Mete Esin
Edirne Belediyesi [Mete Esin]
Edirne’nin saray ve kasırlarını anlatan yazımızdan sonra, gözlerimiz ev irisi eski binâlara kaymaya başlamıştır. Konut değil hizmet için yapılmış olmasına rağmen, en çok da Edirne Belediye binâsı dikkatimizi çekmiştir. Buradan hareketle, bunu da yazalım mı? diye düşünürken, daha geniş anlamıyla Belediye’yi yazmaya karar vermiş oluyoruz. Tabiatıyla da Edirne Belediyesi’ni...
Bizim gibi Vizeli olmakla birlikte, seksen beş yıllık ömrünün yarıdan fazlasını Edirne’de yaşamış bir âile büyüğümüz vardır. Adını açıkça anmamış olsak bile, yeri geldiğinde bâzı yazılarımızda Ona değinmişizdir. 1983’te kaybettiğimiz büyüğümüzün, ölmeden önce hazırlayıp, basılmak üzere zamânın Başkanı Güngör Mazlum’a verdiği bir Edirne Belediye Târihi çalışması olmuştur. Belediye, çalışmayı basıp kitaba çevirememiştir ama, ne mutlu ki, bir şekilde kaybedip ziyan da etmemiştir. Târih taslağı hâlen Belediye’de olup, Rûhi Esin merhumun abla dediğimiz kızı Dr. Aysel Esin’in izniyle bir nüshâsı bize de intikâl etmiştir. Bir kopyasıysa, Târihçi Oral Onur’un elindedir.
Şimdi, henüz basılmamış işte bu kapsamlı târihçeden yararlanmaktayız. Ülke’de belediyeler kurulması gündeme gelince, öncelikle 1863 târihli bir tâlîmatnâme hazırlanmış. Buna göre, belediye demek, nüfusa göre sekiz veyâ on dört kişilik bir kurul demekmiş. Kurul üyelerinden biri başkan, biri de yardımcı atanırlarmış. Kurula ayrıca bir mühendis ve bir tabip ile bir kâtip ve bir de sandık emîni eklenmekteymiş. Başkan ve yardımcıyla birlikte kurulun tamâmı mal-mülk sâhibi olarak, gözü tok, saygı değer kişilermiş. Kendileri ücret almazlar ve fakat devlet mâliyesine onlar vergi öderlermiş! Ülkemizin ilk belediyesi ise 1864’te İst. Beyoğlu’nda kurulmuş.
Belediye konusunda Edirne de fazla gecikmemiş; 1867’de, Hurşit Paşa’nın Edirne vâlisi olduğu sırada, belediyenin Bura’da da örgütlendiği görülmektedir. Ne var ki, ilk Belediye Başkanıyla üyeleri ve diğer görevliler hakkında tam bir bilgiye sâhip bulunmamaktayız. Ancak, Belediye’den sâdece üç yıl sonra yayımlanan Edirne’nin ilk yıllığı şu bilgileri vermektedir ki, ilk görevliler muhtemelen bunlar olmalıdırlar: Başkan Hayri Efendi, üyeler Ahmet Efendi, Kapıcı Başı İzzet Efendi, Müderris Mösyö Fransuva, Mösyö Frederik, Petri Ağa, Margarit Ağa, Artin Ağa, Salamon Efendi’yle Kâtip Mehmet Bey. Mösyö diye anılan iki üye, bunların yabancı uyruklu olduklarını göster-mektedir. Diğerlerinden ilk ikisi Rum, sonraki Ermeni, sondakiyse Mûsevîdirler. Belediye’nin meclis yapısından, o zamanın bu konudaki anlayışını da öğrenmiş olmaktayız. Henüz bir binâya sâhip olunmadığından, çalışma mekânı olarak, önce şimdinin Tümen binâsı yerindeki Halil Paşa konağıyla gümrük dâiresinin birkaç odasından yararlanılmış. Şimdiki Belediye binâsı, Başkan Dilâver Bey’in döneminde 1889’da yaptırılmış. Binâ salonları, Sanâyi Mektebi Hocası Ressam Hasan Rıza’nın o güzelim tablolarıyla süslenmiş.
Edirne Belediyesi, ilgi çekicidir ki Edirne Gurebâ Hastânesi’yle işe koyulmuş. Hastâne yapımına Belediye’nin kuruluşundan bir yıl önce başlanmışmış. O günün vâlisi Hurşit Paşa, hatırı sayılır kişilerden bir komisyon kurdurup bu hayır işine kalkışmış. Komisyon, yıkılmaya yüz tutmuş Edirne kalesinin taşlarını satmış, bunun üstüne halkın yardımları da eklenince Hastâne gerçekleşmiş. Şimdinin Kız Meslek Lisesi yerindeki Hastane’nin genel giderleri, Meriç Köprüsü geçişlerine konulan gümrük gibi bir ücretle karşılanmış. 1900’de bir yangın geçiren Hastâne, 1910’da Sultan Mehmet Reşat tarafından ziyâret edilmiş. Onun nakden bağışına Belediye’nin kendi katkısı da eklenerek, Dr. Rifat Osman’ın projesi uygulanıp 1911’de Hastâne genişletilmiş.
Belediye kurulduğunda Şehr’in su ihtiyacı çok sayıdaki Osmanlı mahâlle çeşmeleriyle, aynı amaçla yapılmış sebillerden karşılanıyormuş. Fakat ne suyun miktarı ve ne de çeşmeler yeterli oluyorlarmış ki, Demirtaş kaynağından sağlanan yeni su Edirne’ye akıtılıp 1913-4’te şebeke takviye edilmiş. Bunun yanında, Avrupa’dan getirtilen pik-döküm küçük çeşmeler gerekli görülen yerlere monte edilmişler. (Bunların son bir örneği, Karaağaç’ta Rektörlük kapısı yanındadır.) Öte yandan halk suyu evine getirtmek istemekteymiş. Ekrem Demiray’ın Belediye Başkanı olduğu 1930 yılında, bu doğrultudaki çalışmalar başlatılmış. Buçuktepe’deki depo yaptırılıp, eski su yolları onarılırken sokaklara da font borular döşenmiş. Yeni şebeke, 01/11/1934’te böylece işletmeye açılmış. Şu var ki, Karaağaç’la Yeni İmâret ve Yıldırım gibi dış semtlere bu yeni şebekeden su verilemiyormuş. 1954-5’te Rıza Ataktürk’ün Belediye Başkanlığı sırasında, artezyenlerle suyun miktarı artırılmak istenmiş. Ne yazık ki sondajlar başarılı olmamışlar. Bunun üzerine, Tunca yakınındaki elektrik fabrikası bahçesinde açılan kuyudan su sağlanmış ise de, bu su içilebilir nitelikte değilmiş. Daha sonra açılan altı kuyuyla şehir suyunun miktarı artırılmış ve kenar semtlere de su sağlanmak mümkün olmuş. Demirtaş’tan da damacanalarla içme suyu getirilmeye başlanmış.
Edirne’de itfâiye teşkilâtı kurulmadan önce, Hakkı Soyyanmaz Hoca’nın dediği üzere yangına koşanlar daltaban tulumbacılarmış. 1953 depreminden büyük hasar görüp, daha sonra, Edirne kalesinden kalan beden duvarlarına kadar yıktırılan Saat Kulesi aslında yangın kulesiymiş. Edirne’nin çağdaş itfâye örgütü 1894’te kurulmuş. Başlangıçta örgütün iki yeni ve sekiz eski tulumbası varmış. Kad-rosundaysa bir komutan yüzbaşıyla bir çavuş ve kırk itfâiye eri bulunuyorlarmış.
1894 yıllığına göre Edirne’nin bin yüz sokak (petrol) lâmbası varmış. Elektrik ise 1914’te ilk olarak Sanâyi Mektebi’nde elde edilmiş. Okul, buradan kendi ihtiyacını karşılayıp, Erkek Muallim Mektebi ve Edirne Lisesi’ne elektrik verebilmiş. Hastâneyse, Demirtaş’ taki su motorunun getirilmesiyle elektriğe kavuşmuş. Şehr’e geniş anlamda elektrik verilmesi, İtalyan Merelli Şirketi’nce sağlanmış. Elektrik sağlayacak bir fabrika kurup şebekeyi de tesis eden Şirket, 25/01/1931’den başlayarak Edirne’yi aydınlatmış.
Edirne’nin ilk mezbahası IV. Murat devrinde Kirişhâne Çaylak mevkiinde hizmete konulmuş. 1878’deyse Manyas Kapı yakınına taşınmış. Halkın îtirazları üzerine de 1984’te de Bostanpazarı’nda şimdiki yerine getirilmiş.
Geçmişin Edirne’si neredeyse yarı-yarıya mezarlıkmış! Bunun yanında, câmi ve mescitlerin hazîre denilen bahçeleriyle, tekke gibi yerlerin gene bahçeleri hemen tamâmen mezarlık imiş. Meselâ; Şükrüpaşa Okulu, Edirne Lisesi, SSK Hastânesi, Spor Salonu, DSİ, eski terminal, petrol istasyonları, Şehir Stadı, Tunca kıyısı gibi yerler mezarlıklarmış. Şimdiki mezarlıklar da o günlerden geliyorlarmış.
Mete Esin
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.