Şu sözler kendisine aittir:
Joseph C.Grew'e Göre Lozan Barış Görüşmeleri ve İsmet Paşa [Ömer Sağlam]
Cumhurbaşkanı'nın geleneksel hale
getirdiği "Muhtarlar Toplantısı"nda Lozan Barış Anlaşması hakkında
söylediği ağır sözler, ister istemez tartışma konusu yapılıyor birkaç gündür.
Doğrusu bu çıkışıyla "Usta" tabirini fazlasıyla hak ediyor Sayın
Cumhurbaşkanı. Neyin ustası? Elbette siyasetin ustası. Zira Cumhurbaşkanı gördü
ki; FETÖ soruşturması kapsamında oklar Ak Parti'ye yöneldi, bazı Ak
Partililerin FETÖ'nün elebaşıyla fotoğrafları çıktı ve parti yönetimi bir
miktar zorda kaldı, hemen devreye girdi ve böyle bir suni gündem yaratarak
dikkatleri başka yöne çekti! Elbette daha önce pek çok kere yaptığı gibi...
Biz bu yazımızda, bir yabancının,
Lozan Görüşmeleri'ni yakından izleyen ve hadiselere birebir şahit olan ABD'li
diplomat Joseph C. Grew'in, Lozan Görüşmeleri ve bu görüşmelere katılan Türk
Heyeti hakkındaki kanaatlerini aktarmaya çalışacağız. Daha doğrusu, Mr.
Grew'in, bu konudaki hatıratını özetlemeye çalışacağız. Bu konuda istifade
ettiğimiz kaynak "LOZAN BARIŞ
KONFERANSININ PERDE ARKASI" isimli kitaptır(Örgün Yayınları,
İstanbul-2003). Kitabın kapağında, yazar olarak Dr. Rıza Nur ve Joseph C.Grew
isimleri yazılı. Anlaşılan bu iki şahsın Lozan hakkında yazdıkları, yan yana
iki bölüm halinde kitaplaştırılmış. Kitabın baş tarafında kitabı yayına
hazırlayan kurulun başkanı Nurer Uğurlu'nun "Lozan Barış Konferansı" başlıklı 34 sayfalık bir
değerlendirmesi de mevcut. Sonra Dr. Rıza Nur'un "Lozan Konferansı
(1922-1923)" başlıklı 273 sayfalık hatıratına, arkasından Joseph C.Grew'in
yaklaşık 230 sayfalık hatıratına yer verilmiş.
Joseph C.Grew
Aynı zamanda ABD'nin İsviçre
(Bern) Büyükelçisi olan Joseph C.Grew, Lozan görüşmelerinin 20 Kasım 1922 günü
başlayıp 4 Şubat 1923 günü sona eren birinci bölümünde Amerikan Müşahit
(Gözlemci) Heyeti'nin bir üyesi olarak görev yapmış ve görüşmeleri günü gününe
not etmiştir. 23 Nisan 1923 günü başlayan ikinci bölümde ise ABD adına tek
gözlemci delege olarak katılmış, ancak görüşmeleri günü gününe not edememiştir.
Bununla birlikte görüşmeleri yakından takip etmiş, görüşmelerin bir anlaşmayla
sonuçlanması için taraflar arasında koşturup durmuş; bir nevi mekik diplomasisi
yapmıştır. Bu çerçevede Türk delegasyonu ile de sık sık bir araya gelmiştir. Bu
sebeple Türk delegasyonunu hakkında tarafsız bir gözle yapmış olduğu
değerlendirmeler oldukça önemlidir. 1927 yılında ABD'nin Ankara Büyükelçisi
olarak Türkiye'ye gelen Grew, Lozan görüşmeleri sırasında Türk Heyeti'ne ilgi
ve yakınlık duymuş, İsmet Paşa'ya görüşmelerde takip edeceği yöntem ve
taktikler konusunda bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bununla birlikte anılarında İsmet
Paşa'ya bazı sert eleştiriler de yöneltmiştir.
Joseph C.Grew'in İsmet Paşa Hakkındaki Görüşleri
J.C.Grew; en başta İsmet Paşa'nın
konferansın ilk günü, konferansın ev sahibi sıfatıyla İsviçre Cumhurbaşkanı'nın
"hoş geldiniz"
konuşmasından ve İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'dan sonra, ısrarla söz
alıp konuşmaya çalışmasını ve sık sık itiraz etmesini, teşekkür ifade eden bir
konuşma yapmak yerine, tehditkâr şekilde konuşmasını, ortamı geren bir tür
patavatsızlık olarak nitelendirmekte ve bu konuşmasının konferansa katılanlar
üzerinde kötü etki bıraktığını belirtmektedir. Oysa İsmet Paşa, bunu Türk
delegasyonunun kolay lokma olmadığını, kolayca oyuna getirilemeyeceğini ve hiç
hesaba katılmayan taraf pozisyonuna düşürülmek istemediklerini ve Türk
Milleti'nin haklarını sonuna kadar savunmakta kararlı olduklarını göstermek
için yapmıştır. Bunu, diplomatik bir taktik olarak benimsemiştir. Zaten Grew
de, sözlerinin sonunda İsmet Paşa'nın Lozan'dan büyük bir zaferle döndüğünü
söyleyerek, bir anlamda İsmet Paşa'nın taktiğinin tuttuğunu kabul etmiş
bulunmaktadır.
İsmet Paşa'nın muzaffer bir
devletin temsilcisi olmasına karşın, Lozan'da müttefikler tarafından, kendisine
adeta yenilmiş bir düşman ülkenin temsilcisi gibi bakıldığını, bu sebeple İsmet
Paşa'nın çabasına yakınlık ve sempati duyduğunu söylüyor J.C.Grew. Bununla
birlikte; "en küçük ayrıntılara bile
itiraz etmesi bir hata idi. Bunun yerine önemli noktaları ele alıp, onların
üzerinde dursaydı daha iyi olurdu" diyor.
"Konferansta görüşülecek işlerle ilgili kurulan üç komisyonun
birisinin başına bir Türk'ün getirilmesi talebinin yanı sıra, diğer bütün
itirazları da reddedildi, sadece boğazlar konusu görüşülürken Ukrayna ve
Gürcistan'ın da bulunması talebi kabul edildi" diyor.
İsmet Paşa'nın kulaklarının ağır
işitmesi sebebiyle, delegelerce yapılan konuşmaların öncelikle sekreteri
tarafından not alındığını, İsmet Paşa'nın bu notların alınması sırasında
konuşmaları ancak okuduğunu, konuşmak istediğinde çoğunlukla düşündüğü ya da
not ettirdiği için cevaplandırmalarında gecikmeler yaşandığını söylüyor(s.318).
İsmet Paşa'nın Boğazlar Konusunda
Lozan'da İleri Sürdüğü Tez
1-Boğazlar, Türkiye için hayati önemdedir.
2-Misak-ı Milli hükümlerine uygun olarak İstanbul ve Marmara Denizi
için Türkiye'nin güvenliğine hiç dokunmayacak bir düzen meydana getirilmelidir.
3-BMM Hükümeti Boğazları dünya ticaret ulaşımına açmak ister.
Rus Dışişleri Bakanı Çiçerin'in
Rusya, Ukrayna ve Gürcistan Adına Savunduğu Tez
1-Boğazlar, savaş ve barış zamanlarında olmak üzere kayıtsız ve
şartsız bütün ticaret gemilerine açık olmalıdır.
2-Boğazlar, Türkiye'den başka bütün milletlerin savaş gemilerine ve
uçaklarına açık olmalıdır.
3-Türkiye Boğazları istediği şekilde tahkim etmek, bu suları
korumak için istediği şekilde donanma, uçak servislerini kurmak ve
silahlandırmak konusunda serbest bırakılmalıdır.(Romen ve Bulgar temsilcileri
de aynı görüşü savunmuşlardır).
Türk Delegasyonu Hakkındaki
Kanaati
Joseph C.Grew; "İyi bir akşam yemeğinden sonra Türkler
tarafından verilen hiçbir söze fazla önem vermemek gerekir. Nitekim başka bir
yerden duyduğuma göre İsmet Paşa, yine iyi bir şampanyanın keyiflendirici
etkisi altında Curzon'a İngilizlerin Musul'u elde tutmalarında hiçbir sakınca
görmediklerini üç kere söylemiş. Konferansta atasözü haline gelen bir kanı da
şu ki; Türkler bu gibi ziyafetlerin ertesinde eskisinden daha inatçı oluyor ve
her şeye düpedüz hayır diyorlar" diyor(s.331).
Türk Delegasyonunun Ermeniler
Hakkındaki Savunması
6 Ocak 1923 günü İtalyan
temsilcisi Montagna ve İngiliz temsilcisi Rumbold, ulusal bir Ermeni Devleti
kurulmasını gündeme getirirler. Bu konuda Fransız temsilcisi Victor Lacroix'ya
söz verilince Türk delegesi Dr. Rıza Nur, "Ermenilerin
müttefiklerce Türkiye aleyhine sürekli kışkırtıldıklarını ve Ermenilerin içinde
bulundukları durumdan müttefiklerin sorumlu olduğunu, bu konuda Türk
delegasyonunun daha fazla söz duymak istemediklerini, aksi takdirde salonu terk edeceklerini..."
söyleyerek şiddetli itirazda bulunur ve adeta ortalığı birbirine katar.
Müttefiklerin, kendisine "Rıza
Nur'un davranışını destekleyip desteklemediğini" sormaları üzerine,
İsmet Paşa kaçamak cevaplar verir ve konu kapatılır. Türkler, Lozan görüşmeleri
sırasında, Türkiye'de yaşayan Ermenilerin, yabancı güçlerin oyunlarına
gelmedikleri sürece bulundukları yerde emniyet içinde yaşayacaklarını, ancak
Türkiye sınırları dışında kalan Ermenilerin Türkiye'ye dönüşlerine toprak kaybı
söz konusu olmasa bile razı olmayacaklarını kesin bir dille bildirirler ve en
çok da bu konuda ısrarcı olurlar(s.338-339).
İsmet Paşa, J.C.Grew ile
yaptıkları bir ikili görüşme sırasında Amerika ile bir dostluk ve ticaret
antlaşması imzalamaya hazır olduklarını söylemiş, Grew ise kendisine, Türkiye
ile müttefikler arasında bir antlaşmanın imzalanacağı açıkça belli olmadan bu
konuda görüşme yapmanın doğru olmadığını söylemiştir.
Lozan Konferansını Sekteye
Uğramasının Sebepleri
4 Şubat 1923 günü aynı zamanda
Konferansın da başkanı olan İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, müttefik
ülkelerin tek taraflı bir antlaşma metni hazırlayarak "ister imzalayın ister
imzalamayın" diyerek Türk tarafına bir dayatmada bulunmak ister.
Çünkü Lord Curzon, aynı gün saat 21'de Lozan'dan ayrılmaya and içmiştir! Saat
15.30'da toplu yemek yenirken ortalığa adeta bir bomba düşer ve delegeler
arasında bir koşuşturma başlar. Çünkü İsmet Paşa ve Türk delegasyonu,
müttefiklerden önce davranır ve kendi antlaşma metinlerini (projelerini) ortaya
koyarlar! Müttefiklerin antlaşma metninde mutabakata varılmayan konular da yer
alırken, Türkler sadece karşılıklı mutabakata varılan konulardan ibaret bir
proje metni hazırlamışlardır. Projeye eklenen notta ise İsmet Paşa; "Şimdiye dek taraflardan her ikisinin
de kabullendikleri bu maddelerin bir
barış antlaşması imzalamak için yeterli bir temel olduğunu, üzerinde birlikte
anlaşmaya varılmamış öteki maddelerin sonradan çözülebileceğini"
belirtmektedir.(s.352).
