Hasan'ın Mesihliği [Mete Esin]

Yurt dışına kaçan milletvekillerinden biri olup hâlen Almanya'da yaşayan Hasan Mezarcı, uzun bir suskunluğun ardından birdenbire ortaya çıkıp, bu arada Mesihliğini de ilan etmiş bulunuyor! Gazete ve TV'lerde görüyoruz; önceki çağdaş kılığını bırakıp, safran sarısı atlas cüppesini giyinmiş. O sarıya boyanmış uzun saçları, küpesi, tespihi, sigarası, çakmağı vb ile bir eda bir eda... Adamın saçıyla bir oynaması var ki, basbayağı kırıtıyor. Kendine peygamberliği yakıştırınca, mistik düşünceler uyandıran bir görünüm kazanmak istediği belli!.. Hadi diğerlerini anladık; ama o sigarayla çakmak ne oluyorlar? Bir de o kırıtmak neden?.. İsa, "Mesih" diye yeniden dünyaya gelince sigara içecek ve kırıtacak mıydı?!. Bu Mezarcı'nın ya aklından zoru vardır veya başka bir hesabı! Yani o, ya bir zavallıdır veya hinoğluhin! Hele bir bekleyelim bakalım, durum bir zaman sonra anlaşılacaktır. Hoş, bu çok da önemli değil ya... Neyse...

Hasan Mezarcı, ülkemizin yetiştirdiği ve bizim bildiğimiz Mesih adaylarından üçüncüsüdür! Diğer ülkelerde ve özellikle gayrimüslim ülkelerde daha kaç âdem Mesih adayı olmuştur? Bunu bilmiyoruz. Peki, bu Mesih denilen kişi veya varlık nedir ve kim olmaktadır? Mesih... Sözün aslı Arapça mesh kökünden “al masih” iken, Türkçe'ye geçince ağzımıza uydurulup Mesih olmuştur. Anlamıysa, aynı kökten türeyen isim ve sıfat olarak çeşitler gösterir. Sözün bir çeşidi, "beklenen kurtarıcı" anlamındadır. Mezarcı'yla girdiğimiz konuyu, biz de işte bu dinsel yanından ele almak istiyoruz.

Mesih, yeryüzü ve bütün bir evrende Allah'ın gizemli ve kutsal bir temsilcisi olup, O'nun gücüyle de donatılmıştır. Günü ve sırası geldiğinde gökten inerek, yıkılıp dağılan İsrail Oğullarını (Yahudileri) yeniden birleştirecek, İsrail devletini baştan kuracaktır. Onları, çektikleri eziyetten kurtararak mutluluğa ulaştıracak olan semavi varlık Mesih'tir. Yahudilerle İsrail'in kurtuluşu, dinsel ve çok yüce bir ülkede böylece gerçekleşecektir. Yahudi milletine özel ve millî bir din olan Musevilik inancının çok önemli bir akidesi budur. Günümüz dünyasında, Yahudilerin varlık ve etkinliklerini düşünüp, Yahudi toplumuyla onun devleti İsrail ve çevresine bakacak olursak, Mesih çoktan gelmiş olmalıdır! Acaba bunda yanılıyor muyuz!?.

Musevî toplumunda, Mesih düşüncesinin MÖ 8. yy'da ortaya çıktığı sanılmaktadır. Düşünce, doğduktan iki yüz yıl kadar sonrasında, zaman ve şartlara göre değişikliğe uğrayarak kollara ayrılmış, çeşitlenmiştir. Bu paralelde içine bazı yeni maddi unsurlar katılmıştır. Musevi toplumu değişik karışık Mesih inançlarıyla yoğrularak, böylece İsa Peygambere kadar gelecektir. İsa, Yahudi-Musevi toplumuna mensup bir kimse olup aynı toplumun içinden çıktığı cihetle kendisine ilk inanıp biat edenler de gene onun çevresindeki bazı Museviler olmuşlardır. İsa, Mesih'in beklendiği bir sırada peygamberliğini ilan ettiğinden, kendisine inananlarca ayrıca onun yerine konulmuştur. Veya her iki kimlik aynı kişide birleştirilmişlerdir. Bugün İsa'nın isimlerinden biri de zaten Mesih'tir. Nitekim bugün Mesih denince, önce ve daha çok İsa Peygamberi anlarız. İsa'yla Mesih bu derecede bütünleşerek özdeşleşince, Mesih kavramı öncelikle Hristiyanlığa yakıştırılmıştır. Oysa, bakış farkı da olsa semavi dinlerin her üçünde Mesih'in yeri bulunmaktadır.

Yahudiler arasındaki bağnaz Museviler, bugün büyük bir inançla kendi Mesih'lerini beklerlerken, toplumun okumuşlar kesimi konuya başka bir açıdan bakmaktadırlar. Bu ikincilerin arasında, din ve ilahiyat konularında Avrupalıların evrensel görüşlerini benimseyenleri bulmak mümkündür.

İslam’ın konuya bakışına gelince. İslam'da, Mesih inancının elbette ki bir yeri olacaktır. Tabiatıyla bazı ayrıntılarla. İslam'ın Mesih'i (yani aslında İsa), Deccal'dan bir süre sonra, bulunduğu Allah katından yeryüzüne inecektir. Suriye'de, Şam yakındaki yerlerde görülecek, Deccal'ın yoldan çıkardıkları insanları tekrar kazanmaya çalışacaktır. Bu arada Deccal'ı öldürüp insanlığı ondan kurtaracaktır. Mesih dünyada kırk yıl (bazı kaynaklarda daha kısa) kalarak büyük bir bolluğun yaşanacağı bu dönemde, ayrıca bütün insanlığı İslam’la onurlandıracaktır. Direnip de İslam’a girmeyecek Yahudi-Musevi toplumuysa öldürüleceklerdir. Bundan başka; domuzlar öldürülecek, putlar kırılacak, kiliselerle sinagoglar da Mesih tarafından yıkılacaklardır. En sonunda kıyamet kopup, dünya hayatı bitecektir.

Geçmiş bir yazımızda, Deccal'la Mehdi'yi karşı karşıya getirmiştik. Şimdi, Deccal aynı Deccal olsa da Mehdi'nin yerine Mesih'e yer veriyoruz. Tabii ki bunu bir başımıza böyle yapmıyor, ilahiyatın kendi kaynaklarından alıp aktarıyoruz. İslam, Mesih'i İsa olarak kabul ediyor. Deccal'a karşı ise Mehdi diyerek başka bir varlığı koyuyor. Burada, konunun kaynakları tam bir uyum içinde görülmüyorlar. Mehdi'yle Mesih, zaman zaman birbirlerine karışıyorlar. Böylece bizim de kafamız karışıyor; işin içinden çıkamıyoruz vesselam!

Günümüzde, müspet ilmin keşifleri ve bunların öğrenilmesi ile yüksek teknolojinin sağladığı refah, kutsal inançları törpülemektedir. Dünyanın refah toplumlarında, gün günden genişleyen kitleler dine inanmamakta, maneviyatı gerilere itmektedirler. Başka bir kesim ise yalnız dini değil Allah’ı da yok saymaktadır. Bir bilgi kaynağına göre, insanlığın yüzde on ikisi Allah kavramı ve tabiatıyla din kurumuna ve onun öğretilerine inanmamaktadırlar. Bunların başındaysa ilim adamı, filozof ve mütefekkir gibi kişileri görmekteyiz. Hayatlarında din veya Allah bulunmayanların yaygın oldukları yer, bugünkü müspet ilmin getirdiği teknoloji ve refahın doğduğu Avrupa, özellikle de Almanya'dır.

Şu sıralar başı cidden dara düşmüş bizim Mezarcı, Mesihliğini işte böyle bir Almanya'da ilan ediyor! Aralarındaki bir takım ayrılıklara rağmen, üç semavi dinin, üzerinde anlaştıkları bir Mesih adına yeryüzüne inmek... Böylesi, bellidir ki Mezarcı'ya cazip, kolay ve pratik gelmiştir! Bir malın alıcısı olmayınca satıcısı da olmayacağı üzere, inanıp kabul edenler bulununca, Mezarcı gibilerin zuhur etmesi de kaçınılmaz bir durumdur. Dolandırıcılık mesleği, hemen her köşede bitiveren din bezirgânlarından sonra, Mezarcı'yla ilahî yeni bir boyut daha kazanmaktadır! Sen şu Mesih'i rahat bırak da Allah sana; akıl, fikir ve ahlak versin Mezarcı!




Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN