Cumhurbaşkanı'na da mı Çapulcu Diyeceksiniz? [Ömer Sağlam]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Din, galiba hiç bir dönemde bu kadar istismar konusu yapılmamış, hiç bir dönemde bu derecede siyasete alet edilmemişti. Bunda elbette Türkiye'nin seçim sathi mailine girmesinin de etkisi var. Ancak asıl sebep, dini siyasete alet etmeyi gelenek haline getiren ve bu sebeple Anayasa Mahkemesi tarafından tecziye edilen bir siyasi partinin iktidarda olmasıdır. 

Polise Siyasi Propaganda!
Başbakan, iftar programlarını seçim arenası haline çevirmeye son sürat devam ediyor. Artık şehir meydanlarında ve salonlarda sivil halka propaganda yapma sınırını çoktan geçti. Siyasetten uzak durması gereken kamu kurumlarında devlet memurlarına yönelik propaganda yapmaya bile başladı! Hem de, bu ülkede siyasi görüş farklılıklarından kaynaklanan sürtüşmeleri teskin etmekle ve toplumsal huzuru sağlamakla görevli polise hitaben yapıyor artık propaganda konuşmalarını. O konuşuyor, devlet memuru olan polisler de elleri patlarcasına alkışlıyor iyi mi? 

Şu sözü dün (24 Temmuz) Ankara'da katılmış olduğu Çevik Kuvvet iftarında söyledi başbakan;"Kimin ne dediği değil, milletin ne dediği, hissettiği önemlidir. Bizi bazı gazetelerin manşeti değil, unutmayın milletin manşeti ilgilendirir..."(1). Bu sözün doğruluğunu kabul etmeyecek hiçbir demokrat yoktur bu ülkede. Evet, milletin ne dediği her şeyden önemlidir parlamenter demokrasilerde. O halde, bu sözün sahibinin de bu temel demokrasi ilkesine saygılı olması gerekmez mi? Milletin %49'unun bundan iki sene önce atmış olduğu manşet önemli de, aynı tarihte %51'inin atmış olduğu manşet önemli değil mi sizin için? Bakın son anketlerde sizin lehinize manşet atanların oranı en baba rakamlarla %44. Hala anlamadınız mı bunu. Peki, milletin %56'sının bugün atmakta olduğu manşetlerin hiç mi önemi yok Sayın Başbakan? 

Çapulculardan mısınız Yoksa Gazcılardan mısınız?
Dün itibarıyla, yani 24 Temmuz günü itibarıyla çok ilginç bir manzara daha yaşandı Türkiye'de. Zira dün, Sayın Cumhurbaşkanı çapulcuların iftarına katıldı, Sayın Başbakan'da onlara biber gazı sıkan polislerin iftarına!  Evet, Cumhurbaşkanı dün Alevi Dernekleri Federasyonu'nca İstanbul'da düzenlenen iftar yemeğine katıldı. Başbakan ise Ankara'da Polis Çevik Kuvveti'nin iftarında boy gösterdi. Bu küçük ayrıntı bile aslında cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki ayrışmayı göstermektedir. Elbette, cumhurbaşkanı ile birlikte Alevi iftarına katılan ve polisin aşırı güç kullanmasının kabul edilemeyeceğini söyleyen Bülent Arınç ile başbakan arasındaki ayrışmayı da. Özetle; AKP'de saflar iyiden iyiye belirginleşmeye başlamış bulunuyor. 

Malum; başbakanın "Çapulcu" olarak nitelendirdiği Gezi Parkı Eylemcileri'nin ekseriyetini Alevi inancına mensup vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Bunu nereden çıkarıyoruz? Elbette, eylemlerin Alevi vatandaşlarımızın yoğunlukla yaşadığı semtlerde çok daha sert geçmesinden ve yer yer halen devam ediyor olmasından. Hatay kent merkezi bir yana; mesela, Ankara'da eylemlerin halen devam ettiği Dikmen semti, genelde Alevi vatandaşlarımızın yoğunlukla yaşadığı bir semttir. İstanbul'daki eylemlerin en sert yaşandığı Okmeydanı, Alibeyköy, Sarıgazi gibi semtler de öyle. 

Bunun yanında, Alevi vatandaşlarımızın genelde, eylemlere açık destek veren ve sahibi olduğu televizyonu hemen tamamıyla gezi eylemlerine tahsis eden CHP'ye oy verdikleri de bilinen bir gerçektir. 

Öte yandan, Adana'da köprü inşaatından düşerek ölen polis memuru dışında, eylemler sırasında ölen vatandaşlarımız da yanılmıyorsam Alevidirler. Bu itibarla; Sayın Gül, Alevi Federasyonu tarafından düzenlenen iftara katılmakla bir anlamda Çapulcuların iftarına katılmış oldu. Gül'ün bu hareketini, devletin Çapulculardan veya Alevilerden özür dilemesi olarak algılamak ne derece doğrudur bilmiyorum ama yine de Sayın Gül'ü tebrik etmek gerekir. Zira en azından Alevilerin gönlünü almak bakımından doğru bir hareket yapmıştır. Zaten eylemlerin başında "Demokrasi sadece sandık değildir. Mesaj alınmıştır..." diyerek  tavrını açıkça ortaya koymuştu Sayın Gül. 

Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Ankara'da düzenlenen iftara Sayın Cumhurbaşkanı'nın da davet edildiği muhakkaktır. Ancak Abdullah Gül'ün, polisin iftarı yerine Alevilerin iftarına gitmeyi tercih etmesi, aynı zamanda onun, polisin gezi parkı eylemcilerine yönelik aşırı şiddet uygulamasından rahatsız olduğunu da göstermektedir. Gül'ün bu tavrı sebebiyle, umarım başbakan, günü gelince kendisini "Çapulcu" olarak nitelendirmez!  

Evlerinin penceresinden veya balkonundan tencere tava çalarak tepkisini son derece saygılı ve demokrat bir şekilde dile getirenlerin bile mahkemeye verilmesini tavsiye eden Sayın Başbakan'dan böyle bir tavır beklenebilir mi? Bence beklenir. Hele bir Abdullah Gül, 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı'na aday olsun. Bakın, görün onun hakkında neler neler diyecek başbakan! 

Ünlü "Muharrem İftarı"nın İntikamı mı?
Ayrıca, Alevi Federasyonu'nca düzenlenen iftara başbakanın da davet edildiği muhtemeldir. Çünkü bu iftarı tertip edenlerden Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, başbakanın "Akil Adam" olarak tercih ettiği isimlerden birisidir. Bu sebeple başbakanın, Alevi kesimin önemli isimlerinden birisi ve üstelik de Akil Adamı olan İzzettin Doğan yerine, kendi emrindeki bir memur olan Emniyet Genel Müdürü'nün davetine icabet etmesi oldukça anlamlıdır. Üstelik "Ben, dört dörtlük aleviyim"açıklamasını yaptığı şu günlerde! 

Şimdi belki "iki iftar çakıştı, onun için Alevi iftarına yardımcımı göndermek durumunda kaldım..." şeklinde bir izahat yapabilir başbakan. Ancak hayır; Alevi iftarı öyle yardımcı göndermekle geçiştirilecek bir iftar değildir. Alevi vatandaşlarımız için anlamı büyüktür. Bu sebeple, bu iftara başbakanın katılması onları çok daha mutlu ederdi. Buna ilave olarak, başbakan Emniyet'in verdiği iftarın tarihi değiştirtebilir, daha olmadı iptal ettirtebilirdi. Ancak nedense bunu yapmamıştır Tayyip Bey. 

Kim bilir belki de başbakan, 2008 yılında hükümetin düzenlediği ünlü "Muharrem İftarı-Alevi İftarı" na katılmayan ve katılanları "Düşkün ilan edeceklerini" açıklayan(2) Alevi dernek yöneticilerinden intikam almak maksadıyla katılmamıştır dün Alevilerce düzenlenen iftara. Çünkü kendisinde böyle bir potansiyel, yani öç alma potansiyeli vardır başbakanın! 

Mursici misiniz Yoksa Sisici mi?
Gezi Parkı eylemlerinin başladığı tarihlerde 06 Haziran 2013 günü yayınlanan "Ampuldeki Çatlak ve Mirac Kandili Bedduâsı" başlıklı yazımda şöyle demiştim:
"Hükümetin 'Taksim Gezi Parkı' için düşündüğü proje bahane edilerek Türkiye çapında gerçekleştirilen eylemler, tıpkı bir 'Turnusol Kâğıdı' gibi, kimin ne mal olduğunu çok güzel ortaya çıkarmıştır Türkiye'de. Kanaatimce bu eylemlerin en güzel ve faydalı taraflarından birisi bu olmuştur. Özetle; bu yaygın eylemler neticesinde, ak koyun, kara koyun, sağlıklı koyun, elbette hastalıklı ve ötürüklü (ishale yakalanmış) koyunlar, kendilerini çok güzel belli etmişlerdir. Bir başka sevindirici yan da, bu milletin sadece koyunlardan ibaret bir sürü olmadığı artık anlaşılmıştır. Bu da istikbalimizi için umut verici olmuştur..."(3)

Gezi Parkı eylemleri kadar olmasa da, Mısır'da gerçekleşen askeri darbe de Türkiye'de adeta bir turnusol kağıdı etkisi yapmıştır. İktidar Partisi ve yandaşları, iktidardan uzaklaştırılan Muhammed Mursi ve İhvan-ı Müslimin partisi için adeta yas tutarken, milletin çoğunluğu, bunun Mısır'ın iç problemi olduğunu, Türkiye'nin başka ülkelerin iç işlerine bu kadar müdahil olmaması gerektiğini ve Türkiye'nin dış politikasının, kişilere değil, halklara endeksli olması gerektiğini savunuyor. Bu ikinci kısma göre; sadece Raibatül Adeviye Meydanı'nda toplanan Mursi taraftarlarının değil, Tahrir Meydanı'nda toplanan Mursi karşıtlarının da dikkate alınması gerekiyor. Biz de şahsen böyle düşünenlerdeniz. 

Bu bakımdan; Sayın Abdullah Gül'ün, Mısır'ın milli günü sebebiyle darbeciler tarafından göreve getirilen geçici Cumhurbaşkanı  Adil Mansur'a göndermiş olduğu kutlama mesajını(4) son derece yerinde ve anlamlı buluyorum ben. Bizim için önemli olan Mursi veya başkası değil, ülkemizin ve milletimizin milli menfaatleridir. Sayın Gül'ü, bu yansız ve beklentisiz tavrı sebebiyle içtenlikle kutluyorum. Kesinlikle doğru bir iş yapmıştır çünkü... 


Ömer Sağlam
_____________

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN