: ‘’Sahi, ben ne
olacağım yahu?’’
‘’Ya doktor ol ya mühendis.’’ derler hep.
Hah, olamadın
mı? Öğretmen ol o zaman. Olmadı mı? Üzülme, bankacı ol.
Adı var çünkü. O da mı
olmadı? Gelişmekte olan ülkenin hizmet
sektöründe yerini al ki, işin garanti olsun. Zaten daha sanayileşememişiz, mühendis
olsan ne olur? Ama en iyisi memur ol sen. Garanti iş. Hiçbirini olamadın mı? O
zaman anti-depresan kullanmaya başla.
Şaka şaka. Hemen pes etme.
Ablam resim öğretmenidir benim.
Küçükken açardım onun
kitaplarını; Da Vinci senin Dali benim, Monet senin Munch benim bakar dururdum.
Önceleri bir şey anlamazdım ama zaman geçtikçe çözmeye başladım mesajları.
İşin
içinde gizem var (ya da onu ben yaratıyorum), adamlar bir şey anlatıyor...
‘’Hmm, mistik’’ deyip, ressam olmaya karar vermiştim.
Zannediyorum 12-13
yaşlarındaydım.
Dünya’nın çok fantastik, egzantirik ve mistik olduğunu
düşünürdüm çünkü. Alice’le birlikte tavşan çukuruna düştüğüm o günden beri
böyle bu.
Macera kitapları, fantastik şeyler…
Bulmacaları birer kripteksmiş
gibi çözdüm. Sonra küplerle uğraştım. En son geldim kriptekslere. Baktım
kripteksleri çözmek o kadar da kolay değil, resimlerin içindekileri çözmeye
çalışayım bari dedim. Eh, zaten uzaylı da olamadık... İşte o zaman ressam
olmaya karar verdim.
Olamadım tabii.
Çünkü ressamlıkta para yokmuş.
Ağzında
altın kaşıkla doğmadığın ya da bir zenginin yakın ahbabı olmadığın sürece kimse
sergime falan gelmezmiş.
Resim öğretmenliği mi?
Yok, almayayım. Üç yüz kez
reankarne olsam da atanamam muhtemelen.
Merve Çiçek Vatan