Müttefik delegelerin telaş içinde
koşuşturdukları, Curzon'un odasında toplanıp ortak tavır belirlemeye
çalıştıkları ve şaşkınlık içinde birbirlerinin yüzüne bakıp, içlerinden geçeni
anlamaya çalıştıkları ve anlaşmanın imza törenini izlemek isteyen basın
mensuplarının otelin holünde toplandığı, Lozan'dan ayrılmak isteyen İngiliz
delegasyonunun bavullarının hazırlandığı ve havanın oldukça elektriklendiği bir
sırada İsmet Paşa, arkasında Türk delegasyonu olduğu halde ağır ağır otelin
merdivenlerinden inmeye başlar. Merdivenin son basamağında dikilir, başındaki
melon şapkasını çıkardıktan sonra mütebessim (gülümseyen) bir yüzle başını sağa
sola çevirip kalabalıklara selam verdikten sonra otelden çıkar gider! Grew
diyor ki; "Bu sahneyi ömrüm oldukça unutmayacağım. Konferans bitmişti.
Hiçbir imza olmayacaktı" şeklinde açıklamaktadır(s.353).
İsmet Paşa'nın bu tavrı,
konferansın en azından birinci bölümünün bitmesi anlamına geliyordu. Yapılan
koşuşturmalar, görüşmeler netice vermeyecek ve görüşmeye katılanlar bir bir
ülkelerine döneceklerdir. Türk Heyeti de 7 Şubat günü Ankara'ya dönmek için Lozan'dan
ayrılmıştır. İsmet Paşa, Lozan'dan ayrılmazdan önce, hükümetinin emriyle
kendisiyle görüşmeye gelen Fransız temsilci Massigli'ye, kendilerinin
önerilerini yazılı olarak verdiklerini, müttefiklerin de önerilerini yazılı
olarak vermeleri gerektiğini, gelişmeler konusunda millete danışmak için
Türkiye'ye dönmeleri gerektiğini, konferansın dağılmayarak başka bir tarihe
ertelenmesinden dolayı mutluluk duyduklarını, müttefiklerin eğer isterlerse
kendisini tekrar görüşmelere çağırabileceklerini söyler(s.357).
J.C.Grew'e göre; bu durum, Lord
Curzon'un sabırsız, Türk tarafına sanki Hindistan'daki uyruklarına bakar gibi
tepeden bakan ve kesip atan tavrı ile Türk tarafının ihtiras durumuna gelmiş
ulusal isteklerini ve özleyişlerini ısrarla görmezden gelmesinden, ayrıca
Fransız Başbakanı Poincare'nin (Puankare) daha önce Fransız delegasyonuna "Müttefikler
Türkiye ile bir antlaşma imzalamazlarsa Fransa'nın Türkiye ile ikili anlaşmalar
yapacağına" dair telgraf göndererek müttefiklerin sıkışık
cephesinde delik açmasından ve Fransızların mızıkçılık yapmalarından
kaynaklanmıştır(s.356).
Diğer bir tabirle bütün bunlar,
Türk delegasyonunun direncinin artmasına sebep olmuştur. Lord Curzon başkanlığındaki İngiliz heyetinin
konferansı bir an önce sonuçlandırmayı istemelerine ve bunun için Türklere
baskı yapmalarına karşın, Fransızların, Türklerin imzaya yanaşacakları bir
metnin ortaya çıkmasına kadar sabredilmesi ve gerekirse görüşmelerin
ertelenmesi taraftarı olduklarını söylüyor Grew(s.345).
