31 Mart Yerel seçimleri hakkındaki değerlendirme yazımızı
seçimlerin hemen akabinde yazmış ve yazımızda, Ak Parti'nin oy oranı ve
kazandığı belediyeler itibarıyla birinci parti olması hasebiyle başarılı sayılabileceğini,
ancak Ankara ve İstanbul gibi iki büyük şehri kaybetmesinin Ak Parti açısından
üzüntü vericiği olduğunu; CHP'nin, İYİ Parti'nin de desteği ile Ankara,
İstanbul, Mersin, Adana, Antalya gibi Türkiye'nin en büyük şehirlerini almak ve
İzmir'i muhafaza etmekle kendisine prestij sağladığını ve moral kazandığını;
seçimlerin asıl kazanının adaylarda tam isabet kaydeden Kılıçdaroğlu olduğunu;
MHP'nin başarısının ise biraz aldatıcı olduğunu belirtmiştim.
Bu yazımızda da, seçimlerin üzerinden geçen 19 günlük sürede
yaşanan gelişmeler hakkındaki kanaatimi belirtmek istiyorum.
Öncelikle şahsen oldukça mutlu ve umutlu olduğumu söylemek
isterim. Ancak sakın hiç kimse, Ankara'yı, İstanbul'u, Mersin'i, Antalya'yı,
Adana'yı CHP kazandı ya da Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş Belediye Başkanı oldu
diye sevindiğimi zannetmesin.Vallahi, billahi, tallahi onun için sevinmiyorum.
Çünkü hiçbirisiyle faal ve aktif şekilde ilgim ve ilişkim yoktur; hiçbirini de
tanımam. Sevincimin yegane kaynağı, Türk Milleti'nin uyanma emareleri
göstermesi, lâik demokratik cumhuriyete sahip çıkma görüntüsü vermesidir. Zira
ben hem 12 Eylül 2010 referandumunda, hem de 16 Nisan 2017 referandumunda
"HAYIR" oyu vermiş bir adamım.
Her zaman söylediğimi tekrar etmek gerekirse, bana göre; Türk
Milleti'nin karakterine en uygun yönetim sistemi, laik demokratik cumhuriyet ve
parlamenter demokrasidir. Bunu sağlayacak her siyasi sonuç beni mutlu
edecektir. 31 Mart yerel seçimleri, bende işte böyle bir umut yaratmıştır. Onun
için oldukça mutluyum. Sonuçlar Büyük Türk Milleti'ne hayırlı olsun.
Seçimlerin Kaybedeni Topal Dursun'un Oğlu Binali Yıldırım!
MHP lideri Bahçeli'nin de dediği gibi; herkes seçim sonuçlarından memnun ise o
zaman bu seçimlerin kaybedeni yoktur. Herkes kazanmıştır! Bana göre, seçimlerin
en büyük kazananı ise Türk Demokrasisi olmuştur. Öte yandan bana göre;
seçimlerin kaybeden birkaç kişisi vardır. Mesela Tansu Çiller, mesela Mehmet
Ağar. Koşa koşa Cumhur İttifakı'nın Yenikapı Mitingi'ne katılmakla ve abuk
sabuk açıklamalar yapmakla, onlar bu seçimlerin kaybedenleri arasında yerlerini
çoktan almışlardır.
*
Ancak bu seçimlerin bir kaybedeni daha vardır. O da Binali
Yıldırım! Çünkü en başta TBMM Başkanlığı gibi devletin ikinci adamının oturduğu
koltuğu kaybetmiştir. Arkasından da 16 milyonluk dünya metropolü bir şehri
yönetme şansını yitirmiştir!
Binali Yıldırım, sadece TBMM Koltuğunu ve İstanbul'u yönetme
şansını değil, kendi şehri Erzincan'ı da kaybetmiştir. İlçesi Refahiye'yi ise
kıl payı kazanmıştır partisi. Refahiye'de Ak Parti %50.85 alırken, Erzincan
kent merkezini kazanan MHP, Refahiye'de %47.10 oranında oy almıştır.
Binali Yıldırım, şahsen benim sevdiğim, saygı duyduğum bir
devlet adamıdır. Esprileriyle siyasetin gülen yüzüdür. Mütevazı davranışları
vardır. Torun torba sahibidir. İyi bir aile reisidir. Halk bu tip
politikacıları sever. Ben de severim. Sık sık "Erzincan'ın Refahiye
İlçesinin Kayı köyünden Topal Dursun'un oğlu olduğuna" vurgu yaparak,
tabandan geldiğini, toplumun alt katmanlarını temsil ettiğini ve demokrasi
sayesinde devleti yönetme imkanı bulduğunu söyler. Başbakan sıfatıyla, 16 Nisan 2017'de yapılan Anayasa referandumu
öncesinde, anayasa değişikliklerine karşı çıkan CHP'lilere, TBMM kürsüsünden
hitap ederken şöyle demiştir kendisini hakkında: "Erzincan'ın Refahiye
Kayı köyünden Topal Dursun'un oğlu, kalkıyor geliyor bu ülkenin başbakanı
olabiliyorsa, CHP'den de bir cumhurbaşkanı olur”(1).
