Ömer Sağlam
Diyanet: "Müzik Haram Değildir" [Ömer Sağlam]
Milliyet yazarı Melih Aşık'ın 12 Aralık 2017 tarihli
ve "Müzik haram mı?" başlıklı yazısında aktardığına göre; malum
ulemaya mensup bazı eşhas müzik konusundaki görüşlerini şöyle açıklamışlar:
- Necmettin Erbakan İlahiyat Fakültesi Ana Bilim Dalı
Başkanı Prof. Orhan Çeker: “Müzik için
haram diyemeyiz ama helal de diyemeyiz. İçeriği uygun olmalıdır. Ama kadın sesi
içeren müzik kesinlikle caiz değildir.”
- Karatay Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finans
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren: “Çalgı
aletleri, bunları çalmak, satmak ya da şarkı söylemekten para kazanmak, nefsi
azdıran, örneğin diri bir kadının ya da şarabın heyecan verici niteliklerini
anlatan şarkılar, çalgısız dahi olsa caiz değildir.”
- Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ekrem Buğra
Ekinci: “Şarkı, ancak çalgı ve kadın sesi
içermiyor, sözleri de dinen sakıncalı değilse dinlenebilir.”
- İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman: “Müziğin icrası da, dinlenmesi de haramdır.
Bir değneğin, bir çubuğun bir yere ahenkli bir şekilde vurulması bile bu hükme
dahildir ve haramdır. Hükmün bazı istisnaları vardır: Savaşta vurulan kös ile
düğünlerde çalınan tef.”(1)
...
Eğer yukarıdaki görüşler, Melih Aşık'ın aktardığı gibi
gerçekten adı geçenlere aitse, bizim müzik dünyasının yandığı gündür! Silme
cehennemliktirler! Sadece şarkıcı ve ses sanatçıları mı, müzik eşliğinde Semah
dönen Alevi yurttaşlar, Sema Ayini yapan Mevleviler ve hatta artık zikirlerini
müzik eşliğinde yapan Kadiriler vs. tarikat mensupları da az günah işlemiyorlar
zikir ve ayin yaparken! Çünkü hoca, bırakın müzik aleti çalmayı, bir çubukla
veya değnekle yere veya başka bir cisme tempolu şekilde dokunmanın bile haram
olduğunu söylemektedirler.
Allah'tan "bilgisayarın
veya daktilonun tuşlarına tempolu şekilde basmak da haramdır" dememiş
sevgili ulemamız; yoksa şimdi bu satırları nasıl yazacaktık! Sanırım, şarkıcı
Kibariye örneğinde olduğu gibi bazı ortamlarda kendisine uzanan mikrofona
"Bana her şey seni hatırlatıyor" parçasını söyleyen İmam-Hatipli
Cumhurbaşkanımızın da bu konuda söyleyeceği bir söz vardır diye düşünmek
herhalde hakkımızdır.
Diyanet'e Göre Müzik Haram Değildir, İslami Müzik
Yoktur!
Hemen her konuda görüşünü açıklayan Diyanet, neden bu
konuda görüş bildirmiyor diye düşünüyorduk ki; nihayet Diyanet de açıklamış
konuya ilişkin görüşünü ve demiş ki:
"İslam dini müzik konusunda ayrıntılı ve özel hüküm
koymak yerine, genel ilke ve amaçları belirlemekle yetinmiştir. Buna göre
İslam'ın ilke ve esaslarına aykırı, günaha sevk eden, haramı teşvik eden
müzikleri yapmak ve dinlemek günahtır. Dinimizin temel inanç, amel ve ahlak
ilkelerine aykırı olmayan, haramların işlenmesine sebep olmayan müzik türlerini
dinlemekte ise dinen bir sakınca yoktur."(2)
Görüldüğü gibi Diyanet'in görüşü,
diğerlerine göre biraz daha insaflı, en azından çubukla, çer çöple uğraşmamış,
genel ifadelerle geçiştirmiş konuyu. Şu halde, Diyanet'in konuya ilişkin
görüşünün detaylarını ortaya çıkarma görevi, yine bize düşmüş bulunuyor her
zaman olduğu gibi.
