İyi ki Varsın Cem Evi
Ben on yıldır İngiltere’de yaşayan altmışlı yaşların içinde, dini ibadetlerini yerine getirmeye çalışan, geçen yıl da Hac görevini gerçekleştirmiş olan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Sünni’yim. Bu görgüsüzce açıklamayı, önyargılarından kurtulamamış olanların olası tepkilerine karşı, yapmak durumunda kaldım. Çünkü, üzerinde fikirlerimi belirteceğim kuruma ilişkin değerlendirmelerimde, söz konusu kuruma, mezhebi bir yakınlıkla övgüler düzeceğim sanılabilir. Bir Alevi kurumu olan Cem Evi’ne ilişkin görüşlerimi açıklarken, dindar sayılabilir bir Sünni olduğumu özellikle belirtmek isteyişimin nedeni budur.
İnsanın “eşrefi mahlukat” olduğuna inanmış biri olarak da bu tanımlamaya uygun yaşamaya çabalayan, okuyan, yazan, araştıran, düşünen, soran, sorgulayan, ülke ve dünya gündemini yakından takip etmeye çalışan biriyim. Hangi tarikat veya cemaate bağlı olduklarına bakmaksızın, Londra’daki tüm Türk camilerinde görev yapan muhterem din adamlarımızla iyi ilişkiler kurmuş, dostluklarına da mazhar olmuşumdur.
Zaman zaman Londra’da Alevi canlarımızın ibadethaneleri diyebileceğimiz, bünyesinde gençlere çok geniş bir yelpazede kurs ve eğitimlerin verildiği ve Alevi vatandaşlarımızın bazı sosyal ilişki ve etkinliklerini gerçekleştirdikleri Cem Evi’ne de bazı kutlamalar ya da anmalar için gittiğim de olur.
Katıldığım bu kutlamaların duyuru ilanlarında toplumun tüm kesimlerinin davetli olduğu da belirtilir zaten...
Bu yazıyı bana esinlendiren son Cem Evi ziyaretimi, büyük bir acıyı Alevi kardeşlerimle paylaşmak için gerçekleştirdim.
12 Mayıs 2010 günü çok değerli aile dostumuz Kürt Alevilerden İbrahim Arsu‘nun muhterem eşi, bacımız Hatice Hanım, ansızın tüm ailesini öksüz bırakarak Hakk'a yürüdü, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Cem Evi acılı aileye cenazenin kaldırıldığı 17 Mayıs gününe dek mükemmel bir ev sahipliği yaptı. Bu süre içinde gerçekleştirdiğim iki taziye ziyaretimde de memnuniyet ve biraz da gıpta ile gördüm ki gerek cenaze sahipleri gerekse biz,taziye ziyaretçileri, kendimizi adeta Anadolu’daki köylerimizde geniş mekânlı evlerde, sıcak baba ocağımızda hissettik.
Merhumenin naaşı İslami usullere göre Kur'an-ı Kerim’den ayetler okunarak, sevgili peygamberimize (sav.) salat ve selamlar gönderilerek kıldırılan cenaze namazını takiben, vasiyeti üzerine Türkiye’ye uğurlandı. Büyük çoğunluğu İngiltere’ye yerleşmiş bulunan, muhtemelen de artık geriye dönmeyecek olan akrabalarının tersine, merhumenin; köyünün bozkırında defnedilmeyi vasiyet etmiş olması da bence çok anlamlı ve ilginçtir.
Bazen okuduğunuz yüzlerce sayfalık bir kitaptan genel bilgilenmenin dışında aklınızda çok şey kalmaz ama bazen tek bir sözcük aklınızda öyle bir yer eder ki unutmanız zor olur. Bu sıcak ve anlamlı sözcük, bir anlamda o kitabın bir özeti gibidir. O gün benim içinde öyle birşey oldu. Cenaze sonrası yorgun adımlarla evime dönerken “İyi ki varsın Cem Evi!” demekten kendimi alamadım.
Ben kendi adıma; tüm Alevi vatandaşlarımızı, kurumlarını böylesi bir sosyal merkez hâline getirdikleri için kutluyor, teşekkür ediyorum.