Hiçbir dönemde onların olmamış İstanbul ve Anadolu'ya, yeryüzünde hiç kurulmamış Bizans adlı hayali bir devlet yüzünden sahip çıkarak, bizleri sürekli taciz ettiler. Öyle dost (!) öyle dostturlar ki (!)...
Batı Anadolu'da "Türk Soykırımı" yaptılar, Türkler bize soykırım yaptı diye olayı tersine çevirip bir de üstüne ders kitaplarına soktular. Her yılın 14 Eylül tarihini "Soykırımı Anma Günü"ne çevirdiler. Daha önce de yayınlamıştım ama bu anmanın ne şekilde kanuna bağlandığını okumamış olanlar için bir kez daha anlatayım. Yunanistan Cumhuriyeti'ne ait 21 Eylül 2001 tarihli resmî gazetenin birinci cilt 207. sayısını bulun. Oradaki, 304. cumhurbaşkanlığı kararnamesini ve "14 Eylül Anısı Etkinlikleri Organizasyonu" başlığıyla yayınlanmış 2645/1998 sayılı "14 Eylül’ün Küçükasya Elenleri’nin Türk Devleti Tarafından Soykırıma Uğratılmalarının Millî Anı Günü Olarak Belirlenmesi Hakkındaki Kanun"u okuyun. O kanundaki şu ayrıntıyı da gözden kaçırmayın: Anma günü, mutlaka genel tatil günü olan pazara denk gelmeli. Gelmezse 14'ünden sonra gelecek ilk pazar gününe ertelenmeli. Bunun nedenine gelirsek: Amaç, tüm Yunan halkının, bu çarpıtılmış olayla Türklere karşı kinlenmeyi sürdürmesi, kıta ve adalar Yunanistan'ına gelen turistlerin de "Hüüü! Türklere bak! Bunları da kesmiş!" fikrine saplanmaları... Tabii ki en önemlisi "Türkler soykırımcıdır, Yunan'a da soykırım yaptılar!" fikriyle beyinleri yıkanmış potansiyel dostlar yaratılmasıdır.
Öyle dost (!) öyle dostturlar ki (!)...
Bir de "Pontus Soykırım"ı icat ettiler. "Türklerin Pontus Rumlarına Soykırım Yaptığı"nı ilan etmekten bitap düştü zavallılar. Bu konuda da dünyayı etkilemeye çalıştılar ve bir hayli de başarılı oldular.
Öyle dost (!) öyle dostturlar ki (!)...
Ermenilerle aynı oyunu oynayarak, yıllar ama yıllar boyu "Türklerin, soykırıma uğrattıkları Ermenilerin kafataslarından yaptıkları piramit" sloganlarıyla dünyaya duyurdukları bir fotoğrafı; gazete, televizyon, ders kitapları ve devlet yardımıyla yayınlanan kitaplarda neredeyse milyonlarca kez yayınladılar. Sonunda, sahtekâr oldukları; fotoğraf dedikleri o resmin aslında yağlı boya tekniğiyle yapılmış bir tablo olduğu, Ermenilerle hiç ilgisinin bulunmadığı, o kafataslarının Türklere ait olma ihtimalinin çok yüksek olduğu ortaya çıktı. Bizden özür dilemeyi bir yana bırakın, o özürü, kandırdıkları insanlardan bile esirgediler. Eser, Rusya'da bir müzedeydi ve ünlü Rus ressam Vasily Vasilyevich Vereshchagin'e aitti. Tablonun adı da "Apotheosis"di. Olayı, Ermeni Kafataslarından Piramit ve Kargalar" adlı yazımda açıkça anlatmıştım.
Öyle kalleş "öyle kalleştirler ki... Hah! İşte tam burada tıkanıp kaldım. Bu vasıflarının ortaya çıktığı olay o denli çok ki, hangisini yazmak için kalem oynatsam acaba ötekini mi yazsaydım diye, ilk yazdığımı siliyorum.
Terör örgütlerine ormanlarımızı yaktıran? Yunan!
İki de bir balıkçı motorlarımızı taciz eden? Yunan!
Tatbikattaki savaş gemilerimizi taciz edip olay çıkartmaya çalışan? Yunan!
Yurdumuzu bölüşen müstevlilerin gönüllü ordusu? Yunan!
Türkler bizi yıktı yalanıyla Romacılık oynayan: Yunan!
Gaflet uykusundaki "Osmanlı"dan Ege ve Akdeniz adalarını çalan? Yunan!
AKalPe döneminde Ege ve Akdeniz adalarımızı çalan? Yine Yunan!
Meriç sınırında Türkiye'ye doğru taciz ateşi açan? Yunan!
Mültecileri, teknelerini batırarak öldüren, sonra Türkiye'yi işaret eden: Yunan!
Artık saklanarak oynasa da AB'nin Türkiye'yi itelemesindeki baş etken? Yunan?
Orta Asya'dan gelen yemek kültürümüzü çalıp kendine mal eden? Yunan!
Haklı mıyım haksız mıyım demeden bizi sürekli dünyaya şikâyet eden? Yunan!
Anadolu ve Yunanistan'daki "Türk Damgaları"nı işbirlikçilerine sildiren? Yunan!
Şehit pilotumuzun kızının mücadelesi sonucu ancak biri açıklanan, silahtan arındırılmış iki savaş uçağımızı havadan havaya füzeyle düşüren kim? Yunan!
Özetlersem, Türkiye'ye karşı her hareketin içinde; yerine göre sinsice, dönem dönem de açıkça karşı olan müttefik ve dost (!), işte bu Yunan!
AKalPe iktidarı yine başımızı derde, ne derdi, dertlere sokmakla uğraşırken, Yunan da ne denli kalleş olduğunu unutturmamaya çalışıyor. Bir sivil nakliye gemimizi, ateş açarak kovaladı. Tıpkı "Somali Korsanları" gibi... Hem ateş açtı hem de "Bu gemiyi uyuşturucu ticaretinde kullanıyorlar." diye geminin bağlı olduğu şirketi, personelini ve tabii ki Türkiye'yi suçladı. Sonuç, gemi tertemiz çıktı ama uygulanan bu taktikle Türkler ile uyuşturucu bir kez daha yan yana getirildi.
AKalPe Hükûmetleri, AKalpe Hükûmetlerinin tüm başbakanları, partili Cumhurbaşkanı Reis Bey, ilgili bürokratlar, Genel Kurmay Başkanı, Genel Kurmay ikinci başkanları ve ordu komutanlarına soruyorum. Yok mu ses veren bir Allah kulu: Türk toprağı olan, aralarında 5 Büyükada büyüklüğünde olanları da bulunan, bazıları tek bir adaymışçasına tek isimle anılan ama aslında grup olan 18 adamızla 1 kayalığımıza ne oldu? Onları Yunan'a kim verdi? Karşılığında cebine ne koydu? Adaları Yunan'a verdiğini kimseye söylememenizi kim emretti? Tümüyle savaş nedeni olan bu büyük olaya neden müdahale etmediniz ve de hâlâ etmemekte direniyorsunuz?
Neden?
Neden?
Neden?