“İslâm, gerek inanç ve ibadet esasları, gerekse hukuk ve ahlâk
ilkeleri itibariyle, fert ve toplum olarak insanın yaratılışına uygundur.
İslâm, insanın yapısına, fıtratına uygun bir din olduğu için, fıtrat gereği
olan ihtiyaç ve arzularının karşılanmasına ve tatmin edilmesine önem vereceği
açıktır. Bu itibarla, tıpkı insanın yeme içme ve cinsel ilişki gibi
maddî/bedensel ihtiyaç ve isteklerini karşılamasının mubah hatta bazı
durumlarda vâcip olması gibi, ruhî-mânevî, bedîî-estetik ihtiyaç ve arzularını
karşılaması da aynı şekilde mubah olması gerektir.”(3) şeklinde
makul ve mantıklı açıklamaların bulunduğu Diyanet İlmihali'nde müzik, “Genel olarak vokal veya enstrümantal ses ve
tonların bir araya getirilmesinden oluşan bir sanat” olarak tarif edilmiş ve
“Yunan dilinden Arapça'ya geçen mûsiki kelimesinin yerini tutacak bir Arapça
kelime olmadığı”ndan bahisle musiki kavramına en yakın iki kavram olan ve “şarkı” anlamındaki "gınâ, tegannî" ve “çalgı aletleri” anlamına gelen “melâhî” kavramları üzerinde durulmuş
ve dört büyük mezhep imamının konuya ilişkin görüşleri şöyle özetlenmiştir:
“Ebû Hanîfe, gınâyı mekruh görmüş ve
günah saymıştır. Sonraki Hanefî bilginlerin, Ebû Hanîfe'nin ‘mekruh’ dediği
şeylerin ‘harama yakın mekruh’ olarak anlaşılması gerektiğini ifade ettikleri
göz önüne alınınca, Ebû Hanîfe'nin, gınânın tahrîmen mekruh olduğu kanaatini
taşıdığı söylenebilir...
İmam Mâlik, gınânın hem icrasını, hem dinlenilmesini tasvip
etmemiştir. Hatta satın alınan bir câriyenin şarkıcı (muganniye) olduğunun
anlaşılması durumunda, bunun iadeyi gerektiren bir ayıp sayılacağını
belirtmiştir...
Şâfiî, ‘Gınâ, bâtıla benzeyen mekruh bir eğlencedir. Bunu çok
yapan sefih sayılır ve şahitliği reddedilir’ demiştir...
Ahmed b. Hanbel de kendisine gınânın hükmü sorulduğunda ‘Gınâ
kalpte nifakı yeşertir, ben hoşlanmam’ diye cevap vermiştir...”(4).
Musikinin aleyhinde ve
lehinde görüş bildiren belli başlı İslam âlimlerinin görüşlerinin aktarıldığı
İlmihal’de, bütün bu görüşlerden hareketle şöyle bir kanaate varıldığı
görülmektedir:
“Bütün bu anlatılanlardan şöyle bir sonuç çıkarılması mümkündür.
Müzik, İslâm bilginleri tarafından çokça tartışılan ve hakkında lehte ve
aleyhte çok şey söylenen konular arasında yer alır. Müziğin lehinde ve
aleyhinde öne sürülen gerekçeler birlikte düşünüldüğünde müziğin mutlak olarak
yasaklanmadığı, aksine mubah bırakıldığı sonucuna ulaşılır. Gerçekten de elde Kur'an ve Sünnet'te müzik
dinlemenin haram olduğunu ve müzik dinleyenlerin günahkâr olacağını ispata
yetecek malzeme bulunmadığı açıkça görülmektedir. Ancak, diğer mubahlar gibi müziğin de haramın işlenmesine vesile
yapılmasına karşı çıkılmıştır.
Bu itibarla içinde isyan, küfür veya İslâm'ın hoş karşılamadığı
sözler bulunan yahut cinsel tahrik, müstehcenlik gibi dinimizce hoş görülmeyen
şeylere yol açan müziğin söylenmesi ve dinlenilmesi kesinlikle uygun değildir.
Bununla birlikte müzik konusunu gerek önceki devirlerde gerekse zamanımızda bir
tercih ve takvâ meselesi olarak değerlendirenler de buluna gelmiştir. Bunların
saygıyla karşılanması gerektiği gibi, müzik dinlemeyi bir eğlence unsuru olarak
görenlerin de hoş karşılanması gerekir “(5).
Ayrıca söz konusu eserde,
müziğin ruhu teskin ve tedavi edici fonksiyonu üzerinde de durulmakta ve
müziğin mubah olmasının gerekçelerinden birisinin de müziğin bu yönü olduğunun
ima edildiği satırlarda şöyle denilmektedir:
“Müziğin bir tedavi aracı olduğunu keşfetmiş bir kültürün
vârisleri olarak, yeterli delil ve gerekçe olmadığı halde, vaktiyle birtakım
sosyolojik gerekçe ve amaçlarla verilen hükümleri içeriğinden mahrum bir
şekilde günümüze taşımak veya yanlış değerlendirmelerde bulunmak suretiyle bu
doğal ilâçtan insanları mahrum etmek isabetli bir bakış açısı olarak
gözükmüyor.”(6).
“Son olarak kimi çevrelerde gündeme getirilen ve tartışılan İslâmî
müzik-gayri İslâmî müzik ayırımına ve gayri İslâmî müzik yapılan müzik
aletleriyle, İslâmî müzik üretmenin câiz olup olmadığı konusuna değinmek uygun
olacaktır. Hemen belirtilmelidir ki, gerek müziğin, gerekse müzik aletlerinin
İslâmî-gayri İslâmî şeklindeki kategorik ayırımı isabetli görülemez. Bunun
yerine, halk müziği, sanat müziği gibi tür ayırımlarına benzer şekilde, belki,
cami müziği/mûsikisi, tekke müziği, kilise müziği gibi tür bildiren
isimlendirmeler yapılabilir. Böyle bir yaklaşım ne kadar işin mahiyetine
uygunsa, din merkezli ayırımlar o kadar yapaydır”(7) şeklinde
verilen bilgiler ise “İslami Müzik”
adı altında, müzik yaptıklarını söyleyerek aslında din bezirgânlığı yaparak
para kazanan kimi çevrelerin canına od tıkayacak türden bilgilerdir. Tabi
anlayanlar için.
Yusuf İslam ve Sami Yusuf
gibi ecnebî asıllı Müslümanları getirip konserler verdirenlerle, dini içerikli
sözler yazarak ve modern pop müziği enstrümanlarının arasına kilise veya tekke
müziği enstrümanlarından birkaçını koymak suretiyle İslami Pop yaptıklarını
zannedenler bu sözlere iyi kulak vermelidirler. Çünkü yaptıkları ya poptur, ya cazdır,
ya halk müziğidir ya da sanat müziğidir. Müzikte din unsurunu merkez alan
ayrımlar ise Diyanet’e göre yapay ayrımlardır.
Özetle Diyanet’e göre; “Müzik sözlerinin İslâmî ilkelere aykırılık
içeren, içermeyen şeklindeki ayırımı bir ölçüde mâkul karşılansa bile, içinde
besmele, tekbir, cihad, peygamber gibi kavram ve sözcükler geçenleri İslâmî,
böyle olmayanları gayri İslâmî saymak doğru değildir. Diğer birçok sanat dalı
gibi, müzik de önce yerel/millî, sonra evrenseldir. Hal böyle olunca
İslâmî-gayri İslâmî müzik aletlerinden değil, -çünkü müzik aletinin Müslüman’ı
gavuru olmaz- asırlar içinde zenginleşen ve gelişen millî kültürümüzden gelen,
bize ait olan müzik aletlerinden bahsedebiliriz. Elbette ki her türlü müzik
üretiminde çoğunlukla bizim olan, bize mal edilen müzik aletlerinin
kullanılması uygundur, fakat bu dinî hassasiyet değil millî hassasiyet
gereğidir.”(8).
Diyanet’in sanat dallarından
müziğe karşı olan bakış açısını yansıtması bakımından ilginç bulduğumuz bir
bilgi de, şarkılı türkülü davetlere katılıp katılmama konusundaki görüşüdür. Bu
konuda şöyle diyor Diyanet:
“İslâmî ölçülerle bağdaşmayacak ölçüde şarkılı türkülü ve
eğlenceli bir yemeğe veya toplantıya davet edilen bir kimse, eğer bu münkerin
işlenmesine engel olabileceğini kestiriyorsa, davete icâbet edip toplantıya
katılması uygun olur. Engel olamayacaksa dinî, ahlâkî, sosyal fayda-zarar
açısından katılma ile katılmama arasındaki etki ve sonuç farkını göz önüne
alarak karar verir ve ona göre davranır.”(9).
Görüldüğü gibi, en azından
1999 yılında yayınlanan İlmihali esas alındığında Diyanet'e göre; müzik, haram
değildir, ayrıca İslami Müzik-Gayriislami Müzik ayrımı son derece yapaydır ve
gerçekçi değildir. Müzik konusuna da diğer birçok davranışımızda olduğu gibi,
ahlaki değerler ve israf bakımından yaklaşmak gerekir. Bu ilkelere aykırı
olmadığı sürece müzikle meşgul olmakta hiçbir sakınca yoktur.
Şu ayrıntıya da dikkat
çekmekte fayda var: Melih Aşık'ın aktardığı kadarıyla; müzik konusunda en katı
görüşler gördüğünüz gibi Prof. Dr. Hayreddin Karaman'a aittir. Zira M.Aşık'ın
iddiasına göre; hoca bırakın müzik icrasını ve dinlenmesini, çubukla ahenkli
bir şekilde vurmayı bile haram kabul etmektedir! Hayreddin Hoca'nın bunları
söylediğine asla inanmıyorum. Bizi böyle düşünmeye iten husus, yukarıdaki
bilgileri aktardığım 1999 tarihli Diyanet İlmihali'nin "İlmi Müşavere ve
Redaksiyon Heyeti" nde Sayın Hayreddin Karaman'ın da üye bulunması ve
Müzik konusunun muhtemelen onun yakın arkadaşı da olan eski Diyanet İşleri
Başkanlarından Prof. Dr. Ali Bardakoğlu tarafından kaleme alınmış olmasıdır.
Siz İslam Peygamberinden Daha mı Müslümansınız?
Bence siz bakmayın; ilahiyatçıların "Müzik Haramdır" filan
demelerine. Pek çoğunun cep telefonlarında güncel şarkıların melodileri
yüklüdür! Bir çoğu, sazende ve hanende olarak
müzikle uğraşır bunların. Sadece sözüm ona dini musiki de değil, hemen
her müzik dalında hünerleri vardır hocaların. Buna yakından şahidim ben. Çünkü
içlerinde yaklaşık 21 sene bulundum.
Yılını hatırlamıyorum; bir gün Ankara'da Kocatepe
Camii'de cuma namazı kılıyoruz. O günlerde hizmet içi eğitim için Ankara'da
bulunan bir grup müftü de var yanımızda. İsmail Coşar o güzel sesiyle tam
Fatiha'yı okumaya başlamıştı ki; önümüzdeki saftan bir cep telefonu başladı
Sibel Can'dan BERİVAN şarkısını söylemeye. Edirne Süloğlu Müftüsü'nün
telefonuydu namazda Berivan söyleyen. Telefonunu kapatmayı unutan Müftü
Efendi'nin oldukça mahcup olduğunu hatırlıyorum. Kırklareli Müftü Yardımcısı
Adnan Zeki Bıyık'ın "O Ses Türkiye" isimli şarkı yarışmasına
katıldığını herkes biliyor bu ülkede. Ayrıca din adamlarından kurulu koroların,
bugün "İslami Düğün" adı altında yapılan düğünlerde para karşılığı
sahne aldıkları ve sözüm ona ilahi adı altında çalıp söyledikleri müzik
parçalarının, genelde en hareketli pop ve halk müziği melodileriyle söylendiği
de bilinmektedir. Öte yandan geçmişte, isminin başında "Hafız"
bulunan bir çok din adamı da müzikle ilgilenmişler, çalıp söylemişler ve
besteler yapmışlardır. Hafız Burhan, Hafız Sadettin Kaynak, Hafız Yaşar Okur örneklerinde
olduğu gibi.
