Laylonlar Loncası [Günay Tulun]

Şu Altanlara bayılıyorum.
Mehmet'ine de Ahmet'ine de...
Nereden bulurlar o kadar masalı?
Nasıl bu kadar ciddiyetle sunarlar topluma?
Helal olsun!
Bazen ses çıkarmayan avuçlarla alkışlayasım (!) gelir.
Çünkü yaptıkları iş, her "Zübüktrük Aydıncıvık"ın harcı değil. 

Şükür ki okurları olamadım bir türlü. Kırk yılda bir ancak. O bile fazla...
İlk kez zuhur ettiklerinde de sarmamıştı yazıları.
Son yılllardaki masalcılıklarıysa tiksindiriyor beni.
Anlaşılan, içlerindeki kin ve öfke o kadar fazla ki mantık yoksunu haber, yazı ve yorumları marifetnamenin sayfaları gibi sunuyorlar topluma...

Oysa ilk masalcılıklarında, sempatiyle olmasa da sonu patiyle biten bir duyguyla bakabilmiştim onlara. Kolay değil, çocukluk ve gençlik yıllarının büyükçe bir kısmını babanın tutuklanabileceği korkusuyla geçir, fırsatını bulunca da hesaplaşma ortamı arama... "Ben olsaydım ne yapardım?" diye düşünmüşümdür az buçuk.

Babaları Çetin, bir dönemin demokrasi havarilerindendi.
Demokrat Parti iktidarını yerden yere vururdu korkusuzca.
1960 İhtilali yaşanıp asker başa geçince bir hoş oldu.
Bizim özgürlük çocuğu açık açık askerci, hem de bugünlerde oğullarının sağa sola "sapanla"dığı deyişle "Darbeci" olmuştu.
Olur a, size bize ne?
"Gün olur insan döner. Dönerken yanıp söner."

Çetin Bey'in bu ünlü dönüşü sürerken, dönemin sonu gelir. Asker geldiği yere döner. Bizimki de yeni melanetin başı olarak gördüğü Süleyman Demirel'in tepesine çöker.
Yatay geçiş tamamlanmış, darbecilikten demokratlığa dönmüştür yine...

Yazar ha yazar, yazar da yazar...

Tam bir kahraman gibi, gerçekten güzel yazar.
Hiç kimseden korkmaz, tehditleri takmaz; başbakanmış, içeri tıkarmış, vurdururmuş; hiç aldırmaz. "Aramcocu Süleyman, Morrison Süleyman, Amerikan Uşağı Süleyman, Kapitalist Süleyman, Faşist Süleyman, Emperyalistlerin Uşağı Süleyman".
"Süleyman da Süleyman..."

Bir gün Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekili seçilir. Mecliste, hem de genel kurulda, Süleyman Demirel'e biat etmiş Adalet Partililer tarafından linç edilmek istenir. Yere düştüğünde bile orası kafasıdır, burası gözü denmeden haince tekmelenir. Öldürülmekten kurtulur ama bu çirkin olay yüzünden, uzunca bir süre, kör olma tehlikesi yaşar.

Arkadan yeniden asker, sonra yine demokrasi, yine asker... 

Derken demokrasi...
Sürer gider oyun.
Kim, ne kadar demokrat görünse de kalemler dalgalanır sık sık...
Bir gün vatansever bir gün darbe sever bir gün yabancı sever olur insan.
Sonunda kolayını bulur o da...
Gerekliliği tartışılır yazılarla gırgıra vurur kendini...

Ne ilginç değil mi?
Günümüzün yiğitler yiğidi iki kardeşinden söz edecekken, babaları ön plana fırlayıvermiş. Hiç taraf tutmadan, koca bir yer vermişim ona. kendiliğinden, yazının akışından oldu bu...
Asıl olansa tarih.
Bakalım o, bu müthiş kalemşorlar ailesini hangi sözlerle yazacak? 


Mehmet çocuğun iş bitirme çapı "agası"nınkinden daha küçük. Onun kadar becerikli değil. Tesadüf bu ya, bir zamanlar komşumuz da olan Altanların küçük oğlu Mehmet, benim okulu bitirmiş. Bizim akademiden mezun olduğu için agacığına karşı ona destek vermem gerekir ama gerçek gerçektir, Mehmet'te Mehmet...

Ağa değil "Aga Ahmet", kime hizmet ettiği açıkça yazılıp çizilen darbe "sapanlama"ları nedeniyle Türkiye'yi sürekli karıştıran adam. Bu işlerden birazcık anladığım için rahatça söyleyebilirim ki onun son "Darbecilik Oyunu" da geçmiş yıllarda yapılan askerî bir senaryoya sahte eklentiler yapılarak oluşturulmuş. "Savaş, iç savaş, terör, kaos, ve
barış" senaryoları yapmak, bunları tartışmak, hatta bu senaryolar üzerinden tatbikat yapmak askerin görevlerindendir. Bu tür işler için; standartlaşmayı başarmış işletmelerin prosedür, bankaların servis talimatı adlarını verdikleri sistemin bir benzeri olan talimnameler kullanılır. Uygulamadaki aksaklıklarının düzeltilmesi, içeriğin tam olarak anlaşılması, sistemin oturması için seminer denen çalışma ve uyum toplantıları yapılır. Aynen ticarî şirketlerde aynen siyasî partilerde aynen spor takımlarında aynen belediyelerde olduğu gibi... Aksi hâlde karşı plan nasıl yapılacak, ordumuz; muhtemel olaylara karşı hazır olma alışkanlığını nasıl kazanacak? 

En düşük zekânın bile göreceği gerçek, işte budur. Gerçek böyle olsa da inandıracağız diye ortaya çıkan çapsız çömezlerle inanmalısınız diye yırtınan emir erleri aynı batakta toplanmış, koca ülkeyi o batağın ortasına doğru çekmeye çalışıyorlar. 


Ahmet Bey, herkesi kendi çapsızlığında görüyor ki "Kimse anlamaz, yuttururum" havasında... "Kavuklu Hamdi" sağ olsaydı, kavuğunu tutması için eline tutuşturur, arkasından da "Orta Oyunu"nun o müthiş tekmesini saygıyla basardı en münasip yerine...

Amerikalı, bu tür senaryolar sonunda savaş oyunları oynadığında, ballandıra ballandıra anlatır bu tipler. Bizimkilerin yaptığınaysa sahte ekler yapıştırıp "Darbe!" diye çığırırlar. Birinden ya da birilerinden icazet almak için Amerika'ya giden gazeteciler, yurda döndükleri zaman "Think Tank" kuruluşlarını, planlarını, kurguladıkları senaryoları öve öve bitiremezler.
İyi de onlar yapınca "Think Tank", aynı şeyi ordumuz yaparsa "Bang Bang" mi oluyor?

Ahmet Altan ve onunla aynı kabın içinde buluşanlar yüzünden; ölen, intihar eden insanlar oldu ama kılları kıpırdamadı mübareklerin.
Törpülendiği belli olan vicdanlarıyla iç savaşa yol açacak iftiraların yanında, Türkiye dendi mi maydanozluğa soyunan Yunanistan'ı da içine alacak yeni bir projeyi işleme koyan bu insanlara, "Dur!" diyecek bir hukukçu çıkacaktır elbette...

O hukukçu bulunana dek; Ahmet'e, "Seni kutluyorum." diyen babasına, yorumları ters çıksa da hiç sıkıntı duymadan hâlâ yorumculuk oynayan Mehmet'e, bunları kanal kanal gezdiren televizyonculara, Taraf gazetesindekiler başta olmak üzere basının saçma sapan darbe yazıları yazan tüm zevatına, bunlara inanan boş kafalılara ve o yalanlardan zeytinyağı çıkarmaya kalkan demagog türü siyasetçilere küçük bir demem var.
"De, gedin len!"

"Bizim karnımız aç!"
"Topunuzdan bıktık gari...
"

"Darbe Oyunları"nın en trajikomik tipleriyse darbe marbe olmadığını bile bile, sanki böyle bir durum varmış da kendi malumlarıymış havası yaratıp mağdur ama yiğit rolü oynayan adamcıklar sürüsü... Bunlara sormak gerek; biliyordun da niye gizleyip yataklık ettin? Hepsi yalan tabii...
Darbe söylentisi gerçek olacak da bunlar ortaya çıkıp "Cart curt!" edecekler. Toz olma, araziye uyma, alttan alma konusunda deneyimli olduklarını önceden görüp bir yerlere yazdık biz. Ahmet ve Mehmet türü adamları bulup onları bol bol kullananlarıysa yazmıyorum hiç.
Aralarında koca koca devletler olsa da al birinden vur ötekine...
Sen ayaklarının üstünde durmayı bildikçe "Gel git"e kapılmış minik plankton hepsi... 




 Laylon: Yöresel Türkiye Ağızlarında naylonun söyleniş şekillerinden biri...  
 Lonca: Aynı iş kolundaki usta, kalfa ve çırakları bir araya toplayan dernek.


Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN