Vizördeki Minörler [Günay Tulun]


Önceki gün bir yazı yazmış ve onu Facebook'ta yayınlatmıştım. 
Konumuz işte o yazı...

ARTİSTLE ARTİZ 
Gerçekleri bilmeden ondan bundan duyduğunu gerçek diye satan; yazmayı beceremediğinden başkalarının eserleri altına benimdir diye imzasını atıp makaleler yayınlatan, kitap okumadığı hâlde sanki okurmuş algısı yaratmak için kitaplarla sarmaş dolaş fotoğraflar çektirip basına dağıtan arsız, yüzsüz, sahtekâr tipler sardı her yanı... Yeşilçam'ın ne artist ne de aktrist olamamış kendinden pohpohlu artizleri gibi hepsi...

DENİZDEN BABAM ÇIKSA YERİM DERLER YA
Tabii ki bu saptamam gerçek okur yazarları rencide etmemeli... Sözüm; dönemimizde bolca görülen, hiç doymayan, "Devlet malı deniz, başkasından önce ben yutmalıyım, yoksa olurum keriz"cilere... Attıkları nutukları bile başkalarına yazdıran sahtekârlara... Bilimsel kitap yazdım diye onun bunun eserinden bölümler çalıp emirle yayınlatan düzenbazlara... Para teklif etmesine rağmen gönderdiği makale bilimsel saygınlığı olan dergilerde kabul görmeyip gerisin geri gönderilen süper (!), hiper (!) ebter bilim (!) insanlarına... 

KİTAPLA HİTAP
Çalışma odamdaki masanın hem ön hem de arka tarafında kitaplıklar var. Orada fotoğraf çektirsem mecburen o kitaplar da görünecek. Oradaki çok sayıdaki kitabın en az % 99’unu ailece okuduk. Kitap okumamış insanların kitapların arkasında ya da kitaplıkların önünde fotoğraf çektirmesi nedeniyle çalışma odamda fotoğraf çektiremiyorum. Çünkü kitap, bilgi dağıtan bir öğretmendir. Öğretmene de ancak saygı duyulur. Onunla oyun oynanmaz, o bu tür basit işlere alet edilemez.

İşte o öğretmen bile bilgisizlerin "ne derece bilgili olduklarını gösteren“ bir propaganda aracına dönüşünce insanın kitap okuduğunu söylemesi, elinde kitapla görünmesi, odasındaki çalışma masasında fotoğraf çektirmesi utanılacak bir olay oldu. Hiç olmazsa benim için durum böyle…

Bu yazı Facebook'ta yayınlandığında ona eşlik eden bir fotoğraf vardı. Fotoğraf gerçekten de güzel çekilmişti. Bay Recep, fotoğrafta, muhteşem olduğu anlaşılan devasa bir kütüphanenin kitaplıklarla köşe oluşturulmuş bir bölümündeydi. Çakı gibi dizilişinden hiç el değmediği anlaşılan gıcır gıcır kitaplardan oluşturulmuş rafların önündeydi. Tahminen, Atatürk'ün milletine bıraktığı mirasın üzerine devlet-millet kesesinden milyarlarca lira harcatarak şahsı ve ailesi için yaptırdığı saraya aitti o kütüphane... O göz alıcı, o fiyakalı fotoğrafı Türk Yazın Dünyası olarak abonesi olduğumuz Euronews'ten almıştık. Ne yazık ki telif hakları nedeniyle kaldırmamızın daha doğru olacağına karar verildiğinden kaldırmak zorunda kaldık. Çok görenler oldu ama hepinizin görmesini isterdim. 

LÜTFEN BANA BİR ŞEY SORMAYIN "BEN HİÇBİR ŞEY BİLMİYORUM!"
İyi de "Ortalıkta olmayan o fotoğraf bu yazının ortasına neden yerleşti?" diyeniniz olabilir. 
Hemen cevaplayayım. 
Hiç! İnanın hiç!
Hatta aklıma ne geldi de bunları yazdım, onu da bilmiyorum.
Hem yazının başlangıcındaki sözleri neden, nasıl, kim ve kimler için söylediğimi de bilmiyorum.

Gerçi aşağıdaki sözleri söyleyebilmenin büyük bir erdem olduğunu iddia edenler var ama bu iş benim için yalnızca vakayı adiyeden bir hâl!
"Tek bir şey biliyorum. O da hiçbir şey bilmediğim"dir.
Bu itirafın darısı "Çok şey bilip, hiçbir şey bilmeyen"lerin başına...

Şu an bu sözleri buraya neden yazdım, onu da bilmiyorum.
Ama bakın, bakın bakın, iyi bakın; ben bilmediğimi biliyorum.

KAMERANIN VİZÖRÜ TARİHE ÇALIM ATTI 
Aslında bugün karşınıza insanlık tarihini çok yakından ilgilendiren bazı olaylarla çıkacaktım. Ne yazık ki çıplak gözle bakıldığında dev oldukları sanılan ama kameraların vizöründen bakıldığında mini minnacık oldukları görülen yaratıklar doldurdu bugünkü yazımı...

HAYDİ PAZARA
Neyse gökten üç elma düştü, tamamı sarayın damına...
Onlar erdi muradına, biz koşalım pazar artığı biberle patlıcana...   

BİLGİ NOTU
Minör: Küçükten daha küçük.
Vizör: Bakaç, alınacak görüntünün sı-
nırlarını saptamaya yarayan düzenek. 
Süper: Üstün olan
Hiper: Çok aşırı, çok yüksek
Ebter: Aslında soyu kesik, kısır, verimsiz demek olan bu söz-
cük 
burada bilimsel alanda cahil anlamında kullanılmıştır.


Günay Tulun 1.7.2020

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN