Suriyeliler Derhâl Sınır Dışı Edilmelidir [Ömer Sağlam]
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun geçenlerde Mersin'de yapmış olduğu bir konuşmada sarf ettiği "Ülkemizde barınan Suriyelileri
ülkelerine geri göndereceğiz" şeklindeki sözlerinden hareketle
facebook'ta "Alkışlıyorum"
başlıklı şu yorumu yapmıştım:
"Kemal Kılıçdaroğlu:
'Suriyelileri geri göndereceğiz' dedi. Kılıçdaroğlu'nu alkışlıyorum. Aynı
çıkışı MHP'den de bekliyorum. Zira Suriyelilerin içinde 1915 yılında Tehcire
tabi tutularak Suriye'de özellikle Halep civarına yerleştirilen Ermenilerin
torunları da var! Bu adamlar derhal sınır dışı edilmelidir."
Yapmış olduğum bu yorum,
CHP'ye oy veren ve sempati duyan okuyucularım ve takipçilerim tarafından büyük
ilgi görmüş durumda. CHP adına kurulduğu söylenen bir facebook grubunda 300'e
yakın kişi bu yorumu beğendiğini söylemiş. Ayrıca yapmış oldukları yorumlarla
bana iştirak etmişler. Yapılan yorumlardan bazıları şöyle:
- Ünal Yıldırım: "Türkiyedeki Suriyelilerin tamamı
rejime muhalif unsurlardır. akp+abd+israil +suud+katar+urdun oyun planını için
getirildiler. Rusya oyunu bozdu, tutmadı. Bunların barındığı kamplar, işid daiş
nusra çeteleri niın insan kaynak merkezleridir buralar. Dağıtılımazsa Suriye
katil sürülerini alinden kısa zamanda kurtulamaz."
- Hamiyet Güngör: "En büyük
vaad."
- Ada Ayçin: "İnşallah en kısa
zaman da"
- Nalan Saraçoğlu: "
İNŞALLAHHH..."
- Nesrin Süvari Bakkal: "CHP ye de
bu yakışır. Bravo valla, gitsinler..."
- Emel Kızılay: "E yani gitsinler
artık sırtımızdan geçinip, hakkımızı yedikleri yeter artık"
- TC Nevin Gürses:
"Gitsinler..."
- Naz Karadaş: "Geç kaldınız"
- T.C. Necla Aygün: "Evet
kesinlikle ülkelerine gitmeliler"
- Elif Kaygusuz: "Türkiye
Türklerindir; herkes yurdunda yaşasın"
- TC Aysel Günay: "2 milyon
Suriyeli geri gönderilmeli; gördükçe çok üzülüyorum."
- TC Sündüz Bozkurt: "Harika olur
.Üç kuruşluk emekli maaşımızla onları beslemeye mecbur değiliz. Kendi ekmeğini
yediği ülkeye ihanet edenler burada neler yapmaz ki.Eğer Hükümetler sevap
yapmak istiyorsa kendi öz vatandaşına yapsın; birçok mağdurumuź hastamız
işsizimiz var onlarla ilgilensin.."
Evet; görüldüğü gibi çoğu
bayan olan CHP'li okurlarımın ve takipçilerimin görüşleri bu meyanda. Diğer
yorumlar da bu minval üzeredir, sadece bir bölümünü alabildim buraya.
Aynı yorumu, başka facebook
gruplarında da paylaştım. Ancak nedense bu yoruma en çok rağbeti CHP'li
seçmenler göstermiş bulunuyor. Demek ki; Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin'de bu sözü
rastgele söylememiş. Tabanının ortak sesini dile getirmiş. Kutluyorum, CHP
Genel Başkanı'nı ve CHP'li seçmeni. Şahsen benim kanaatim de bu yöndedir. Bu
adamlar hiç vakit geçirilmeden ülkelerine gönderilmelidir. Yani toptan sınır
dışı edilmelidir!
Kemal Bey'in, Suriyeliler
konusunda sarf etmiş olduğu sözleri duyan dinci gazete Vakit hemen manşeti
atmış: "Kılıçdaroğlu'u açıkladı: Suriyelileri kovacağım". Kılıçdaroğlu tam olarak öyle
demedi elbette, ancak öyle dese bile yeri vardır. Zira bu topraklar, hainlerin
sığındıkları güvenli bir liman değildir. Bu ülke, her önüne gelenin bedavadan
karnını doyurduğu "Hacı Baba
Tekkesi" değildir. Bu coğrafyanın vatan yapılmasında rolü
olmayanların, bu topraklar için kan ve ter dökmeyenlerin, bu toprakların
nimetlerinden istifade etme hakları da yoktur. Neymiş efendim; "Kur'an,
bütün Müslümanların kardeş olduğunu söylüyor. Onun için Suriyeli Müslüman
kardeşlerimize yardım etmemiz dini bir vecibedir...".
Hadi canım sen de; siz hangi
Müslüman kardeşimizden, hangi İslam'dan bahsediyorsunuz? Suriye'den gelenler ne
kadar Müslümanlar? Suriye'den gelenlerin kaçı gerçek anlamda Müslüman?
Ülkesinin altını üstüne getiren, kurulu düzeni bozan, sonra da kıçı sıkışınca
ülkesini terk edip yabancı ülkelere sığınan adamlara hiç Müslüman mı denirmiş?
Ya da diğer kardeşleri Beşar Esat'a karşı mücadele ederken, Türkiye'ye kapağı
atıp yan gelip yatan insanlara hiç Müslüman mı denirmiş? Sen önce Beşar Esat'ı
karşına al, Suriye'nin iç işlerine alabildiğine burnunu sok, Suudi Arabistan,
Katar, Ürdün, ABD ve İsrail ile bazen örtülü, bazen de açıktan işbirliği
yaparak Suriye'nin düzenini boz, arkasından da gaza getirip devlet düzenine
karşı çıkardığın adamlar Beşar Esat karşısında mağlup olup kapına dayanınca
mecburen kapılarını aç!
Allah'ın Ayetlerini
Çarpıtıyorsunuz!
Hayır efendim; sizin yaptığınız,
Kur'an'da geçen "İnnemel mü'minûne ihvetün=Bütün Müminler
kardeştir..." ayetinin gereğini yaparak, Müslüman kardeşlerine
yardım etmek değil, hatalarınızın, günahlarınızın bedelini ödemektir. Çünkü
Suriye'deki muhalefeti siz tahrik edip, ayaklandırdınız. Onları siz harekete
geçirdiniz. Şimdi de bedelini ödüyorsunuz! Daha doğrusu, kendi hatanızın
bedelini bize, yani topyekun Türk Milleti'ne ödetiyorsunuz. Hem de Allah'ın ayetlerini çarpıtma pahasına
yapıyorsunuz bütün bunları.
Zira "Biz Suriyelilerle din kardeşiyiz,
onun için onlara yardım etmek zorundayız..." şeklindeki gerçek
dışı propagandanıza dayanak teşkil eden ayetin tam anlamı şöyledir: "Müminler
ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan
korkun ki esirgenesiniz."(K.Kerim, Hucurât/10).
Oysa siz sadece ayetin baş
kısmını alıyorsunuz. Yani Türk halkına sadece ayetin baş kısmını anlatıp,
ülkemize sığınan yaklaşık 2 milyon Suriyeliye bu ayetin emri gereğince yardım
ettiğinizi söyleyerek yalan söylüyorsunuz. Oysa yapılması gereken, ayetin
ikinci kısmıdır. Yani "Müslüman kardeşlerinizin arasını bulmak..."
Peki, bunun gereğini yapıyor musunuz? Suriye'de muhalefetle Beşar Esat
yönetiminin arasını bulmak için neler yaptınız bugüne kadar? Yapmadınız değil
mi? Hatta Suriye'de muhalefetle Esat'ın arasını bulmak isteyenlere karşı
çıktınız, onları suçladınız. Bunun için sözüm ona "Şerefli Yalnızlık"ı
tercih ettiniz. Suriye muhalefetine alabildiğine yardım ettiniz. Suriyeli
muhalefet liderlerine muteber adam muamelesi yaptınız, onları Türkiye'de
ağırladınız ve Türkiye'de toplantılar yapmalarına imkân tanıdınız. Bütün bu
hatalarınızı, "İslam Kardeşliği" geyikleriyle 2 milyon Suriyeliye
hazinemizden 5 milyar dolar harcayarak Türk Milleti'ni saf yerine koydunuz.
Ancak hayır; Türk Halkı aptal ve
saf değildir. Bütün gerçekleri görüyor. İşte yukarıda örneklerini verdim; Türk
insanı artık bu ülkede barındırılmakta olan ve bütün ülke sathına yayılarak
sokaklarımızı işgal eden ve halkımızın merhamet duygularını alabildiğine
sömüren bu insanlardan huzursuzdur kardeşim. Artık bu insanların, ülkelerine
gönderilmesini istiyor insanlarımız.
Kılıçdaroğlu Ne Demişti?
Kılıçdaroğlu'nun, yandaş ve dinci
basının "Kılıçdaroğlu Suriyelileri Kovacak" şeklinde yanlı ve
yanlış manşetler atmasına sebep olan ve Mersin'de dile getirdiği sözleri
şöyledir:
"Sözüm söz, Ortadoğu’ya barışı getireceğiz. Hiçbir ülkenin iç
işlerine karışmayacağız. Suriyeli kardeşlerimizi de geri göndereceğiz. Kusura
bakmayın. Her insan doğduğu toprakta mutlu olur, her insan ülkesinde mutlu
olur. Oraya birileri silah gönderdi, biz dostluğumuzu göndereceğiz. Birileri
silah gönderdi, biz kardeşliğimizi göndereceğiz. Biz o akrabalarımızla beraber
oturacağız, konuşacağız. Ülkelerindeki sorunları beraber çözeceğiz. Sözüm söz,
Ortadoğu’ya barışı biz getiririz. Çünkü bizim yüreğimizde insan sevgisi var.
Çünkü biz insanı seviyoruz, insana saygı duyuyoruz. Temel kuralımız bu...”(1).
Aynı Çıkışı Bahçeli'den de
Bekliyoruz
Peki; bu sözlerin içinde hiç
kovmak ve def etmek fiili var mı? Yok. Kılıçdaroğlu, yapılması gerekeni
söylüyor. Dolayısıyla; kendisini içtenlikle kutluyorum. Çünkü doğru ve isabetli
yaklaşımlardır bunlar. Üstelik aynı şeyi MHP lideri Sayın Bahçeli'den de
bekliyoruz. MHP de, Suriyeliler
konusundaki tavrını net bir şekilde ortaya koymalı ve bu insanları sınır dışı
edeceğini açıkça dile getirmelidir. Zira böyle "din kardeşliği", böyle "İslam kardeşliği" filan olmaz. Türkiyeli din
kardeşlerinizin hakkı olan kaynakları, sözüm ona Suriyeli din kardeşlerinize
peşkeş çekerek din kardeşliği yapılmaz.
Bu sebeple, Sayın Bahçeli'nin
2013 yılında yapmış olduğu bir konuşmada dile getirdiği şu hususların gereğini
yapmasını ve hatta MHP'nin yarın açıklanacak seçim beyannamesinde bu konuyu
açıkça dillendirmelerini bekliyoruz. Bahçeli, 2013 yılında Kütahya'nın Domaniç
ilçesinde düzenlenen Hayme Anayı Anma Şenlikleri'nde yapmış olduğu konuşmada
şöyle demişti bu konuda:
"Başbakanın Domaniç'ten haberi
yoktur. Domaniçli ne yer, ne içer, ne giyer başbakan ve hükümetinin gündeminde
ve umurlarında değildir. Başbakan Gezi Parkı'yla oyalanırken, hala Gezi Parkı
üzerinden nemalanmaya ve oy devşirmeye çalışırken bu ilçemiz aklında bile
değildir. Başbakan Erdoğan, sizlerin şu yoklukla kıtlıkla ödediğiniz vergileri
Suriyeli muhaliflere saçmaktadır. Mısırdakilere dağıtmakta, Mursi'ye peşkeş
çekmektedir. Bölücüler için sarf etmektedir. İmralı canisinin
yattığı hücresini baştan inşa etmek, yenilemek için harcamaktadır. Ama sıra
size gelince bütçe dengesi hatırlatılmakta sözde ekonomik bahaneler ileri
sürmektedir. Soruyorum hepinize sizler açken, işsizken ve çaresizken başbakan
ve hükümetinin sağa sola kendi kazançları gibi para yağdırmasını ahlaklı
buluyor musunuz? Geliriniz hızla erirken başbakan ve hükümetinin israfını meşru
ve insaflı görüyor musunuz?"(2).
Özetleyecek
olursak; ülkemizde yıllardır barındırılmakta olan ve bunun için milli
servetimizden 5 milyar doların üzerinde bir payı sarf ettiğimiz 2 milyon
Suriyeli'nin, öncelikle, güzellikle ve güvenlikleri garanti altına alınarak
ülkelerine dönmeleri temin edilmeli, güzellik işe yaramazsa bu sefer zorla
sınır dışı edilmelidirler. Aksi durumda biz, sizin lanse etmeye çalıştığınız ve
siyasi menfaatlerinize alet ettiğiniz bu şekildeki İslam kardeşliğini
tanımıyoruz beyler. Bunun adı kardeşlik filan değildir çünkü. Bunun adı düpedüz
enayiliktir, kerizliktir ve Suriye konusunda yapılan siyasi hataları gizlemeye
çalışmaktır.
Üstelik
bu adamlar sınırdan ülkemize girerken gerekli ve yeterli incelemenin
yapıldığını da sanmıyoruz. Bunların, kimler olduğunu, aralarında Türk
düşmanlarının bulunup bulunmadığını, mesela bu insanların arasında PKK
militanlarının ve 1915 yılında Tehcir'e tabi tutularak Suriye topraklarına
yerleştirilen Ermenilerin torunlarının da olup olmadığını biliyor musunuz? Hiç
sanmıyorum. Çünkü biz, Suriye sınırımıza yeterince hakim değiliz şu anda.
Sınırımız tıpkı bir makarna süzgeci gibi delik deşiktir. Her önüne gelen elini
kolunu sallayarak gelip gidiyor Türkiye ile Suriye arasında. Ülkemize
yerleşmelerine göz yumulan bu insanların zaman zaman kendi aralarında kavga
yaparak şehirlerimizin huzurunu kaçırdıkları da cabasıdır...
Ömer Sağlam
_____________
1-
http://www.bugun.com.tr/son-dakika/kilicdaroglu-suriyeli--haberi/1605325,
2-
http://www.haberler.com/bahceli-vergiler-suriyeli-muhaliflere-5007395-haberi/
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.