Nasuhi ve İbrahim'le Yürütülen Türk Dış Politikası [Ömer Sağlam]
Grup sitelerimizde yayınlanan makaleler hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Nisan 2012′den beri de özel
hâl dışında redakte edilmeyip doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türkiye'nin dış politikasının, Atatürk'ün ölümünden
sonra millilikten uzak ve derme çatma yöntemlerle yürütüldüğü öteden beri
bilinmektedir. Hele hele bu durum AKP iktidarı döneminde daha bir
belirginleşmiş bulunmaktadır. Milli hedefi olmayan, milli menfaatleri
gözetmeyen, ben yaptım oldu türünden ilkesiz bir dış politikadır AKP'nin
izlediği dış politika. Onun için de şu anda içinden çıkılmaz bir hale gelmiş
bulunuyor. En küçük meseleler bile adeta kar topu gibi büyüyüp çığ haline
gelmiştir. Dış itibarımız ise neredeyse sıfırın altındadır.
Dış politikamızın dayandığı yegane güç olan TSK'nin
saygınlığı ise yerle bir, subaylarımız birer şamar oğlanı haline getirilmiş
bulunuyor. Dik durmaya çalışanlar, darbecilikle suçlanıp kodeslere tıkılıyor.
Uçaklarımız düşürülüyor, topraklarımız bombalanıyor, asker ve sivil olmak üzere
insanlarımız katlediliyor, kışlalarımızın nizamiyelerindeki bayraklar
indiriliyor, okullarımız ateşe veriliyor, diplomatik dokunulmazlıkları bulunan
50 civarındaki vatan evladı, aylardır IŞİD isimli nevzuhur bir terör örgütünün
esareti altında ama TSK uyuyor! Uyuyor; çünkü TSK şu anda, cephanelik patlaması
sonucu 25 Mehmetçiğin şehit edildiği kışlada incelemelerde bulunduğu gün şehrin
valisinin hediye ettiği lokum, sucuk ve kilim paketlerini koltuğunun altına
sıkıştırıp evine getiren bir general tarafından yönetilmektedir.
Türkiye, işte bu hedefsiz, tutarsız, amaçsız ve
ilkesiz bir şekilde derme çatma yöntemlerle izlemiş olduğu dış politika
yüzünden bütün komşularıyla dargın ve küskün hale gelmiş bulunuyor. Bölgedeki
saygınlığı, sadece Kuzey Irak'taki ve
Peşmerge ve bazı ülkelerce "Terör Örgütü" olarak muamele gören HAMAS
tarafından yönetilen Gazze ile sınırlı bulunuyor. Askerimizin kanı ve canı
pahasına kurdurduğumuz KKTC Yavru Vatan Kıbrıs'taki saygınlığımız bile tartışma
konusudur artık. KKTC'de Türkiye'ye "Kıbrıs'tan
..tir git Türkiye" şeklinde pankart açanlar var artık! Suriye,
İsrail ve Mısır ile olan diplomatik ilişkilerimiz en alt düzeyde. Bu ülkelerle
büyükelçilikler karşılıklı olarak tahliye edilmiş bulunuyor.
Türkiye, izlemiş olduğu tutarsız dış politika
sebebiyle, bölge ülkelerinin yanı sıra aynı zamanda müttefikimiz olan batının
büyük ve saygın ülkeleriyle de arayı bozmuş bulunuyor. Almanya bizim için "Türkiye müttefikimiz ama ABD,
İngiltere ve Fransa ayarında dostumuz değildir..." diyor. ABD'nin saygın ve prestijli gazetesi Wall
Streeet Journal (WSJ) çoktan manşeti
patlatmış: "Ankara artık ABD'nin müttefiki değil". Konuya
ilişkin yazıda şunlar söyleniyor:
"Anlaması
en güç durum ise Türk hükümetinin bir NATO üyesi olmasına
rağmen ABD müttefiki ya da Batı'nın dostu olarak davranmayı uzun bir
süre önce bırakmış olması. ABD'nin Türkiye eski büyükelçisi
Francis Ricciardone bu hafta Türk hükümetinin
açıkça Suriye'deki el Kaide uzantılı El-Nusra Cephesi Örgütü ve
diğer terörist örgütlerle görüştüğünü duyurdu. Ayrıca yabancı
cihatçılar Suriye ve Irak'a gitmek için Türkiye'yi geçiş
noktası olarak kullanırken Türk hükümeti buna göz yumdu. Ricciardone geçtiğimiz
Aralık ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından az daha
istenmeyen kişi ilan ediliyordu..."
Lütfen,
yukarıdaki yazının yayınlandığı gazete için "Zaten Yahudi sermayesinin
yayın organıdır, bu sebeple İsrail çıkarlarına hizmet ediyor..."
deyip geçmeyin, iyi düşünün. Gazetenin yer erdiği yukarıdaki iddialar
Türkiye'de de tartışılan iddialardır. Mesela daha birkaç gün önce Kocaeli'nin
Dilovası ilçesinden iki minibüs dolusu insanın IŞİD terör örgütüne katılmak
üzere; Irak'a gittiğine, Kocaeli valisinin ise "Biz insanların seyahat özgürlüğünü
kısıtlayamayız" şeklindeki beyanatına ilişkin haberler yayınlandı
medyada. Kocaeli Valisi, haberi açıkça yalanlayamadı; "Hayır böyle bir şey
yok..." diyemedi.
Nasuhi,
Hakan ve İbrahim'in Danışmanlığında Yürütülen Türk Dış Politikası
Son
12 yılda izlenen ve çamura saplanan Türk Dış Politikasının mimarı olan çiçeği
burnunda Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, geçenlerde TRT'de yayınlanan bir
programa katıldı. Başbakan olarak katıldığı ilk programdı galiba. Programın
sunucusu paraşüt yöntemiyle TRT Haber Dairesi Başkanlığı'na getirilen gazeteci
Nasuhi Güngör, program konuklarından birisi ise Yeni Şafak gazetesinin yine
çiçeği burnunda Genel Yayın Yönetmeni olan dış politika yazarı İbrahim Karagül'dü.
Programa göz ucuyla şöyle bir baktım; Davutoğlu bu iki zata ön adlarıyla, yani "Nasuhi" ve "İbrahim" şeklinde hitap
ediyordu. Anlaşılan bu iki isim, fahri danışmanlığını da yapacak kadar
Davutoğlu'na yakın isimler. Tıpkı Hakan Albayrak gibi.
Yaklaşık
bir sene öncesiydi. Davutoğlu, bu kez Dış İşleri Bakanı olarak ekranlarda Balkanlar
ve Bosna-Hersek politikası üzerine görüşlerini açıklarken Hakan Albayrak'tan
bahsetmiş ve Hakan Albayrak'ın eşinin "Bosnalı" olmasını bile
mevzu yapmıştı o konuşmasında. Ne alakaysa!
Yani
benim Davutoğlu'nun bu yaklaşımlarından anladığım şudur; Davutoğlu, Nasuhi
Güngör, İbrahim Karagül ve Hakan Albayrak gibi, Milli Görüş'e mensup yeni yetme
gazetecilerin dış politikaya ilişkin görüşlerine oldukça büyük önem vermektedir.
Onların görüşlerinden istifade etmekte ve onların yönlendirmeleriyle hareket
etmektedir. Anlaşılan Türkiye'nin dış politikası uzun zamandır "Sen, ben bir de bizim oğlan" yöntemiyle yürütülmektedir.
