Edirne Yönetimi [Mete Esin]

Yazımızın asıl konusuna girmeden önce, yaklaşık iki bin yıllık Edirne şehrinin çok kısa bir hayat hikâyesiyle başlayalım. Edirne ve çevresi, taa ilk çağlardan beri yerleşilip yaşanılan bir bölge olmuştur. Edirne'nin çekirdeği diyebileceğimiz şehir statüsünden önceki ilk yerleşim Odrisia'yı, en büyük Trak oymağı olan Odryslerin kurduğu kabûl edilmektedir. Daha sonra burayı ele geçiren Makedonlar'sa, Şehr’e Orestia (Orestias) adını vermişlerdir. O zaman pazar yeri veyâ ufak bir köy durumundaki Orestia'nın, bütün Trakya'yla birlikte Romalıların eline geçtiğinden bir süre sonra, MS 123-4'te İmp. Hadrianus tarafından ziyâret edilmiştir. Coğrâfî konumu îtibarıyla bu yeri pek beğenen İmp., diğer yandan yetersiz bir yerleşim olarak görmüştür. İşte bu güzel köye, bir de şehir hukuku bahşedip, plana bağlı olarak büyütmüş ve surlarla çevirtmiştir. Aynı sırada adını da Hadrianupolis diye değiştirmiştir ki, bu, Hadrianus'un şehri demek olup; Adrinopl, Adrian gibi bir çok değişiklik ve kısaltmalara uğramıştır. Artık bir Roma şehri olan Edirne, birçok istilâ ve mâcerâdan sonra 1359'da Bizans'ın elindeyken, I.Murat'ın kardeşi Süleyman Paşa'ya savaşsız teslim edilmiş olsa da, Kendisinin aynı yıl içindeki ânî ölümüyle elden çıkmıştır. İki yıl sonraysa, Lala Şâhin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunca savaşılarak ve kesinlikle ele geçirilmiştir ve Türk topraklarına katılmıştır. Burası Türklerin ağzında önce Edrine olmuş, birkaç yüz yıldan sonra da, daha kolay bir biçimde Edirne diye söylene gelmiştir.

Edirne'nin yönetimi, 1361'deki fetihten sonra ve yaşadığı sürece geçerli olmak üzere, fâtih Lala Şâhin Paşa'ya bırakılmıştır. Edirne'ye yirmi beş kilometre kadar uzak batıda olup, artık Yunan topraklarında kalan Çirmen 1371'de alınmış ve bu Çirmen, Edirne'yle yüz yıllar boyu sürecek yakın yönetim bağları içinde görülmüştür. Konuya ilişkin bilgi veren kaynaklarda Edirne-Çirmen ilişkileri üzerine yer yer değişerek çelişen durumlara rastlanılmaktadır. Buna rağmen ortak noktalar daha çoktur ve buradan bir sonuca varılabilmektedir. Buna göre, Osmanlı İmp.luğunun hemen hemen sonuna kadar sürecek öneminden dolayı, Edirne'ye tıpkı İstanbul'unki gibi özel bir statü tanınmıştır. Edirne, statü uyarınca çevresindeki başka hiçbir birime merkez olmamış, bunun gibi başka bir birim veya birimler de Edirne'ye bağlanmamışlardır. Edirne'nin; İstanbul, Milano, Londra, Pâris, Kâhire şehirleriyle birlikte dünyânın en büyükleri arasında girdiği 18. yüz yıla kadar bu durumunu korumuştur. Başkent İstanbul'a taşındıktan sonra bile fiilî başkentin çok defa Edirne olması, sultanlar, şehzâdeler ve tabiatıyla bunların âile bireylerinin, zaman zaman veyâ sürekli olarak Edirne'de yaşamış olmaları, Edirne'nin İstanbul'la bir tutulması ve aynı statüye konulması sonucunu doğurmuştur.

Edirne 1829'a kadar ve zamanla değişerek; bostancıbaşı, cebecibaşı, dizdar, kadı, şubaşı, topçubaşı ve yeniçeri ağası olmak üzere, yetki ve sorumları değişen görevliler eliyle yönetilmiştir. Kent dışı yönetim ise çok ilgi çekicidir. Batısıyla kısmen de güneyi; beylerbeyi, mutasarrıf, kaymakam, muhafız, sancak beyi gibi değişik unvana sâhip görevlilerce ve Çirmen adına yönetilmiş bulunmaktadır. Doğusuna gelince. Burası, 19. yüz yıl ortalarına kadar statüsünü korumuş bir sancak olan Vize'ye bağlanmıştır. Nitekim, Osmanlı kaynaklarında Havsa'yla Hasköy'ün Vize'ye bağlı oldukları görülmektedir. Uzunköprü’yse Çirmen’e bağlanmıştır. Bâzı bilgi kaynaklardan, Çirmen'i yönetenlerin, 16. yüz yıldan sonra ayrıca Edirne'yi de yönettikleri anlaşılmaktadır. Gene aynı kaynaklara göre, sancak beyleri bu dönemde artık Edirne'de oturmağa başlamışlardır. 1829'da Ruslar'dan geri alınan Edirne onlar tarafından boşaltılınca, bugünkü anlamıyla ilk vâlisi de atanmıştır. Bu vâli, son derecede atak ve gözüpek bir kişilikteki Aliş Paşa'dır.

Özetlediğimiz yukarıdaki bilgilerden sonra, yalnız Edirne şehri veyâ da Edirne’yle birlikte çevresini yöneten Osmanlı görevlilerini şöyle sıralayabilmekteyiz. Hemen belirtelim ki, Çirmen’de oturup Edirne merkezine karışmayan, ancak çevresinden sorumlu olanlar bu yazımızda yer almayacaklardır. Onlar ayrı bir yazının konusu olarak düşünülebilirler ki, biz de bunu düşünmekteyiz.



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN