Çok sevdiğim, insan dostu bir ailenin büyüklerinden biri alzheimer'a yakalanmış. Duyunca çok üzüldüm. Allah'tan en acil ve kalıcı şifaları vermesini diliyorum. Okurlara ve onlardan duyacaklara yararlı olacağını umarak, alzheimer tedavisini destekleyebilecek bazı bitkileri aşağıda sıralayacağım. Sözü uzatmadan ve zaman geçirmeden yazıyorum.
Alzheimer(*) hastalığına, serbest radikallerin neden olduğu sanılmaktadır. Son derece reaktif oksijen molekülleri vücutta oksidatif hasarlara yol açmakta, bu da alzheimer’ın oluşmasında önemli rol oynamaktadır. Tabii bu da bir sanı... Nedenler yüz de yüz anlaşılmamış hâlâ...
Hastalığın tedavisi için piyasaya yeni yeni ilaçlar çıkarılmakta, başka yeni ilaçlar da sırada beklemektedir. En tanınmış ilaç, beyindeki asetilkolini koruyarak hastalığın gelişimini yavaşlattığı belirtilen tacrine hydrochloride içerikli “Cognex”... Yalnız, onun da toksik özellikler taşıması nedeniyle karaciğer harabiyetine yol açtığı söyleniyor. Araştırma sonuçlarına göre piperidin sınıfından geri çevrilebilir asetilkolinesteraz inhibitörü olan donepezil HCL içeren "Aricept" ve yine bir asetilkolinesteraz inhibitörü olan rivastigmin içerikli "Exelon" da hastalığın yavaşlatılmasına yardımcı olmakta. İlaç piyasalarında, bu üçünden daha sonra boy gösteren galantamin'li "Reminyl" ise diğerlerinden iki fazla üstünlüğe sahipmiş. Hastalığın oluşumunu yavaşlattıktan başka öğrenme ve hatırlama yeteneklerinin zayıflamasını da engelliyormuş. Diğerleri gibi Reminyl'in de asetilkolinesteraz inhibitörü grubundan olduğunu hatırlatalım. Bu ilaçların uzun süreli tesiri için sürekli salınım yapanları da bulunmakta...
Az önce asetilkolinin korunmasından söz etmiştim. Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, "Kolin" ve "Lesitin" de beyindeki asetilkolin yoğunluğunu yükselterek hafızayı geliştiriyormuş. Bu iki madde, birçok bitkide bir arada bulunur. Alzheimer mücadelesinde beta karotenlerin yararlı etkisini de yabana atmamak gerek. "Fayda, az da olsa faydadır" prensibi mantıklı bir yöntem...
Çocukluk yıllarımda, hem az sayıda hem de genellikle çok yaşlılarda görülen ve insanlar arasında yanlış olarak "bunama, erken bunama" olarak adlandırılan bu hastalığı oluşturan çevresel faktörler üzerinde bir hayli araştırma yapıldığını duyuyor, görüyor ve okuyoruz. Bu faktörler arasında, alüminyum ve bileşiklerinin ilaç ve gıda sanayilerinde yoğun olarak kullanılması önemli bir yer tutuyor.
Neden yanlış adlandırma. Çünkü bugün anlaşılmıştır ki alzheimer hastalığı bunamanın birçok çeşidi arasından yalnızca bir tanesidir. Tüm bunama çeşitlerinin alzheimer başlığı altında toplanması ise hastalık hakkında doğru bilgi arayanları, daha ilk baştan yanlış yerlere taşır.
Ben, dünyada yirmi milyon, Türkiye'de üç yüz bin kişinin alzheimer hastalığına yakalanmış olmasından; yaş faktöründen, kalıtımın iddia edildiği gibi kesin bir etken olduğunun ispatlanmamış olmasından, aslında ilaçların istenen yararı sağlayamamasından, orta yaşlardan itibaren insanların bu hastalığın hedef alanı içinde olduğundan, artık gençlerde de görülmeye başladığından, hastalık ilerlemeye başladığında geri dönüşün asla gerçekleşemediğinden söz etmeyeceğim. Bu tür bilgileri internet dahil birçok yerden elde etme olanağınız var. Benim hastalıkla ilgili olarak anlatmak istediğim, dönem dönem araştırma sonucu diye ilan edilen ama hemen ardından kaybolan ya da kaybettirilen bazı bilgiler... Aşağıda onları bulacaksınız.
1960’lı yıllarda büyük kampanyalar sonucu mutfaklarımızdan kovulan kalaylı bakır tencere ve kapların yerini, alüminyumdan üretilmiş pişirme ve saklama kapları almıştı. Çelik ve cam kaplara yoğun bir dönüşün yaşandığı bugün bile birçok lokantanın mutfağı aynı malzemelerle dolu. Bir fırsat bulup da içeriye girebilirseniz önünüze servis yapılan o güzel yemeklerin, genelde okside olmuş alüminyum alaşımlı tencere ve tavalarda pişirildiğine şahit olacaksınız. Aynı yerlerde, ulusal içkimiz olan ayranın alüminyum sürahi ve maşrapalarda sunulduğunu da sıkça görmüş, hatta içmişsinizdir. Alüminyum folyoları hepimiz, hâlâ kullanıyoruz. Elimize tutuşturulan reçetelerdeki alüminyum içerikli ilaçları hâlâ satın alıp kullanmaktayız. Birçok ilacın satışa sunulduğu şişelerin kendisi de alüminyumdan. Teflonla kaplanmış mutfak malzemelerini es geçmeyelim lütfen. Her tarafa bulaştırdığımız plastikleri de…
Alüminyum kutularda saklanan salça ve konserveler yerine cam kavanozdakileri tercih etmek kaç kişinin aklına gelir ki? Kullandığımız sabun ve şampuanların içeriğindeki maddeleri kaçımız tanıyoruz? Çikolata, gofret, şeker, salam, sosis, sucuk, peynir, dayanıklı içecekler diye uzayıp giden bir listeyi önümüze atan “Hazır Besin Üreticileri”nin; yediğimiz hemen her şeyin içine koruyucu olarak soktukları, aynı zamanda kanserojen olduğu belirtilen ama nedense bir süre sonra bu iddiayı savunanların seslerinin kesildiği ve tam tersi iddiaların ortaya yayıldığı nitrat kökenli maddelerle emülgatör denen katkı maddelerini her gün okuyoruz. Üstüne ek yapıp "Ambalajları hangi maddedendir?" diye sorsam?..
Dikkat ederseniz, her yanımız paradan başka hiçbir şey düşünmeyen iş adamı bozuntularıyla dolu... Kaçacak tek yol, klan yaşamlarındaki kapalı toplum metoduna dönüp insanın kendi yiyeceğini kendisinin yapması. Paranoya, komplo teorisi diye geçiştirilecek olay değil bu!
Tam bu noktada moral tazelemek için bir soluk verelim. Farklı araştırmalarda bulunan bazı ilaçların alzheimer'a da iyi geldiği yolundaki bazı iddiaları hatırlatıp şöyle konuşalım:
Bu arada yeni yeni bazı çalışmalar da yapılmakta bunların sonuçları gazeteler aracılığıyla bizlere kadar gelmekte... Yalnız onların sonuçlanması için daha uzun yıllar gerekecek. Örneğin; kanser çalışmasında bulunan şu ilaç, aids çalışmasında bulunan bu ilaç, o mantar ilacı... Kök hücre konusunu da yabana atmamak gerek.
Hadi, tekrar acıtıcı gerçeklere ve bu gerçekler nasıl daha az acıtırın hesabına dönelim.
Ameliyatlarda kullanılan bazı anestezi ilaçlarının insan vücudunda belli bir yoğunluğa ulaştıktan sonra "alzheimer"a yol açtığı şeklindeki haberleri de hatırlatarak, bu hastalığın tedavisinde ya da hiç olmazsa gelişiminin yavaşlatılmasında desteğini görebileceğimiz bitkilerden bulup, hatırlayabildiklerimi yazıyorum. Tabii ki tıbbi tedaviye devam etmek ve doktorlarınızla birlikte karar almak kaydıyla...
Önce, bitki alırken nelere dikkat etmeli sorusuna cevap vermem gerek. Bitkilerdeki şifacı etkilerin daha güçlü olabilmesi için, tazelik önemli etken. Yalnız, her bitkiyi her mevsim taze olarak bulmanın da imkânı yok. Bu yüzden kurutulmuş bitkilere yöneliriz. Bunları alırken o yılın mahsulü olmasına dikkat etmeliyiz.
Bitkilerin, kendilerine has kokuları vardır. Eğer bu koku kaybolmuşsa o bitkiyi hiç kullanmayın. Aslında doğadan toplanış ve kurutuluş şekilleri de çok önemlidir. Bunları görebilme şansınız yoksa bitkileri özellikle cam kaplarda koruyan, o da olmazsa üstü kapalı yerlerde muhafaza etmeye çalışan yerlerden almanız gerek.
Şunu da bir yana not edin lütfen. İçilecek, çayı yapılacak bitkileri sakın kaynatmayın. Haşlayarak belli bir süre demlemeye terk etmek, uygulanacak en iyi yöntemdir.
İnşallah yararlı olur dileğiyle başlıyorum.
