Vekâlet Yoluyla Kurban Kesmek Caiz Değildir [Ömer Sağlam]
Vekâlet yoluyla kurban kesen kurumların, âdeta birbirleriyle yarıştığı ve bu maksatla medyada duygulara hitap eden
hamaset dolu reklamlarla müşteri kapmaya giriştiği bir zamanda, Edirne Emekli
Müftüsü İsa Saim'den, vekâlet yoluyla kurban kesen kurumların canlarını sıkacak
derecede farklı bir ses yükselmiş bulunuyor. İlmine güvendiğim, ayrıca
milliyetçi kimliği ile de tanınan İsa Saim Bey, Facebook sayfasında "Vekâlet yoluyla kurban kesmek caiz
değildir!" dedikten sonra, bu görüşünü şöyle temellendiriyor
yazısında:
"Kur'an-ı Kerim'de Hac Suresi'nin
28. ve 36. ayetlerinde Cenabı Hak 'Kurbanlık
hayvanları kurban ederken 1-Allah'ın adını anın 2-Onların etlerinden siz de
yiyin 3-Yoksula fakire de yedirin' buyurmaktadır.
Ebu Davud'un rivayet ettiği bir hadis de
peygamberimiz; 'Kurban etinin üçe taksim
edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara, bir bölümünün eşe dosta
dağıtılmasını, bir bölümünün de aile efradınca yenilmesini'" tavsiye
etmektedir.
Bugünkü sistemde kurumlara vekâlet
yoluyla kestirilen kurbanlarda Allah'ın iki ayette buyurduğu üzere; 'onların
etinden yiyin' emri ile peygamber efendimizin dile getirdiği, 'kurban etinin
üçe ayrılıp, bir bölümünün eşe dosta dağıtılması, bir bölümünün de aile
efradınca yenilmesi' tavsiyeleri göz ardı edilmekte, 'üçte birinin fakirlere
dağıtılması' tavsiyesi ise tamamının fakirlere dağıtılması şekline
dönüşmektedir. Hiç kimse de bu duruma ses çıkarmamaktadır.
Vekâlet yoluyla kurban kesiminde esas
olan, kurbanın kesilip etinin kurban sahibine teslim edilmesi olduğu halde, bu
husus da göz ardı edilmekte ve kurban kesimi sanal bir hal almaktadır.
Maksadımız, elbette bir tartışma konusu
açmak değil, bir gerçeği ortaya koymaktır. Şimdiden söyleyeyim ki; bu konuda
bir tartışmaya girmeyeceğim. Ayrıca bu alışveriş akdi de sahih bir alışveriş
olmayıp, 'NİZALI' alışveriş sistemine girmekte ve fasit alışveriş grubuna dahil
olmaktadır."
...
İsa Hoca, her ne kadar "tartışma
konusu açmak istemiyorum ve bu konuda tartışmaya girmeyeceğim" dese de bu
konuda bir tartışma yaratacağı kesin. Şu halde biz, çıkması muhtemel bu
tartışmada hemen safımızı belli edelim. Biz bu konuda İsa Saim Hoca'nın
safındayız. Doğrusu, biz de vekalet yoluyla kesilen kurbanların, daha doğrusu
sahibi tarafından bizzat gözle görülmeyecek bir ortamda kesildiği için, sanal
bir hal alan kurban kesme işinin caiz olmadığını düşünenlerdeniz. Bedeli alınan
kurbanların kesildiğini ispat edecek fotoğraf, video kaydı veya birden fazla
kişi tarafından tutulacak tutanak, kurbanın sanal olma özelliğini ortadan
kaldırır mı bilmem; ancak hocanın ileri sürdüğü gerekçeler de son derece
önemli. Kurban etlerinin, bizzat sahibi tarafından dağıtılması ve tadılması
önem taşımaktadır.
Öyle ya; madem kurban bir ibadetse,
ibadetin bizzat yapılması gerekir. Öyle "ben nasıl olsa istediğim zaman et
alabiliyorum, hiç değilse kurbanımın etlerini fakir fukara yesin"
düşüncesiyle parayı ver kurtul düşüncesi, doğru değildir. Öte yandan madem
kurban kesmek, dini bir gelenek, şu halde bu geleneğin bizzat yaşayarak ve
yaşatılarak nesilden nesle aktarılması gerekmez mi? Peki vekalet yoluyla kurban
kesiminde bu mümkün mü? Elbette değil. İşte bu sebepledir ki; bırakın keçi,
koyun ve sığır boğazlamayı, bu hayvanları uzaktan görünce kaçan, hatta bu
hayvanların kendilerini yiyecek birer canavar olduğunu düşünen çocukların
sayısı hiç de az değildir. Öyle ya, madem bu hayvanlar hayvanat bahçelerinde
demir kafeslerin arkasında tutuluyor, şu halde zararlıdırlar! Büyük şehirlerde
yaşayan çocuklar işte böyle yetişiyorlar! Evlerinde kedi köpek gibi yırtıcı
hayvan besleyen ailelerin çocukları bile keçi ve koyunu zararlı mahluk
sanıyorlar! Öyle ya; eğer zararlı olmasalardı evlerde beslenirdi koyun ve
keçiler!
Bize göre de günümüz Türkiye'sindeki kurban
ibadeti, Müftü Efendi'nin de isabetle işaret buyurduğu gibi, tamamen şekli ve
sanal bir hal almış bulunmaktadır. Geçmişte, "vekaleten kurban keseceğiz"
diyerek halktan toplamış oldukları paraları iç edip, kurban kesmeyen kurumların
da bulunduğu bilinmektedir.
Unutulmasın ve medyaya yansıyan
haberlerden de biliyoruz ki; FETÖ'ye ait STK'ların en önemli gelir
kalemlerinden birisi de vekalet yoluyla kurban kesiyoruz diyerek halktan
topladıkları paralar olmuştur. İddiaya göre; bu kurumlar, kurban kesmeyip,
topladıkları paraları Pensilvanya'daki örgüt elebaşına göndermişlerdir.
Ayrıca günümüzde muteber olarak kabul
edilen diğer bazı STK'ların da geçmişte kurban yolsuzluğu yaptıklarına ilişkin
haberler yayınlanmıştır medyada. Bu sebeple vekalet yoluyla kurban kestiriyoruz
diyerek parayı ver kurtul şeklinde bir ibadet olmaz. Verdiğin parayı takip
edeceksin kardeşim. Kurbanının kesildiğini bizzat görecek, etinden tadacaksın,
tattıracaksın ya da tattırıldığını bizzat müşahede edeceksin. Bil ki; zahmet
olmadan rahmet olmaz.
İyi o zaman madem parasını başkasına
vermekle kurban ibadeti yerine geliyor, o zaman parasını ver orucunu da tuttur,
namazını da kıldır. Hatta eğer utanmıyorsan, kelime-i şehadetini ve kelime-i
tevhidini de başkasına getirt! Parasıyla değil mi? Bastır parayı, kurtul
zahmetten. Nasıl olsa kafana göre bir din adamı bulursun bu konularda fetva
verecek!
Bir başka emekli İl Müftüsü olan Ahmet
Durmuş da, İsa Hoca'nın sayfasında "İbadet çok ciddiyet ve samimiyet
ister; bu vekalet işi de bir gözden geçirilmeli."
diyerek, vekalet yoluyla kurban kesilmesi işinin pek aklına yatmadığını ortaya
koymuş bulunmaktadır.
Elbette bu müftü efendiler
gibi düşünmeyenler de var. Onlardan birisi de facebook sayfasında El-Ezher
mezunu olduğunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli olduğunu söyleyen
İsmail Çepni isimli kişidir. Kendisi hakkında verdiği bu bilgilerden anladığım
kadarıyla İsmail Çepni de bir din adamı. Diyor ki İsa Hoca'ya vermiş olduğu
cevapta:
"Kurbanda asıl olan niyettir. 'Sizin etleriniz ve
kanlarınız Allah'a ulaşmaz, ancak takvanız Allah'a ulaşır, siz kurbanı
kestiğinizde kanı yere düşmeden niyeti Allaha ulaşır' ifadelerinden anlaşıldığı
üzere; kurban Allah'ın adıyla boğazlandıysa kurban olmuştur. Daha sonraki işlemler,
kabul olan kurbana zarar vermez. Müftü beyin zikrettiği hususlar, tavsiye
niteliğindedir. Vekalet yoluyla kurban kesilir. Yalnız vekalet alan usulüne
uygun kurbanı kessin. 'Eğer kurban olmuyor' dersek Diyanet Vakfı'nın kestiği bu
yolla kurbanlar olmuyor ve bugüne kadar alınan kurbanlar olmamıştır. İnsanları
böyle bir töhmet altında bırakmak doğru değildir. İnsanları iyi niyet ve
muttaki olmaya davet ediyorum."
Şu halde, İsa Saim Bey'in
"emir", İsmail Çepni'nin "tavsiye" olarak adlandırdığı, Hac
Suresi'nin 28 ve 36. ayetlerine bakmakta fayda var.
Hac/28 "(hacca) gelsinler ki; kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit
olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar
üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık
onlardan siz de yiyin, yoksula, fakire de yedirin."
Hac/36: "İşte kurbanlık deve ve sığırları
Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır.
Bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yan üstü düşüp ölünce
onlardan yiyin, isteyene de istemeyene de verin. Şükredersiniz diye onları
böylece sizin buyruğunuza verdik."
Anlaşılıyor ki;
"vekalet yoluyla kurban kesmek caizdir" şeklinde fetva verenler,
yukarıdaki ayetlerin hükmünü tavsiye olarak yorumluyorlar. Bizim gibi ve İsa
Saim Bey gibi düşünenler ise "emir" olarak yorumluyoruz. Allah ise
kitabında kendi menfaatleri için Kur'an ayetlerini çarpıtanlar için büyük azap
olduğunu haber vermektedir(1).
Öte yandan şahsen
ben, kurban kesmenin başlı başına bir ibadet olmayıp, haccın bir parçası
olduğunu düşünenlerdenim. Esasen "Vekalet yoluyla kurban kesmek caiz
değildir" diyen İsa Saim'in, bu görüşlerini dayandırdığı Kur'an ayetleri
de hac suresinde geçmektedir ve hacla ilgilidir(2). Eğer olayı böyle kabul
edersek, ilgili ayetlerin hükmünü yerine getirmedeki sorun da kendiliğinden
ortadan kalkmış olacaktır.
Ayrıca İsmail
Çepni'nin "...'Eğer vekalet yoluyla kurban olmuyor' dersek Diyanet Vakfı'nın
bugüne kadar kestiği kurbanlar olmamıştır..." argümanından hareketle
vekalet yoluyla kurban kesmenin caiz olduğu görüşüne destek vermesi ve önemli
olanın "NİYET" olduğunu ileri sürmesi de fazla isabetli değildir.
Zira din, Diyanet'in kabul ve dayatmalarıyla oluşacak bir olgu veya inanç
sistemi olamaz. Çünkü günümüzde Diyanet, zamana, zemine ve şartlara göre görüş
değiştiren tartışmalı bir kurum haline gelmiş bulunmaktadır. Yayınlamış olduğu
kitaplarda, evlatlıkla evlenmenin caiz olduğu ve küçük yaştaki kızlarla evlenilebileceği
anlamına gelen bilgilerden dolayı tartışma konusu yapılan ve geçtiğimiz yıl medyaya yansıyan iddialara
göre; "kendi kızına şehvetle bakan
babaya bu kızın annesi olan eşi haram olur..."(3) anlamına gelecek
şekilde görüş bildiren bir kurumun, vermiş olduğu fetvalara da ihtiyatla
yaklaşmanın doğru olacağını düşünüyoruz.
