Osmanlı'da Edirne [Mete Esin]

1361'de Balkanlardaki önemiyle Türklerin eline geçen Edirne, bundan sonra hangi statülerde bulunarak hangi rolleri üstlenmiştir? Bugün işte bu konuyu yazıyoruz.

Edirne fethedildiği günden başlayarak Osmanlı'nın Rumeli'deki askerî üssü olacaktır. Bundan sonraki askerî harekât hemen daima Bura'da hazırlanmış, Bura'dan yola çıkılmıştır. Şehri Bizans'tan teslim alan komutan Lala Şâhin Paşa, Edirne'nin askerî ve idarî yönetimini de üstüne alacaktır. Ancak, sanıldığı gibi Edirne öyle hemen başkent olmamıştır. Bursa durumunu korumakla birlikte, devletin bazı işleri Dimetoka ve Edirne'de görülmeye başlanmıştır. Fetihten sonra kurulacak Rumeli Eyâletinin ilk merkezi de, Paşa Sancağı adıyla Edirne'dir. En geniş zamanında, taa Hersek'e kadar yayılan Eyâlet'in otuza kadar varan sancaklarından, bugün sâdece ikisi Ülke’miz sınırları içinde kalmışlardır: Gelibolu'yla Vize. Artık Yunanistan'da kalmış günümüzün Çirmen ise, Edirne'yle içli dışlı yönetim bağları içindeki olmuş eski ve önemli bir merkez olmuştur.

Çirmen, Evrenos Bey komutasındaki Türk ordusuna, 1371'de direnmeden teslim olmuştur. Rumeli'nde kurulan ilk sancak (lîvâ) merkezi de gene Çirmen'dir. Edirne, 1371'den sonra, Çirmen sancağı içindeki bir ada-kent durumundadır. Edirne'den başka; Yeni Zağra, Haskova, Kızanlık, Ergene (Uzunköprü), İnecik ve Tekirdağ başlarda Çirmen'e bağlanmışlardır. İpsala, Keşan, Malkara, Şarköy, Biga ve bazı Ege adalarıyla, 1456'da Cenevizler'den alınan Enez ve epey bir uzaktaki İzmit ise Gelibolu'ya bağlıdırlar. Bu idarî bölünüş içinde Vize'nin bağlı birimleri de şöyle olmuşlardır: Havsa, Hasköy, Hayrabolu, Babaeski, Kırklareli, Pınarhisar, Demirköy, İğneada, Midye, Saray, Lüleburgaz, Çorlu, Silivri, Ereğli, Büyük ve Küçük Çekmeceler, Terkos ile şimdi Bulgaristan'da kalan Burgaz, Anhiyola, Karnobat, Ahtapol, Ajtos, Tırnovacık ile Osmanlı'nın Ruskasrı ve Hatunili dediği iki birim. Şu var ki, bu ilk bölünme zaman içindeki, görüşler ve ihtiyaçlar doğrultusunda değişikliklere uğrayacaktır. Sözgelişi, Edirne-İstanbul yolunun değişmesiyle gitgide önem kaybeden Vize 1867'de kâzâ statüsüne indirilip, bir yıl Tekirdağ sonra da temelli olarak Kırklareli'ne bağlanacaktır.

Yukarıki idarî bölünme, bugün için son derecede ilginç ve şaşırtıcıdır. Ama, pratik ve pragmatik Osmanlı bunu böyle uygun görmüştür. Aynı bölünmede, Edirne Çirmen sancağı içinde görülmekle birlikte, tıpkı İstanbul gibi özel bir yönetimi bulunmaktadır. Buna göre, Edirne ve İstanbul, çevrelerindeki bir kısım bağ bahçeyle birlikte düşünülmüşler ve aynı çerçevede yönetilmişlerdir. Edirne'nin adlî, beledî ve idarî konuları; Kadı, Subaşı, Dizdar, Cebecibaşı, Topçubaşı, Yeniçeri Ağası, özellikle de Bostancıbaşı denilen görevlilerle ve hep dar çevrede yürütülmüştür. Çirmen'de; bey, beylerbeyi, muhafız, sancakbeyi ve bâzan vâli sıfatıyla görevli kılınan paşalar da, Edirne ada-kenti dışındaki yerlerden sorumlu tutulmuşlar, yalnız buralarını yönetmişlerdir.

Timur'a karşı verilen Ankara savaşından sonraki târihimizin ikinci fetret (boşluk ve belirsizlik) döneminde, Yıldırım Bayezit'in büyük oğlu Emir Süleyman'ın, Bursa'daki devlet hazînesini yanına alarak Edirne'de hükümranlığını ilân ettiği 1402 yılında, Edirne'nin yeni ve ortaksız başkentliği de başlamış olmaktadır. Osmanlı Sultanları, bundan sonra sâdece dinlenmek ve ebedî uykuları için Bursa'ya gideceklerdir.

1453... Bilinen bu târihte İstanbul alınmakla da başkent değişmemiştir. İstanbul'un başkent olması, savaşın yıkımının giderilmesiyle, yeni bazı düzenlemelerden sonradır. Ama, Edirne'den vaz geçilmeden! Fâtih'in şehzâdeleri Bayezit ve Mustafa'nın 1456'da Edirne'de sünnet edilmeleri, daha sonra Cem Sultan denecek şehzadenin 1459'da gene E dirne'de doğmuş olması, bu konudaki birer gösterge sayılmalıdırlar. XVIII. yy sonlarına kadar; Edirne'de doğmuş, Bura'da kılıç kuşanarak tahta oturtulmuş, bunun gibi de tahttan indirilmiş ve gene Bura'da ölmüş olan Sultanlar vardır.Târihler, Sultanların Edirne'de sadece dinlenip eğlenmedikleri, ayrıca devlet görevlerini de yürüttüklerini yazmaktadırlar. Bu cümleden olarak, özellikle Avcı Mehmet tamâmen Edirne'de yaşamıştır. Kısaca, Edirne üç-dört yüzyıl daha İstanbul'dan sonraki ikinci bir başkent olarak kalmıştır. Hatta -dönem dönem dahî olsa- İstanbul tamâmen devreden çıkarılmıştır. Böyle bir durum için, Edirne'ye hâlâ ikinci başkent demenin de mantığı olmayacaktır. Bu dönemlerin Edirnesi, ikinci değil tek başkenttir! Osmanlı gibi otoriter bir devletin başkentinin neresi olacağı, tamamıyla Sultanların irâdesine bağlı olacağına göre... Sultan nerede oturuyorsa başkent de orasıdır!

Gene Çirmen'e dönelim. Çirmen'i yönetecek paşalar, XVIII. yy'da artık Edirne'de oturmaya başlamışlardır. İşte bu noktada, Edirne, Çirmen sancağının da merkezi durumuna gelecektir. Ünlü Sırpsındığı baskınının geçtiği yerin yanı başındaki bir birim olan Çirmen, bundan sonra yavaş yavaş önemini kaybedecek ve bugünlerde de artık unutulup gidecektir. Çirmen'in, şimdilerde kenarda kalmış ve küçük bir Yunan köyü olduğunu bilmekteyiz.

Edirne Rusların istilâsına uğrayıp tekrar kazanıldıktan hemen sonra, idarî yeni bir statüye konulup bugünkü vâliliklere benzetilecektir. Bu anlamdaki ilk vâli, adı söylenip geçilemeyecek ünlü Aliş Paşa'dır. Aliş Paşa, "Kırcaalili" diye nam salmış gözükara bir serseri olmak yanında, 1828'de Bulgaristan-Kozluca'daki Rus savaşında düşman ordusunu hezimete uğratan bir kahramandır da... 1829' da, Edirne'ye ilk vâli olarak atanışının anlam ve gerekçesi, kazandığı bu önemli zafer olsa gerektir! Osmanlı bir kahramanı böylece ödüllendirmiş olmalıdır.

Aliş Paşa, Edirne'de ölmüş ve gene Edirne'de Yediler Tekkesine gömülmüştür. Yeniimâret semtindeki iki sokak hâlen Aliş Paşa'nın adını taşımaktadırlar. Aslında... Aliş Paşa gibi bir kahraman kişinin adı, kenarda kalmış ve hiç kimsenin dikkatini çekmeyecek kenar sokaklardan alınıp, daha önemli yerlere verilmelidir.



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN