Ömer Sağlam
CHP'nin En Büyük Çıkmazı Güzel Kadınlar [Ömer Sağlam]
CHP'de yine sonucu önceden belli olan
bir kurultay daha yapıldı. 2019 seçimlerine kadar olağanüstü bir kurultay daha
yapılır mı bilmem. Birbiriyle çatışan grupların kendilerini belli etmesiyle
birlikte tamamıyla yamalı bohçaya dönüşen haline ve "Kurultaylar
Partisi" namına bakılırsa, ÇHP'nin iki yıla kalmaz bir kurultay daha
yapacağı düşünülebilir. Üstelik Muharrem İnce de gücünü korumuş ve hatta bir
miktar arttırmış gözüküyor. Zira bir önceki kurultayda 415 olan oyunu, 447'ye
çıkarmıştır.
"Sonucu önceden belli olan
kurultay" nitelendirmemize gelince, 2 Şubat 2018 günü saat 23.57'de, yani Genel Başkan seçiminden
yaklaşık bir gün önce sosyal medyada şu mesajı paylaşmıştım: "CHP
Kurultayı'nı Kılıçdaroğlu yine alır, Yalovalı Kamyoncu Şerif'in oğlu Muharrem ise
patinaj yapar, yolda kalır..."
Dolayısıyla; tahminimde yanılmadım.
Sonuç dediğim gibi olmuştur. Bu kurultay gösterdi ki; parti içi demokrasi
konusunda bütün partilerin üzerinde görülen CHP'de de parti içi demokrasi
sorunu yaşanmaktadır. Zira 49 delege, hem Kılıçdaroğlu'nu, hem de Muharrem
İnce'yi aday göstermiştir. Anlaşılıyor ki; bu 49 delege "ne şiş yansın ne
kebap" düşüncesindeler. Kendilerince biraz da uyanıklık etmişler; hangi
aday kazanırsa kazansın onun yanında yer almayı önceden garantilemek istemişler
besbelli. Kim bilir belki de, sonradan gelen baskılara dayanamayıp, öbür aday
için imza verenler de olmuştur aralarında. Mesela Muharrem İnce'nin adaylığı
için oy verenler karşılaştıkları baskı ile sonradan Kılıçdaroğlu'nun adaylığı
için de imza vermiş olabilirler.
Ayrıca, 291 delegenin, Kılıçdaroğlu'nu
aday göstermekle birlikte, seçimlerde Muharrem İnce'ye oy vermeleri, tıpkı
diğer parti delegelerinin olduğu gibi, CHP delegesinin de özgür olmadığının kanıtıdır bize göre. Bu demektir
ki; yönetimden korktukları için Kemal Kılıçdaroğlu'nu aday gösteren 291 delege,
kapalı ortamı fırsat bilerek, yani kime oy verdiklerinin belli olmadığına
güvenerek Muharrem İnce'ye oy vermişler, böylece Kılıçdaroğlu'nun liderliğini
tartışmaya açmışlardır! Zira, Kılıçdaroğlu bu kişilerin oyunu alabilseydi, 790
yerine, 1081 delegenin oyu ile Genel Başkan seçilecek ve liderliğini
pekiştirmiş olacaktı. Ancak şimdi, Kılıçdaroğlu hem kendisini aday gösteren 291
delegenin oyunu bile alamayarak liderliğini zayıflatmış oldu, hem de rakibi
İnce'nin parti içindeki gücünü göreceli de olsa arttırmış oldu.
Öte yandan, Muharrem İnce'nin aday
gösterilmek için yeterli oya ulaşamamasına ve ancak Kılıçdaroğlu'nun olur
vermesiyle, iki taraf için de imza atan 49 delegenin kendisi için imza atmış
sayılarak aday olmasına rağmen, atmış olduğu twitte; Kılıçdaroğlu'nu aday
göstermekle birlikte kendisine oy veren 291 delegeden hareketle Kılıçdaroğlu'na
"Sizi aday gösteren delegelerin
oyunu bile alamıyorsanız vatandaşın oyunu nasıl alacaksınız" diye
yüklenmesi, hem kel hem fodul gibi bir anlam taşımaktadır. Çünkü aynı durum
kendisi için de geçerlidir Muharrem İnce'nin. Bu sebeple 291 korkağın verdiği
oya aldanıp da şımarmamalıdır. Neticede rakibi, hileyi şeriyeye rağmen
neredeyse kendisinin iki katı oy almış bulunmaktadır.
Kılıçdaroğlu ve İnce'nin kurultayda
yaptıkları konuşmalar karşılaştığında, İnce'nin çok daha hamasi bir konuşma
yaptığı ve daha çok alkış aldığı ortada. O da zaten buna bakarak,
"sokakta, tribünlerde ve gönüllerde ben kazandım" diyor.
Kılıçdaroğlu, konuşmasında parti içi sorunlara hiç değinmedi. 2015 yılındaki
parti programını esas alarak bir konuşma yaptı. Konuşması tatsız tuzsuzdu.
Rakibi İnce ise tabiri caizse hem nalına, hem mıhına vuran bir konuşma yaptı.
Parti Genel Başkanı'nı ve parti yönetimini bile eleştirdi. Hem de açık açık.
Cumhurbaşkanı tarafından hakkında dava
açılır mı bilmem, ancak Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanı hakkında söylediği
sözlerden bize göre öne çıkan bazı ifadeler şöyle:
"ÖSO'culara ayda 300 dolar ödeniyor.
Kuvayı Milliyecilerin ekmek alacak parası yoktu ekmek! Yemek almak için
ceketlerini satıyorlardı. Sen ne hadle ÖSO'yu Kuvayı Milliyeyle
karşılaştırıyorsun? CHP yönetimi de bu tarih cahiline haddini bildiremiyor.
Niye aday oluyorsun diye soranlara söylüyorum: Kaçak Saray'daki tarih cahiline
haddini bildirmek için adayım.
Enis Berberoğlu'nun hapiste olmasında CHP yönetiminin
de payı var. İktidar bizi
HDP ile aynı kefeye koyar diye korktu. E, koysun. Kürtler doğru söyleyemez mi? Önce HDP'lileri hapse atarlar, sonra
sıra bize gelir dedim. Gün gelir
MHP gün gelir HDP doğru söyleyebilir, gün gelir AKP bile doğru söyleyebilir,
pek görmüyoruz ama... Kürtlerle beraber görünmeyelim diye siyaset yapılmaz.
Ben hayır oyu verdim ama MYK evet
oyu verdi. O yüzden bu MYK'nın tamamen yenilenmesi lazım.
Muhalefetin birini hapse attı, diğerini yanına çekti,
CHP'den de böyle memnunlar. Biz memnun olmayacağız, hedefimiz yüzde 50 artı 1...Tüzüğü değiştirerek seçimi kaybeden bir adayın bir daha aday olamamasını sağlayacağız...
1071 Malazgirt
zaferinden bu yana bu topraklar böyle yalancı, böyle yüzsüz görmedi. Dün dost
olduklarına bugün düşman oluyor..”
...
Bu kurultay bir kere
daha gösterdi ki; CHP'nin en büyük rakibi yine CHP ve CHP'lilerdir. Zira CHP şu
anda yamalı bohça gibi. Herkes kendine göre bir liste çıkardı parti meclisi
için. Kılıçdaroğlu'nun listesi, Muharrem İnce'nin listesi, Selin Sayek Böke'nin
listesi falan filan. Selin Sayek Böke, hem Kılıçdaroğlu'nun listesinde yer
alıyor, hem de kendisi ayrı bir liste çıkarıyor. Üstelik en yüksek oyla parti
meclisine seçiliyor.