Konumuza gelecek olursak;
yakından bilen bir kişi olarak diyebilirim ki; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vermiş
olduğu fetvalara istinaden, 2008 yılına kadar yurtiçinde kestirdiği kurbanların
etlerinin önemli bir bölümünü satan ve elde edilen paraları diğer hayır
işlerinde kullanan Türkiye Diyanet Vakfı, 2008'den itibaren kurban etlerini
satma işinden vazgeçip, kurbanların tamamını kesip et olarak dağıtmaya
başlamıştır. Anlaşılıyor ki; Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda fetva
değişikliğine gitmiş bulunmaktadır.
Dini yönü itibarıyla vekalet yoluyla
kurban kesilmesine karşı olmakla birlikte ben, bu kurbanların yurtdışında
kesilmesi uygulamasına da temelden karşıyım. Çünkü ben, tıpkı hac gibi kurban
ibadetinin de aynı zamanda ekonomik bir hadise olduğuna inanıyorum. Eğer Kur'an
ayetlerinin açık hükümlerine rağmen vekalet yoluyla kurban kesilmesine devam
edilecekse, bu iş mutlaka yurtiçinde yapılmalıdır. Bu durumda, hem mille
servetimiz dışarıya akmamış olacaktır, hem milli hayvancılığımızın gelişmesine
katkıda bulunulmuş olunacak, yani hayvan üreticileri kendiliğinden teşvik
edilmiş olunacak, hem de tarihinin en büyük sosyal yarılmalarını ve toplumsal
çatlaklarını yaşayan Türkiye'deki sosyal yardımlaşma ve dayanışma çalışmaları
desteklenmiş olacaktır.
Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba,
önceki gün "Satılamayan kurbanları değerinden alacağız" şeklinde bir
açıklama yapmıştır. Çiçeği burnunda Dr. Fakıbaba'ya soruyoruz: Sayın Bakan, şu
yurtdışında kurban kesme uygulamasına bir an önce son verip de vekalet yoluyla
kurban kesen kurumları iç piyasaya yöneltseniz daha iyi olmaz mı? Dahası,
hayvancılığı teşvik etseniz de et ve dolayısıyla kurban fiyatlarının daha fazla
kişinin kurban kesebileceği seviyede olmasını temin etseniz ve böylece bütün
kurbanlar satılsa daha uygun olmaz mı?
Lütfen vekalet yoluyla kurban kesen
kurumların, son yıllarda, hayvan fiyatları daha düşük olduğu için kurbanları
yurtdışında kesmeye yöneldiklerini ve aradaki farklardan para kazandıkları
gerçeğini gizlemeyin artık bu milletten. Ayrıca, dünyanın en bilinmedik
yerlerine kadar giderek oralarda dana ve koyun kesmek suretiyle büyük devlet
olunamayacağını da anlayın artık.
Kenya, Uganda, Cad, Sudan,
Etiyopya, Karadağ vs. yabancı ülkelerde yaşayan ve aralarında
muhtemelen gayrimüslimlerin de bulunduğu insanlardan canlı hayvan alıp,
kurban olarak kesip etlerini yine bu ülkelerde yaşayan Müslümanlara
dağıtmakla, bu ülkelere duble kaynak aktarmanın dışında ne yaptığınızı
sanıyorsunuz siz?
Lütfen lütfen lütfen...
1-Bkz. Bakara Suresi, 2/174,
2-Bkz. Hac Suresi, 22/27
3-Bkz.http://www.birgun.net/haber-detay/diyanet-ten-fetva-babanin-oz-kizina-sehvet-duymasi-haram-degil-100117.html)
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.