1-Kurtpençesi [Huperzia Serrata veya Lycopodium Clavatum]
Kurtpençesi Bitkisi birkaç değişik isimle anılır. Bunlar: Kurtayağı, Çin kurtayağı, yeryosunu, hüperzin, lycopodium’dur. Tadı oldukça kötü bir bitkidir. İçlerinde Alzheimer hastalığına yakalanmış tek bir fert bulunmadığı bildirilen Doğu Amerika yerlisi Chippewa Kızılderilileri tarafından, yüzyıllardır çiğnenerek kullanıldığı bilinir.
İçeriğindeki hüperzin maddesi beynin muhakeme ve idrak gücü üzerinde temel rol üstlenen ve nöro iletici bir beyin kimyasalı olan “Asetilkolin”in bozulmasını engeller.
2-Horsebalm [Monarda]
“Kan-Beyin Bariyeri”ni rahatlıkla aşabilen bileşenler içerir. Bunların en önemlisi, beyindeki asetilkolini koruduğu bilinen “Karvakrol” adlı bileşendir. İçinde zengin oranlarda “Timol” de mevcuttur. Timol, asetilkolinin zayıflamasını engeller. Horsebalm içinde "alzheimere"a karşı kullanılabilecek yedi, sekiz madde daha bulunmaktadır. Cilde losyon halinde sürülmesi, şampuan olarak kullanılması bile önemli katkılar sağlar.
3-Biberiye [Rosmarinus Officinalis]
Eskiden bazı ülkelerde “Hatırlatan Bitki” olarak adlandırılan biberiye, bu ismi hafızayı güçlendirici etkisi nedeniyle kazanmıştır. Biberiye bitkisinin içinde serbest radikalleri yok eden çok sayıda antioksidan madde vardır. Çok sayıda derken bunun birkaç düzineyle ifade edilecek bir sayı olduğunu da belirtmem gerek. Bunun dışında asetilkolinin bozulmasını engelleyen başka maddeler de içermektedir. Bunların da altı, yedi civarında olduğu bitki analizcileri tarafından belirtilmektedir. Bu analizciler, alzheimer hastalığında biberiyenin yağ hâlinde kullanılmasını öneriyorlar. Biberiyeyle birlikte adaçayı yağı, rezene yağı, melisa olarak da bilinen oğulotu yağını da kullanmakta yarar var. Biberiye yağı ya da sözünü ettiğim bu yağlardan yapılmış bir karışımı vücuda sürmenin yanında, şampuan olarak kullanmanın da büyük yararı olacaktır.
4-Adaçayı [Salvia Officinalis]
Antioksidanlar açısından biberiye kadar zengindir. Bazı İngiliz araştırmacılar zayıf bir beyni ve hafızayı güçlendirdiği yolunda önemli kanıtlar elde etmiş. Asetilkolini zayıflatan enzimlerin etkisini ortadan kaldırdığı ve "alzheimer"ı önlemede ve tedavide çok yararlı olduğunu doğrulayan bulgulara erişmişler.
5-Karahindiba [Taraxacum Officinale]
Çiçekleri çok önemli lesitin ve kolin kaynağıdır. Hazreti Muhammed aleyhisselamın hadislerinde de övgüyle söz edilen bu bitki, son derece besleyicidir. Ağaçlık alanlar kadar; bahçe, yol kenarı hatta iki taşın arasında bile bulunabilen bu bitki, salata dahil olmak üzere çok çeşitli şekilde tüketilebir.
6-Bakla [Vicia Faba]
Bakla taneleri, lesitin ve kolin açısından oldukça zengindir. Baklagillerin tümü de bakla kadar ya da baklaya yakın değerde bu maddeleri içerir. Bu nedenle kolesterolün vücuttan atılımını kolaylaştıran bu yararlı aileyi sofralardan uzak tutmamak gerekir.
7-Çemenotu [Trigonella Foenum-Graecum]
Kolin açısından en zengin birkaç bitkiden biridir. Bu zenginliği, kurutulmuş çemenotu yapraklarının % 1,3’ünden daha fazla oranda kolin içermesi sağlar. Yeşil yaprakları, özellikle Güney Asya Mutfağı’nda, güçlü beta karoten taşıyıcısı olarak ünlüdür.
8-Gotu Kola [Centella Asiatica]
Hafıza otu olarak bilinen bu bitki, zihin gücünün sağlıklı kalmasına yardımcı olmaktadır.
9-Ginko [Ginkgo Biloba]
Her gün 60-240 mg arası standardize edilmiş ginko özütü, kan dolaşımı yetersizliği ve hafıza kaybı gibi yaşlılığa bağlı hastalıklarda büyük yarar sağlamaktadır. % 100 kesinleşmemiş olmakla birlikte "alzheimer"da da yararlı olacağı düşünülmektedir. Diyare, sinirlilik, huzursuzluk yapmaması için aşırı dozlarda alınmaması tavsiye edilmektedir.
