Bizans Kocaman Yalandır, Onun Adı Roma'dır [Günay Tulun]

Bizans'ın tarihte hiç var olmadığını ve uydurulmuş bir devlet olduğunu tekrarlamaya devam ediyorum. Hatırlarsanız, konumuz; Bizans'ın hayali bir ülke, Bizanslıların da hayaletlerden ibaret olduğu üzerineydi.
Bizans Hiç Doğmamıştır ama Anası da Babası da Gerçektir 
Roma yıkılır, aradan yıllar; az buz değil, uzun uzun, onar onar yıllar geçer. Takvim gelir, on altıncı yüz yılın ikinci yarısına. Birisi "Bizans Tarihi Külliyatı" adıyla bir şeyler yazar. Adamın gizli bir derdi vardır. Aynen bugün bizdeki bazı "Zıbıstırıvıçıkıskı"ların olduğu gibi...
Cermendir ve soyundan utananlar grubundandır.
Vahşilikleriyle ünlü Cermenlerin, yani hepimizin bildiği Almanların asil soydan geldiği masalını kurgulamakla görevlidir. Bir taşla iki kuş vurur.
O işi yaparken, İstanbul'a Yunanlıları da bulaştırıp tarih palavracılarının sonsuz ama onursuz başkanı oluverir. Bu konu ilerde ona, şamatayı çok seven bir ulusun desteğini sağlayacaktır. İşte o adamın, yani Hieronymus Wolf adlı bu Alman’ın yazdıklarına; yıllarca hiç, ama hiç kimse aldırmaz. Herkes güler geçer. Kitabı gördükleri her yerde, "Aman!" der geçerler.
Aradan yine uzunca bir zaman geçer. Yüz elli, iki yüz yılcık kadar.
Kitabı okuyan birkaç kişi:
- Hah, derler, biz, Roma-Cermen İmparatorluğu’nun...
Sonra vazgeçerler: - "Yok yok, ne Roma-Cermen'i; başına kutsalı da koyup öyle söyleyelim. Biz Kutsal Roma İmparatorluğu'nun varisleri, soylu mu soylu Almanlarız. İşte ispatı... Bakın görün, adam daha asırlar öncesinde yazmış bunu. Doğru olmasa konuyu bilmese koskoca kitaplara yazar mıydı hiç?"
Ne bilsin zavallılar!
Zaman makinesine binip bugünkü Türkiye'ye gelseler, sırf Atatürk'e garezleri yüzünden, yalan tarihin binini bir gecede yazan sahtekârların ne kadar çok olduğunu görecek ve okuduklarına inanmamaları gerektiğini öğrenecekler.
O imkânları olmadığından inanmış garipler. Tabii bunlar saf olanları; cinleriyse işin aslını bilirlermiş.
Her şeye "O benim, bu da benim" demeyi seven Yunanlılar, hemen müttefik olurlar bu fikirle... Çünkü bu fikir, Roma'nın imparatorluk topraklarının sahiplenilmesi ve gün geldiğinde Türklerden bir şeyler daha koparırım umudunun yeşermesi demektir.
Ermeni Soykırımı, Pontus Soykırımı yalanlarının; çıkarılan yaygaralar sonucu, nasıl gerçekmiş gibi algılanmaya başladığını bilenlere tanıdık gelecektir bu metot.
Derken gün olur, devran döner; gece olmaz, devran dönmez ve kafaları Hieronymuslaşmış birileri ortaya çıkıp:
- “Yav!” derler.
- “Türkler bizim Los Palavros Hieronymus’un Bizans’ını yıktı. Zaten bit kadar şehirdi. Biz istesek üfürerek yıkardık ama Bizans aslında Yunanlıların olduğu için, Yunanlılar da evrendeki gelmiş geçmiş tüm uygarlıkları yarattıkları için ve dahi bizim uygarlığımızın da atası olduğu için dokunmadık.”
Şaka bir yana ama, oldu mu size koskoca Roma aslında Bizans’tır; oldu mu size içinde Türkler dahil bir dolu milleti barındıran Roma Halkı, Yunan’dır; oldu mu uygarlığın beşiği Yunanistan, uygar olmanın yolu Yunanlı olmaktır.
Oldu tabii, oldu...
Bre kendini bilmezler! Bre papağanlar! Rum’un Roma olduğunu, Rum’un Romalı olduğunu bilmez misiniz? Bilirsiniz bilirsiniz de…Geçen yazımda anlatmıştım. Bu Bizans işi tam olarak, ancak on dokuzuncu yüzyılda tutar olmuş. Öncesi tüm çabalara rağmen fos!..
Ben bir kez daha yazıp tarihe karşı görevimi yapayım. Bu konuda, ortaokulların var olduğu çağdaki "Okul Gazetesi"nden bu yana yazıyorum. En son da çok yakın bir tarihte Nova Roma'yı, "İstanbul’u Kim Kurmuş?" başlığıyla anlatmaya çalışmışım. Bir kez daha yazmaktan bana, bir kerte daha okumaktansa okura zarar gelmez. Amacım doğruları işlemek.
Eh! İnsaf Yani
Dün gece, kırk yılda bir televizyonun karşısına geçip bir şeyler izleyeyim dedim. Dolaşırken, Haber Türk'te, iyi işlense insana konuyu sevdirebilecek nadir tarih programlardan birine rastladım.
Programın başkahramanı; “Bizans diye bir devlet hiç olmamıştır.” dedi. 

- "İşte!" dedim. "Doğru söyleyen biri..."
Kahramanımız, maalesef, o andan sonraki tüm konuşmalarında; gerçek devletin ismi olan Roma’yı anmadan, “Bizans” dedi durdu. Alışkanlıktan da olsa yanlış. Hele bu yanlış çok kişinin ağzının içine baktığı birinden gelirse etkisi katmerli oluyor. Biraz daha durunca cinlerim tepeme çıktı ve televizyon izleme isteğim tamamen yok oldu. Üstelik, sözünü ettiğim o başkahraman konuklarına öyle aşağılayıcı davranıyordu ki, kendimi; soysuz Abbasi İmparatoru'nun eline esir düşmüş atalarım gibi hissettim.
Roma İmparatorluğu’nun Gerçek Varisleri Kimlerdir? 
Hiç araştırmayın. Roma İmparatorluğu’nun varisi çoktur. Bunların arasında; Attila bağı nedeniyle Hunlar, yani bugünün Macarları olan Türkler de var. Türkler bu işte, bir başka koldan da çalışmış. Varislerin arasında Osmanlı da var. Üstelik en fazla hak eden de onlar. Çünkü Sultan Orhan Gazi, imparator kızı alıp imparatora damat olmuş. Diğer Osmanlı Sultanlarıysa bu dönemden, yani "Orhan Gazi Dönemi"nden itibaren, kan yoluyla Roma imparatorluk ailesine bağlanmış, Roma'nın ünlü tahtına vâris olmuş.
Böyle biline, bilinmezse öğrenile...
Yazıyı Bitirdim Nihayet 
Bizleri büyük bir hızla "Okuma özürlü millet" hâline getirdikleri için ciddi ifadeler kullanıldığında okurun sıkıldığının farkındayım. Belki bu kez aşarız bu meseleyi. Aslında tüm benliğime “Öf be, öf!” dedirten Bizans konusunu; bayağı bir zamandır, defalarca gündeme getirdim. Yazdım, çizdim. Bazıları okudu, geçti. Bazıları "Olur mu öyle şey, koskoca devlet nasıl uyduruk olurmuş?" dedi. Benimle beraber, benden önce, ben yazdıktan sonra da konuyu kurcalayanlar oldu. Yalnız ne hikmetse bu millet, hâlâ "Bizans" demekte ısrarlı. Tevekkeli değil, dogmalara saplanıp çıkamayan insanların yarıdan fazlası bizden çıkmıyor. Acaba gerçekten Aziz Nesin’in dediği gibi "aptal" mıyız? Şu yabana neden bu kadar hayranlık duyarız ki? Onların da iki göz, iki kulak, bir beyni yok mu? Yabancıların her yumurtladığı, bizde neden cevher sayılıp hikmet yerine geçiyor?
Onların saçmalıklarının en fanatik savunucuları neden hep bizim gibi okumaz, yazmaz milletler arasından çıkıyor?
Eh, tarihinin yazılmasını bile yabancılara bırakan bir milletten ne beklenmeli ki!
.
.
Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN