7-Doç.Dr. İsmail Karagöz, age, 47.
Diyanet Bulûğ Yaşını 9'a İndirdi, Hükûmet Türbanı İlkokula Giydirdi [Ömer Sağlam]
Grup sitelerimizde yayınlanan makaleler hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Nisan 2012′den beri de özel
hâl dışında redakte edilmeyip doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
"De
facto" bir yöntemle, yani
"oldu
da bitti maşallah" yöntemiyle ilgili yönetmelikte yapılan
değişiklikle başörtüsünün ilkokullara girmesinin yolu açıldı. Şahsen bu
değişikliği ülkemiz ve milletimiz açısından hayra alamet görmüyorum. Bu,
tamamıyla mevcut siyasi iktidarın "Dindar ve kindar bir nesil
yetiştirme" projesinin devamı olup, iktidarın 2015 Genel Seçimleri
için girişmiş olduğu siyasi rant devşirme gayretlerinin tezahürüdür. Ben
şimdilik iyi niyetliyim ve hadiseye böyle bakıyorum. Aksini düşünmek bile
istemiyorum.
Yani bu konudaki
değişikliğin sebebi eğer siyasi rant devşirmek değilse, o zaman durum çok daha
elim ve çok daha vahim demektir. Zira başörtüsünün, 10-11 yaşlarındaki kız
çocuklarını hedef alacak biçimde ilkokullara kadar indirilmesinin, El-Kaide,
Taliban, IŞİD ve Bota Haram gibi katı selefi İslam yorumunu esas alan terör örgütleri
ile Vahhabilik gibi bu türlü terör örgütlerinin beslendiği asıl öğreti olan
siyasi içerikli mezheplerle aynı kaynaktan beslenen bir zihniyetin eseri olduğu
ve Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyetin temellerini sarsmaya yönelik bir siyasi
manevra olduğu ortaya çıkar ki; bunu düşünmek bile akıllara ziyandır.
Hangi maksatla yapıldı
ise yapıldı; başörtüsünün ilkokul 5. sınıfa giden 10-11 yaşındaki kız
çocuklarını hedef alacak biçimde ilgili yönetmelikte yapılan düzenleme, mutlaka
Danıştay'a ve gerekiyorsa Anayasa Mahkemesi'ne götürülmelidir. Şahsen özellikle
CHP'den böyle bir hamle bekliyorum ve MHP'nin de bu hamleye destek vermesini
istiyorum. Hatta bana göre MHP, bu konuda öncü rolü oynamalıdır. Zira bu
düzenlemenin din ve vicdan özgürlüğü ile hiçbir alakası yoktur ve bu tür düzenlemelere
seyirci kalındıkça kamuoyunda "MHP, AKP'nin siyasi payandası
pozisyonundadır. AKP'nin başı ne zaman sıkışsa hemen MHP devreye
girmektedir..." şeklinde bir algı oluşmaktadır. MHP, topluma
sunacağı ciddi projelerle kamuoyunda oluşan bu algıyı mutlaka üzerinden atmak
zorundadır. Aksi halde, 2015 genel seçimleri için MHP'nin sıkıntıya gireceğini
tahmin etmek için siyasi deha olmaya hiç gerek yoktur.
Başörtüsü
Neden İlkokullara Kadar Girdi?
Başörtüsünün, bugün
üniversiteler ile kamu kurum ve kuruluşlarından sonra ilkokullara kadar
girmesinin bir sebebi mevcut iktidarın siyasi rant arayışları ise de bence bu
konudaki en önemli faktör, Türkiye'deki dini otoritenin, mesela Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
takınmış olduğu tavırdır. Bilindiği gibi; Türkiye’nin kabul ettiği laiklik
ilkesi, genel anlamıyla dinin kontrol altında tutulmasını gerektirmektedir.
Devlet, bu kontrol görevini Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla yapmaktadır.
Bu konu, 1982 Anayasası’nın 136. maddesinde şöyle düzenlenmiştir: “Genel
idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda,
bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve
bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine
getirir.” Halen yürürlükte olan 22.06.1965
tarih ve 633 sayılı
Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu’nda ise bu görevler “İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak
esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve
ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı
kurulmuştur.” şeklinde sınırlandırılmıştır.