"Lord Curzon, 'Milli Egemenlik' söyleminin Türklerin kafasında
değişmez bir fikir haline geldiğini ve ne zaman bir imtiyaz konusu gündeme
gelse Türklerin hemen 'Milli Egemenlik' argümanını öne sürerek milli
egemenliklerinin tehlikeye düştüğü sanısına kapıldıklarını, fakat bu garip
fikrin hiç kimsenin zihninde var olmadığını söyledi. Curzon alay etmek
istiyordu, ama bu sefer pek beceremiyordu" diyor Grew, (s, 333)
Lozan Konferansının İkinci Bölümü
Konferansın ikinci bölümü, 23
Nisan 1923 günü yine Lozan'da toplanmıştır. Türk ve Yunan heyetleri aynı
olmakla birlikte, İngiliz, Fransız ve İtalyan delegasyonunda bazı değişiklikler
olmuştur. İngiliz Dışişleri Bakanı Lorr Curzon yoktur artık. Onun yerine İngiltere'nin
İstanbul'daki yüksek komiserliğini de yapan ve icraatıyla Türklerin nefretini
kazanan Sir Horace Rumbold almıştır. İtalyan heyetindeki bazı üyelerin
pozisyonları değişmiş, Fransız Heyetinde ise Barrere ve Bombard'ın yerine
Fransa'nın İstanbul'daki yüksek komiseri General Pelle gelmiştir.
İsmet Paşa'nın Lozan'daki
Başarısının Sebepleri
J.C. Grew, konferansın ikinci
bölümünde günü gününe not alamamıştır. Ancak görüşmeleri yakından takip etmiş
ve bütün olaylara vakıf olmuştur. Onun kanaatine göre; İsmet Paşa, Lozan'da büyük bir diplomatik zafer kazanmıştır. Bütün
müttefik diplomatların sırtını yere getirmiştir. Bunun sebeplerini şöyle
açıklar Grew:
1-İsmet Paşa'nın arkasında zaferden yeni çıkmış bir ordu
bulunuyordu.
2-Ordu çok iyi durumda idi ve savaşa istekliydi.
3-Büyük ülkelerden hiçbirisi savaş istemiyordu ve İsmet Paşa bunu
biliyordu.
4-Müttefikler diplomatik görüşmelerde bile sıkı ve bileşik bir
cephe kuramıyorlardı. Aralarında güvensizlik vardı.(s.360).
...
J.C.Grew, Lozan Konferansının ikinci
bölümüne ABD adına katılan tek diplomattır. Lord Curzon liderliğindeki
İngilizlerin, ABD heyeti hakkında, Türklerden yana tavır koymak ve Makyevelik
manevralarla Türk tezlerine destek vererek Türkleri cesaretlendirmek gibi bir
izlenim edindiklerini, ancak aralarında uzun süre İstanbul'da kalan birkaç
kişinin Türk taraftarlığı yapmalarına ve sık sık Türklerle bir araya
gelmelerine rağmen bütün ABD delegelerinin aynı şekilde olmadıklarını
söylemektedir(s, 361).
Bununla birlikte Grew,
İngilizlerin haklarındaki kanaati silmek için, konferansın ikinci bölümünde
müttefik delegeleri tek tek ziyaret ederek, kendilerinden habersiz bir şekilde
Türklerle ilişki kurmayacağına, görüşme yapmayacağına ve yaptığı görüşmelerde
konuşulanları kendilerine aktaracağına dair teminat verdiğini ve bu teminata
bağlı kaldığını, "Ne zaman İsmet
Paşa ile görüşsem (ki; anında haber alınıyordu), arkasından derhal müttefik
arkadaşlarıma giderek neler konuştuğumu bildiriyordum" diyor Grew.(s.
361)
Şu sözler kendisine aittir:
Şu sözler kendisine aittir:
İşte size, Sayın
Cumhurbaşkanı'nın, "Lozan görüşmeleri sırasında görevlerini hakkıyla
yapmadıkları için bütün sorunları bize bıraktıklarını" söylediği Türk
Delegasyonu'nun ve İsmet Paşa'nın durumu. Varın kararı siz verin...
Ömer Sağlam
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.