Peki kimdir Selin Sayek
Böke? Neden bu kadar seviliyor delegeler tarafından? Peki bu hanım, parti
tabanı tarafından da seviliyor mu bu kadar? Bu hanımın "PYD'ye terör örgütü diyebilmek için elimizde yeterli istihbari
bilgi bulunmuyor" anlamındaki sözlerini nereye koymak gerekiyor? Parti
tabanının bu sözlerden haberi var mıdır? Eğer haberleri var ise bu çıkışa
katılıyorlar demektir ki; CHP için büyük problemdir böyle bir kabul. Oysa
Muharrem İnce, 5 Şubat tarihli "Türkiye'nin
Nabzı" programında açık açık "PYD
terör örgütüdür." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun, aynı
zamanda İlhan Cihaner'le birlikte bir manifesto yayınlayan ve alternatif PM
listesi çıkaran Selin Sayek Böke ısrarı kanaatimizce kendisi adına bir
handikaptır. Hele hele Kılıçdaroğlu'nun, iktidar partisi ve kamuoyunun önemli
bir kesimi tarafından tartışma konusu yapılan İstanbul İl Başkanı Canan
Kaftancıoğlu ile de yetinmeyerek; ezan, bayrak, şehadet gibi kutsal konularda
bu milletin kolay kolay kaldıramayacağı açıklamalar yapan Sera Kadıgil'i PM'ne
sokması, kendisi adına tam bir fecaattir. Millet seçimlerde bunun hesabını
mutlaka soracaktır Kılıçdaroğlu'ndan. Zira bu tür çıkışlar, düşünce özgürlüğü
çerçevesinde kabul edilebilecek çıkışlar değildir bu ülkede. İtiraf edelim ki;
bu üç güzel kadın, CHP'nin en büyük derdi olarak karşısına çıkmaya aday
görünüyor önümüzdeki günlerde...
Öte yandan bize kalırsa; CHP
yöneticileri, Kürt oylarını alma adına abuk sabuk açıklamalar yapmaktan ve
PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP'lilerle yan yana pozlar vermekten bir an önce
vazgeçmelidirler. Birkaç gün önce bir TV programında CHP Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı dedi ki: "Bizim en
büyük rakibimiz HDP'dir"
Doğrusu duyunca küçük dilimi yuta
yazdım! Koskoca profesörün yaptığına bakın siz! Uzatmış olduğu sakalıyla
gittikçe "Yüzüklerin Efendisi"
filmindeki Gandalf karakterine benzeyen Aytuğ Bey'e hatırlatalım; HDP, yoğun
bir Kürt nüfusun yaşadığı ve sizin de seçim çevreniz olan Mersin'de sizin
rakibiniz olabilir, ancak Türkiye için bunu nasıl söyleyebilirsiniz? 6
ilkesinden birisi "Milliyetçilik"
olan bir parti, nasıl olur da en büyük rakip olarak kendisine, "Marksist" eğilimleri olan
bir partiyi seçer?
Öte yandan Mersin'de MHP'nin de hatırı
sayılır bir ağırlığı vardır ki; Büyükşehir ve birçok ilçe ve belde belediye
MHP'lidir. Yani Mersin'de MHP, HDP'den çok daha güçlüdür. Konu ideoloji değil
de Kürt oylarını almak ise, bu ülkede Kürt oylarının en büyük bölümünü alan
parti HDP değil, AKP'dir. Doğu'da ve Güneydoğu'da CHP diye bir parti yoktur. Bu
sebeple CHP eğer iktidara ve Kürt oylarına talip ise kendisine rakip olarak
HDP'yi değil, AKP'yi seçmelidir. Yok eğer maksat, Muharrem İnce'nin de dediği
gibi Kılıçdaroğlu'nun etrafındaki bir avuç mutlu azınlığı korumak ise tamam,
izlenen politika doğrudur; devam edin.
Netice olarak parti içinde liderliğinin
ve otoritesinin tartışma konusu olduğuna ve en küçük kusurunun bile siyasi
rakipleri tarafından propaganda ve karalama malzemesi yapılmasına bakmaksızın,
çevresine bir sürü tartışmalı şahıs toplayan Kılıçdaroğlu'na şu ünlü ata
sözümüzü hatırlatmak isteriz; Tilki deliğe sığmamış bir de kıçına çalı
bağlamış...
Ömer Sağlam
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.