Atatürk: Ey Millet! Allah Birdir, Şanı Büyüktür [Ömer Sağlam]
İslam'ı, tamamıyla şekilcilikten
ibaret görenlerce Atatürk inançları zayıf bir kişidir. Hatta kendisini dinsiz
ve din düşmanı olarak niteleyenler bile olmuştur. Oysa Atatürk, inançlı, hatta
dindar denilebilecek şekilde inançlı birisidir. Onun farkı, dini inancını,
başkalarının gözü önünde ve ulu orta yaşamaması ve din üzerinden siyaset
yapmamasıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni
23 Nisan 1920'de Ankara Hacıbayram Camii'nde kılınan Cuma Namazı'ndan sonra
açması ve 7 Şubat 1923'de Balıkesir'de Zağanos Paşa Camii'nde okunan bir
mevlitten sonra caminin minberine çıkıp "Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti,
sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara
dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı,
hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir..."
diye başlayan cümlelerle cemaate hitap etmesi gibi bazı örnekler varsa da, Atatürk, Cumhurbaşkanlığı süresince
Cumhuriyetin laik kimliğine hep sadık kalmış ve dini, kendi iç dünyasında
yaşamıştır.
Neylersiniz ki; avam dediğimiz
insanlar, insanların dinini ve dindarlığını, dine ilişkin şekli davranışları
üzerinden değerlendirmektedir. İşte bu yüzdendir ki; Atatürk halkın gözündeki
bu türlü dindarlık sınavında sınıfta kalmıştır! Halkın bu yönünü iyi bilen
siyasi muhalifleri ve muarızları da, zaten hep bu yönden vurmuşlardır
Atatürk'e.
Atatürk'ün rakı içiyor olması da
bazı çevrelerce onun dinsizliği ile açıklanmıştır. Oysa biz biliyoruz ki; sadece
Hilafet öncesi dönemde hükümdarlık yapan Yıldırım Bayezit değil, II. Selim'den
tutun da IV. Murat'a ve hatta İslamcı siyasetin temsilcisi olmakla bazı
çevrelerce neredeyse Evliya mertebesine çıkarılan II. Abdülhamit'e varıncaya
kadar pek çok Halife Padişah'ın alkollü içecekler kullandığı tarihi kayıtlarla
sabittir.
Kendisi de bir zamanlar alkolik
derecesinde içkiye düşkün olan Necip Fazıl'a göre "Ulu Hakan Abdülhamit Han" olan, II. Abdülhamit'in
alkollü içeceklerden "Rom" içtiği, bizzat torunu Ertuğrul Osman
tarafından ifade edilmiştir 1999 yılında Amerika'da gazeteci Güneri Civaoğlu'na
vermiş olduğu bir röportajda(1).
Ertuğrul Osman şöyle diyor bu konuda: "Dedem Rom
içerdi! Babama (Burhanettin Efendi) 'Bunun Kur'an'da bahsedilen şarapla
alakası yok. Şekerli su' derdi.. Alkolden bahsetmiyor".
En
azından bana göre; "benim" diyen
pek çok tarihçiden çok daha önemli bir tarihçi olan Murat Bardakçı ise şöyle
yorumluyor Ertuğrul Osman'ın bu sözlerini: "Abdülhamid'in
içki meselesini ben gündeme getirmiştim. Akşamcı demek onun dediği gibi; içki
meraklısı, alkolik demedik. Fakat içtiğini söyledik. Torunu söylüyor açık açık,
başka yoruma gerek var mı. Abdülhamid'in sırtından geçinenlere biraz zor
gelecek ama. Torunu söylüyor bunları.."(2).
Gazeteci Soner Yalçın ise "Hangi Osmanlı padişahları içki içerdi?" başlıklı yazısında; şair, padişah özel
katibi ve tarihçi olarak tanıttığı ve 11 tane kitap yazdığını belirttiği Osmanzade Taib Ahmed Efendi'nin (1660-1724) "Hadikatü’l-Müluk" isimli
kitabında I. Osman'dan II. Mustafa'ya kadar 22 Osmanlı Padişahı'nı hayatını
anlattığını ve bunlardan içki içenlerin isimlerini de zikrettiğini
söylemektedir. II. Mustafa'dan sonra
görev yapan padişahları da kendisi anlatan Soner Yalçın, II. Abdülhamit
konusunda alaycı bir ifade ile şöyle diyor: "II. Abdülhamid’in anılarına göre, kardeşi
padişah V. Murad’ı içkiye alıştıran, geceleri sık sık buluştuğu şair Namık Kemal’di. II.
Abdülhamid’in de içtiği biliniyor. Ama o ne rakı, ne şarap içiyordu. O, 'şeker suyu' rom
içiyordu!"(3).
Rom'un, ana maddesi şeker kamışı suyu olan ve alkol
derecesi en az %38 olan yüksek alkollü bir içki olduğunu konunun uzmanları
söylemektedirler!
Kızı Ayşe Osmanoğlu ise "Babam Sultan Abdülhamid"
isimli hatıratında babasının huy ve adetlerini anlatırken şöyle der:"...Akşam yatak odasına limonata, Frenk üzümü veyahut nar
şerbeti getirip bırakırlardı. Bazı geceler içerdi..."(4) Bize göre; bazı geceler içilen bu şey herhalde
su veya üzüm hoşafı değildi, düpedüz alkollü içeceklerden birisiydi! Eğer
Abdülhamid hayranlarının dediği gibi, Ayşe Osmanoğlu'nun "Bazı geceler içerdi"
şeklindeki ifadesinden maksat, mutat
üzere yatak odasına konulan limonata, Frenk üzümü veyahut nar şerbeti olsaydı,
Ayşe Osmanoğlu "Bazı geceler bunları içerdi" şeklinde bir ifade
kullanırdı. Oysa içilen şeyin ne olduğunu söylemiyor Ayşe Osmanoğlu. Üstelik,
mutat üzere yatak odasına konulduğunu söylediği şeylerden sonra cümleyi bitirip
noktayı koyuyor, arkasından da "Bazı geceler içerdi"
şeklinde yeni ve vurgulu bir cümle kuruyor. Bu ülkede "İçmek"
fiilinin tek başına kullanıldığında "Alkollü içecek içmek"
anlamına geldiğini küçük çocuklar bile bilir herhalde. Bu sebeple, kıvırmaya ve
tevile hiç lüzum yoktur.
Dolayısıyla; alkollü içki içmek
dinen günah ise (ki; elbette ayet ve hadisle açıkça haram ilan edildiğine göre
günahtır), şu halde bu günah, sadece Atatürk tarafından değil, bazılarının
üzerinde "İslam Halifesi" unvanı da bulunan pek çok Osmanlı
Padişahı tarafından da işlenmiştir! Şu
halde eğer buradan, içki içen insanlar aleyhine olmak üzere bir çıkarımda
bulunulacaksa, bu çıkarım herkes için geçerli olmalıdır. Üstelik bu günah,
Allah ile kul arasındaki bir meseledir ve başka insanları hiç ilgilendirmez.
Ayrıca; alkollü içki içen bir
adam, "alkollü içki haram değildir" demedikçe dinden
çıkmaz, iman dairesinden da ayrılmış olmaz.
Ne Atatürk'ün ne de içki içen Osmanlı padişahlarının, içkinin haram
olmadığına dair herhangi bir sözleri olmadığına göre; bu insanlara din
üzerinden saldırmanın ve onları çeşitli şekillerde itham etmenin, hatta bizzat
Allah'ın yetki alanına girerek onları dinsizlikle, imansızlıkla, din
düşmanlığıyla yaftalamanın vebalinin büyük olduğunu düşünüyorum ben...
Devam edecek...
Ömer Sağlam
1-Güneri Civaoğlu, "Abdülhamit'in
içkisi: Rom" başlıklı yazısı.
http://www.milliyet.com.tr/2007/11/15/yazar/civaoglu.html.
2-Ertuğrul Osman ve Murat Bardakçı'nın konuya ilişkin ses
kayıtları için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=4yevEfBb9eE,
3-
http://www.hurriyet.com.tr/hangi-osmanli-padisahlari-icki-icerdi-7713377,
4-Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamit, s. 27, 6. Baskı, Timaş
Yayınları, İstanbul, 2013.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.