Çankaya "İki Ayyaşın" Kafa Çektiği Mekân Değildir [Ömer Sağlam]
Grup sitelerimizde yayınlanan makaleler hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Nisan 2012′den beri de özel
hâl dışında redakte edilmeyip doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Kopenhag Kriterleri" ve "AB
Muktesebatı" diyerek, Türk Milleti'nin birlik ve beraberliğini
sağlayan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üniter yapısını koruyarak onu güçlü
bir şekilde ayakta tutan yasalara bir bir el attıklarında anlamıştık aslında
gerçek niyetlerini. Hele hele "Bazı toplumsal sorunların çözümünü
ulemaya bırakma" niyetlerini ifşa edip, "İki ayyaşın koyduğu
hükümler muteber oluyor da Allah'ın hükümleri neden muteber olmuyor"
dediklerinde "tamam" demiştik; "bunlar
cumhuriyete ve cumhuriyetin kazanımlarına gerçekten savaş açtılar!". 4+4 şeklinde formüle edilen eğitim sistemine
geçip, Arapça da dahil olmak üzere; ilk ve orta dereceli okullarda din dersleri
ağırlıklı bir müfredatı uygulamaya koyduklarında ve bu konudaki niyetlerini "Dindar
ve kindar bir nesil yetiştireceğiz" şeklinde deklare ettiklerinde,
"sadakallahül
azîm" deyip "Fâtiha"yı çoktan
çekmiştik...
Tayyip Bey'in Çılgın Projesi
Sadece "sadakallahül azîm" deyip "El-Fatiha" çekmekle yetinmemiş, dilimizin döndüğü kadar
çevremizi ve arkadaşlarımızı uyarmaya da çalışmıştık ama nafile. Hiç kimse
dinlemedi bizi, hiç kimse kulak asmadı söylediklerimize. Atın maslahatına
sivrisinek konmuş kadar bile etkisi olmadı söylediklerimizin!
Recep Tayyip Erdoğan'ın "Asrın
Projesi" ve "Çılgın Proje" yaygaraları
kopardığı 12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde (25.04.2011) kaleme alıp, "Tayyip Bey’in Çılgın Projesi İstanbul’un Payitaht Yapılması mıdır?"
başlığı ile yayınladığımız bir yazıda konuya ilişkin endişelerimizi şöyle dile
getirmiştik:
"Medyada uzunca bir zamandır Sayın Başbakan’ın
çılgın projesinden bahsedilmektedir. İddiaya göre ise Başbakan birkaç gün sonra
bu çılgın projesini açıklayacaktır. Yine iddialara göre; Başbakanın çılgın
projesi İstanbul’a ilişkindir. Hatta çılgın proje hakkında fikir yürütüp
tahminde bulunanlar bile var. Bazı iddia sahiplerine göre; bu çılgın proje
Haliç’e bağlanacak ikinci bir boğazdır. Bazıları ise İstanbul’a,
Dubai’deki 'Palmiye Adası'ndan hareketle 'Ay yıldız' şeklinde
bir yapay ada yapılacağını iddia ediyorlar. Geçenlerde bir televizyon kanalında
Samsun’u Ceyhan’a bağlayacak su kanalı vasıtasıyla Karadeniz’le Akdeniz’in
birbirine bağlanacağı bile söylendi.
Öncelikle peşin peşin söyleyelim ki;
bu örneklerin hiçbirisi 'Çılgın Proje' kapsamına girmez. Çünkü
dünyada örneği, eşi benzeri ve yapılabilirliği olan hiçbir proje, 'çılgın'
sıfatına layık değildir. Çünkü 1869 yılında hizmete giren 'Süveyş Kanalı',
1914 yılında hizmete giren 'Panama Kanalı', 1945 yılında hizmete
giren 'Don-Volga Kanalı' ve 1962 yılında tamamlanan 'Karakum
Kanalı' örnekleri ortada iken İstanbul’a, ya da Türkiye’nin başka herhangi
bir bölgesinde yapılacak benzer bir kanal projesi, asla 'Çılgın
Proje' sayılamaz. Köprü, denizaltı tüp geçit ve gökdelen gibi yapılar da
bu kapsama girmez. Çılgın Proje’den maksat, İstanbul’a, Kiler
Holding’in 261 m. yüksekliğindeki kulesinden çok daha yüksek bir gökdelen
yapmak ise, böyle bir proje de aslında 'Çılgın' sıfatını hak etmez.
Ancak burada bir ayrıntıyı
belirtmekte fayda var. O da deprem kuşağında, fay hattının üzerinde bulunan ve
her an büyük bir deprem beklenen İstanbul’a bu tür yapıların yapılmasının
gerçekten de bir çılgınlık olacağıdır.
Başbakan’ın çılgın projesinden
maksat, İstanbul’un Neronvari bir tavırla büsbütün ateşe verilmesi veya örneğin
Ayasofya’nın, 'Ucube' yaklaşımıyla yıktırılması da olamayacağına
göre, bu çılgın proje acaba ne olabilir? Şeytanın avukatlığını yaparak diyorum
ki; bize göre, Sayın Başbakan’ın aklındaki çılgın proje, olsa olsa İstanbul’un
yeniden başkent yapılmasıdır! Çünkü Başbakan, parlamenter demokrasiden
hazzetmediğini ve aklında yatanın aslında 'Başkanlık rejimi' olduğunu
belirterek, 2012 yılından itibaren bir 'Sultan' veya
'Padişah' olmak olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. E böyle olunca da
sıradan bir bozkır kenti olan Başkent Ankara’nın (!), Sultan Erdoğan’a
payitahtlık yapması yakışı kalmayacaktır.
Ol sebeple, bize göre Sayın
Başbakan’ın aklındaki çılgın proje, İstanbul’un yeniden başkent, daha doğrusu
payitaht yapılmasıdır! Üstelik çok yakın geçmişte Almanya ve İsrail gibi bazı
ülkelerin başkentlerini değiştirdikleri ortada dururken, aynısını biz neden
yapmayalım değil mi? Başkent Ankara’ya 8.5 yıldır şöyle kayda değer bir
yatırım yapılmamasını, birçok özel ve kamu bankalarının yanı sıra birçok kritik
kamu kurumlarının genel merkezlerinin Ankara’dan İstanbul’a taşınmasını, ayrıca
başta Merkez Bankası olmak üzere birçok stratejik kamu kurumunun genel
merkezinin İstanbul’a taşınma kararının alınmasını ben biraz da böyle
okuyorum..."(1).
Recep
Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçildikten sonra, İstanbul'a ilk ayak
bastığında çevresini saran kalabalıklara yapmış olduğu açıklamayı hatırlıyor
musunuz? Şöyle dedi Tayyip Bey: "Biz bu şehre sevdalıyız...".
Gerçi Tayyip Bey, bu sevdasını hiç gizlemedi bugüne kadar, her zaman söyledi.
2012 yılında yapmış olduğu bir konuşmaya içinde "Ruhumu eritip de kalıba
dondurmuşlar. Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar" şeklinde
dizeler de bulunan Necip Fazıl'ın "Canım İstanbul" isimli
şiiriyle başlayan Tayyip Bey daha sonra şöyle demiştir:
''İşte biz bu şehri böyle seviyoruz. Biz bu şehrin
sokaklarını seviyoruz. Biz Boğaziçi'ni, Boğaziçi'ndeki o vapurları seviyoruz.
Biz, bu şehrin kuşlarını, asırlık çınarlarını, bu şehrin kedilerini seviyoruz.
Bu şehrin kulelerini, bu şehrin göğe uzanan minarelerini, biz bu şehrin
ezanlarını seviyoruz. Biz bu şehrin Türkçe'sini seviyoruz, biz bu şehrin tüm
dillerini, tüm renklerini, havasını, suyunu seviyoruz. Biz İstanbul'un
türbelerini, İstanbul'un mezarlarını, o mezarlar üzerinde yükselen o
selvilerini, o kabirlerde yatan sahabelerini, alimlerini, erenlerini, ulu
insanlarını seviyoruz. Biz bu şehirden gurur duyuyoruz. Bu şehrin Fatih Sultan
Mehmed'inden gurur duyuyoruz. Bu şehrin Yavuz Sultan Selim'inden gurur
duyuyoruz. Bu şehrin Kanuni Sultan Süleyman'ından gurur duyuyoruz. Bu şehrin
hem tarihinden, hem işte bugününden, hem geleceğinden gurur duyuyoruz. Ez
cümle; biz bu şehre aşığız..."(2).
Geçtiğimiz 08 Temmuz günü
yayınlanan "Erdoğan seçilirse Cumhurbaşkanlığı forsunu değiştirebilir!" başlıklı yazımızda ise şunları dile
getirmiştik:
"...Mazallah Tayyip Erdoğan eğer Cumhurbaşkanı
seçilirse ilk işi Cumhurbaşkanlığı forsunu değiştirmek olacaktır! Bunu nereden
mi biliyorum? Elbette Tayyip Bey'in bugüne kadar yaptıklarından. Çünkü hazret,
yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır anlayışına sahip bir siyasi
figürdür... Büyük Atatürk'ün Türk Milleti'ne armağanı olan 'Atatürk Orman Çiftliği'nin başına
gelenleri gördükten ve Tayyip Bey'in, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına
rağmen 'sıkıysa yıksınlar'
şeklindeki efelenmelerini duyduktan sonra, halk tarafından Cumhurbaşkanı
seçilmesi halinde varın siz düşünün neler yapmaya kalkışacağını. İşte bu
noktada Tayyip Bey'in aklına ilk gelecek olan şey bence Cumhurbaşkanlığı
forsudur..."(3).
"Çankaya" sadece rakı ve
leblebiden ibaret değildir!
İtiraf edeyim ki; benim
başkentin İstanbul'a taşınabileceği ve cumhurbaşkanlığı forsunun
değiştirilebileceği konusundaki endişelerim halen canlılığını korumaktadır.
Çünkü benim bu konudaki endişelerimi haklı çıkaracak bir sürü karine vardır
ortada. Bu karinelerin sonuncusu ise Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinin,
Çankaya'daki mevcut yerinden sökülüp, Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde,
bugüne kadar sürekli olarak başbakanlık
için yaptırıldığı söylenen ve Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle adı "White House-Ak Saray" olarak
açıklanan binalara taşınacağına ilişkin haberlerdir. Habere göre; Atatürk
döneminden beri Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi olarak kullanılan mevcut binalar
ise başbakanlığa tahsis edilecekmiş!
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Devletin başı olarak Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde inşa edilen
binalarda oturarak anayasayı nasıl koruyacak ve devlet organları arasındaki
uyumu nasıl sağlayacak doğrusu pek merak ediyorum. Çünkü bütün bu hizmetleri
vereceği binalar, yasalar ve mahkeme kararları hiçe sayılarak, yani oldu bitti
ile ve keyfi olarak inşa edilmiş binalardır. Hukuk katledilerek yapılan
binalarda hukukun üstünlüğü nasıl korunacak, hep birlikte bekleyip göreceğiz
milletçe.
Seçildiği tarihten
itibaren başbakanlık konutunu Çankaya'dan alıp Keçiören'in varoşlarına taşıyan
Tayyip Bey, şimdi de Cumhurbaşkanlığı köşkünü, Ankara'nın Çankaya ilçesinden
alıp, Yenimahalle ilçesine taşıyacak gibi. Bunun elbette sembolik bir anlamı da
vardır milletimiz için. En başta "Çankaya" denilince, bir ilçe
merkezi değil "Cumhurbaşkanlığı" ve "Cumhurbaşkanlığı
köşkü" akla gelir Türkiye'de. Çankaya demek; cumhuriyet demektir,
demokrasi demektir, hukuk devleti demektir ve laiklik demektir. Padişahlıktan
demokrasiye, hilafetten laik devlete geçişin adıdır Çankaya. Bu anlamda
Çankaya, Türkiye Cumhuriyeti'nin nabzının attığı bir çekirdek merkez,
cumhuriyetin kazanımlarını bünyesinde barındıran sihirli bir kavramdır.
Siz PKK terör örgütü başta
olmak üzere; ayrılıkçı Kürtlere yaranmak için devlet bütçesinden Türklük düşmanı
ve Kürt Milliyetçisi Ahmed-i Hani'nin "Mem-û Zîn"ini bastırıp
dağıtırken, Atatürk Çankaya'da Kur'an tefsiri yazdırıyor, Kur'an-ı Kerim'i ve
Hz. Peygamber'in hadislerini Türkçeye çevirtiyordu bundan haberiniz var mı
sizin?
Tayyip Bey,
Cumhurbaşkanlığı köşkünü Çankaya'dan Yenimahalle'ye taşımakla,
"Çankaya" kavramının milletimizin beyninde oluşturduğu işte bu imajı
ve yaratmış olduğu bütün bu çağrışımları yok etmek istemektedir aslında! Bu
anlamda yaptığı, bilinçli, maksatlı ve hesabı kitabı önceden yapılmış planlı
bir harekettir Tayyip Bey'in..
Diğer bir yönüyle de
mahalli seçimlerde Türkiye Cumhuriyeti'nin çekirdek merkezinin bulunduğu
Çankaya'yı bir türlü ele geçiremeyen Tayyip Erdoğan, devletin merkezini
Yenimahalle'ye kaydırmakla bir anlamda Çankaya'yı cezalandırmak istemektedir.
Üstelik Yenimahalle, Çankaya'ya kıyasla AKP'nin eline kolayca geçebilecek bir
ilçe merkezidir. İstanbul'da inşa edilen finans merkezinin bulunduğu bölgeyi,
ben yaptım oldu türünden çıkarılan bir yasa maddesi ile CHP'li Ataşehir
Belediyesi'nden koparıp, AKP'li Ümraniye Belediyesi'ne bırakan AKP zihniyeti,
Cumhurbaşkanlığı köşkünü de AKP'nin nispeten daha kolay şekilde ele geçireceği
Yenimahalle ilçesi sınırlarına nakletmekle, muhtemele yeni bir rant alanı da
yaratmak istemektedir. Tayyip Bey, Cumhurbaşkanlığı köşkünü, AKP Genel
Merkezi'nin tam karşısına taşımakla, belki de partisini buradan daha kolay
etkileyip yöneteceğini hesap etmektedir. Kim bilir köşkün buraya taşınmasının
yegane sebebi belki de sadece budur! Tayyip Erdoğan'ın, partinin güçlü ismi
Binali Yaldırım'ı "Özel danışman" sıfatıyla köşkte görevlendirmesinin
bir sebebi de işte budur bence. Bize göre Tayyip Bey, Binali Yıldırım üzerinden
AKP'yi sürekli olarak kontrol etme niyetindedir.
Özetle; Tayyip Erdoğan,
Çankaya Köşkünü mevcut yerinden alıp Yenimahalle sınırları içindeki Atatürk
Orman Çiftliği arazisine yapılan Başbakanlık binalarına taşımakla, daha önce "İki
ayyaş" olarak tanımladığı zatların ikamet ettiği mekanlarda ikamet
etmemeyi kafasına koymuş bulunmaktadır. Oysa bilinsin ki Çankaya, iddialara
göre; sadece Atatürk'ün akşamdan sabaha Çorum leblebisi eşliğinde rakı içtiği,
arkadaşlarıyla içkili sohbetler düzenlediği, sabahtan akşama kadar da uyku
çektiği bir mekan değildir. Çankaya aynı zamanda, Milli Mücadele'dir, Lozandır,
Bağdat Paktıdır, Balkan Paktıdır. Hatay'ın anavatana bağlanmasıdır Çankaya,
Kıbrıs'tır, NATO'dur. Çankaya, Türkiye'nin yollarla, köprülerle, barajlarla ve
fabrikalarla donatılmasıdır. Ezcümle Çankaya, büsbütün Türkiye'dir.
Tayyip Erdoğan ve
arkadaşlarının babalar gibi sattıkları ve bu satışlardan elde ettikleri
paraları Merkez Bankası'na istifleyerek bunu övünç sebebi ve ekonomik başarı
öyküsü olarak lanse ettikleri kamu kurumlarının inşa ve tesis kararlarının
verildiği yerdir Çankaya.
Tayyip Bey,
Cumhurbaşkanlığı köşkünü Çankaya'dan söküp, Yenimahalle'ye taşımakla
Atatürk'ten kurtulabileceğini sakın zannetmesin. Atatürk'ün ruhu, onun peşini
asla bırakmayacaktır. Çünkü yerleşmeyi planladığı yer bile Atatürk'ün adını
taşımaktadır. Adı üstünde; Atatürk Orman Çiftliği'dir orası. Bu sebeple yeni
köşkün balkonuna çıkıp şöyle etrafına her baktığında hep Atatürk'ü görecektir
Tayyip Bey. Geceleri de muhtemelen rüyalarına girecektir Atatürk. Bunlardan da
önemlisi; Tayyip Bey, Atatürk ve arkadaşları sayesinde oturmaktadır o koltukta.
Yoksa Padişahın sıradan kullarından birisi ve Rize'nin Güneysu ilçesine bağlı
Dumankaya köyü nüfusuna kayıtlı bir köy çocuğu olan Tayyip Bin Ahmet'i (Ahmet
Oğlu Tayyip'i) kim tanırdı bu ülkede. Türk insanını kul statüsünden çıkarıp,
eşit bireyler seviyesine yükselten Atatürk ve Çankaya'dır efendim...
Ömer Sağlam
___________
1- http://sessizliginsesleri.blogspot.com.tr/2011/04/tayyip-beyin-clgn-projesi-istanbulun.html
2- http://www.zaman.com.tr/politika_basbakan-arenadan-seslendi_1294218.html,
3-
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi89500-Erdogan_secilirse_Cumhurbaskanligi_forsunu_degistirebilir.html
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.