Kahraman Hıyar-Şanlı Zambak ve Yılmaz Özdil [Ömer Sağlam]
Yılmaz
Özdil, Kazan'a "Kahramankazan" denilmesinin fazla şık durmadığını
anlattığı yazısında güzel konulara temas etmiş.
Özellikle
Esenboğa ismi çevresinde anlattıkları bilinen hikayedir.
Kazan
hakkında anlattıkları da öyle.
Ancak
"Kahramankazan" ismine karşı çıkarken ileri sürdüğü gerekçeler pek
bir yapay ve iğreti geldi bana.
Efendim;
Maraş'ın kahramanı, Urfa'nın şanlısı, Antep'in Gazi'si olurmuş ama Kazan'ın
şanlısı olur muymuş?
Çünkü
kazan, bildiğimiz kazanmış.
Yani
bir anlamda büyük tencere.
Peki
acaba Yılmaz Özdil, bunları yazarken Maraş, Urfa ve Antep kelimelerinin ne
anlama geldiğini araştırmış mı?
Sanmıyorum.
Eğer
araştırsaydı, eminim ki; Kahramankazan ismine karşı çıkarken takınmış olduğu
mantıkla o unvanların o illere verilmesine de karşı çıkardı.(*)
Mesela
Şu Maraş Kelimesini Ele Alalım
Nedir
Maraş?
Bir
rivayete göre; şehrin kurucusu olan Hititli komutan Maraj'dan geliyor bu isim.
Asurlular
da bu isimden hareketle şehre "Markasi" demişler.
Şehir,
Müslümanlar tarafından fethedilince bu sefer "Mer'aş" adını almış.
Türklerin
eline geçince de Arapça adlandırmaya bağlı kalınmış, ancak Türkçedeki
"Büyük Sesli Uyumu Kuralı" çerçevesinde "Maraş" denilmeye
başlanmıştır.
"Mer’aş”
ise "titreyen yer” anlamına geliyormuş.
Nil
Vâdisi, Lût Gölü, Amik Ovası, Maraş arası zelzele bölgesi olduğu için Mer’aş bu
ismi aldığı da söylenmektedir.
Bir
başka rivayete göre ise bölgedeki sulu tarım sebebiyle sivrisineklerin sebep
olduğu sıtma hastalığı bölgede çok görüldüğünden ve sıtma da insanları üşütüp titrettiği
için sürekli titreyen insanlardan mütevellit Mer’aş denildiğini söyleyenler de
var.
Türk
Dil Kurumu'nun yöresel ağızlar sözlüğüne göre ise Maraş; bir tür hıyardır;
hıyarın topak, yamru yumru çeşidi.
Maraş
kelimesinin bir başka anlamı ise "soluk" ve "buruşuk"
demekmiş.
Yemişlerin
çok olgunlaşıp pörsümüş haline de yine Maraş deniyormuş bazı yörelerde.
Yılmaz
Özdil'in yaklaşımından hareket edersek; tıpkı Moğol kumandan İsen Buga (doğrusu
Esin Buga)'nın adının başkentin havaalanına verilmesi, Kazan'a da
"Kahraman" adının verilmesi fazla yakışı kalmıyor ise, TTK'ya göre;
yamru yumru Hıyar'a da "Kahramanhıyar" denilmesi fazla şık durmamış
oluyor!
Ya da
tıpkı Moğol Kumandan Esin Buga'nın ismini bir hava limanına vermek ne kadar
saçma ise, Hititli kumandan "Maraj" ın adını bir şehre vermekle,
üstelik en azından şimdilik, bizimle Esin Buga kadar bile akrabalık ilişkisi
bulunmayan bu adama bir de "Kahraman" unvanı uydurmakla bir miktar
densizlik edilmiş olunuyor!
Gelelim Urfa'ya...
Yapılan arkeolojik kazılarda geçmişi, M.Ö.9500'lere kadar
giden şehrin, Ur, Urhoy, Urhei,
Orhei, Orhayi, Ruhai, Ruhha, Ar-Ruha, Reha gibi isimlerle anıldığı
söylenmektedir.
Bir ismi de
Edessa imiş Urfa'nın.
Kuvvetli
Rivayete göre ise; Nûh tufanından
sonra bu şehri Semûd kavminin meşhur hükümdarı Ruhha kurmuş ve şehre bunun
adına izafeden Rehha denmiştir.
Türkler bu
bölgeyi fethedince şehre “Uruha” demişlerdir.
Zamanla bu kelime
Urfa şekline dönüşmüştür.
Eski Târih ve
dînî kitaplarda ve bu arada İncil’de geçen Ur şehrinin Urfa olduğu söylenir.
Ur, eski Altay
Türk dilinde etrafı hendekle çevrili şehir, demektir.
1649 Kasımında
Urfa’ya gelen Evliyâ Çelebi, Seyâhatname isimli eserinde “Urfa Hz. Nûh
tufanından sonra yapılan şehirlerden biridir. Semud kavminden Ruhâ isimli bir
hükümdarın eseridir.” demekteymiş.
İnternette
yaptığım kısa gezintide; "Urfa" kelimesinin yöresel Türkçede "Mor zambak çiçeği" anlamına
geldiğini söyleyenlerin olduğu da görülmektedir.
Peki,
"Şanlı" sıfatının sıradan bir çiçek olan Mor Zambak'a verilmesi
isabetli midir?
Sanırım fazla
isabetli değil.
Peki güçlü
rivayet olarak kabul edilen Semud kavminin büyük hükümdarı Ruhha'dan hareketle
şehre Rehha denildiğini, bu kelimenin de zaman içinde Urfa'ya dönüştüğünü kabul
edersek, Kur'an'da azgınlıkları sebebiyle güçlü bir ses gönderilerek helak
edildiği söylenen bu kavmin, muhtemelen kendileri gibi azgın bir hükümdarına
"Şanlı" unvanı verilmesi ne kadar isabetlidir?
Elbette Yılmaz
Özdil'in "Kahramankazan" ismine karşı çıkarken yürütmüş olduğu
mantığa göre demek istiyoruz.
Aklımda kalan
bir söylentiye göre de "Urfa" ismi, İbrahim'i ateşe atan Nemrud'un,
burnundan girip beynine yerleşen bir sivrisineğin beyinde yaratmış olduğu hasar
sebebiyle, başına tokmak vurdurması sırasında, tokmakçısına sürekli "Vur
ha!" demesinden dolayı, şehrin adı önce "Vurha" olmuş,
arkasından da "Urfa"ya tahvil etmiştir!
Bizim ahalide
buna benzer rivayetler çoktur görüldüğü
gibi...
Şimdi de "Gazi"
unvanı verilen Antep'e Bir Bakalım?
Ne demektir
Antep?
Hititlilerce
kurulan bu şehrin bilinen ilk ismi “Hantap” imiş.
Hz. Ömer
zamanında İslâm orduları tarafından fethedilince şehrin çevresindeki pınar ve
sulara izâfeten “pınar şehri” (parlak pınar) anlamına gelecek şekilde “Ayntâb” ismi verilmiş.
Türkler bu şehri
fethedince, kendi telaffuzlarına uygun olarak Arapça "Ayntâb"
kelimesini “Antep” olarak telaffuz etmeye başlamışlar.
Anlaşılan
"Büyük Sesli Uyumu Kuralı" burada işlememiş ya da tam tersi olmuş
burada!
Eğer işleseydi
Türklerin buraya "Antep" değil, "Antap" demeleri gerekirdi.
"Antep"
kelimesinin, “Anthapt” (Kraliçe Ani’ye
adanmış topraklar)dan geldiğini iddia edenler de varmış.
Bir başka
kaynakta ise şehrin bilinen en eski adının, Romalılar tarafından verilen "Antiochia ad Taurum" olduğu söylenmektedir.
Arapların eline geçince de
"Ayıntap" olarak anılmaya başlanmış.
Ayıntap, Hititçe'de
"Toprağı bol", Farsça'da "Pınarı bol", Arapça'da
"Pınarın gözü" anlamlarına geliyormuş.
Bu kabule göre; Ayıntap
kelimesinin aslı Arapça değil Hititçe oluyor.
Ancak bize göre bu rivayetin
fazla bir bilimsel değeri yok gibi duruyor.
Çünkü "Ayntâb"
kelimesinin aslı "Ayn-ü Tâb=Pınarın Gözü" olan Arapça bir isim
tamlaması olması, akla daha yatkındır.
"Güzel Pınar"
diyenler olduğu gibi, bölgede hüküm sürmüş "Ayni" isimli bir kral
veya hakimden dolayı bu ismi aldığı da söylenmektedir.
Rivayete göre; bölgenin
hakimi veya kralı olan Ayni, günün birinde insafa gelmiş ve tövbe etmiş, halk
"Ayni tövbe etti" diye diye, sonunda bu söylem, "Ayni
tövbe" ve "Ayıntap"a kadar evrilmiş!
Elbette yerseniz!
Sözü tekrar Yılmaz Özdil'e
getirecek olursak; ilahi Yılmaz Özdil, başkentinin adını "Tiftik
Keçisi", hava alanının adını "Mutlu Öküz" koyan bir milletin,
kazana "kahraman", hıyara "kahraman", zambağa "şanlı" ve pınara
"gazi" unvanı vermesinden daha tabi ne olabilir.
Bence biraz saçmalamışsınız
bu kez :)
Ömer Sağlam
__________
(*)Yanlış anlaşılmasın lütfen; Yılmaz Özdil, Kazan'a kahraman unvanının
verilmesine değil, Kahraman ile Kazan kelimelerinin uygunsuzluğuna vurgu
yapıyor. Bu düşüncesini de "O
yörenin ahalisi elbette kahramandır ama, Kazan nedir" sorusuyla dile
getiriyor. Ayrıca yöre halkını onore etmek için ilçenin ismine ilave yapmak
yerine, mevcut ismin iyi şeyler çağrıştırmadığından bahisle bu ismin büsbütün
değiştirilmesinin daha isabetli olacağını söylüyor yazısında. Bizim Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Gaziantep
isimleri hakkında yazdıklarımız da aynı şekilde anlaşılmalıdır. Üstelik biz, bu
adlandırmaların hiçbirisine karşı çıkıyor da değiliz.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.