Hatta bana göre; R. Tayyip Erdoğan'ın
Nisan/2013 ayı içinde gideceğini açıklamasına rağmen 16 aydır bir türlü
gerçekleşmeyen ve hiçbir zaman da gerçekleşmeyecek olan meşhur "Gazze Seyahati" de bu aklı
evvel ve yeni yetme dış politika yazarlarının önerisi olmalıdır. Tıpkı Mavi
Marmara olayının, tıpkı Libya'ya yapılan müdahale sırasında yaşanan ikircikli
politikanın, tıpkı Muhammed Mursi'ye endekslenen Mısır politikasının, tıpkı
Şimon Peres'e çekilen "One Minute" ile şekillenen İsrail
politikasının ve tıpkı El-Kaide'den neşet eden El-Nusra'ya, ayrıca Özgör Suriye
Ordusu (ÖSO)'na duyulan yakın ilginin de muhtemelen bu adamların önerilerinden
hareketle hayat bulduğu gibi...
Diğerlerini
pek bilmem ama Hakan Albayrak ile geçmişte epeyce bir tanışıklığımız/tartışmamız
olmuştu. Araplara hayran ve canı gönülden bağlı olduğunu itiraf eden "Mavi
Marmara" gemisinin bu gözü pek süvarisi, bir ara Filistin ve
Bosna'da bulunmuş, "Atatürk'ü Koruma Kanunu"na muhalefetten 6 ay süreyle
Kalecik Cezaevi'nde hapis bile yatmış. Yani tescilli Atatürk düşmanı olurlar
kendileri. Geçmişte "Enver Paşa" hakkında ve ancak Enver Paşa lehine
olmak üzere; Yeni Şafak gazetesinde yayınladığı yazı dizisi de ondaki Atatürk
düşmanlığının bir dışa vurumudur aslında.
Hakan
Albayrak'ın bir ara Anadolu Ajansı Genel Müdürü danışmanı yapılmasından sonra,
aynı yöntemle (Paraşüt yöntemi) TRT Haber ve Spor Dairesi'nin başına getirilen
Nasuhi Güngör de Hakan Albayrak'la aynı ekolden geliyor sanırım. Hayat
hikayesinde bir ara "Genç Hayat" isimli dergide çeşitli görevlerde
bulunduğuna ve bu dergide yazılar yazdığına ilişkin bilgiler var Nasuhi
Güngör'ün. "Genç Hayat", Hakan Albayrak'ın kaleminden şahsıma ve
Türk-Arap ilişkilerinin içyüzünü ele almaya çalıştığım "Çöldeki Osmanlı" isimli kitabıma saldıran bir
mefkutedir. Çok yakında Himalaya Yayınları'ndan ikinci baskısı çıkacak olan
kitabımın önsözünde Hakan Albayrak gibilere ve onların fikirlerinden hareketle
dış politika oluşturanlara yeteri kadar cevap bulunmaktadır zaten.
Nasuhi
Güngör'ün 2001 yılında yayınlanan "Yenilikçi Hareket" isimli
kitabında "AKP'nin kuruluşunda İsrail'in rolü olduğunu; Tayyip Erdoğan’ı Yahudi Lobisi’nin işbaşına
getirdiğini" ileri sürdüğüne ilişkin bilgiler var
internette. Nasuhi Güngör, söz konusu kitabında şunları da yazıyormuş:
"Erdoğan 18 Temmuz 2001'de İsrail büyükelçisi David Sultan'la bir görüşme
yaptığı ve ona 'Yeni oluşacak partinin
İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği' yolunda garanti
verdiği konuşulup yazıldı. Bu David
Sultan, uzun yıllar İsrail ordusunda görev yaptıktan sonra dışişleri kadrosuna
alınan azılı bir İslam düşmanıydı...”(1).
Bu sözleri alıntıladığımız kaynakta buluna ilginç
bir bilgi de "Bu kitap
Milli Görüş camiasında da oldukça fazla ilgi gördü. Bunun sebebi de şu anda Tayyip
Erdoğan'ın yardımcılığını yapan Numan Kurtulmuş! Kurtulmuş, Saadet Partisi
İl Başkanı olduğu dönemde, bu kitabı 20 bin adete yakın aldırmıştı. Kitap,
Milli Görüş çevrelerinde 'başucu' kitabı olarak değerlendiriliyor..."şeklinde verilen
bilgilerdir(2).
Anlaşılan tıpkı Numan Kurtulmuş gibi Nasuhi Güngör
de Harunlaşmaktan vazgeçip Karunlaşmaya karar verenlerden birisi. İşte bu karar
değişikliği sayesindedir ki; önce TRT Türk'ün koordinatörlüğüne, arkasından da
TRT-Türk ile birlikte TRT-Haber ve TRT-Spor'un da bağlı bulunduğu dairenin
başına getirilmiş. TRT
kayıtlarına göre 17351 sicil numarası ve “Genel
Müdür Müşaviri” unvanı ile göreve başlayan Nasuhi Güngör, 22 Ocak 2013
tarihinde Başbakanlık’ta 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 59. Maddesine
göre ‘İstisnai memuriyet’
kontenjanından kadroya alınmış(3).
TRT'nin uzun zamandır "Yağma Hasan Böreği" anlayışıyla
idare edildiğini ve bu anlayışla, sağda solda ne kadar tarikatçı, cemaatçi ve
milli görüşçü gazeteci ve gazeteci müsveddesi varsa TRT'ye doldurulduğunu
biliyorduk ama bu kadar olduğunu bilmiyorduk! Meğerse; seçimlerde TRT
kanallarında AKP'ye onlarca saat süre verilmesine karşın, muhalefet partilerine
sadece birkaç dakika verilmesinin sebebi buymuş; yani 2001 yılında "AKP'nin kuruluşunda İsrail'in rolü vardır. Tayyip Erdoğan'ı Yahudi Lobisi işbaşına getirmiştir"
şeklinde
nitelendiren Milli Görüşçü Nasuhi Güngör'ün, özrünü kusur ve kabahat işleme
pahasına kapatma çabaları...
Ebem Yaylaya Gitmiyor Ama...
IŞİD'e müdahale edecek koalisyona katılma konusunda Türkiye'nin
çeşitli gerekçeler ileri sürerek kararsız davrandığı ve bu maksatla Cidde
bildirisine imza atmadığı biliniyor. Ancak geçmiş tecrübelerimizden hareketle
diyebiliriz ki; Türkiye eninde sonunda IŞİD'e karşı kurulacak koalisyonda
yerini alacaktır.
Hatırlayın lütfen; 1 Mart Tezkere krizinde de, Libya'ya yapılan
NATO müdahalesinde de aynı şeyi yaşadık biz. 2003 yılında yaşanan 1 Mart
tezkeresi görüşmeleri sonunda önce "Hayır" diyerek efelendik,
arkasından kendiliğimizden "Evet" demek zorunda kaldık.
2011 yılında NATO'nun Libya'ya gerçekleştirdiği müdahale sırasında önce "NATO'nun
Libya'da ne işi var?" diye diklendik, arkasından Libya'yı
bombalayan uçaklara İzmir'de üs sağladık.
Özetle; bizim dış politikamız biraz da "Ebem yaylaya gitmiyor ama
dedem öpe öpe götürüyor" şeklinde dış faktörlerin etkisiyle
şekillenmektedir. Dolayısıyla; IŞİD'e karşı yapılacak uluslararası müdahale
konusunda da durum aynı olacaktır. Türkiye bu koalisyonda mutlaka bir şekilde
yerini alacaktır.
Ömer Sağlam
______________
1-http://www.postmedya.com/analiz/nasuhi-gungor-tayyip-erdogani-yahudi-lobisi-isbasina-getirdi-h95100.html,
2-Aynı
kaynak,
3-http://www.odatv.com/n.php?n=naduhiydi-istisnai-oldu-2904131200,
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.