Türkiye’de
laiklik ilkesi etrafında yaşanan sorunlar, daha doğrusu "başörtüsü"
örneğinde olduğu gibi sorun haline getirilen uygulamalar, genelde yukarıdaki
düzenlemelere uyulmaması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yukarıdaki görev ve
yetki sınırlarını şu veya bu şekilde aşmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü
Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasasının 2.
maddesinde nitelikleri, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” şeklinde belirtilen bir ülkede, halen “Fetva” adı altından bazı kararlar
vermeye devam etmektedir ki; bu kararların bir çoğu, özellikle dindar
vatandaşlarımızın hayatını yakından etkilemekte, ibadet ve ahlak sınırını
aşarak onların içtimaî, siyasî, ticarî, iktisadî ve hukukî ilişkilerine şekil
vermekte ve bu tür davranışlarında ölçü olarak kabul edilmektedir. Ne yazık ki;
bazı siyasî partiler de bu konuyu kendi lehlerine siyasi rant elde etmek
maksadıyla sonuna kadar istismar etmeye devam etmektedir.
Başörtüsünün, bugün
ilkokullara kadar girmesinin önemli bir sebebi de genelde Dini Otorite'nin,
özelde ise Diyanet'in takınmış olduğu tavır ve "Fetva" adı altında yapmış olduğu dini yorumlardır.
Bunlara ilave olarak; Diyanet, yapmış olduğu yayınlarla, haddini aşarak mevcut
iktidarları etkileme ve onların izleyeceği politikalara müdahale etme
gayretkeşliği içindedir. Son birkaç yazıdır üzerinde durduğumuz ve
akademisyenlere hazırlatılan ve 1996 yılında yapılan "Milli Eğitim Şurası"
na da sunularak tartışma konusu yapılan "Türk Eğitim
Sistemi-Alternatif Perspektif"
isimli rapor kitap da bu maksatla hazırlanmıştır.
Bahse konu
kitapta bulunan şu satırlar bu bakımdan son derece önemledir: "Milli Kültürümüzün hangi alanı dinden
bağımsızdır?..Dinî olan motifleri millî kültürden çekip çıkardığınız zaman
geriye bir şey kalmaz. Bu da, dinden bağımsız bir millî kültür olamayacağını
gösterir. Kısaca, din eğitimi aynı zamanda Millî Eğitimin temel esaslarında
zikredilen ‘ahlâkî, insanî, manevî ve millî’ değerlerin aktarılmasını ve
öğrenciye benimsetilmesini ifade eden, hayatî bir eğitim-öğretim
konusudur..."(1).
Diyanet
Bulûğ Yaşını 9'a İndirdi Netice Böyle Oldu!
Hükümet, neden
başörtüsünü ilkokulların 5. sınıfına kadar sokma gereği duydu? Öyle ya; ilkokul
5. sınıfta bulunan kız çocukları en fazla 10-11 yaşlarındadır ve bunlar, en
azından yasalarımıza göre sabi-sübyan sayılırlar. 18 yaşına gelinceye kadar da
bu durumlarını muhafaza ederler. "Temyiz"
yetenekleri tam olarak oluşmadığından belli bir yaşa kadar yaptıklarından
sorumsuz olup, belli yaşa kadar da yasalar karşısında özel hükümlere tabi
tutulurlar. Gelin görün ki; dini bakımdan bu çocukların durumu farklılıklar arz
eder. Mesela ülkemizde dini otoriteyi temsil eden Diyanet, ergenlik ve bulûğ
yaşını oldukça aşağıya çekmekte ve erkek olsun, kız olsun bu çocuklara çok daha
erken yaşlarda sorumluluklar yüklemekte, dini hükümlerle ve mesela başörtüsü
konusunda onları çok daha erken yaşlarda sorumlu olarak mütalaa etmektedir.
30 Nisan 2012 tarihinde
yayınlanan "Ulema sübyancılığı teşvik mi ediyor?" başlıklı
yazımızda da dile getirdiğimiz üzere(2)bir
Diyanet yayınında şöyle denilmektedir:
“Sözlükte ‘ulaşmak,
yetişmek, iş gayesine varmak gibi’ anlamlara gelen bulûğ, fıkıh terimi olarak,
bir kimsenin çocukluk dönemini bitirip, ergenlik çağına ulaşması demektir.
Bulûğ çağına ulaşan kimseye bâliğ denir. Ergenlik yaşı çocuğun vücut yapısına
ve iklim şartlarına göre değişebilir. İslâm
hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş
olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması,
baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına
ulaşması fiilî olarak bâliğ olmalarıdır. Ancak erkek ve kızlar 15 yaşlarına
ulaştıklarında, kendilerinde bu erginlik alametleri görülmese de bâliğ
olduklarına hükmedilir…(3) Ayrıca eğer nesep
veya evlilik sebebiyle ‘mahremlik’ söz konusu değilse buluğa erince erkek
çocuğu kadına, kız çocuğu da erkeğe karşı ‘namahrem’ olur. Yani aralarında
evlilik caiz olur. Kadının erkek çocuğu ile erkeğin de kız çocuğu ile tek
başına bir yerde kalmaları dinen caiz olmaz.”(4).
09.04.2012 tarihinde
yayınlanan ve o tarihten bu yana yaklaşık 11.000 kişi tarafından okunan ve 800
civarında kişi tarafından beğenilerek birçok sitede alıntı yapılmak suretiyle
yayınlanan "Diyanet’ten ensesti özendirebilecek fetva: Evlatlıkla evlenmek
caizdir!" başlıklı yazımızda(5)
ayrıntılı olarak ele aldığımız üzere;
Diyanet'in konuya ilişkin yayınları ve görüşleri bunlarla da sınırlı
değildir elbette. Diyanet yayını olan bir Kur'an mealinde Ahzâb Sûresi’nin 4. ve 5. âyetlerinin meâli şöyle
verilmiştir;
“...ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız
olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah
ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. Onları (evlât edindiklerinizi)
babalarına nispet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer
babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve
görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size
vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah
bağışlayandır, esirgeyendir.”(6).
Halen
Diyanet'in üst kadrolarından birisini işgal etmekte olan Doç. Dr. İsmail
Karagöz ise aynı zamanda Diyanet yayını olan kitabında, Diyanet tarafından
yukarıdaki şekilde tercüme edilen ayetlerden hareketle şöyle diyor:
“Evlâtlıkların öz çocuklar gibi
olmadığının anlamı, onların mirasçı yapılamayacağı ve nikâhlarının helâl
olduğudur..."(7).
Farklı kişilerce kaleme
alınan ve birbirinden bağımsız kaynaklarda da olsa ortaya koyduğu bu görüşlerden
sonra denilebilir ki; Diyanet, evlatlık da olsalar kızlar eğer adet
görüyorlarsa 9 yaşından, erkekler ise ihtilam oluyorlarsa 12 yaşından sonra
bulûğa ermiş sayılırlar. Adet ve ihtilam söz konusu olmasa bile bu çocuklar 15
yaşından sonra artık ergen kabul edilirler. 9 yaşını doldurmuş ve adet görmeye
başlamış bir kız çocuğu ile 12 yaşını doldurmuş ve ihtilam olan bir erkek
çocuğu artık ergin insan kabul edilirler. Bunlar, hem birbirleriyle hem de
yaşça kendilerinden büyük olanlarla evlenebilecekleri gibi, başörtüsü
konusundaki hüküm de dahil olmak üzere İslam'ın diğer bütün hükümleriyle
sorumlu olurlar!
Özetle (ve özellikle anlamayanlar için siyah puntolarla ve altını kalın
çizgilerle bir kez daha tekrarlayalım ki); bu ülkede en yetkili dini
otorite olan Diyanet demek istiyor ki; "Kız
çocukları 9 yaşında bulûğa ererler, böyle olunca da İslam'ın diğer hükümleriyle
birlikte başörtüsü konusundaki hükmün de muhatabı olurlar..." E böyle olunca da "Bazı sorunların çözümünü ulemaya
bırakmak gerekir" diyerek bu tür fetvalara teşne gözüken ve bu tür
dini açıklamaları kendisine ganimet bilen siyasi iktidar "İmam gök gürültüsü yaparsa cemaat dolu yağdırır" hesabı
"madem öyle, gel böyle" diyerek
işte bu tür saçmalıkların altına imza atar!
Bütün bu bilgilerden sonra sözün burasında, başörtüsünün ilkokullara
kadar uzanması sebebiyle birilerini dövmek için elleri kaşınanlar varsa onlara
bir tavsiyem olacak: Lütfen sizler de Nasrettin Hoca gibi yapın; bahçeyi
tarumar eden buzağıları dövmek yerine, gidin ahırdaki öküzleri dövün! Çünkü
buzağılara bahçeyi harap etme fikrini verenler ahırdaki öküzlerdir...
Ömer Sağlam
___________
1-Prof.
Dr. Süleyman Hayri Bolay ve arkadaşları, Türk Eğitim Sistemi-Alternatif
Perspektif, s.125-127, TDV Yayınları, Ankara, 1996,
2-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi53487-Ulema_subyanciligi_tesvik_mi_ediyor.html,
3-http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=66,
4-Doç. Dr. İsmail
KARAGÖZ, Sorumluluk ve Sorunları Açısından Aile ve Gençlik, s.46, TDV.
Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007.
5- http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi52300-Diyanetten_ensesti_ozendirebilecek_fetva_Evlatlikla_evlenmek_caizdir.html,
6-Prof. Dr. Ali Özek ve arkadaşları,
Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, s. 417, TDV. Yayınları, Ankara, 1993.
7-Doç.Dr. İsmail Karagöz, age, 47.
7-Doç.Dr. İsmail Karagöz, age, 47.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.