Marmara'da İsim Çok "Marmara'nın Kitabı 2" [Günay Tulun]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Marmara Adası’yla ilgili bu yazı serisinde; konuların kesin bölümlere ayrılmadığını, olayların kronolojik kesinlikle sıralanmadığını, değinilmiş bir konuya ileride tekrar değinilebileceğini şimdiden haber vermeliyim.
Çünkü bu yazı serisi ne bir tarih ne de bir coğrafya kitabıdır. 

İçeriği tabii ki doğrularla işlenmiştir.Yalnız bu doğrular, beyinlerimizi yıkayarak oraya yerleştirilmiş ve doğru olduğuna inandırıldığımız çarpıklıklar değil; yapılan araştırmalardan, gözlemlerden ve gerçeklerden elde edinilerek, ortaya çıkarılmış doğrular olacaktır. Zaman zaman “Hadi canım!” diyeceğiniz cinsten de olsa; doğruyu anlatmak, yalanlar içinde yönünü kaybetmekten iyidir. Gerçeğin ve doğruların çarpıtılmış doğrulardan üstün olacağına kimsenin itirazı olmaz, sanırım. 

İzninizle diyor ve girişiyorum işe… 

ADANIN ADLARI ve BİLİNEN İLK MERMERCİLER 
Adanın bugüne dek saptanabilen isimleri; Prokonnesos, Elafonesos, Neuris, Proikonnisos, Prokonnisos, Neo Prokonnisos, sonra tekrar Prokonnisos, Adelfonesos, Protonnesos, Preikanisos, Marmor Adası, Marmara…

Bir kaynakta Marmara’nın ilk adının Grekçe Elafonesos olduğu yazılmaktaysa da bunu doğrulatacak gerçekçi kaynaklara ulaşamadım. “İlk ad budur!” demeye çalışan az sayıda kişinin neredeyse tüm yazıları aynen birbirinden kopyaladığı hemen göze çarpıyor. Üstelik tarihsel tutarsızlıklar o kadar belli ki bu ad midenizi bulandırmaktan öte bir işlev yapmıyor. İlk ad değil ama sonradan konan Yunanca adlar arasından fazla benimsenmeyen biri olduğunu biliyoruz. Elafonesos sözcüğü, buram buram Grek tarih yapbozculuğu kokuyor. 

Ada, 13. yüzyılın başlarından beri bugünkü adıyla Marmara olarak anılıyor. 
Bu verileri kaydetmeleri nedeniyle iğrenç “Haçlı Seferleri”ne katılan kan emici sülüklerin, bir iki yararlı iş de yaptıklarını anlıyoruz.

Bazı tarihçiler, “Adadaki ilk yerleşimi başlatan Miletlilerdir.” diye yazıyor. O çok güvendiğim Amasyalı Strabon; lk yerleşimin Sisam ve Miletliler tarafından gerçekleştirildiğini söylerse de Asmalı örneği, bunun da içi dışı boş bir iddia olduğunu gösterir.

Yine benzer iddialara göre bugün Saraylar olarak anılan Palatia bölgesindeki mermer ocaklarını da Miletliler bulup işletmeye, çıkardıkları mermerleri de ada dışına satmaya başlamışlar.

İnsan ister istemez düşünüyor.
Şu ada, talih bakımından eksilerde gezmeyi âdet edinmiş sanki…Bu işten anlayan ya da anladığını iddia edenlerin kimi binlerce kimi de iki bin yıla yakın bir zamandır mermer çıktığını söylüyor.
Mermer burada çıkıyor, şöhret kaymağını başka yerler yiyor.

Sen kalk; Artemis Tapınağı’na sütun, Ayasofya ve Aya İrini’ye sütun başlığı ol, Maussolleion’u çepeçevre çevir, Kabe’ye hizmetle onurlan, Dolmabahçe ve Çırağan Sarayı olup ortaya çık, binlerce heykele can ver de adını olması gereken sayıda insan duymasın.
Olacak iş değil ama olmuş!
Olmaya da devam etmekte…
Belki bu yazı, bir tılsımı ateşler de değişir her şey!..
Marmara’nın ünlü hayaletleri; haydi, el birliğiyle… 
Ha gayret! Her şey Marmara için!.. 

Hayalet dedim de bir gün Marmara’nın o hayaletlerinden de söz ederim belki… 
Çok kimse bilmez ama fotoğrafları çekilirken poz verenleri bile var. 
Görmeden inanmayacakları güldürmeden yine mermer konusuna döneyim. 

Saraylar’daki açık hava müzesinde hiçbir tedbir alınmadan oraya buraya serpiştirilmiş mi atılmış mı ne olduğunu bir türlü anlayamadığım mermerden yapılmış eserleri; gel, bir gecede topla götür. İnanın kimsenin ruhu duymaz. Bekçisi bile yok. Umarım bu yazıdan sonra bir güvenlik tedbiri alırlar. Üstelik başlarına gelmiş böyle bir olay da var. 
Bir diyorum ama bakmayın. 
O bir, herkes tarafından bilindiği için bir! 
Yoksa… 
Olayın bir kısmını teyit ettirdim ama heykelin vücut kısmının çalınıp iade edilmesi konusu, her yerde birkaç sözcükle geçiştirildiğinden, tüm öyküyü doğrulatamadım. 

Bu nedenle bir uyarı notu koyarak, “rivayet o ki” diye başlıyorum. Anlatılan şu: Bir heykelin kafası koparılarak çalınmış. Zırhlı bir imparator heykeli… Değeri parayla ölçülemiyor. Kafa uçurulup götürülmüş ama kendisi de Almanlar tarafından, ayıptır söylemesi, cebellezi edilerek sırra kadem bastırılmış. Bin bir çaba sonucu beyefendiler lütfedip iade etmişler. Şimdi o garibim de orada kafasız bir şekilde sergileniyor. 

Bu kafasız heykelciğin bizlere bir şeyler söylemek istediği kesin de ben bir türlü anlayamadım. Anlayan (!) varsa herkese duyursun lütfen!

Mümkün mertebe kısa yazmaya çalışıyorum.
Amacım kimseyi sıkmamak.
Daha yazılacak çok sayfa var çünkü… 

Görüşmek umuduyla desem, sonraki yazıda buluşabilir miyiz? 


Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN