Son birkaç aydır AKP'de "Parti fabrika ayarlarına geri dönmelidir" şeklinde bir söylem geliştirilmiş bulunuyor. Bununla ne kastediliyor, doğrusu bilmiyorum. Malum AKP, Milli Görüş geleneğinden gelmekle birlikte "Biz milli görüş gömleğini çıkardık" diyerek iktidar olmuş bir partidir. Gerek söylemleri, gerekse eylemleri ile Milli Görüş'ü bile fersah fersah geride bırakan bir görüntü sergilemektedir AKP. Mesela Erbakan'ın en büyük hayali olan "Taksim'e ve Çankaya'ya cami yapacağız" söylemini hayata geçirmiş bir partidir AKP.
MHP de Fabrika Ayarlarına Dönmelidir [Ömer Sağlam]
Son birkaç aydır AKP'de "Parti fabrika ayarlarına geri dönmelidir" şeklinde bir söylem geliştirilmiş bulunuyor. Bununla ne kastediliyor, doğrusu bilmiyorum. Malum AKP, Milli Görüş geleneğinden gelmekle birlikte "Biz milli görüş gömleğini çıkardık" diyerek iktidar olmuş bir partidir. Gerek söylemleri, gerekse eylemleri ile Milli Görüş'ü bile fersah fersah geride bırakan bir görüntü sergilemektedir AKP. Mesela Erbakan'ın en büyük hayali olan "Taksim'e ve Çankaya'ya cami yapacağız" söylemini hayata geçirmiş bir partidir AKP.
Çankaya'ya belki cami yapmamıştır ama (gerçi köşkün hemen yanı
başında Hasan Tanık Camii diye küçük çaplı bir cami yapılmıştır), Çankaya'yı
caminin yanına taşımıştır! Daha doğrusu önce Çankaya'yı Beştepe'ye taşımıştır,
arkasından da oraya "Millet Camii" adıyla devasa boyutlarda dört
minareli bir cami kondurmuştur. Belki Taksim'e cami yapamamıştır ama en azından
Taksim'den de görünecek biçimde Çamlıca Tepesi'ne ve Ataşehir'e birer cami
kondurmuştur. Şimdilerde Kadıköy İskelesi civarındada bir cami yapmak için
uğraş vermektedir.
Saydığımız bu camiler genelde "Selatin Camii-Sultanlara
Layık Camii" evsafında camilerdir. Bunun yanında şehirlerimiz irili ufaklı
birçok cami ile donatılmıştır. Bunlara ilave olarak; okullarda ve devlet
dairelerinde başörtüsü sorunu çözülmüş, dindar nesil yetiştirme projesi
kapsamında orta dereceli okulların müfredatları dini dersler yönünden
zenginleştirilmiş, 28 Şubat sürecinde kapanma noktasına gelen Kur'an Kursları,
İmam-Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri canlandırılmış, yenileri açılmış ve
Diyanet teşkilatı, personel ve altyapı bakımından zenginleştirilmenin yanında,
çıkarılan yeni teşkilat yasası ile adeta Modern Şeyhülislamlık statüsüne
kavuşmuştur.
İtiraf edelim ki; Merhum Erbakan bile bu yapılanları görseydi
gözlerin inanamaz, partilerini "Arka Kapıdan Kaçanlar Partisi"
olarak nitelendirdiği öğrencileriyle kesinlikle gurur duyar, onları bağrına
basardı.
Bütün bunları görünce; AKP yöneticilerinin "Partiyi
fabrika ayarlarına döndürmek" ten maksatlarının ne olduğunu
anlamakta güçlük çekiyorum ben. Herhalde; "iyiden iyiye Milli Görüş
gömleğine büründük, artık millete verdiğimiz sözü tutup, bu gömleği bir kez
daha çıkarma vakti gelmiştir" diyor olamazlar. Eğer öyle demek istiyor
olsalardı, yaşı bir hayli ilerlemiş ve siyasetten elini eteğini çoktan çekip,
kendisini STK çalışmalarına adamış Milli Görüş geleneğine mensup İsmail
Kahraman'ı tekrar siyasete döndürtüp, TBMM Başkanlığına aday göstermezlerdi!
MHP ve CHP de Fabrika Ayarlarına Dönmelidirler
AKP ne yapar, ne eder bizi fazla ilgilendirmiyor! Umarım
milletin hayrına olacak şekilde, milli birliğimizi yeniden tesis edecek biçimde
yeniden ayar verirler partilerine. Ancak AKP'den daha öncelikli olarak
muhalefet partileri CHP ve MHP dönmelidir kendi fabrika ayarlarına. Çünkü her
iki parti de hem fabrika ayarlarından saptılar, hem de buna bağlı olarak
halktan koptular. Her iki partinin de bugün yaşadıkları sorunun temel sebebi,
temel ilkelerinden ve kuruluş felsefelerinden kopmuş olmalarıdır.
Çünkü üzülerek söylemek gerekirse; CHP altı ilkesinden Halkçılık
ilkesini, MHP ise 9 ışık içinde yer alan Toplumculuk, Köycülük,
Gelişmecilik-Halkçılık ilkelerini çoktan unutmuşlar ve halktan kopuk siyaset
yürütmeye başlamışlardır. Hele hele MHP, tamamıyla lider odaklı küçük bir
azınlığın yönettiği bir parti haline gelmiş bulunmaktadır.
İtiraf edelim ki; CHP ve MHP, her iki partinin de halka dönük
politika üretme konusunda sıkıntıları bulunmaktadır. Bu iki parti halka dönük
politika üretemedikleri gibi, kör topal da olsa iktidar partisi AKP'nin üretmiş
olduğu bu tür politikaları ha bire tenkit etmekte, çoğu kere bu politikalar
üzerinden halkı aşağılamaktadırlar. İşin daha da kötüsü halkı tahkir
ettiklerinin farkında bile değiller. Birkaç torba kömüre, birkaç paket
makarnaya oy veriyorlar diyerek fakir-fukarayı aşağılıyorlar ama, onları o
duruma düşürenlerin içinde vaktiyle kendilerinin ürettikleri yanlış
politikaların da olduğunu hiç düşünmüyorlar. Sanki ülkeyi, son 13 yıldır değil
de 92 yıldır AKP yönetiyormuş gibi davranıyorlar. Bu anlamda, Yeniçağ
yazarı Servet Avcının 12 Kasım tarihli "Sövün sövün halka,
açılırsınız" başlıklı yazısını son derece isabetli bulduğumu
belirtmek isterim.
Bu sebeple CHP'liler boşuna "biz neden iktidar
olamıyoruz?" diyerek ha bire kurultay yapıp durmasınlar; çünkü CHP'nin
fabrika ayarları bozulmuştur. Değil Yalovalı Kamyoncu Hasan'ın öğretmen oğlu
Muharrem İnce, ayarları bozulmuş CHP'nin başına feriştah da gelse CHP
asla iktidar olamaz. CHP'nin iktidar olabilmesinin tek yolu var; o da
1920'li yıllardaki fabrika ayarlarına geri dönmesi ve milletin kahir ekseriyeti
ile kucaklaşmasıdır.
Çünkü en azından bize göre; Kemal Kılıçdaroğlu oldukça başarılı
bir liderdir. CHP'ye basamak atlatamadı belki ama, en azından oyunu ve gücünü
korumayı başardı Kemal Bey! İddia ediyorum; eğer diğer yöneticiler, özellikle
de mahalli yöneticiler, halkla iletişim kurma ve politika üretme konusunda
Kemal Bey kadar başarılı ve samimi olabilseler, CHP şimdi çok daha iyi bir noktada
olurdu. Belki yine iktidar olamazdı ama en azından çok daha güçlü bir muhalefet
partisi olur ve AKP'ye kök söktürürdü! Kılıçdaroğlu'nun Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı için Ülkücü Mansur Yavaş'ı, Cumhurbaşkanlığı için de MHP'li
Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday göstermesi, gerçekten de önemlidir ve kendisine
duyduğu güvenin eseridir.
Keşke aynı şeyi Devlet Bahçeli de yapabilseydi. Bahçeli'nin
Mevlüt Karakaya'yı aday göstererek, Ülkücü Mansur Yavaş yerine Ak Partili Melih
Gökçek'in seçilmesini sağlaması, Ekmelettin İhsanoğlu konusunda yeterli
çalışmayı yapmayarak ve Kılıçdaroğlu'nu yalnız bırakarak Recep Tayyip
Erdoğan'ın önünü açması, 7 Haziran seçimlerinden sonra TBMM Başkanlığı için
CHP'nin adayı Deniz Baykal'a destek vermek yerine Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday
göstermek suretiyle AKP'li İsmet Yılmaz'ın TBMM Başkanı olmasını temin etmesi,
siyasi öngörü adına kabul edilebilir şeyler değildir. Geçtiğimiz Salı günü TBMM
Genel Kurulu'nda yemin ederken Ak Parti grubu tarafından hararetle
alkışlanması, belki de AKP'ye yapmış olduğu bütün bu yardımların karşılığıdır
Sayın Bahçeli'nin. Kim bilir!
MHP, 7 Haziran'a kıyasla 1 Kasım'da yaklaşık 2 milyon oy, 40
vekil kaybettiyse, sebebi Devlet Bey'in işte bu türlü siyasi öngörüsüzlükleri
ve uzlaşmaz tavrıdır. Bu sebeple Bahçeli, hiç kimseyi boş yere serçe, karınca
ya da tavşan olarak aşağılayıp hakir görmeye çalışmasın, bu sonucun yegane
suçlusu kendisidir. Bu bakımdan geçtiğimiz salı günü yapılan grup toplantısında
muhalifler için kullanmış olduğu, ajan, işbirlikçi, hain, sinek, kuş,
provokatör, devşirme, saray hafiyesi, münafık, müfteri, bozkurt görünümlü
aktrol, ak misyoner, gafil gibi nitelendirmeler hiç yakışmamıştır Devlet Bey'e.
Bahçeli Kutsal Değildir
Gelin görün ki; ne Sayın Bahçeli ne de kendisine adeta
taparcasına bağlı olanlar, asla sorumluluk almak niyetinde değiller. İyi
niyetle bile olsa tenkit edenlere en ağır hakaretlerle saldırıyorlar.
Geçenlerde bu kabil adamlardan birisi şöyle diyordu sosyal medyada: "Ben
Türk Milliyetçisiyim ve MHP'nin Türk Milleti'nin geleceğinin teminatı olduğuna
inandığım için de MHP'liyim. Sayın Devlet Bahçeli Beğ, hali hazırda MHP Genel
Başkanı'dır. MHP Genel Başkanlığı makamı da, kanaatimize göre Türk Kağanlığı
makamıdır. O makama bir başkası layık görülene kadar Bahçeli Beğ,
kutsalımızdır. Bu nedenle, hangi maksatla olursa olsun Sayın Bahçeli'yi tahkir
edenler, Türk Milletinin en yüksek makamını tahkir etmişlerdir
düşüncesindeyim."
Üzülerek belirtmek gerekirse; şu anda Bahçeli'nin çevresi işte
bu kabil adamlarla doludur. Böyle olunca da Sayın Bahçeli ve maiyeti, son
derece rahat ve onca seçim yenilgisine rağmen sorumluluk almaya yanaşmıyorlar.
Yanaşmadıkları gibi, muhaliflerini sürekli aşağılıyor, tahkir ediyor, olmadı
tehdit ediyorlar. Yeniçağ Gazetesi'nin haberine göre; olağanüstü kongre talep
edenleri muhatap alarak şunları söylemiş Devlet Bey:
"Olağanüstü kurultay yapmamak için tüm yetkimi kullanırım.
Olağanüstü kurultay için imza toplayabilirler ama ben yaptırmam. Buyursunlar
mahkemeye gitsinler. Bakalım kurultay salonuna nasıl girebilecekler. Hak
etmeyen kurultay salonuna giremez. Birileri şu anda parti
içinde dizayn çabası içinde. Ama bunların farkındayız.Tesadüf değildir, bu
saray projesidir. Sarayın desteği açık.”(*)
Olacak şey değil! Madem liderliğinize güveniyorsunuz, toplayın
tüzük kurultayını, önce delege seçimini yapın sonra da Genel Başkan seçimini.
Muhtemelen yeni delegeler de 1 Kasım seçimlerinde size oy veren 5.5 milyonun
içindekilerden oluşacaktır. O gün size oy verenler, yine vereceklerdir, bunda
çekinecek ne var da, kurultay isteyenlere vaktiyle parti tüzüğünde
maksatlı olarak yapılan düzenlemeyi işaret ederek "olmaz, isterlerse
mahkemeye gitsinler" diyorsunuz efendim...
Ömer Sağlam
(*) http://www.yenicaggazetesi.com.tr/bahceliden-salona-giremezler-tehdidi-125157h.htm
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.