A Kal P döneminin gazetecilerini anlamamın imkânı yok!
Eskiden, gizlenen olayları gazeteciler ortaya çıkartırdı. Şimdiyse önlerine konan gerçekleri reddetmek, kamuoyunu şüpheye düşürmekle meşguller. Gazetecilik okullarında ne öğreniyorlar ki?
Gerçekleri çarpıtıp kamuoyunu şüpheye düşüreceklerine, her olayı gazetecilik şüphesiyle karşılayıp doğru gazeteciliğin ön şartlarından olan araştırmaya koşmaları gerekmez mi? Eskilerin gazeteciliği böyle değil miydi?
Bunun nedeni "zihinsel fobi"ymiş gibi... Üstelik yalnız gazetecilerde değil; milletvekili, akademisyen, bürokrat, gönüllü avukat ve sözcülerde de var.
Bazıları içinse bu durum fobi değil, hobi...
PANDORA'NIN KUTUSU AÇILDI BİR KERE KAPAMAK ZOR OLACAK
Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı ve sözcüleri Pandora'nın kutusunu açtı.
O kutudan haberciliğin doruklarında gezinen haberler çıkıyor. Hem de art arda... Hadi "Yandaş, Yoldaş, Koldaş" gazetecileri geçtim, bari "Yağdaş"lar biraz silkinse de işlerini adam gibi yapsalar. Ne gezer!..
Ne yaparlarsa yapsınlar, kutu açıldı artık. Kapamak çok zor olacak.
Belki yalanla belki de kanla...
PANDORA'NIN KUTUSU'NUN ÜLKEMİZLE NE İLGİSİ VAR
Bilenler ve bilip de unutanlar, anlatımımdaki kısalık açısından kusuruma bakmasın. Antik Yunan'da ilk kadın olduğuna inanılan balçıktan yaratılmış güzeller güzeli Pandora'nın kutusu, tanrı Zeus tarafından yapılıp içine her türlü kötülüğün doldurulduğu sihirli bir kutudur. "Zeus" tarafından gönderilen tanrısal bir mesajla açtırılarak kötülüklerin insanların arasına yayılması sağlanır.
Burada dikkat edilecek nokta; kutuyu yapan egemen bir gücün olması, egemen gücün kötülükleri yaratması, onları bir kutuya doldurarak gizlemesidir. Kutunun kapağı, eninde sonunda birisi tarafından açılacaktır, açılır da...
Hani bizdeki "Açtırma kutuyu söyletme kötüyü!" deyişindeki gibi...
Kutu açıldı ve içinde gizlenen kötülükler ortalığa saçıldı.
ŞARLATAN GAZETECİLİĞİN MUCİTLERİ
Şimdinin gazetecileri, önlerine konan pişmiş yumurtayı bile yemeyi beceremeyip "Şarlatan Gazetecilik"in mucitleri olarak tarihe geçiyorlar.
Sevgili Gazeteci Mukallitleri! Laf salatası yapacağınıza gidin, araştırın! Neyi mi? Örneğin Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, Recep Bey, Binali Bey, bazı A Kal P'li bakan ve yandaşlar hakkında ortaya konan iddiaları...
Belki o gün, gazeteciliğe bile terfi edersiniz.
Belgeleri daha görmeden "O belgeler sahte!" diye feryat ederseniz; belgeler ortaya konulurken, TRT Meclis TV yayınını sanki başka TV kanalı yokmuş gibi keserek, "Sıcak Gelişme" başlığıyla soğumuş haberleri ekrana taşırsanız; hiçbir inceleme yapmadan, makineli tüfek gibi, iddia sahiplerine en galiz küfürleri sıralamaya başlarsanız; aklı selim sahibi herkesi o iddiaların doğruluğuna inandırırsınız.
Zaten öyle de oldu.
YYKY OLMAK
A kal P'lilerin, kendilerini azıcık eleştirenlere "haysiyet celladı" damgalaması yaptıklarını bilirsiniz. Bence asıl haysiyet cellatlığı, insanın; bilerek, isteyerek ve ikbal bekleyerek "YYKY" yani "Yandaş, Yoldaş, Koldaş ve Yağdaş"lar sınıfında yer almasıdır. Bırakın diğer insanların yüzüne rahatça bakmayı, eğer karakter yapıları aynı değilse eşleriyle çocuklarının yüzlerine nasıl bakacaklar?
A Kal P döneminin sözcü, gönüllü avukat, vekil, bürokrat, akademisyen ve gazetecileri araştırmalara konu olmalıdır. Bugünün rejiminde zor olduğu için tabii ki ileriki yıllarda. Sonuçları da mutlaka okullarda ders olarak okutulmalıdır.
DOĞRU İZAFİ DEĞİL "SİYASİ YALGAN" ve "MİZAHİ BİR OYUN"MUŞ
Recep Bey'in kadrolu sözcülük ve fahri avukatlığına soyunanların son derece ilginç ve antipatik tipler olduğuna dikkat ettiniz mi? Kimsenin hakkını yemek istemem. Acaba bu insanlar bu kadroya yapıştırılmadan önce de böyle antipatik miydi, yoksa bu görev mi onları antipatikleştirdi. İnanın çok merak ediyorum.
Bunca yıl sonra, bu sözcü avukat sürüsü ve temsil ettikleri kişi sayesinde doğrunun "siyasi yalgan"dan ve fark edenler için mizahtan başka hiçbir şey olmadığını öğrendim.
Yalnız onu mu? Egemenlerin, insanlara her türlü hakareti edebileceğini, sonra da "Bana hakaret ediyor!" diye hapse attırabileceklerini, tazminat ödettirebileceklerini, kendi yaptıkları işlerin suçunu o kişilere yükleyebileceklerini, gerekirse hayatlarını sonlandırabileceklerini, ailelerini süründürebileceklerini de bu sayede öğrendim.
SORU SORSAM KIZARLAR MI
Şimdi birileri çıkıp da "Sen ne demek istiyorsun?" diye sorumu çarpıtabilirler ama milletin vekili olduklarını iddia eden A Kal P'lilere bir soru sormak istiyorum. Siz kimin vekilisiniz, Türkiye'nin mi yoksa Recep Bey ve ailesinin mi?
Türkiye'ninse hadi bir kez olsun ispatlayın bunu, yok eğer Recep Bey'inse yeniden ispata gerek yok. Çünkü çoktan ispatladınız bunu...