1.372.000 Hacı Adayı Adına Diyanet'e Soruyorum [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu seneki Ramazan'ın temasını "Helal Kazanç-Helal Lokma" olarak belirlemiş. Bence yerinde bir belirleme. Zira değil sadece Müslüman olmanın, insan olmanın en güzel erdemlerinden birisidir helalinden kazanıp, helalinden yemek. Bu bakımdan bizim hem milli kültürümüzde, hem dini kültürümüzde helal kazanç övülmüş ve ısrarla tavsiye edilmiştir.

Kanaatimizce "Helal Kazanç", oruç ibadetinden bile önemlidir. Çünkü, haram kazançta devreye kul hakkı girmektedir. Oruç ise kul ile Allah arasındaki ilişkiler ağının bir parçasıdır. Allah ise kitabında benim karşıma benden aşırdığınız haklarla değil, kullarımdan aşırdığınız haklarla gelmeyin diyor.

İşte Kur'an'da geçen bu türlü ayetlerden birkaçı:
"Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin”(1).

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hâli müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin.Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.”(2).

Helal kazancın önemi, işte burada kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Allah diyor ki; hem birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin, hem de bile bile bu malların başkalarının ellerine geçmesine vasıta olmayın. Yani özetle Allah diyor ki; size ait olmayan malları haksız yere yemeyin ve yedirmeyin.

Peki; bu Ramazan'ın temasını "Helal Kazanç-Helal Lokma" olarak tespit eden bu ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı, başkalarının malını haksız yere yeme ve başkalarına yedirme noktasında nerede durmaktadır?

Bu sorunun cevabını adam akıllı verebilmek için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vermiş olduğu bazı hizmetleri bilmekte fayda vardır. Galiba bu konuda bize en iyi ışık tutacak olan hizmet de Hac Hizmeti olsa gerekir. Çünkü Hac Hizmetleri, aynı zamanda akçeli işlerin döndüğü hizmetlerdir. Yeni para birimimizle milyonlarca TL para el değiştirmektedir bu hizmetin ifası sırasında. Ve bu el değiştirme sırasında söz konusu paraya elini dokunduran hemen herkes, şu ya da bu şekilde bir miktar sebeplenmektedir bu paradan. Yani hac hizmetlerinin ifası sırasında bal tutan hemen her parmak bir miktar bal yalamaktadır. Ancak gelin görün ki; bazı parmaklar balın besin değeri yüksek olan ve balın özünü teşkil eden akışkan kısmını yalarken bazı parmaklar mum tabakasıyla idare etmek zorunda kalırlar!

Hac'da Kaz Kümese Girdiği Anda Yolunmaya Başlar!
Bilindiği gibi Türkiye'deki hac hizmetleri, 1979 yılından sonra az çok bir düzene kavuşturulmuş ve hizmetin ibadet yanı dikkate alınarak hac hizmetlerinin ifası Diyanet İşleri Başkanlığı'na bırakılmıştır. Ancak bu hizmetin ifası sırasında önemli miktarda paraların döndüğü gözlerden kaçmamış ve Turgut Özal döneminde, seyahat acentelerinin da bastırmasıyla hac hizmeti özel sektöre de açılmıştır. Yani Merhum Özal döneminden sonra, A Grubu Seyahat Acenteleri denilen özel şirketler de hac seferleri düzenlemeye başlamışlardır. Ancak yine de hizmetin ağırlıklı tarafı Diyanet'in uhdesindedir. Zira başvurular Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kabul edilmekte ve hacca gitme hakkı kazanan kişiler Diyanet ve Seyahat Acenteleri arasında pay edilmektedir. Yanlış bilmiyorsam bu oran %60'a, %40 oranında Diyanet İşleri Başkanlığı lehinedir.

