MHP'nin Seçim Beyannamesini Ben Yazmadım Ama [Ömer Sağlam]
MHP'nin 7 Haziran 2015 genel seçimleri için
hazırlamış olduğu Seçim Beyannamesi'nin Alevilerle ilgili olarak medyaya
yansıyan ve Sayın Bahçeli tarafından seçim meydanlarında dile getirilen
hususları duyunca, doğrusu oldukça heyecanlandım. Devlet Bahçeli'nin ağzından
duyduk ki; MHP iktidara gelirse, cem evlerine yasal statü verecek, devlet
bütçesinden buralara kaynak tahsis edecek, gerek cem evlerindeki dini ayinleri
yöneten, gerekse Alevilikle ilgili diğer edep ve erkanı öğretecek olan
dedelerin yetişmesi için İlahiyat Fakültelerinde bir bölüm oluşturacak ve
Diyanet İşleri Başkanlığı'nı, Aleviliği de temsil edecek şekilde yeniden
yapılandıracak.
İşte bu hususları duyunca, gerçekten
heyecanlandım. Çünkü bu hususlar, bizim yıllardır savuna geldiğimiz ve yazılarımızda
öteden beri savunduğumuz düşüncelerdir. Esasen MHP'nin savunduğu pek çok husus,
zaman zaman tarafımızca da dile getirilen hususlardır. Mesela Sayın Bahçeli Nisan/2012 ayı içinde
twitter hesabından takipçileriyle;
"Bir rüyamı, bir düşüncemi sizlerle paylaşmak ve
görüşlerinizi öğrenmek isterim. Bitlis'in Ahlat ilçesinde yeni bir
‘Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ için ne dersiniz? Çankaya Köşkü başkentimiz Ankara'da
Cumhurbaşkanlığı'nın daimi ikametgâhıdır. Cumhurbaşkanlığı Tarabya Yerleşkesi
de (Huber Köşkü) İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı'na tahsis edilen bir
ikametgâhtır. Bilindiği gibi Ahlat ilçemizin tarihi süreçte ve kültür
hayatımızda özel bir yeri ve anlamı bulunmaktadır. Acaba bu ilçemizde
Cumhurbaşkanlığı ikametgâhı için İstanbul'da olduğu gibi bir köşk yapılamaz ve
çevresinde kültür merkezi kurulamaz mı? Burası, en azından Türkçe konuşan
ülkelerin devlet ve hükümet başkanları zirvesinin toplantı yeri olarak
kullanılamaz mı? Böylece Türk dünyasına uzanan ve asırlık ülkülerin buluştuğu
bir kültür kenti olarak değerlendirilemez mi? Tartışılmasını ve muhatapları
tarafından dikkate alınmasını diliyorum.” şeklinde bir twit paylaşmıştı(1).
Oysa biz bu düşünceyi; Sayın Bahçeli'den
yaklaşık 5 yıl önce olmak üzere 12 Eylül 2007 tarihinde “Diyarbakır Türkiye’nin Yazlık Başkenti Olsun” başlığı ile başlı başına bir makale yazarak
dile getirmiş ve şöyle demiştik:
"…İşte bu noktada ben Diyarbakır’ın devletin yazlık başkenti
yapılmasını teklif ediyorum! Böylelikle başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devlet
erkânı hiç olmazsa senenin belli bir dönemini orada geçirir ve bölgedeki devlet
hakimiyeti iyice pekişmiş olur. Ayrıca bölgenin kalkınmasına da ivme
kazandırılmış olur. Diyarbakır lafı, elbette sadece simgesel bir anlam
taşımaktadır. Diyarbakır’ın yazları çok sıcak olduğunu düşünürsek, devletin
zirvesinin yazları Diyarbakır’a taşınması biraz zor görünüyor. Bu sebeple
yazlık başkent, başka bir yerde, örneğin Van Gölü’nün kenarındaki Van, Tatvan
gibi bir yerde de kurulabilir. Örneğin Ahlat ve Adilcevaz, bu iş için biçilmiş
kaftandır. Zira Ahlat ve Adilcevaz, Anadolu Türklüğü’nün merkezi ve Anadolu’ya
giriş kapısıdır. Bunlara ilave olarak, Malazgirt ve Erzurum da devletin yazlık
başkenti olabilecek önem ve anlama sahip bulunan yerlerdendir. Bunların yanında
Doğubeyazıt’taki İshakpaşa Sarayı’ndan iyi bir Cumhurbaşkanlığı köşkü
olabileceğini de belirtmem gerekir...”(2).
Bu durumu Bahçeli'nin twitinin medyaya yansıdığı günlerde "Sayın
Bahçeli Özür Dilerim O Düşünce Bize Aittir Efendim" başlığı ile
yazmış olduğum bir yazıda da dile getirdiğimi belki hatırlayan okuyucularım
olabilir(3).
Bu konuda ne demek istediğimi merak eden okuyucularıma şunu
demek isterim; yani aklın yolu bir. İnsanlar bazen geç de olsa aynı doğruda
veya aynı noktada birleşebiliyorlar. Demek ki, MHP yönetimi ve MHP yönetimine
danışmanlık yapan kişilerle yolumuz zaman zaman kesişebilmektedir. Elbette
internetin ve özellikle sosyal medyanın gücünü de unutmamak gerekir. Bunun
yanında benim yazılarımın, genelde bazı MHP yöneticilerinin ve MHP yönetimine
yakın kişilerin de üyesi bulundukları ortamlarda yayınlandığını dikkate
alırsak; bu kişilerin benim dile getirdiğim hususları, bir şekilde parti
yönetimine ulaştırdıklarını ve onların
da bu hususları değerlendirmeye aldıklarını düşünmek aklın gereğidir ve bu
durum hayatın olağan akışına uygundur. Eğer böyle ise bu durum, ancak ve ancak
benim gururumu okşar. Ah keşke MHP yöneticileri, bu konularda benim gibi
adamlardan daha geniş çapta istifade edebilmeyi becerebilselerdi. Ah keşke MHP,
seçim beyannamesine, iktidara geldiklerinde Ahlat'a veya Doğu Anadolu'nun yahut
Güneydoğu Anadolu'nun başka bir yerine Cumhurbaşkanlığı köşkü yapılacağına dair
de bir şeyler yazsaydı...
Bununla birlikte, gecikmeli de olsa bizim
yaklaşık 7 sene önce Alevilerle ilgili olarak dile getirdiğimiz bazı hususlara
seçim beyannamesinde yer veren MHP yönetimini içtenlikle kutluyorum. MHP, böyle
yapmakla kesinlikle doğru yapmıştır ve seçimlerde bunun semeresini mutlaka
göreceklerdir. Elbette Alevi kardeşlerimiz makul ve mantıklı düşünürlerse.
Şimdi de gelelim MHP'nin 2015 yılında topluma deklare
ettiği hususları, bizim bundan yaklaşık 7 sene önce olmak üzere, 06 Ocak 2008
tarihinde yayınlanan "Bektaşi
Vari Temellerden Birisi ve Tekke Köyü Alevi Enstitüsü" başlıklı yazımızda ne şekilde dile
getirdiğimize. Bahse konu yazımızda geçen konu
ile ilgili paragraf ve satırlar şöyledir:
... Birçok insan gibi bizim de şu küçücük aklımızla tahmin ettiğimiz
gibi, AKP’nin "Alevi Açılımı"
adı altında başlatmış olduğu çalışmaların bir hayli gürültü patırtı koparacağı
kesinleşmiş bulunmaktadır. Söz konusu açılımı, AKP adına pişirip kotarmakla
görevli olan İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu’nun açıklamaları, adeta bu
gürültü ve patırtının işaret fişeği gibidir. "Aleviliğe bir kurumsal statü kazandırılması için Diyanet
bünyesinde bir birim kurulması gerektiğine işaret eden" Reha Çamuroğlu şöyle diyor:
"Diyanet
yetkilileriyle de görüştüm. Yeni açılım konusunda onlar farklı düşünüyor. ’Bir
müessese, bir kurum olarak düşünülüyorsa, bu bize bağlı olmasın, ilgili devlet
bakanlığına ve başka bir yere bağlı olsun’ diyorlar. Bakanlık bünyesinde bir
genel müdürlük veya daire başkanlığı da olabilir".
AKP’li diğer Alevi Milletvekili İbrahim Yiğit
ise Reha Çamuroğlu’nu teyiden şöyle demiş: "Diyanet,
anayasal sıkıntılar nedeniyle bünyesinde böyle bir birim kurulmasına sıcak
bakmıyor. Bizim de isteğimiz, ilgili devlet bakanlığına bağlı bir birim
olabilir".
İşte size toplumsal ayrışmanın ve
farklılaşmanın bir formülü daha. Sıradan bir vatandaş olarak biz bile, aylardır
bunları yazıp söylerken, Reha Çamuroğlu gibi düşünen vekil ve güya aydınlar, bu
tehlikeyi sezemiyorlar mı sanki. Aynı
habere göre Bazı AKP’li vekillerin "Cemevlerine ibadethane statüsünün
verilmesinin, Tekkeler de bu kapsama alınsın talebine yol açacağı"
endişelerini dile getirmeleri üzerine Reha Çamuroğlu’nun söylediği "Cemevleri
konusu ile tekkeler konusu farklı. Sünni akımlar ibadetlerini camilerde yapar.
Böyle bir tehlike görmüyorum" şeklindeki sözler de tam bir
şaşkınlık ve cehalet ifadesi olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır(*). Eğer öyle
değilse art niyetli olarak söylenmiş sözlerdir. Zira Çamuroğlu, semah dönmeyi
bir ritüel, bir âyin olarak görmek yerine bir ibadet olarak görmekle
yetinmiyor, sanki Aleviliği de ayrı bir din olarak mütalaa ediyor gibidir.
Oysa bu ülkede alevi vatandaşlarımız da diğer
Müslümanlar gibi ibadetlerini camilerde yapmaktadırlar. Hacı olmak için de
Necef, Kûfe ve Kerbela’ya değil, Mekke’ye gitmektedirler. Reha Çamuroğlu ve
onun gibi düşünenlerin, AKP’nin diğer alevi vekillerinden Sayın Hüseyin Tuğcu’dan
bu konuda alacakları epeyce dersler vardır. Zira Hüseyin Tuğcu hem bir
ilahiyatçı, hem bir öğretmen ve hem de bir akademisyendir. İnanıyorum ki; Reha
Çamuroğlu gibi adamlara anlatacakları çok şeyler vardır...
İbrahim Yiğit’in "Diyanet, anayasal sıkıntılar nedeniyle bünyesinde böyle bir birim
kurulmasına sıcak bakmıyor. Bizim de isteğimiz, ilgili devlet bakanlığına bağlı
bir birim olabilir" şeklindeki sözleri de saçmalığın dik alasıdır.
Zira, AKP, bu konuda çıkması muhtemel anayasal sıkıntıları aşabilecek güç ve
kudrette olan bir partidir! Üstelik 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandumda
%69 halk desteğini almış bir partinin, bu konuda sıkıntı yaşayacağını hiç
sanmıyoruz. Değiştirirsiniz anayasanın ilgili maddesini, olur biter. Değil mi
efenim?
AKP’nin "Alevi Açılımı" adı altında
yürütmekte olduğu çalışmalar nasıl sonuçlanır bilmiyoruz ama, Abdal Musa
Vakfı’nın yapmış olduğu ve Alevlikte gerçekten de bir "Reform" anlamına gelen çalışmaları çok anlamlı ve
yerinde buluyoruz.
Habere göre Abdal Musa Vakfı, Alevilik’te dinsel hiyerarşinin başında bulunan
dedelerinin "soydan gelme" geleneğini sona erdirmeyi hedefleyen
bir proje hazırlayarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunmuş bulunmaktadır.
Gül’ün incelemeye aldığı projeye göre Alevi dedeleri için bir enstitü
kurulacak, dedeler bu enstitüde sınavla belirlenecek. Antalya’nın Elmalı ilçesi
Tekke Köyü’nde kurulması düşünülen "Alevi
Enstitüsü"nün Akdeniz Üniversitesi’ne bağlı olarak hizmet vermesi de
planlanıyormuş. Habere göre; akademisyenlerin ders vereceği enstitüde, Alevi
din adamı olmak isteyen gençler öğrenim görecek, Aleviliğin kökeni, tarihsel
gelişimi, Türkiye’de ve dünyada Alevilik, Aleviliğin kolları, Alevi ve
İslamiyet, dedelik makamı gibi konularda eğitileceklermiş...(**).
Ülkemizin
birliği ve milletimizin dirliği açısından bundan daha güzel bir haber olabilir
mi? Alevi vatandaşlarımızın dede adı altında faaliyette bulunan bir takım cahil
cühela adamların telkin ve bilgilendirmesi yerine, bu işi bilimsel bazda
öğrenmiş insanlar tarafından bilgilendirilmesinden daha makul ve mantıklı ne
olabilir ki. Bugün en küçük köy ve mezra imamlarını bile İlahiyat Fakültesi’ni
veya İlahiyat Meslek Yüksek okulunu bitirmiş ve KPS sınavında, belirlenen puanı
tutturmuş adaylar arasından seçme aşamasına gelmiş bir ülkede, ilkokul mezunu
bile olmayan dedelerin, üniversite mezunu alevi vatandaşlarımıza ayin ve zikir
yaptırmaları, telkin ve tavsiyelerde bulunmaları asla makul karşılanamaz. Tıpkı, okumuş,
yazmış ve aydın sayılabilecek Sünni vatandaşlarımızın, şeyh ve meşâyih adı
altında kerameti kendinden menkul bazı cahil cühelâ din adamlarından telkin ve
tavsiye almalarının makul ve mantıklı karşılanamayacağı gibi...
Kurulması
düşünülen enstitü için seçilen yerin konumu da bir hayli ilginç doğrusu. Elmalı
İlçesi’nin Tekke Köyü. Bu köy, galiba CHP lideri Deniz Baykal’ın da köyüdür.
Olmasa bile Sayın Baykal’ın sık sık misafir olduğu bir belde ve seçim çevresi.
İnşallah Sayın Baykal ve CHP de destek verir ve bu proje tez zamanda hayat
bulur... Kurulması düşünülen enstitünün, Akdeniz
Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulması ve bir enstitü şeklinde oluşturulması
fikri gayet yerinde. Zira enstitü şeklinde düşünülmesi, Alevilikle ilgili
bilimsel tez çalışmaları ve akademik düzeyde bilimsel araştırmalar yapılmasına
da imkan sağlayacaktır. Bu bakımdan Selçuk Üniversitesi bünyesinde bulunan "Mevlana
Araştırmaları Merkezi" de umarım en yakın zamanda enstitü şekline
dönüştürülerek bilimsel tez çalışmaları ve araştırmalar yapılmasına imkan
sağlanır. "Tekke Köyü Alevi Enstitüsü"ne ilave olarak,
Nevşehir Üniversitesi’ne bağlı bir "Hacı Bektaş-ı Veli
Enstitüsü" kurulması da hiç fena fikir değildir. Bu da benim
Alevi vatandaşlarımıza bir önerim olsun isterim.
Ömer Sağlam
Dipnotlar:
1-
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber52883-Bahceliden_Ahlata_Cumhurbaskanligi_Kosku_onerisi.html,
3-
http://sessizliginsesleri.blogspot.com.tr/2012/04/sayn-bahceli-ozur-dilerim-o-dusunce.html ,
4- "Bektaşi Vari
Temellerden Birisi ve Tekke Köyü Alevi Enstitüsü" başlıklı yazımız, 6
Ocak 2008 tarihinde http://www.haberakademi.net. isimli internet sitesinde yayınlanmıştır( http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=makaleoku&hid=5968).
Marmara Ü. öğretim üyelerinden Doç. Dr. Mustafa Aksoy ve Zekeriya Kökrek
tarafından yönetilen söz konusu internet sitesi, sonraki tarihlerde yayınına
son vermiş bulunmaktadır.
(*) Ayrıntılar için bk. 02.01.2008 tarihli
Milliyet Gazetesi, "Alevi kurumları bakanlığa bağlansın" başlıklı ve
Önder Yılmaz imzalı haber.
(**) 01.01.2008 tarihli Akşam Gazetesi, "Haydi
dedeler okula" başlıklı ve Ali Ekber Ertürk imzalı haber.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.