Çöldeki Osmanlı ve AKP'nin Orta Doğu Politikasının İflası [Ömer Sağlam]
Grup sitelerimizde yayınlanan makaleler hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Nisan 2012′den beri de özel
hâl dışında redakte edilmeyip doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Birinci baskısını 2003 yılında gerçekleştirdiğimiz
"Çöldeki
Osmanlı" isimli kitabımızın ikinci baskısı inşallah önümüzdeki
günlerde okuyucuyla buluşacaktır. Bu sebeple şu anda doğum yapmak üzere olan
bir annenin yaşadığı heyecanı yaşıyorum desem yeridir. Zira eserler, müessirin
çocukları gibidir, her yeni baskı ise yeni bir doğumdur müessir için.
Birinci baskıdan sonra neden bu kadar
beklediğimize gelince; bu tamamen yayıncıların ticari düşünmesi ve bizim gibi
yeni yazarlara itibar etmemeleridir. Ancak bu durum, belki de çok daha isabetli
olmuştur. Çünkü bu süre boyunca, en azından kitabımızı okuyan dostlarımızın tavsiyelerini
alma imkânımız oldu. Öte yandan bu süre boyunca hem yazma kabiliyetimiz arttı,
hem de konuya ilişkin ilave bilgi ve kaynaklara ulaşma imkânı yakalamış olduk.
Bu yeni bilgilerden hareketle kitabın ilk baskısında yer alan bölümleri
genişletmenin yanı sıra hem kitaba başlı başına yeni bölümler ekledik, hem de
dipnotlar ve eklerle zenginleştirdik. Dolayısıyla kitabımızın ikinci baskısı,
çok daha doyurucu bilgiler ihtiva etmektedir.
Kitabın ilk baskısını okuyan bazı okuyucularımdan,
özellikle kullanmış olduğum dil ve üslup konusunda sitayişkârane (övgü dolu)
mesajlar aldım. Bu durum, beni, Türkçeye hâkimiyet konusunda çok daha dikkatli
olmaya sevk etti. Umarım bu konuda okuyucularımıza çok daha layık bir dil ve
üslup ortaya koyabilmişizdir.
2003 yılının sonunda kitabımızın ilk baskısı
piyasaya çıktığında, şu anda yandaş medyanın kalemşörlerinden ve dahi AKP
iktidarının akıl hocalarından ve genç yeteneklerinden birisi olan Hakan
Albayrak nam delikanlı, kitabımı ve şahsımı yerden yere vurmuş ve beni "Arap
Düşmanlığı" yapmakla suçlamıştı. Kitabımızın sayfa adedinden
hareketle yazısının başlığını "380 Sayfa Arap Düşmanlığı"
şeklinde atan Hakan Albayrak şöyle diyordu kitabımız ve şahsımız hakkında:
“…Evet, Ömer Sağlam masala inanmış. Kim bu
Ömer Sağlam? Tanımıyorum. Araplarla derdi neymiş? Derdi çok… Ömer Sağlam’ın
kitabı ne zaman çıkmış? Yeni çıkmış. Birkaç ay önce. Allah Allah. Üç yıldır Suriye ile can-ciğer kuzu
sarmasıyız. Diğer Arap ülkeleriyle
ilişkilerimiz de hep iyiye gidiyor. Arap basınındaki Türkiye imajı da acayip
düzeldi… Ömer Sağlam’ın bunlardan haberi yok mu? Yok galiba. Türkiye ile Suriye
arasındaki bütün sorunların hâl yoluna girdiğini ve iki ülkenin neredeyse
stratejik ittifak kuracak kadar yakınlaştığını dünya âlem duydu, fakat Ömer Sağlam
bu olağanüstü gelişmeden bile habersiz görünüyor… Ömer Sağlam’ın derdinin
ne olduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim. Böyle bir kitap -üstelik böyle bir
dönemde- niye yazılır niye yayınlanır? Ömer Sağlam, emperyalizmin büyük bir
oyunu olan Türk-Arap düşmanlığı fitnesinden kurtulmamızı istemiyor mu? Bu
fitneyi ortadan kaldırmaya çalışanlara yardım edeceği yerde niçin fitneyi
besliyor? Araplarla aramızdaki duvar yıkılmasın, ilelebet düşman kalalım, asla
barışmayalım, güçlerimizi zinhar birleştirmeyelim, Ümmet-i Muhammed hep öyle
paramparça olsun ki emperyalistler, neo-kolonyalistler, siyonistler cümlemizin
canına okumaya devam edebilsinler” mi diyor? Vallahi bilmiyorum"(*).
2003
yılında "Türkiye ile Suriye'nin canciğer kuzu sarması olduğunu ve
neredeyse iki ülke arasındaki sınırların kalkma noktasına geldiğini"
söyleyen Hakan Albayrak, aynı konuda bugünlerde neler düşünüyor bilmiyorum ama
tarih onu değil, ne yazık ki; yine bu fakiri haklı çıkarmıştır. Oysa keşke ben
değil, Hakan Albayrak haklı çıksaydı bu konuda. Zira Türkiye'nin komşularıyla
iyi ilişkiler içinde olması, herkes gibi beni de sevindirir.
Dolayısıyla;
ona ve Araplara dönük politikalarını onun gibi adamların düşüncelerinden
hareketle oluşturan AKP iktidarına tafsilatlı bir cevabımız var kitabımızın
ikinci baskısında. Çünkü şu anda iktidarın Arap politikası, tamamıyla iflas
etmiş ve Türkiye; Suriye, Mısır ve Irak Merkezî Yönetimi ile kanlı bıçaklı hâle
gelmiş bulunmaktadır. Zira Suriye ve Mısır ile olan ilişkilerimiz sıfır
noktasındadır. Her iki ülke ile diplomatik ilişkilerimiz hepten kopmuş
bulunuyor.
Bunun
yanında Araplara, özellikle de Filistinlilere dönük saldırgan politikaları
konusunda etkileme ve az çok dizginleme şansımız bulunan İsrail ile de kopardık
bağlarımızı. "Tel Aviv Büyükelçiliği"miz de sükût etmiş bulunuyor. Diğer Arap
ülkeleri nezdindeki saygınlığımız ve itibarımız da tartışmaya açıktır.
Artık "Irak Merkezî Yönetimi Başbakanı
Nuri El-Maliki" bile tehdit ediyor Türkiye'yi!
Musul Başkonsolosluğumuz işgal edildi ve 40 konsolosluk görevlisi
yaklaşık iki aydır, ne idüğü pek de belli olmayan IŞİD isimli insan kasabı
terör çetesinin insafına terk edilmiş bulunmaktadır. Mevcut iktidarın en önemli
müttefiki olarak gözüken Suudi Arabistan bile Türkiye ile pek çok konuda ayrı
düşünmeye başlamıştır. AKP iktidarı Mısır'daki yönetimi ısrarla görmezden
gelmeye devam ederken, Suudi Arabistan, Mısır'daki yeni yönetime en büyük
desteği veren ülkelerden birisi konumuna gelmiş bulunuyor. Darbeci general
Abdülfettah El-Sisi ise Türkiye'nin yarattığı boşluktan istifade ile çoktan
İsrail ve Filistin arasında arabuluculuğa soyunmuş bulunuyor. Tabiri caizse şu
anda Türkiye'nin yapması gerekenleri, yeni Mısır yönetimi yapmaya çalışıyor.
Özetle;
Türkiye'nin Arap dünyası ile ilişkileri sadece HAMAS ve PEŞMERGE yönetimleriyle
sınırlı hâle gelmiş bulunmaktadır. Hükûmetin "Komşularla sıfır
sorun" diyerek çıktığı yol, hemen hemen bütün komşularla
ilişkilerin bozulduğu bataklığa çıkmış bulunmaktadır. Bu sonucu doğuran sebep
ise Araplar konusunda gerçekleri bütün çıplaklığı ile gözler önüne serdiğimiz "ÇÖLDEKİ
OSMANLI" isimli kitabımızı yerden yere vurarak, bizi Arap Düşmanı
ilan eden aklı bir karış havada gezen şımarık din simsarlarının yönlendirmesiyle oluşturulan yanlış dış politikalardır.
Keşke
benim gibileri Arap düşmanlığı yapmakla itham edenler, çoğu Arap aydınına dün
ve bugün egemen olan ve Arapların Türkiye’ye karşı izledikleri siyasete de
yansıyan Türk, Türkiye, Osmanlı ve Atatürk düşmanlığının boyutlarını
anlayabilselerdi. Keşke yakın geçmişte ve bir on kasım günü Türkiye’yi ziyaret
eden ve "Devlet Şeref Madalyası"yla taltif edilen Suudi Kralı’nın, Atatürk’ü
anma merasimlerine iştirak etmeyerek onun manevi hatırasına hakaret edercesine
ülkemizden ayrılmasının ve kendisinin Çankaya köşkü yerine Ankara’da bir otel
odasında ağırlanmasının sırrını ah bir anlayabilseydik.
Kitabımızın
ikinci baskısı, işte bu adamların aklını başlarına devşirtecek gerçekleri bir
kez daha gözlerinin içine sokmak üzere yapılmaktadır. Kitabın yazımına ve ilk
baskısına harcanan emekten daha fazla emek harcanarak hazırlanan ikinci baskı,
umarım bu alanda ülkemizde yaşanan bilgi boşluğunu yeteri kadar doldurur ve
Türk insanının gerçek ve doyurucu bilgi ile donanmasına vesile olur.
Bu
vesileyle; kitabımızın ikinci kez basılması konusunda beni yüreklendiren
dostlara ve bu işi cesur bir şekilde üstlenen yayınevinin genç ortaklarına
teşekkürü bir borç bilirim. "Türk Milliyetçileri"ne müjdeler olsun; onlar ta Hz.
Peygamber döneminde başlayarak Türk-Arap ilişkilerinin tarihi seyri hakkında
gerçek ve doyurucu bilgilerle donanacaklardır. Türk ve Türklük düşmanlarına ve
Arabizmin pençesinde kıvrananlara ise kötü haber; onlara tabiri caizse bir
Osmanlı Tokadı daha geliyor! Zira kitabımız, onların suratında bir tokat gibi
patlayacak ve onları sıtmaya tutulmuş hastalar gibi Ağustos'ta titreme
nöbetlerine sokacaktır.
Ben, bunu
şimdiden görür gibiyim...
Ömer Sağlam
______________
(*)Hakan Albayrak, “380 Sayfa Arap Düşmanlığı”
başlıklı makalesi, Gerçek Hayat, Sayı:
2004-07(173), s. 10-11, 13 Şubat 2004.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.