Güneşin her doğuşu, yâni her yeni gün, yeni bir şeylerin başlangıcı olmuştur ve olmaya da devâm edecektir. Konuyu evrensel boyutta ele alsaydık, o hâlde her sâlise bile bâzı şeylerin başlangıcı olurdu ya… Biz, burada zamânın mikro düzeyine kadar inmiyoruz. Bunun gibi; her hafta, her ay, her yıl… Bunlar, yeni-yeni şeylerin başlangıcı veyâ doğumu olmuşlardır.
2005 yılının Ülkemize getirdiği yeniliklerden biri de, eskisiyle birlikte kullandığımız yeni Lira’ydı. Eski paramıza “Lira” yenisine ise “Yeni Lira” diyerek bir yılı böylece geride bırakmış bulunuyoruz. 2006’yla birlikte eski Lira tedâvülden kalkmış oluyor. Biz bu vesîleyle, yazımızda genel anlamıyla para konusunu anlatacağız. Daha doğrusu paranın dünyâdaki târihçesini…
Para sözü, dilimize Farsça’nın parça anlamındaki pâre sözünden geçmiştir. Aynı para, dünyâda ilk defâ MÖ yedinci yüzyılda Ülke’mizde basılmıştır. Burası, şimdi Sart diye bildiğimiz Manisa'nın antik Sardeis'inden başkası değildir. Gene burası, zenginliğin sembolü bizim Krezüs dediğimiz Kroisos’in (dinlerdeki Karun) kral olduğu Lidya ülkesinin de başkentidir. İlk para için, Sardeis’in yanında Yunanistan'daki Argos'un adı da geçmektedir. Argos'lu Pheidon diye bir Yunanlı, güyâ dünyâda ilk defâ para basmışmış. Ancak bu, eski Yunan'a âit zayıf bir iddiâdan ibâret görünmektedir. Yâni, değişim aracı olarak ilk parayı basmak onuru Sardeis’in olmuştur.
Batı ülkelerindeki adı banknot olan bugünkü kâğıt para ise, dünyâda ilk olarak Çin’de kullanılmışmış. Mîlâd’ın ikinci yüzyılında deriden para kullandıkları bilinen Çinliler, Mîlâd’ın dokuzuncu yüzyılında da parayı kâğıda çevirmişlermiş.
Paranın henüz tanınmadığı dönemlerde karşılıklı mal ve hayvan değişimi yoluyla ticâret yapılmıştır. Dünyânın bâzı ücrâ ve ilkel köşelerinde bu yöntem bugün bile geçerlidir. Mısır'da, günümüz anlamındaki paradan önce, altın, gümüş ve altın-gümüş alaşımı elektrumdan çubukların kullanıldığını biliyoruz. Bundan başka, deri, midye ve tarak gibi deniz hayvanlarının kabukları, ocaktan çıktığı şekliyle mâden filizi parçaları, mâden tozları, mâdenî halkalar ve kalıplar da para yerine kullanılmışlardır. Basılan ilk paralar bugünküler kadar düzgün olmayıp, müzelerde örneklerini gördüğümüz üzere, bakla benzeri kaba-saba mâden parçalarıdırlar. Bunlar zaman içinde incelerek zarâfet kazanmış, üzerlerine önce bâzı işâretler sonra da resimler konmaya başlanmıştır. İlk paralar altın-gümüş alaşımı elektrumdan dökülmüşlerdir. Kısaca; altın, gümüş, bakır ve kurşun madenleriyle elektrumla tunç gibi değişik bazı alaşımlar, taa baştan bugüne kadar para basımında dönem-dönem kullanılmışlardır.
Para denen değişim aracı uygarlık basamaklarından biri sayılır. Bu açıdan, onu ilk kullananlar dünyâ uygarlığının doğduğu ülkeler olmuşlardır. Dünyâda, târih boyunca beşaltıyüz kral ve hânedan ile, bindörtyüze yakın şehir, site ve devlet kendileri adına para basmışlardır. Meselâ, Türk Trakya'sında adına para basılan yerler olarak şunları sayabilmekteyiz: Ainos (Enez), Agatopolis (?), Aigos Potamoi (Gelibolu yakını bir yer), Alepokon Nesos (Gelibolu batısı bir yer), Byzanthe (Tekirdağ), Byzie (Vize), Byzantion (İstanbul), Kersonnesos (Gelibolu yarımadası), Elaios (Kilitbahir güneyi burun), Hadrianopolis (Edirne), Kardia (Gelibolu Bakla Burnu), Koile (?), Krithote (Gelibolu kuzeyi bir yer), Kypsela (İpsala), Lysimacheia (Gelibolu kuzeyi bir yer), Madytos (Eceabat), Odrysai (Edirne), Perinthos (Ereğli), Selimbria (Silivri), Sestos (Gelibolu Akbaş Burnu’nda bir yer) ile Osmanlı devrinde gene Edirne.
Peki ya Türkler?.. Türkler parayla acaba nasıl tanışmışlardır? Atalarımızın, önce, Çek adıyla kâğıt bir para kullandıklarını biliyoruz. Bundan başka Yastuk ve Kırtas adında iki paramız daha olmuşlar. Ancak, bugün de bildiğimiz Akçe adı gene o günlerden geliyor. Atalarımız bir zaman, bunların yanında gümüş ve ipek kumaş parçalarını para yerine koyarak ticâret yapmışlar. Şu bir gerçektir ki, boz-kırda para pek lâzım olmamış; Türkler parayla biraz geç tanışmışlar.
Para bir bakıma bayrak gibidir. Nitekim, geçmiş dönemlerde egemenlik veyâ üstünlüklerini ilân edenler, kendi adlarına hemen de bir para bastırmışlardır. Para, bugün dahî bir devlet sembolüdür. Devletler, îtibarlarının birazını da paraları gücüne borçludurlar. Örnek olarak: Mark'ı ve Dolar'ı, şu ülkenin şu parasıyla aslâ bir tutamayız. Konuya böyle bakınca, Frank’ın ülkesi küçük İsviçre, Ruble ülkesi koskoca Rusya'dan daha îtibarlıdır!
Yüzyıllarca mâdenî para kullanan Batı dünyâsının kâğıt parayla tanışması binyediyüz yılına yakındır. Batı’daki ilk banknotun 1690’dan sonra ABD’nin Massachusetts eyâletinde basıldığı anlaşılıyor. Avrupa’nın bu konudaki ilki ise İngiltere’dir. 1694 yılında İngiltere Merkez Bankası ve daha sonra diğer ülke bankaları kuruldukça banknot basımının yaygınlaştığı görülmüştür. Banknot sözünün aslı banka yazısı demektir. Yâni bir ülkenin merkez bankası, kasalarında mevcut altını banknot ile ifâde etmekte, ayrıca da elde dolaşan parayı bu altınlarla temînat altına almaktadır. Buradaki temel espri işte budur.
Osmanlı'da para... Para yapımında önceleri altın ve diğer mâdenleri kullanan Osmanlı, denetim altında tuttuğu ülkeleri bir-bir kaybetmeye başlayınca, bunlardan sağladığı gelirlerden de olmuştur. Buna diğer faktörler eklenmekle iyice bir bunalan Osmanlı, târihinde ilk olarak 1840'ta Kâime-i Nakdiye-i Mûtebere (para yerine sayılan) adıyla kâğıt bir parayı çıkarmıştır. Buna aslında para demek de yanlış olacaktır. Çünkü para denilen şey, bugünkü Hazîne Bonosu benzeri bir belgedir. Bunda ilginç olan para üstünün elle yazılmış olmasıdır! Her devirde bulunmuş ahlâksızlar sınıfından kalpazanlar, tabiî ki fırsatı kaçırmayacaklardır. Nitekim kaçırmamışlar ve sahtesini basmışlardır. Bunun üzerine bu defâ 1842’de aynı paralar matbaada basılmaya başlanmışlardır. Ancak, şu da var ki hüsran değişmemiştir! İlk kâğıt para başarısız olunca, 1863'te tedâvülü de durdurulmuştur. 1876'da bir daha denenmek zorunda kalındıysa da, sonra bu paralar toplanarak, İst.-Beyazıt'ta halkın önünde yakılıp ortadan kaldırılmışlardır! Çâre olarak dış ülkelere borçlanılmıştır. "Düyûn-u Umûmiye" yâni genel borçlar denilen işte bu borçtur. 1914'te kâğıt para bir daha denendiyse de, sonuç gene fiyasko olmuştur. Cumhuriyet, iflâs etmiş babası Osmanlı'dan miras kalan borçları, 1954'e kadar ödemekle ancak kapatabilecektir.
Cumhuriyet dönemi... 1923'ten bir süre sonra, Türkiye Cumhuriyeti Atatürk resimli kendi paralarını basmıştır. Atatürk'ün ardından oniki yıl Cumhurbaşkanlığı yapan, Cumhuriyet'in ikinci adamı İnönü'yse -kim bilir hangi duygu ve düşüncelerle- paralarla pullardan Atatürk'ü kaldırıp, yerine kendi resmini koyacaktır! İnönü severler, bunu anlatmakta hayli güçlük çekmekte hattâ anlatamamaktadırlar! Şurası muhakkaktır ki, bunun en doğru analiz ve muhasebesini târih yapacak, kesin hükmü de târih verecektir.
Dünyâ paralarının bir kısmı, Almanların Mark'ı ve Japonların Yen'i gibi ülkelerinin sembolüyken, bazılarını birden çok ülkede görülmektedirler. Bu cümleden olarak; ondört ülke paralarında Lira, on ülke Dolar, sekizer ülke Frank ve Pezo, altışar ülke Dinar ve Rupi, beşer ülke Kron ve Şilin, dörter ülke Riyal ve ikişer ülke de Florin ve Sterlin adını kullanmaktadırlar.
Mete Esin