Ravisi İbn Mesut olan bir hadiste ise şöyle denilmektedir: “Beni hak üzere gönderene yemin ederim ki, Cebrail bana İsrâfîl’den, o da Rabbinden bildirdiğine göre, kim Ramazan bayram gecesi yüz rekat namaz kılar ve her bir rekatta…”(2)
Selman-ı Farisi kaynak gösterilerek rivayet edilen bir başka hadisinde ise şöyle buyurmuştur: “Kim Ramazan bayram günü bayram namazını kıldıktan sonra…”(3)
Enes (b. Mâlik) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sav) Medine’ye geldiğinde halkın eğlence ile geçirdiği iki gün vardı. Hz. Peygamber: ‘Bu iki gün(ün özelliği) nedir?’ diye sordu. ‘Câhiliye döneminde o günlerde eğlenirdik.’ dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: ‘Şüphesiz Allah sizin için o günleri onlardan daha hayırlı olan Kurban ve Fıtır (Ramazan) bayramlarıyla değiştirdi.’ ” (D1134 Ebû Dâvûd, Salât, 239)”.(4)
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Ramazan, oruca başladığınız gün; Ramazan Bayramı, orucu bitirdiğiniz gün; Kurban Bayramı da kurban kestiğiniz gündür.” (T697 Tirmizî, Savm, 11)(5)
Bu ve içinde bayram geçen benzeri birçok hadisin doğruluğuna inanan bir Müslüman’ın, Hz. Peygamber’in Ramazan ve Kurban Bayramını kutlamadığını ve Müslümanlara tavsiye etmediğini iddia etmesi mümkün değildir ki; akıl ve mantık da zaten Hz. Peygamber’den itibaren İslam kültüründe bayram kutlamalarının yapıldığını işaret etmektedir. Çünkü benzer kutlamalar ve etkinlikler, hemen her kültürde bulunmaktadır. Esasen yukarıda ravisi Enes b. Malik olan hadisten de anlaşılacağı üzere; Hz. Peygamber, Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde de orada bu tür etkinlikler düzenleyen bir toplumla karşılaşmıştır.(6)
Hatta Hz. Peygamber döneminde bu tür kutlamalar şenlik havasında, üstelik de Mescit’te toplu halde yapılmaktaydı. Bazı yeni dönem alimleri, taassup içinde hareket ederek, mescitte şenlik yapılmasını uygun bulmayıp, bu tür etkinliklerin mescide yakın bur noktada yapıldığını söyleseler de Hz. Muhammed’in, bu tür etkinlikleri de Mescit’te yapması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü O, yeni bir toplum yaratmak, yeni bir idare ve devlet kurmak zorundaydı ve bunun için de hoşgörü ortamı yaratmak şarttı ve yarattı da. Allah onun bu durumunu övmekte ve şöyle demektedir: “Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.”(7)
İşte böyle bir bayram etkinliğinde Müslümanların, Mescit’te eğlendiklerini gören Hz. Ömer’in oradaki Müslümanları sertçe uyarması üzerine Peygamber’in Ömer’e dönerek; “Onlara dokunma ya Ömer. Gönüllerince eğlensinler. Çünkü bugünler bayram günleridir” dediği rivayet edilmektedir. Aynı şekilde yine bir bayram günü de Ebubekir’i uyarmıştır.(8) Özetle; Hz. Peygamber’den itibaren İslam kültüründe bayram kutlamaları vardır ve kutlanagelmiştir.
Bu konuya nereden girdiğime gelince, bir sosyal medya arkadaşım, Muharrem Ertuna isimli facebook kullanıcısının, Ramazan/Şeker bayramı hakkında sayfasında yaptığı bir paylaşımı enteresan bulmuş olmalı ki; yapmış olduğu yorumda benim adımı etiketleyerek konuya ilişkin görüşlerimi merak etmiş.
Muharrem Ertuna, paylaşımında özetle; “Muaviye, 661 yılında 3 kişilik bir suikast timi teşkil etti. Timin verilen görevi başarmasından ve Hz. Ali’yi öldürmelerinden duyduğu sevinçle, Şam'daki Kasr-ul Beyza (Ak Saray) olarak bilinen sarayından etrafa tebligatlar gönderdi ve Ramazan ayı bitiminde tefler çalınmasını, şekerler dağıtılmasını emretti. İşte o yıldan bu güne Muaviye'nin Hz Ali'nin katlinden doğan sevinci, şeker bayramı/ramazan bayramı olarak kutlanmaya başladı.” diyor(10).
Muharrem
Ertuna, bu bilgileri hangi kaynaktan aldı belgesi nedir bilmiyorum, ancak
birçok yazar ve kaynak, bunun böyle olmadığını söylemektedir. Mesela Murat
Bardakçı bu konuda diyor ki:
“İslamiyet'te,
mâlûm, iki dinî bayram vardır: Ramazan ve Kurban bayramları... Eski dilde ‘ıyd’
demek ‘bayram’ demektir ve dinî bayramların isimleri o devrin metinlerinde
‘ıyd-i şükür’ ve ‘ıyd-i edhâ’ diye geçer. Yani ‘şükür’ ve ‘kurban’ anlamına
gelen ‘edhâ’ bayramları... Eski Türkçe'de ‘şükür’ ve ‘şeker’ kelimeleri aynı
şekilde yazılır, okunmakta olan bir metinde şükürün mü yoksa şekerin mi
kastedildiği cümlenin siyâkından, yani gelişinden anlaşılırdı. Aslı ‘şükür
bayramı’ olan ifade, zamanla işte bu aynı yazılıştan kaynaklanan okuma hatası
yüzünden ‘Şeker Bayramı’ halini aldı. Kelimenin doğrusu budur ama kavramı daha
anlaşılır şekilde ifade ettiği için ‘Ramazan Bayramı’ ifadesinin kullanılması
bence daha münasiptir.”(11)
Bu görüşü paylaşan başka yazarlar da vardır ki; onlardan
birisi olan İTÜ Öğretim Görevlisi Tarihçi Ali Yayla şöyle diyor bu konuda:
“Şeker
Bayramı tabirinin Osmanlı zamanında ortaya çıktığı söylenir. Müslümanların
Ramazan ayı sonrasına bırakmamak şartıyla verdikleri sadaka olan fitreye şükür
sadakası da denir. Denilir ki; Osmanlıda, Arapça olarak ‘Iyd-ı Fıtr’ şeklinde
anılan bayram, zaman içinde fıtrın yerini şükürün almasıyla önce ‘Iyd-ı Şükür’,
sonra da ‘Iyd-ı Şeker’ olmuş! Şükür, nasıl şeker olur diyenlere de kısaca
söyleyelim, eski yazıda şeker de şükür de aynı harflerle yazılır. Şın-kef-rı...
Yani شکر. İsteyen
şeker okur, isteyen şükür. Anlayacağınız ‘bir gecede câhil kaldık. Bıdı bıdı
bıdı...’ demekle hâl olmuyor her şey. Neyse, bu arada ‘Iyd’ yani عید kelimesinin de Arapça ‘bayram’ demek olduğunu
belirtelim.”(12)
Bu arada bizim Çankırı kırsalında, mesela bizim köyümüzde, “Ramazan Bayramı” veya “Şeker Bayramı” yerine “Oruç Bayramı” tabirinin kullanıldığını da belirtmek isterim.
Dolayısıyla; ben de naçizane Murat Bardakçı, Ali Yayla ve Mesut Şen gibi düşünüyor ve Şeker Bayramı söyleminin, Muaviye’nin Ali’yi öldürtmesinden dolayı yaptırttığı şekerli kutlama ile alakasının olmadığına inanıyorum…
RAMAZAN/ORUÇ/ŞÜKÜR/ŞEKER BAYRAMINIZ KUTLU
OLSUN…
Ömer Sağlam Araştırmacı Yazar/Şair 30.4.2022 s:23.55
1-Bkz. Heysemi, Mecmeu’z-zevâid, 11,198’den naklen Dr. Durak
Pusmaz, “Dini Bayramlarımız Birlik, Beraberlik ve Yardımlaşma Günleridir”
başlıklı yazısı. https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=17940#:~:text=Bir%20hadis%2Di%20%C5%9Ferifte%3A%20%E2%80%9C,%C3%B6lmez.%22%2210%20buyrulmu%C5%9Ftur.&text=Bayram%20g%C3%BCnlerinde%20ilk%20yap%C4%B1lacak%20%C5%9Fey%20bayram%20namaz%C4%B1n%C4%B1%20k%C4%B1lmakt%C4%B1r.
2-
Bkz. Yrd. Dç. Dr. Muhammed Yılmaz “Muayyen
Zamanlarda Kılınması Tavsiye Edilen Nafile Namazlar ve Bu Namazlara Kaynaklık
Eden Rivayetler” başlıklı yazısı, s, 90. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/47046
3- Aynı
kaynak; s,90-91.
4- Prof. Dr. Mehmet
Görmez, “Bayram” başlıklı yazısı;
http://www.mehmetgormez.com/dinigunvegeceler/bayram
5- Aynı kaynak.
6- https://islamansiklopedisi.org.tr/bayram
7-Kur’an-ı Kerim,
Âl-i İmrân Suresi, 3/159.
8- https://www.kokludegisimdergisi.com/index.php?p=makaleDetay&makale=226
9- https://islamansiklopedisi.org.tr/bayram
10- https://www.facebook.com/muharrem.ertuna/posts/10228108621529941
11-Murat Bardakçı, “Çüş ki ne Çüş” başlıklı yazısı, https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/664839-cus-ki-ne-cus.
12-https://www.facebook.com/ali.yayla.5667/posts/10160274297881177
13- https://www.facebook.com/mmesutsen/posts/10156465194241952