Hz. Adem'in Annesi Kimdi [Ömer Sağlam]
Dini kaynaklara, daha doğrusu İbrahimi Dinler adı
verilen Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ı anlatan kutsal kitaplara ve bu
kitapları esas alan diğer kaynaklara bakılırsa, yaratılan ilk insan ve ilk
peygamber Hz. Adem'dir. İslam uleması, genelde, Adem isminin Hz. Adem'e has
"özel isim" olduğu düşüncesinden hareketle ve yaratılan ilk insanın
Kur'an'da "Adem" olarak isimlendirilmesinden ve insanoğlunun
"Benî Adem" yani "Ademoğlu" olarak zikredilmesinden
hareketle Adem'in ilk insan ve ilk peygamber olduğunu ileri sürerler.
Oysa "Adem" kelimesi özel isim değildir.
Birçok anlamı vardır. Arapça'da "İnsanların atası" veya "ilk
insan" anlamına gelirken, İbranice'de kesin olmamakla birlikte toprak
anlamındaki "adama" sözcüğü ile aynı kökten gelebileceğini
söyleyenler de vardır. Kelimenin sessiz harflerinden oluşan "adm", Fenike dilinde "insan" anlamına
gelmektedir.(1)
Ayrıca "Adem"
kelimesinin, Arapça'da "Numûne",
"Aracı", "Bir kavmin efendisi, ileri
geleni", "Ekmekle birlikte
baharat olarak kullanılan şey, katık" anlamlarına geldiğini söyleyen
Arapça dil bilginleri de bulunmaktadır. "Esmer
Adam" anlamında "Racülün Ademe" der
Araplar.(2)
Detaylı inceleme imkânım olmadı ama görebildiğim
kadarıyla Kur'an'da yaratılış ile ilgili ayetlerde, Hz. Adem'in ilk insan
olduğuna dair herhangi bir ifade bulunmuyor. Sadece Â'raf Suresi'nin 11.
ayetinde "... sizi yarattık, sonra
size şekil verdik, sonra da meleklere: 'Âdem`e secde edin.' dedik..." şeklinde
bir ifade geçiyor ki; bu ifadeden de Hz. Adem'in ilk insan olduğu sonucuna
varılamaz.
Meleklere "Adem'e secde edin" şeklinde
verilen emir, ilk yaratılış esnasında değil, peygamber olarak tayin edildikten
sonra "Onun peygamberliğini kabul
edin" anlamında verilmiş bir emir de olabilir. Zira secde etmek,
kulluk etmenin göstergesidir. Oysa Kur'an, sadece ve yalnız Allah'a kulluk
edileceğinden ve yalnız Allah'tan yardım dileneceğinden bahseder.(3)
Eğer Allah, anladığımız anlamda
meleklerin Adem'e secde etmelerini, yani tıpkı kendisi gibi huzurunda diz
çökmek veya yerlere kapaklanmak suretiyle kulluk gösterisinde bulunmalarını
istediyse, bu, aynı zamanda Adem'i kendisine ortak, yani şerik olarak tayin
ettiği anlamına gelirdi ki; bu asla kabul edilemez. Çünkü Kur'an'da, "...Onların (Gökte ve yerde olanların)
O'ndan (Allah'tan) başka yöneticisi yoktur. O kendi hükümranlığına kimseyi
ortak etmez"(4) buyrulmaktadır.
Allah'tan başka secde edilen ve tapılan
şeylere put denildiği malumdur ki; bu konuda Kur'an'da birçok ayet vardır.
Onlardan birisi şöyledir: "İbrahim, babası Âzer'e demişti ki: 'sen putları tanrı mı
ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde
görüyorum'"(5).
Dolayısıyla; Adem'e secde edilmesini,
tıpkı Allah'a secde etmek gibi algılarsak, put ve puta taparlık konusunu
düzenleyen ayetler açısından da ortaya problem çıkmaktadır. Bu bakımdan bize
kalırsa, "Ademe secde edin"
şeklinde verilen emir, Adem'in peygamberliğini kabul edin ve onun benden
getirmiş olduğu sözlere kulak verin, dediğini yapın gibi bir anlama gelmelidir.
Esasen "Secde" kelimesi için verilen anlamlar da bu konuda bize
cesaret vermektedir. Zira Arapça dil bilginleri "Secde" kelimesine "Öne eğilme, aşağıya bükülme, kendini
alçaltma, alçak tutma veya kendi kibrini ve gururunu kırma" gibi
anlamlar vermişlerdir.(6) Buradan hareketle denilebilir ki; adı ister peygamber
olsun, ister sıradan hükümdar, bir başkasının dediklerine uyduğunuzda kibrinizi
ve gururunuzu kırmış, yani bir anlamda ona secde etmiş olursunuz. Buradaki
secdeyi biraz da biat gibi anlamak gerekir.
Öte yandan eğer Kur'an'da ilk insan olarak adı geçen
Adem, aynı zamanda ilk peygamber ise, şu halde Hz. Adem, olmayan bir kavme
peygamber olarak gönderilmiş demektir! Öyle ya peygamberler ancak bir kavme,
bir topluluğa gönderilen elçilerdir. Oysa ilk peygamber, aynı zamanda ilk insan
olmakla, ortada kendinden başka insan bulunmuyor demektir. Gelin görün ki; sevgili ulemamız bunun da
kolayını bulmuşlardır. Hz. Ademe uzun bir ömür biçerek ve onu, insanların
sayısı 40 bine ulaşıncaya kadar yaşatarak yapmışlardır bunu.(7)
Oysa bize kalırsa; insan
anlamındaki Adem ilk insan olsa bile, peygamber anlamındaki Adem ilk insan
olmamalıdır. Dahası, bizim muhterem ulemamıza kaynak teşkil eden Tevrat ve onu
esas alan diğer Yahudi kaynaklarına göre; Hz. Adem, günümüzden yaklaşık 6400
sene önce yaşamıştır! Zira aynı zamanda bir Yahudi Milli Tarihi olan Tevrat'a
(Tekvin bölü) göre; Adem ile Nuh Tufanı arasında 1756 yıllık bir süre vardır. İbni Sad, Tabakat'ında Adem'le Musa arasında 3 bin yıllık bir
zaman olduğunu kaydetmektedir.(8) Musa ise M.Ö. 1392 yılında doğmuştur.(9) Adem
ile Musa arasında 3000 yıl olduğuna ve Nuh Tufanı ile Adem arasında 1756 yıl
olduğuna göre, Nuh Tufanı denilen hadise, M.Ö. 27. asırda (2.636 yılında) vuku
bulmuş demektir. Dünyanın yaşı ile İsrail'de bulunan ilk insan fosilinin
175-200 bin yıl öncesine, Fas'ta bulunan insan fosilinin ise 300 bin yıl
öncesine ait olduğu dikkate alınırsa, Hz. Adem ve Nuh Tufanı için belirlenen
tarihlerin, çok yeni olduğu sunucuna varırız.
Dahası Adem, ilk erkek insan ve ilk
peygamber kabul edilse bile, ilk insanın bir erkek değil, tam tersine bir kadın
olması akla çok daha yatkındır! Bunu neye dayanarak söylüyoruz; elbette yine
kutsal kitabımız Kur'an ayetlerine dayanarak. Mü'minûn Suresi'nin 12-14
ayetleri Diyanet tarafından şöyle tercüme edilmiş:
"Gerçek şu ki biz insanı çamurdan
alınmış bir özden yaratıyoruz; sonra onu sağlam bir korunakta nutfe haline
getiriyoruz. Ardından nutfeyi (döllenmiş yumurta) alakaya (rahimde asılıp
beslenen embriyo) çeviriyor, alakayı şekilsiz et (görünümünde) yapıyor, bu
etten kemikler yaratıyor, daha sonra da kemiklere adale giydiriyoruz; nihayet
onu bambaşka bir yaratık halinde inşa ediyoruz. Yapıp yaratanların en güzeli
olan Allah çok yücedir."(10)
Bir başka kaynakta aynı ayetler
parantezlerle biraz daha genişletilerek şöyle anlamlandırılmış:
"Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra
onu (Hz. Âdem`in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir
nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) hâline getirdik,
derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere)
çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla
inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)..."(11)
Görüldüğü gibi bu ayetlerde, Adem'in
yaratılışından değil, insanın yaratılışından bahsediliyor. Adem ise, parantez
içinde de olsa insanlar tarafından sokuşturulmuş ayetin içine. Parantez içleri
müfessirler tarafından uydurulmuş yani. Eğer parantez içlerinin doğru olduğunu
kabul edecek olursak; yani insanın önce çamur hülasasından yaratılıp, sonra o
hülasanın rahme konulması söz konusu ise şu halde ilk insan bir erkek değil,
bir kadın ya da rahim benzeri bir organa sahip bir kadınsı olmalıdır; yani dişi
bir varlık olmalıdır! Öyle ya, eğer halihazırda, yani daha önce yaratılıp hazır
hale getirilmiş rahim sahibi bir dişi olmasaydı, çamur hülasasından yaratılan o
nutfe nasıl konulacaktı rahme veya rahim benzeri bir yapıya?
Burada bir konuya daha dikkatleri çekmek
istiyoruz, o da Diyanet'in muhtemelen insanların kafasında soru işareti ve
şüphe yaratmamak için ayetleri yanlış tercüme ettiğidir. Bize göre; yukarıda 14
nolu dipnotta verilen tercüme, parantez içi açıklamaları dikkate almazsak, 13
nolu dipnotta verilen DİB tercümesine göre sanki çok daha doğru gibi. Zira
ayetin Arapça aslında fiillerin hiçbirisi şimdiki zaman (muzari) kipinde
kullanılmamış, tamamı geçmiş zaman (mazi) kipinde kullanılmıştır.
"halaknâ, caalnâ, enşânâ" örneklerinde olduğu gibi. Oysa yukarıdaki
DİB kaynağında bütün fiiller şimdiki zaman (muzari) kipiyle Türkçeye tercüme
edilmiştir.
Bir başka Diyanet yayınında ise
"Halakna" fiili, 12. ayette mazi (geçmiş zaman) kipinde tercüme
edildikten sonra, aynı fiiil ve aynı yapıdaki "caalna" ve "enşânâ"
fiilleri, 12. ayette geçen konunun devamı niteliğindeki takip eden 13. ve 14.
ayetlerde her nedense şimdiki zaman(muzari) kipinde tercüme edilmiştir.(12)
Bununla sanki, 12. ayetin ilk insanla alakalı olduğu, 13. ve 14. ayetlerin ise
eşeyli üremeyi, yani çocuğun cinsel ilişkiden sonra doğuma kadar geçirdiği
sürece ilişkin olduğu imajı verilmeye çalışılmıştır.
Denilecektir ki; dışarıda imal edilmiş
bir nutfe nasıl olur da Rahim vb. bir ortama nakledilebilir? Peki Kur'an'ın
beyanına göre, Hz. İsa da aynı şekilde (babasız) yaratılmamış mıydı; yani onun
nutfesi de Allah tarafından yerleştirilmemiş miydi Meryem'in rahmine(13).
Allah'ın kudreti, elbette dışarıda yaratılan bir nutfeyi, rahme veya rahim
benzeri bir hazneye yerleştirmeye yetecek genişliktedir. Yanlış mı düşünüyorum
yoksa? Hayır yanlış düşünmüyorum. Çünkü Allah böyle diyor. Allah diyor ki
Kur'an-ı Kerim'de: "Muhakkak ki Allah’ın indinde (nezdinde) Hz. Îsâ’nın durumu, Hz. Âdem'in
durumu (yaratılışı) gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona 'ol' dedi (ve o
oldu)"(14)
Şimdi kafaları biraz daha karıştırmak ve
Kur'an'ın emri gereğince aklı biraz daha çalıştırmak için sorularımızı soralım:
1- İbrahimi dinlere göre ilk insan kabul
edilen Adem, Yahudi kaynaklarına göre günümüzden yaklaşık 65 asır (6400 sene)
önce yaşadığına göre; İsrail'de bulunan 175-200 bin senelik (15), Fas'ta
bulunan 300 bin senelik(16) insan fosilleri kime aittir? Yoksa Yahudiler'in
Adem'in yaşına ilişkin tespitleri yanlış da, Adem ve oğulları orta doğudan Fas
taraflarına mı göç etmişlerdi?
2- Günümüzden 6400 sene önce yaşadığı
söylenen Hz. Adem'in, daha çok Harran bölgesinde faaliyette bulunduğu ve
Kâbe'yi de ilk defa onun yaptığı yaygın kanaattir. Peki bu durumda geçmişi
günümüzden 12 bin yıl öncesine dayanan ve dünyanın en eski mabedi kabul edilen
yapının da bulunduğu(17) Harran'daki Göbeklitepe kazılarında çıkan kalıntıları
nereye koyacağız?
3-Yahudi kaynaklarının verdiği ve İslam
ulemasının da sorgusuz sualsiz kitaplarına aktardıkları bilgileri doğru kabul
edecek olursak, şu halde 6400 sene gibi yakın bir tarihte yaşamış Hz. Adem'in
annesinin ve babasının adı nedir?
Haydi şimdi biraz düşünün bakalım...
Ömer Sağlam
1- https://www.etimolojiturkce.com/kelime/adam
2-Râğıp el-İsfahani, Müfredâd-Kur'an Kavramları
Sözlüğü, Çev. Yusuf Türker, Pınar Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 2007, s,
110 ve aynı sayfanın dipnotları.
3-Kur'an-ı Kerim, 1/5.
4-Kur'an-ı Kerim, 6/74.
5-Kehf Suresi, 18/26,
6-Râğıp El-İsfahani, age, s, 696.
7-M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, TDV Yayınları,
Ankara, 1990, s, 59.
8- İbn Sa'd'ın
Tabakat isimli eserini kaynak gösteren Arif Tekin'in
"Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler isimli eserinin
1/22 sayfasından alıntı ile https://tr.wikipedia.org/wiki/Âdem
9- https://tr.wikipedia.org/wiki/Musa
10-
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/M%C3%BC'min%C3%BBn-suresi/2685/12-14-ayet-tefsiri,
11-
https://sorularlaislamiyet.com/kuran-i-kerime-gore-insanin-yaratilisi-nasildir
12- Ali
İmran, 3/47.
13-Kur'an
Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, c,IV, DİB Yayını, Ankara, 2008, s,13,
14- http://www.kuranmeali.org/kuran/ali-imran-suresi/31-yasar-nuri-ozturk-meali.aspx
15-http://www.haberturk.com/afrika-disinda-bilinen-en-eski-modern-insan-fosili-kesfedildi-1817247,
16-https://www.evrensel.net/haber/322693/modern-insana-ait-en-eski-fosiller-fasta-bulundu
17-https://www.ntv.com.tr/sanat/gobeklitepede-oluler-gunese-gomuluyordu,El211RvGL0Kv4XFlub0B6A
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.