Çünkü yukarıda da zikredildiği üzere, bu ülkede
Diyanet İşleri Başkanı olacak kapasitede dini bilgisi olan Prof. Dr. Ali
Bardakoğlu bile "Gerçekten de elde Kur'an ve Sünnet'te
müzik dinlemenin haram olduğunu ve müzik dinleyenlerin günahkâr olacağını
ispata yetecek malzeme bulunmadığı açıkça görülmektedir." diyor.
Tam aksine; Hz. Peygamber'in bu konuya hoşgörü ile
baktığına dair birçok rivayet vardır. Onlardan birisi, Hz. Peygamber'in, "evlilikleri davul çalarak ilan"
dediği şeklindeki rivayettir.
Bir diğer rivayet ise şöyledir: "Bir sefer dönüşünde Enceşe isimli sahabe kadınların bindiği
develere nezaret ediyor ve onların düzgün yürümelerini sağlıyordu. Bir ara
Enceşe kendisini bir şarkıya kaptırmış ve bu arada kadınların bindiği develeri
normalden hızlı yürütmeye başlamıştı. Durumu gören Hz. Peygamber, kadınları
kasıtla 'Ya Enceşe, lütfen billurları sarsıp incitme!' demiştir"
Bir başka rivayet ise şöyledir: "Bir bayram günü, birkaç cariye Hz. Aişe'nin evinde def eşliğinde
şarkı ve kahramanlık şiirleri söylüyorlardı.Hz. Peygamber de yatağına geçip
uzanmıştı. O sırada eve gelen Hz. Ebu Bekir, 'bu ne hal' diyerek kadınları
uyarmak istemiş, ancak Hz. Peygamber 'Bırak onları Ya Ebu Bekir, gönüllerince
eğlensinler, her milletin bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır'
buyurmuştur."
Yine bir rivayete göre; Hz. Peygamber bir bayram günü
bazı sahabelerle Mescide geldiğinde yeni Müslüman olmuş bir grup Habeşli
Müslüman'ın Mescid'de kendi aralarında eğlendiklerini gördüler. Hz. Ömer, "Edepsizler bu ne haldir..."
diyerek onları uyarmak istediğinde, İslam Peygamberi Ömer'e dönerek;
"Onları rahat bırak Ey Ömer, bugünler bayram günleridir, gönüllerince
eğlensinler" buyurdu.
Belki de bu son rivayetin başka bir versiyonu
olabilir: Bir gün Habeşliler, Medine'de geniş çaplı bir eğlence tertip ederek
kadınlı erkekli olmak üzere müzik eşliğinde meydanda eğleniyorlar, diğer
Müslümanlar da onları seyrediyorlardı. Bunu duyan Ayşe'nin talebiyle İslam
Peygamberi, genç eşi Aişe'nin elinden tutarak onu eğlence yerine götürdü ve
kalabalık arasında oyunları daha iyi görebilmesi için zaten ufak tefek bir
kadın olan Aişe'yi omzuna aldı. Bazı kaynaklarda "onu sırtında yükseltti" tabiri geçmektedir. Bizim
dilimizde bunun anlamı olsa olsa omzuna aldı olmalıdır.(10)
...
Bütün bunlardan sonra "Müzik Haramdır" fetvası veren hocalara sorarım şimdi,
siz İslam'ın Peygamberinden daha mı Müslümansınız efendiler..
Ömer Sağlam
_______________
1- http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/melih-asik/muzik-haram-mi--2570845/
2- Bkz. Sözcü gazetesi, "Piyangodan sonra şimdi de ‘ahlaksız müzik’ fetvası" başlıklı ve Ali Ekber Ertürk imzalı haber. http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/piyangodan-sonra-simdi-de-ahlaksiz-muzik-fetvasi-2131585/
3- İlmihal-II İslam ve Toplum,s, 106, TDV. İSAM (İslam Araştırmaları Merkezi) Yayını, İstanbul, 1999.
4- Age, s, 106-107.
5- Age, s,110-111.
6- Age, s.111.
7-Age, s, 111.
8- Age, s.111.
9- Age, s. 112.
10-Rivayetler, aklımızda kaldığı kadarıyla ve anlam itibarıyla aktarılmıştır. Kaynaklarda lafızları farklı olabilir.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.