Binali Bey'in, CHP'lilere yukarıdaki sözü söylediği sözden
hareketle geçtiğimiz yılın 28 Kasım'ında ajandama (sosyal medya hesabıma) şu
notu düşmüşüm: "Bir köylü çocuğunun Başbakan ve Cumhurbaşkanı olması,
yasal olarak elbette mümkün. Ancak gerçek bambaşka tabi! Zira Ankara'ya 700 km.
ötedeki Erzincan'ın Refahiye Kayı köyünden Topal Dursun'un oğlu ülkeye bakan,
başbakan, TBMM Başkanı oluyor, Ankara'ya zadece 125 km. ötedeki Çankırı'nın
Yapraklı, Gürmeç köyünden Çoban Osman'ın oğlu, ülkede başka adam yokmuş gibi
Topal Dursun'un oğlunun oradan oraya zıpladığı makamlara ancak uzaklardan bakıp
iç geçiriyorsa, o zaman bu ülkede ters giden bir şeyler var demektir. Üstelik
eğer keramet babalarda ise Çoban Osman, Topal Dursun'dan çok daha yakışıklıdır;
buyurun siz kıyaslayın"(2).
Özgeçmişine bakıldığında görülecektir ki; Binali Yıldırım,
hayatında geldiği bütün makamlara demokrasinin temel şartı olan seçimle değil,
başkaları tarafından atanarak gelmiştir. En azından 1990'lı yıllardan beri bu
böyledir. 1990'lardan itibaren hayatının merkezinde Sayın Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan vardır(3). Tayyip Bey, hangi görevi verdiyse onu yapmıştır Sayın
Yıldırım!
Hakkında yazılanlardan anlayabildiğim kadarıyla; partisinin
ve liderinin gücü sayesinde garanti sıralara konularak kazandığı mebuslukları
saymaz isek, tek başına girip de başarılı olduğu hiçbir seçim yoktur Binali
Bey'in. Hayatında kendini gösterme imkanı bulduğu iki seçimden de mağlup olarak
çıkmıştır. Bu seçimler 2014 ve 2019 mahalli seçimleridir. 2014 yılında
partisinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olmuş, ancak CHP'nin adayı
Aziz Kocaoğlu'na karşı kaybetmiştir. Geçtiğimiz 31 Mart seçimlerinde ise
Cumhurbaşkanı tarafından TBMM Başkanlığı'ndan istifa ettirilerek İstanbul'dan
BBB Adayı gösterilmiş, bu sefer de yine CHP adayı Ekrem İmamoğlu'na
kaybetmiştir. Bu arada, TBMM Başkanlığı gibi son derece prestijli bir koltuğu da
kaybetmiştir. Artık 600 mebustan birisidir sadece.
Reis başka bir görev vermezse bundan sonraki hayatına 6
torun sahibi bir dede ve sıradan bir milletvekili olarak devam edecektir! Yaşı
itibarıyla, 2024 yılında tekrar bir seçim yarışına girer mi; sanmıyorum. Bence
onun da istirahat vakti gelmiştir. Yanlış hatırlamıyorsam kendisi de öyle
demişti bir konuşmasında…
Geçen yılın 28 Kasımı'nda ajandama düştüğüm notu kısaca
tekrar etmek gerekirse: Erzincan'ın Refahiye ilçesinin Kayı köyünden Topal
Dursun'un oğlu Binali Yıldırım, geldiği makamlara demokrasi sayesinde gelmiş
olsaydı, Çankırı'nın Yapraklı İlçesine bağlı Gürmeç köyünden Çoban Osman'ın
oğlu Ömer Sağlam da bir yerlere gelirdi. Ancak yok böyle bir şey; illa birileri
itekleyecek, birileri sürükleyecek seni. Binali Bey, şanslı insanlardan
birisiymiş ki; karşısına Tayyip Erdoğan gibi birisi çıkmış, tutmuş elinden, belki
de hiç hayal edemediği yerlere ve makamlara çıkarmış kendisini.
Ancak kabul edelim ki; onun bilgi birikimi ve donanımı da
yeterli imiş ki; getirildiği makamların hakkını vermiş ve başarılı işlerin
altına imza atmıştır. Bana göre de Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı
Ulaştırma Bakanı'dır kendisi. Elbette bu başarıyı yakalamasında da Sayın
Erdoğan'ın payı ve desteği büyüktür. O sebeple olacak; Yenikapı Mitingi'nde
belki de hayatının en büyük siyasi hatasını yaparak Belediye Başkanı olduğunda
hayata geçireceği projeleri kendisi açıklamadı, Cumhurbaşkanına açıklattı.
Siyaset uzmanları, bunun büyük bir hata olduğunu söylüyorlar. Tıpkı Ak
Parti'nin Ankara adayı Mehmet Özhaseki'nin "Benim arkamda ağam var"
sözünün kendisi adına büyük bir siyasi hata olduğu gibi.
Sayın Yıldırım'a bundan sonraki yaşamında sağlık ve esenlik
dolu günler dilerim. Kendisine duyduğum saygıda zerre-i miskal eksilme yoktur.
İstanbul'daki seçimleri o değil, biraz da partisi kaybetmiştir; neme lazım...
BERAT KANDİLİMİZ KUTLU OLSUN...
Ömer Sağlam 19 Nisan 2019
2-İlk fotoğraf benim babam, ikincisi Binali Bey'in Babasıdır. Allah her ikisine
de rahmet eylesin.
3-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/topal-dursunun-oglu-son-basbakan-yildirim-40889841