10-Brezilya Kestanesi [Bertholettia excelsa]
Lesitinle kolinin iç içe olduğunu daha önce de belirtmiştim. Bu bitkinin kurutulmuş ağırlığının % 10’u aşkın kısmı lesitindir.
11-Söğüt [Salix]
Eğer alerjiniz yoksa söğüt ağacı kabuğundan yapılan bitkisel aspirin kullanmayı deneyin. Antienflamatuar denen yangı giderici ilaç kullananlar arasında yapılan bir araştırmada, "alzheimer"lı hasta oranının çok düşük olduğu görülmüş.
12-Isırgan Otu [Urtica Dioica]
Bu bitki vücuttaki östrojen sirkülasyonunu iki katına çıkarabilen bor minerali içerir. Östrojense hafızayı geliştiren ve ruhsal güçlenmeye neden olan bir hormondur.
13-Yurdumuzda Çok İyi Bilinen Yemeklik Bitkiler
Mercimek, bezelye, börülce, haşhaş, soya fasulyesi...
14-Diğer Bitkiler
Çoban kesesi, ginseng, köpekayası, Çin melekotu, sünger kabağı'da denen lif kabağı...
15-Bazı Meyveler
Elma, armut ve özellikle kurutulmuşları önce gelmek şartıyla incir, kayısı, kuru üzüm, keçiboynuzu...
16-Dr. Duke’ün Kutsal Çorbası
Tıp ve botanik bilgilerini verimli bir şekilde birleştirebilen nadir bilim adamlarından Dr. James A. Duke'ün, bağlı olduğu din hangisiyse o dinin kutsal kitabında bahsedilen bitkilerden faydalanarak hazırladığı çorbadır. İçeriğindeki bitkiler yüksek oranda kolin içerir. Yeşil Eczane adlı kitabında bu çorbanın tarifini şöyle yapar.
Çorba, “Arpa, su kabağı, karahindiba çiçekleri, karahindiba yaprakları, bakla, keten tohumu, mercimek, haşhaş tohumu, ısırgan otu, ceviz, dövülmüş buğday”dan olmalı...
Bunu keyfinize ya da o an elinizde bulunan malzemeye göre değiştirebilirsiniz. Dr. Duke, yararların çoğalması için, çorba piştikten sonra üzerine; adaçayı, biberiye, oğul otu da dediğimiz melisa ve sater yaprağı serpmenizi öğütlüyor.
Yurdumuzun birçok kentinde alzheimer dernekleri bulunuyor. Bunlarla kurulacak iletişim, bilgilenme başta olmak üzere birçok konuda yarar sağlayacaktır. Bunlara nasıl ulaşılacağını yazının sonunda vereceğim.
Son bir hatırlatmam var. Türkiye'de neredeyse tam teşekküllü hastanelerin tümünde alzheimer kliniği ya da klinikleri olmasına rağmen, buralara hasta yatırmak deveyi Fırat'tan atlatmaktan zor. Hadi yatırmayı becerebildiniz diyelim. Bu kez de orada bir hafta tutabilmek, Niagara'dan düşmemek için su üstünde akıntıya karşı durmaktan zor.
Sağlık dolu uzun ömürler dileğiyle...
an yaptığımız gibi alzheimer olarak kullanılmıştır.
Sessizliğin Sesi Grubu
Yazarlar ve Ozanlar Grubu
1 - Alzheimer Vakfı:
Adres : Yıldız mah. Asariye C. No: 30/6 Çırağan-Beşiktaş/İstanbul-Türkiye
Telefon: +90 [212] 259 35 91
Faks: +90 [212] 296 51 41
Bilgi için: alzheimervakfi@alz.org.tr
Web Sitesi : www.alz.org.tr
Başkan : Prof. Dr. Engin Eker
Başkan Yrd : Dr. Mesut Ilgım
Sekreter : Prof. Dr. Ahmet Turan Işık
Sayman : Mine Varlı
Üye : Dr. Güzin Poffet
Başkan : Zelal Taşpınar
Üyeler : Aylin Cendereci
Seval Ergüven
Fedai Çakır
Çiğdem Erciyas
Ferdan Yusufi
Gediz Gürsoy
Ferhat Asa Uğutmen
Hale Yılmaz
Nuran Ramazanoğlu
Reyya Paputcu
Yasemin Ul
[Görev ve Amacı: Gönüllüler ve hasta yakınlarının da çalışmalarına katıldığı Sosyal Komite'de hastaların ve yakınlarının yaşamını kolaylaştırıcı etkinlikleri planlamaya, yürürlüğe koymaya çalışmaktadır.]
Faks: [212] 296 05 79