En azından benim Diyanet'ten ayrıldığım 2009 yılına kadar takip edilen usul ve yöntemden hareketle, yani bilebildiğim kadarıyla söyleyecek olursak; hac hizmetinin akçeli işler bölümü, hacca gitmek isteyen vatandaşın hac başvurusu için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın merkez veya taşra teşkilatına adım atmasıyla başlar. Yani kaz, kümese girdiği andan itibaren yolunmaya başlar hac esnasında. Hacı adayları ilk başvuru sırasında 15 TL'lik bir miktarı ödemek zorundadırlar. Bu para neyin bedelidir hiç kimse bilmez. Sadece hacı adayına "Git bankaya 15 TL yatır, dekontunu da bize getir"denir o kadar! Diyanet'e sorarsanız, bu para kırtasiye masrafı ve hac kayıt işlerinde çalışanların yemek, ulaşım ve fazla mesai ücretleri için harcanmaktadır. Oysa ne kırtasiye masrafı olacak kardeşim, altı üstü bilgisayara giriş yapacaksın. Hepsi bu.

Sakın 15 TL'nin hesabı mı olur diye düşünmeyin. Sadece bu sene 1.372.000 hac başvurusu olduğunu düşünürsek karşımıza 20.580.000 TL gibi korkunç bir rakam çıkar. Bu para, hacı adaylarından haybeden veya modern teknolojinin imkanlarından istifade etmeyi bilmemeden kaynaklanan sebeplerle Diyanet'e akan bir paradır. Tekrar hatırlatayım, bu para miktarı, 2009 yılında uygulanan yönteme bağlı olarak hesaplanan para miktarıdır. Unutmayalım ki; 2013 yılı için başvuru yapan 1.372.000 hacı adayının içinde, geçmiş yıllarda başvuru yapanlar da vardır ve yanlış bilmiyorsam, kayıt yenileyen hacı adaylarından tekrar başvuru ücreti alınmamaktadır. Ancak yine yanlış bilmiyorsam, 2009 yılı öncesinde kayıt yenileyenlerden de para alınıyordu. Bu sene galiba internet üzerinden de başvuru yapma imkanı tanındı hacı adaylarına. Bu yöntemle başvuru yapanlardan. örneğin e-ticaret yönteminde olduğu gibi başvuru ücreti tahsil edildi mi bilmiyorum...

Dediğim gibi; 15'TL'lik başvuru parasının bankaya yatırılmasıyla başlar parmak yalama faaliyetleri. Bu yalama işini hem Diyanet yapar, hem de bu paranın yatırıldığı bankalar. Ve yakın zamana kadar hac paralarının Vakıflar Bankası'na yatırılması zorunluydu. Dolayısıyla, yakın zamana kadar hac gelirlerinden dolayı en çok parmak yalayan banka Vakıflar Bankası olmuştur. Çünkü hac paraları çoğu kere faizsiz olarak tutulmuştur banka hesaplarında. Malum ya; İslam'a göre faiz haramdır! Üstelik hac ibadeti çerçevesinde toplanan paralar faize bulaştırılmamalıdır! İşte bu anlayış sebebiyle bankalar, hac paraları üzerinden hiç bir emek harcamadan topladıkları mevduatları, faiz karşılığı kredi olarak satarak herhalde müthiş kârlar etmişlerdir. Ancak son yıllarda bu paraların faiz karşılığı vadeli hesaplarda tutulduğu bilinmektedir.

Başvurular yapılıp 15 L'lik başvuru parası ödendikten sonra, talep arzdan fazla olduğu için hacı adayları kura gününü beklemeye başlarlar ve günü geldiğinde kura çekimine tabi tutulurlar. Noter huzurunda ve bilgisayar yardımıyla çekilen kura sonunda hacca gitmeye hak kazananlar belli olur. Bu insanlar, aylar öncesinden tespit edilen hac ücretlerini tespit edilen banka hesabına yatırırlar. Bankalar yine başlar haybeden gelen ve hiç bir çaba sarf etmeden buldukları bol mevduatla parmaklarını yalamaya. Hac parasından ne olacak deyip de geçmeyin sakın. Yanılmıyorsam 1990 yılında THY hac parasıyla batmaktan kurtulmuş bir şirkettir. Zamanın THY Genel Müdürü bu konuda açıkça Diyanet'e minnettarlığını bildiren bir açıklama bile yapmıştır o tarihlerde. Eğer o sene hac havayoluyla yapılmasaydı şimdi Türkiye'nin yüz akı kuruluşlarından birisi olan THY belki de çoktan batmış olacaktı...

Netice olarak; hac hizmetinin ifası sırasında, müthiş bir para sirkülasyonu olur ve bu süreçte müthiş paralar kısa aralıklarla el değiştirir ve her el değiştirmede ellere ballar bulaşır. Az veya çok, ancak mutlaka bulaşır. İşte bu bulaşma sırasında "HARAM" ve "HELAL" birbirine karışır. Diyanet bu haram ve helali ne kadar sorgular orasını bilemem. Ancak fazla sorguladığını hiç sanmıyorum. Çünkü Hac Gelirleri asla denetlenmez. sadece denetlenmiş gibi yapılır. Çünkü hac gelirleri, genel bütçeye dahil olmadığından Sayıştay denetimi dışındadır. Kurumun kendi müfettişleri ise hiçbir şekilde nüfuz ederek denetleyemez bu gelirlerin nerelere, ne şekilde sarf edildiğini. Çünkü sonuçta denetlenecek olan kişiler, amiri pozisyonundaki Diyanet İşleri Başkanı ve Yardımcılarıdır. Dolayısıyla sıkıysan denetle hac gelirlerini.

Öte yandan daha düne kadar Hac Dairesi Başkanları genelde müfettişlerden seçilirlerdi. Dün Hac Dairesi Başkanı olanlar bugün müfettiştir Diyanet'te. Şu halde kim kimi denetleyecek? Yani ebemi seven kadı, derdini kime anlatacaksın Diyanet'te durumu hakimdir.

O sebeple, ben her sene hac hizmetleri gelip çattığında haram ve helalin birbirine karıştığı ve birbiriyle dans ettiği Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan, bu seneki Ramazan ayının temasını"Helal Kazanç-Helal Lokma" olarak değil de "İnsan" olarak belirlenmesini beklerdim. Çünkü Diyanet'te para, kazanç ve lokma gani olmasına gani de eksik olan şey insana saygıdır. İnsana saygının olmadığı yerde helal yesen ne çıkar, haram yesen ne çıkar. Çünkü insana saygı göstermeyerek, onları ezerek, onları dışlayarak, iteleyerek, tecrit ederek, haksız yere itham ederek sen zaten dini tamamen şekilciliğe indirgemişsin demektir ey Diyanet. Şu halde ben senin dindarlığından bile şüphe ederim arkadaş.

1.372.000 Hacı Adayı Adına Diyanet'e Soruyorum
Madem Diyanet İşleri Başkanlığı, bu seneki Ramazan'ın temasını "Helal Kazanç-Helal Lokma" olarak belirledi, o zaman Diyanet'e sorularımızı soralım:

1- Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdür Vekili Ergün Yücel'in vermiş olduğu bilgiye göre bu sene (2013 yılı) hac için başvuru yapan adayların sayısı 1.372.000 ve bu sayının 294 bin 567'si ilk kayıt(3). Suudi Arabistan'ın ülkelerin toplam nüfusunun %0.001(binde biri) oranında hacı kabul ettiğini bile bile neden birikmiş talepleri eritmeden yeni talepleri kabul ederek umut tacirliği yapıyorsunuz? Bu konuda, her başvurucudan tahsil ettiğiniz 15 TL'lik başvuru ücretinin sizin için bir çekiciliği var mı? Umut tacirliği yaparak Müslümanların duygularıyla alay etmek ve onlarla bir nevi dalga geçmek haram mı helal mi?

2- Hacı adaylarından başvuru sırasında belli bir miktar (2009'a kadar 15 TL) para alıyorsunuz. Bu insanların çoğu haliyle hacca gidememektedir. Şu halde başvuru ücreti ödedikleri halde hacca gidemeyen, arkasından da muhtelif sebeplerle (vazgeçme, maddi imkansızlığa düşme, vefat vs) hacca gitme imkanı bulamayan kişilerden başvuru sırasında tahsil ettiğiniz başvuru ücretlerini talebe bağlı olmaksızın iade ediyor musunuz? Şaka değil; sadece bu sene tahsil ettiğiniz başvuru parası 4-4.5 milyon TL. civarındadır ki; geçmişte bu yöntemle tahsil edilen paraların 9-10 milyon TL'ye ulaştığı yıllar olmuştur. Peki, şimdi iade etmediğiniz bu paralar haram mı helal mi?

3- Her sene hac ücretlerini yeniden tespit ediyorsunuz ve verilecek hizmetin kalitesine göre bu ücretleri hacı adaylarından tahsil ediyorsunuz. Hacılardan topladığınız bu ücretleri, Türkiye'de sadece Allah'ın ve sizin bildiğiniz yöntemlerle, Arabistan'da ise Suudi yönetiminin tek taraflı olarak tespit ettiği bir sistemde adeta har vurup harman savurduktan sonra yine de elinizde önemli bir miktar para kalmaktadır. Bu paraları ise emrinizde bulunan memurlardan oluşan Hac ve Umre Komisyonu'nun kararıyla ve elbette siyasal iktidarın yönlendirmesiyle sağa sola harcıyorsunuz? Peki bu şekilde yarattıktan sonra sağa sola aktarmış olduğunuz kaynaklar yukarıda naklettiğimiz"Bakara Suresi'nin yukarıda verilen 188. ayeti" çerçevesinde haram mı helal mi?

4- Suudi Arabistan'da yapmış olduğunuz harcamalar ve satın almaların nasıl şekillendiğini Allah ve sadece siz biliyorsunuz. Ancak elbette bizler de az çok biliyoruz. Peki yurt içinde yapmış olduğunuz ihaleleri hangi esasa göre yapıyorsunuz? Devlet İhale Kanunu'na tabi olarak mı, yoksa özel yöntemlerle mi? Bu şekilde yapılan harcamalar ve diğer tasarruflar haram mı helal mi?

5- Hac hizmetleriyle ilgili işlerin ve buna bağlı olarak yapılan harcamaların, tamamı Devlet Memuru olan ve bu yanlarıyla Diyanet İşleri Başkanı'nın emrinde olan kişilerden oluşan Hac ve Umre Komisyonu'nca pişirilip kotarılması ne kadar ahlakidir? 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, devlet memuruna ticaret yapmayı açıkça yasaklamışken, söz konusu komisyonun üyelerinin akçeli işlere bu kadar bulaşması ne kadar ahlakidir?

6- Hacılardan topladığınız onca paraya rağmen Hacı adaylarını 1998 yılına gelinceye kadar yerlerde (kuru betonun üstünde ve toprak zeminlerde) yatırdığınız bilinmektedir! Ondan sonra da aynı kıytırık sünger yatakları 4-5 yıl üst üste vererek sidikli, sümüklü, kusmuklu, kanlı ve hatta boklu yataklarda yatırdınız ki; bu yatakları depolardan otellere, otellerden depolara taşımak için özel ekipler kurduğunuzu ve bu insanların söz konusu işi yaparken sık sık zehirlendiklerini ve zehirlenmeye karşı bu görevlilerin (ki; tamamı TDV'nin sözleşmeli memurlarından oluşturulmuştur) sarımsaklı yoğurtla takviye edildiklerini yakından bilenlerdenim. Peki, bu yaptıklarınız size helal mi haram mı? Bundan da öte; böyle bir hizmet, Türk Milleti'nin asaletine, insan onur ve haysiyetine yakışıyor mu sizce?

7-1999 yılında, sırf tedbirsizlik yüzünden Medine'de 25.000 adetlik yatak takımının (yatak+yastık+çarşaf+pike) yanıp kül olmasına sebep oldunuz. Sorumlular hakkında hangi işlemi yaptınız? Bu kayıp, sizin adınıza haram mı helal mi?

Bakara Suresi'nin "Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin”anlamındaki 188. ayeti mucibince cevaplarınızı ben ve Türk Milleti ivedilikle bekliyoruz efendim...




Ömer Sağlam
__________________
1-Bakara, 2/188
2-Nisa, 4/29

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN