Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Seçim gecesinin ilerleyen saatleri...
Takvimlere göre; gün devrilmiş, yeni güne geçmişiz.
Sonuçlar neredeyse kesinkes belli...
Aklım mı dilim mi takılmış, sürekli olarak bazı türküleri söyleyip duruyorum.
Onlar, gençliğimin türküleri...
Günün unutulmuş, o günlerinse modası gazinolara gittiğinizde, o türküler; uzun havaymış, acıklıymış denmeden; ardına mutlaka neşeli bir türkü takılarak söylenir, neşeli bölüm bittiğindeyse tekrar hüzünlü kısma dönülürdü.
Neredeyse birbirine lehimlenerek grup yapılmış bu türkülerden biri biter bitmez, hiç ara vermeden, aynı metotla söylenen başka grup türkülere geçilirdi. Bugünlerde ufak bir iki söz değişikliğiyle söylendiğine şahit olduğum bu türküleri, o gün gazinolarda terennüm edilen şekliyle sıralarını bile bozmadan aktarıyorum. Kolayca ayırt edilebilmeleri için, her türküyü değişik yazı stiliyle yazacağım. Bakalım, sizin gönlünüze de takılacak mı?
Şu uzun gecenin gecesi olsam.
Sılada bir evin bacası olsam.
Dediler ki, nazlı yârin pek hasta.
Başında okuyan hocası olsam.
Dol kara bakır dol dol dol;
Dol kara bakır dol!
Elindedir şişesi,
İçindedir neşesi,
Öyle bir yâr sevdim ki
Yedi köyün neşesi…
Evlerinin önü üç ağaç çınar,
Dillerim tutuşur, yüreğim yanar.
Eşinden ayrılan böyle mi yapar,
Anam anam, hangi derdime yanam.
Dol kara bakır dol dol;
Ağzına kadar dol!
Fazla dolma taşarsın,
Başına da işler açarsın.
Kazdım kazdım kum çıktı,
Mumun dibi su çıktı.
Yazık, aldım on bine
Aldığım kız dul çıktı…
Kâtipler oturmuş yazıya bakmaz,
Herkes sevdiğini dilden bırakmaz.
Hey Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz;
Gönül defterinden sildin mi beni.
Dol kara bakır dol dol dol;
Dol kara bakır dol!
Elindedir şişesi,
İçindedir neşesi,
Öyle bir yâr sevdim ki
Yedi köyün neşesi…
Su
akmazsa çağlamaz,
Kendi
düşen ağlamaz.
Düşen
biçarelerin,
Elinden
tutan olmaz.
Naciye Naciye,
Cilveli Naciye
Dale
dale dale
Gel bana dale
Oyna bana dale
Abe dale dale...
Su
akmazsa çağlamaz,
Kendi
düşen ağlamaz.
Düşen
biçarelerin,
Elinden
tutan olmaz.
Gün ışırken türkülerin yerini, yine türküden dönme bir Cem Karaca şarkısı aldı.
Karadır
şu Bahtım kara…
Sözüm kâr
etmiyor yâra
Yaktım
yüreğimi nâra
Eyvah
eyvah, ey!..
Kendim
ettim kendim buldum,
Gül gibi
sararıp soldum.
Eyvah
eyvah, ey!..
Nihayet gün ışıdı. Bu kez de hem aklıma hem dilime Neyzen Tevfik'in bir dörtlüğü takıldı. Aşağıya yazacağım ama acaba birileri kızar da bağırır mı diye korkuyorum. Ya bana, "Vatan haini, Paralel Yapı'nın adamı, Pensilvanya uşağı, 'Ben senin cemaziyelevvelini bilirim', 'Feriştahın gelse ne yazar!', 'Sen kimsin be!', casus" falan derlerse...
Yok yok, en iyisi yazmamak!
Ama neden yazmayayım ki?
Alt tarafı bir şiir.
Üstelik edebiyat kitaplarında bile yer alıyor.
Yazarsam?.. Acaba?..
En iyisi yazmak. Dedim ya, alt tarafı bir şiir.
Hayır hayır! Yazmayacağım. Yanlış anlayan birileri çıkabilir.
Yazacağım! Ne var ki bunda...
Vazgeçtim, yazmıyorum.
Acaba çok küçük puntolarla yazsam?
Hah, iyi akıl! Yazıyorum.
N'ıççık yazmıyorum!
Hadi be, korkma; ileri demokrasi var.
Kimsenin tarzına karışılmıyor.
Hayret, ne korkakmışım.
Olur mu canım, ne korkağı; tedbirliyim ben, tedbirli...
Ö
f, yazdım işte...
Göremediniz mi? Yazdım! Kesinlikle...
Okumanın yolunu da varın siz keşfedin.
Gördünüz değil mi! Göremeyen varsa onlar için bir ipucu:
Bu satırın altına bakın...
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler.
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
} > } >Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..
Günay Tulun